Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

“İnsanlar, hayvanlar, ağaçlar diri diri yandı”

5 Temmuz 1993'te, Başbağlar Katliamı'nda babasını kaybeden Nilgün Sandıkçı ve Rıfat Aydın GAZETE DURUM'a konuştu.

İleyda Özmen

ANKARA- Başbağlar Katliamı'nda babasını kaybeden Nilgün Sandıkçı ve Rıfat Aydın, ortak acıyı paylaşıyor. Sandıkçı ve Aydın, hafızalarına kazınan 29 yıl önceki yürek burkan katliamı şu sözlerle anlattı: “Sağımız yanıyor, solumuz yanıyordu. Hiçbir yere gidemedik. Hayvanlar yanmış, ağaçlar yanmış, insanlar yanmış.... Nasıl bir ağaç yanınca herkes oraya koşuyor, burada da ağaçlar, insanlar diri diri yandı." 

Erzincan'ın Kemaliye ilçesinde, 29 yıl önce 33 sivilin teröristler tarafından katledildiği ve terör örgütü PKK'nın en büyük sivil katliamlarından biri olan Başbağlar'ın acısı dinmiyor. Kent merkezine 220 kilometre uzaklıktaki Başbağlar köyüne 5 Temmuz 1993 akşamı gelen PKK'lı teröristler, kadınları köydeki bir derede topladıktan sonra evlere girerek para, altın ve değerli eşyayı aldı ve evleri ateşe verdi. Başbağlar'da katledilenlerden Abdullah Türkücü'nün kızı Nilgün Sandıkçı ve Rıfat Aydın'ın oğlu Tayfun Aydın, yaşadıkları acıyı GAZETE DURUM'a anlattı.

Sandıkçı, şunları söyledi:

Annemlere babamı soruyordum: Babam arıcılık yapıyordu. Ben o zamanlar 11-12 yaşlarındaydım. Köydeydik, akşam ezanına yakındı. Bizim küçük danamız kayıptı benim de onu bulmam gerekiyordu çünkü akşam olmuştu. Ahıra götürmem gerekiyordu. Bir baktım birileri geliyor. O zamanki aklımla, gelenleri asker sandım. Asker kıyafeti giymişlerdi ama 'Asker olamazlar' diyordum. 100 kişiden fazlaydılar. Bir anda köyün içine indiler. Ben koşarak evimize gittim. Evin orada da iki halam ve annem oturuyordu. Ben 'Köye bir sürü adamlar geldi' diye bağırmaya başladım ve annemlere babamı soruyordum. Onlar da 'Korkma, bir şey olmayacak' dediler ama ben annemi zorla evin içerisine çektim, kapıyı kilitledim. Bir anda kapıya vurmaya başladılar, kırılacak sandım. Sessiz kaldık. 10 dakika sonra tekrar geldiler. Onlara 'Annem yok açamam, siz erkeksiniz' demeye başladım. 'Kapının arkasından çekil' dediler. İki kız, bir erkek kapıyı kırıp, içeri girdiler. Bizi dışarı çıkmaya zorladılar. Kiler dediğimiz arka odaya girdiler, buzdolabına baktılar. Biz çığlık çığlığa ağlayarak çıktık. Herkesi topladılar. Annemin ağlayışı kulağımdan gitmiyor. 'Çocukları halasına götürmem gerekiyor' diyordu. Sonra bizleri aldılar dereye götürdüler. O sırada annemin amcası Ali Rıza Türkücü'nün kafasına vurduklarını gördüm. 'Sakın gitmeyin bu bir katliam' diye bağırdı bize. Her yeri yaktılar acımadan. Benden küçük kardeşlerim vardı. Onlara yaklaştıklarında içimden bir şeyler kopuyordu.

Babamın öldürüldüğünü sabah öğrendim: Evler yanıyor, canlı canlı hayvanlar yanıyor, arabalar yanıyor... Silahlı iki adam konuşma yaptılar yanımızda, 'Çocuklarınızı okula göndermeyin' dediklerini hatırlıyorum, başka bir şey hatırlamıyorum. Sabah ezanına yakındı. Herkes ağlıyordu. Babamın sadece ayakkabısını hatırlıyorum... Babamın öldürüldüğünü sabah öğrendim. Unutulacak bir şey değil. Çok zordu. 40 yaşındayım hâlâ atlatamadım.

Hâlâ silahlar benim başımda patlıyor: Bir savaş konusu geçtiğinde hâlâ o silahlar benim başımda patlıyor. Olay son birkaç senedir daha ön planda tutuluyor. Sosyal medyanın etkisi olabilir. Bizler üstünün kapatılmasını istemiyoruz. Bu bizim davamız ve ömür boyu sürecek. Yaşayanlar yaşadığını unutmayacak hiçbir şekilde. Ne kadar zor olsa da unutmak istemiyoruz. Sivas'a da çok üzüldüm. Küçükken anlamıyorduk tabii ki. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bizim acımız farklı bir acıydı. 29 yıldır hiçbir şekilde failleri bulunmuyor. Basında sıkça yer almıyor. Sivas gündemde oluyor ama bize o kadar yer verilmiyor.

Babamla dağlarda, bayırlarda, yaylalarda gezerdik: Babamla anılarımı belki de hatırlamak istemiyorum. Senelerce köye gitmek istemedim. Babam çok düşkündü bize. Özellikle küçük erkek kardeşim Abdullah Türkücü'ye çok düşkündü. Mesela onu omuzlarında taşıması hiç gözümün önünden gitmiyor. Onu babasız büyütmek beni daha çok üzüyor. Babamla dağlarda, bayırlarda, yaylalarda gezerdik. Doyamadım. Anlatamıyorum daha fazla... Çok büyük acı, Rabbim bir daha yaşatmasın.


Katledilen Rıfat Aydın'ın oğlu Tayfun Aydın da şunları aktardı:

"Erkekler nerede?" diye sordular: Olay pazartesi günü yaşandı. Biz köye pazar günü tatil için gitmiştik. Pazartesi günü akşamüstü evimizin ön tarafında oturuyorduk. Önümüzden sürekli 3-4 kişi geçti. Ellerinde silah vardı. Daha sonra "Erkekler nerede, erkekleriniz nerede?" diye sordular, bağırdılar. Biz bilmediğimizi söyledik. Eve girdik ve kapıları kilitledik. Ama geldiler 'tak tak' diye sertçe kapıya vurdular. Annem açtı kapıyı, içeri daldılar ve bizi dışarıya çıkardılar. Kadınlar ve çocukların toplandığı Öveç Deresi'ne götürdüler. Teröristlerin dağdan geldiği ilk mahalledeydik. Başımızda bir kız bir erkek durdu. Babam camideydi. Ziynet eşyasını toplamaya başladılar. Benim de kolumda saat vardı, onu aldılar. Değerli her şeyi aldılar. Sonra zaten evler yanmaya başladı, tüpler patladı... Duvara bir şey sürüyorlardı. Neyle yaktılar hatırlamıyorum. Hiç unutmuyoruz. Aklımızdan hiç çıkmıyor bu yaşananlar.

Fotoğraflardaki beyaz minibüs önümüzde yakıldı: Şu an fotoğrafları paylaşılan beyaz minibüs bizim önümüzde yakıldı. Hatta bir amcayı yanan minibüsün içerisine atıp geri çıkardılar. Sabaha kadar bunlar yaşandı düşünebiliyor musunuz? Sağımız yanıyor, solumuz yanıyordu. Hiçbir yere gidemedik.


Babama doyamadık: Babalarımızın şehit olduğunu sabah öğrendik. Biz göremedik, göstermediler. Babamla yaşadığımız her an bizim için özel oldu. 12 sene geçirdik. Doyamadık ki... Babamla yaşadığım hiçbir anı unutamıyorum. Kardeşlerimin yaşı küçüktü hatırlamıyorlar. Kız kardeşim köy tarafında kalmıştı o gün. Onu da kaybettiğimizi söylemişlerdi, yandığını söylemişlerdi bize. İçime ateş düşmüştü. Allah'a şükür öyle bir şey olmadı.

İnsanlar diri diri yandı: 93 yılı faili meçhul bir yıl. O yıl bir aydınlansa zaten her şey aydınlanır. Katillerimizin bulunmasını istiyoruz. Aydınlanmasını bekliyoruz. Onları yapanlar belki çoktan ölüp gitmişlerdir. Davamızın sonuçlanmasını istiyoruz. Biz bütün acıları birlikte yaşıyoruz. Basından gerekli ilgiyi göremiyorduk, şu zamanlarda yine ilgi var ama yetersiz. Köyde anma töreni yapacağız ama sonra ne olacak? İstanbul'da, Ankara'da, diğer şehirlerde de anılmasını istiyoruz. Hayvanlar yanmış, ağaçlar yanmış, insanlar yanmış.... Nasıl bir ağaç yanınca herkes oraya koşuyor, burada da ağaçlar, insanlar diri diri yandı.