ANKARA- Kadına yönelik artan şiddeti ve kadın cinayetlerini, yakınlarını kaybeden aileler ile konuştuk. Pınar Gültekin'in babası Sıddık Gültekin, Vildan Akkaya'nın ablası Nuran Yücel ve Döndü Şengül'ün ablası Hamide Evren karşı karşıya kaldıkları şiddeti, adalet mücadelelerini ve alınması gereken önlemleri sıraladı. Aileler, devlet ve yargının kadınları koruyup kollaması gerektiğini ifade ederek, “Bizim verdiğimiz mücadelenin artık tek bir amacı var. O da; bir kadın daha ölmesin, bir çocuk daha istismara uğramasın, bir insan daha şiddet görmesin. Erkekler, egemen ve güçlü olduklarını düşünerek etrafındaki kadınlar üzerinde her türlü hakka sahip olduklarını zannediyor. Artık Türkiye, gerçekten bir kadın mezarlığına döndü. Katiller büyük bir rahatlıkla hareket ediyor. Hiçbirimiz güvende değiliz. Devlete, adalete sığındık. Artık devlet işini yapsın. Kadınları korusun” diye konuştu.
Cinayetlerde hayatını kaybeden kadınların aileleri, artan şiddet ortamını kendi kayıpları üzerinden GAZETE DURUM'a şöyle anlattı:
"Kadınların güvenliğini kim sağlayacak?"
Pınar Gültekin'in babası Sıddık Gültekin: Ben acılı bir baba olarak maalesef Türkiye'de cezaların yetersiz olduğunu düşünüyorum. Erkekler, egemen ve güçlü olduklarını düşünerek etrafındaki kadınlar üzerinde her türlü hakka sahip olduklarını zannediyor. Bizim davamızda, mahkeme heyeti ağırlaştırılmış müebbet hapsi 23 yıla düşürdü. Zihniyeti kör olan insanlar ne yazık ki kadını bir et parçası olarak görüyor ve şiddeti hiç durmadan tırmandırıyor. Eğer benim kızım şiddete boyun eğseydi, bir erkeğin her dediğini yapsaydı inanın ki yaşıyor olacaktı.
Televizyonlarda görüyoruz. Kadınlar; giyiminden, yaşam biçiminden, itiraz ettikleri her şeyden hedef haline getiriliyor. Hedef gösterenler de her seferinde İslam'ı kullanıyor ve kendilerinin istemediği gibi yaşayan kadınlar, öldürülürse de onların nazarından bir şey ifade etmiyor. Kadınlar yok şort giymiş, yok mini etek giymiş. Kime ne? Şimdi kadınlara, reva görülen böyle bir hayat mı? Şu ana kadar öldürülen bütün kadınların hayatlarına bakarsanız hepsinin yaşadıkları hemen hemen aynı.
Bugün ben 50 yıllık evliyim. İnanın eşim şimdi bana “Seni sevmiyorum” dese “İşin, gücün rast gitsin. Bu zamana kadar emeklerin için sağ ol” diyeceğim ya. Sevmiyor olabilir. Şu ana kadar seviyordu ama bıkmış olabilir ya da onca yıl katlanıyordu. Demek ki bir sebebi varmış, derim. Kadınlar istemediği zaman öldürmek mi gerekiyor? İşte bakın İstanbul Sözleşmesi'ni kaldırdılar. Bu olacak bir şey mi? Demek ki, resmen cinayetlere destek veriyorlar. Bu durumda, yarın öbür gün herkes kendi adaletini kendisi mi sağlayacak?
Ben artık yaşayan bir ölüyüm. Kızımı okula göndermişim, geleceğini, hayallerini düşünüyorum ama bir anda kızımın diri diri yakıldığıyla karşılaşıyorum. Sonuçta mahkeme ağırlaştırılmış müebbet istiyor sonra 23 yıla düşürüyor, diğer sanıkları da beraat ettiriyor. Peki ne olacak? Ben bu ülkede yaşıyorsam ve bütün vatandaşlık görevimi yapıyorsam, iki yıldır aradığım adalet de gelmiyorsa ne yapacağım? Ben bu acıyla yaşayamam, mümkün değil. Artık Türkiye, gerçekten bir kadın mezarlığına döndü. Kız çocukları başka bir şehre gidip yalnız okumaya, görev yapmaya çekiniyor. Haberlerde, iş yerinde çalışan kadınların patronundan tutun, işçilere kadar taciz edildiği çalışma koşullarına şahit oluyoruz. Bu kadınların güvenliğini kim sağlayacak? Bu kadın cinayetlerinin durdurulması için Adalet Bakanlığı'na sesleniyorum artık bir şey yapsınlar. Kadınlar her gün aynı bahanelerle öldürülüyor ve bu kadınları öldüren canilerin ifadeleri de hep aynı. Bu ülkede haklı olan değil, güçlü olan devamlı kazanıyor.
Pınar Gültekin cinayetinde ne oldu?
Muğla’da 21 Temmuz 2020’de katil Cemal Metin Avcı, Pınar Gültekin’i yakarak öldürmüştü. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanan Avcı, mahkemenin 13 duruşma sonra "haksız tahrik indirimi" kararı vermesi ile 23 yıl hapis cezası ile sonuçlandı. Muğla 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada katil Avcı’nın delilleri yok etmesine yardım eden 5 kişi de beraat ettirildi. Karara itiraz edilerek İstinaf Mahkemesi'ne başvuruldu.
“Devlet de kardeşimi koruyamadı”
Vildan Akkaya'nın ablası Nuran Yücel: Bir kere verilen cezaların caydırıcılığı çok önemli. Kardeşimi öldüren katilin de “Ne olacak cezaevine girer, çıkarım” tarzında yaklaşımları vardı. Çıkarılan aflar da katillere cesaret veriyor. Kadın katillerine devlet nasıl af verebilir? Yargılama aşamasında, katil erkek bir kravat taktı, bir takım elbise giydi diye indirim uygulanması, öldürülen kadının ardından erkeği "tahrik" ettiği bahanesinin aranması da adalet duygusunu yeterince zedeliyor zaten.
Yaşamlarımıza baktığımızda erkekler her alanda kadından, bir adım daha önde ve daha fazla haklara sahip. Bu ataerkil yapı, erkeklere sınırsız alan açıyor. Her ne olursa olsun bir insanın bir insanı öldürmeye hakkı var mı? Benim kardeşim öldü ve bunun geri dönüşü yok. Katile, dünyadaki en ağır ceza verilse bile benim kardeşim geri gelmeyecek.
Daha çocuklar yetiştirilirken, eşitliğin ne demek olduğu anlatılmalı ve toplumda eşitliği sağlayacak adımlar atılmalı. Yoksa gücü yeten, diğerini ezecek mi? Şiddeti, kini ve nefreti çoğaltan değil de sevgiyi ve hakları çoğaltan bir toplumda yaşamak istiyoruz. Hem toplum hem de birey olarak bu tablodan sorumluyuz. Başta siyasetçiler ve tüm kamu kurum kuruluşları konuyla ilgili mevzuatlarda daha hassas kararlar almalı.
Benim kardeşim, üç kez koruma kararı aldırdı. Bu kararlara rağmen kendini koruyamadı, devlet de kardeşimi koruyamadı, biz de onu koruyamadık. Katiller büyük bir rahatlıkla hareket ediyor. Onlar cezaevinden hemen çıkıyor ama ben kardeşimi nasıl çıkaracağım topraktan? Bütün bu sorularıma cevap bulmak için de Karabük'ten Ankara'ya geldim ben. Danıştay'da görülen davada, kardeşimin resmini taşıdım. Bizim verdiğimiz mücadelenin artık tek bir amacı var. O da; bir kadın daha ölmesin, bir çocuk daha istismara uğramasın, bir insan daha şiddet görmesin.
Vildan Akkaya cinayetinde ne oldu?
Vildan Akkaya, 1.5 yıl evli kaldıktan sonra anlaşmalı boşandığı eski eşi Aydın Yılmaz tarafından 11 Mart 2020 tarihinde, çalıştığı pizza dükkanında başına ateş edilerek ağır yaralanmıştı. Akkaya, verdiği hayat mücadelesini 6 gün sonra kaybetti. Karabük Ağır Ceza Mahkemesi'nce hakkında "tasarlayarak öldürmek" suçundan dava açılan Aydın Yılmaz'a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
“Bu kadar kadın katliamı olurken ne yapıyorlar?”
Döndü Şengül'ün ablası Hamide Evren: Ben her kadın cinayetinde aynı şeyleri yaşıyorum. Sonra çıkıp o katiller, “namus” diyor ve kendi cinayetini böyle aklamaya çalışıyor ya işte, bu cesaretlerini aklım almıyor. Benim kız kardeşim ilk şiddet görmeye başladığında karakola, “Bu adamın silahı var ve silahla tehdit ediyor” diye şikayet ettik. Buna rağmen hiçbir önlem almadılar. Sonra Şükrü Şengül, kız kardeşimi ikna edip geri eve götürdü. En son kendi öz çocuğunu istismar edince, kardeşim dayanamadı. Tekrar şikayet etmeye gittiğinde karakoldaki güvenlik yetkilisi “Bak öyle bir şey yoksa erkeği zor durumda bırakma. Benim de kız çocuğum var. Ben de çocuğumun üstünü örtüyorum” diyor. Çocuğun ifadesi pedagoglar eşliğinde alındı ve ifadesinin doğru olduğu anlaşılınca Sosyal Hizmetler çocuğa el koydu. Zaten bir kadın için çocuğunun kendi öz babası tarafından istismar edilmesi, bunu kabul edebilmek üstüne şikayet etmek toplumda çok zor bir olayken bir de karakolda karşı karşıya kaldığı durumu görebiliyor musunuz!
Ardından kardeşim çocuğuna sahip çıkıyor ve şikayetinden vazgeçmiyor. Bu adamı o gece göz altına alıyor ve sabahına bırakıyorlar. Adam çıktı, “Bana iftira ediyorlar” dedi. Kardeşim dışarı çıktığını öğrenince, yeniden şikayet etti. “Bu adamı tutuklayın, bunun silahı var. Beni öldürür” dedi. Kardeşim çocuğunu Sosyal Hizmetler'den geri aldıktan 9 gün sonra öldürüldü. O zaman çocuk bana “Annem nasıl öldü?” diye sordu? Bir şey diyemedim. Sonra geri ona “Sence nasıl ölmüştür” diye sordum. “Teyze ya silahla öldürmüştür ya döverek öldürmüştür ya da boğarak öldürülmüştür” dedi. Çocuk, bunların hepsine evde şahit olmuş. Hatta annesi darp edilirken annesine baktı diye “Sen niye bakıyorsun” diye babası çocuğun boğazını sıkmış. “Teyze ölecektim” diyor. İstismar ettiğinde de babası “Annene söylersen seni de öldürürüm. Anneni de öldürürüm” diye tehdit ediyormuş. İşte bütün bunlar yaşanırken ve kardeşim şikayet ettiği halde hiçbir şey yapılmadı ve bu adam katil olsun diye salındı. Ben inançlı bir kadınım, “Bir kadının ölümü, bütün dünyanın ölümü” diye tanımlanır, İslam'da.
Bu ülkede bu kadar kadın katliamı olurken ne yapıyorlar? Hiçbirimiz güvende değiliz. Ben 55 yaşında kadınım, korkmazdım hiç ama artık dışarı çıktığımda korkuyorum. Bu olaylara göz yumularak toplumun psikolojisini bozmanın ne anlamı var? Benim annem 70 yaşından sonra evlat acısı gördü. Biz şiddetten kaçmak için elimizden geleni yaptık. Devlete, adalete sığındık. Daha ne yapalım? Şimdi kardeşimin kız çocuğu 12 yaşına girdi ve babasına istismardan verilen 30 yıl hapis cezası, İstinaf Mahkemesi'nden bozulunca tekrar ilaç kullanmaya başladı.
Her yere korku salıyorlar. Bu nedir ya? Sokağa çıkıyorsun adamın canı sıkılıyor öldürüyor. Adam 6 yaşındaki çocuğunu istismar etmiş, bunun daha ötesi var mı? Bu adamı nasıl salabilirsiniz? Böyle adamları tutuklu yargılamayarak, “Git öldür, yarım kalan işini tamamla” diyorsunuz. Adalete güvenmeyeceğiz de ne yapacağız, dağ kanunu mu var bu ülkede? Ben her kadın cinayetinde kardeşimin öldürüldüğü güne geri dönüyorum. Artık devlet işini yapsın. Kadınları korusun.
Kız kardeşimin öldürülünce biz adaletin, hukukun olmadığını yaşayarak öğrendik. Kardeşim öldü, dava açıldı ama kadın öldükten sonra hakkını savunsanız ne olacak ki? Şimdi bir tek kız kardeşim mi öldü? Biz, bütün aile olarak öldük. Çocuklarım, çocukları... Artık hiçbirimiz hayatımıza eskisi gibi devam edemiyoruz. Yeğenim, dayısı severken öpmesinden rahatsız oluyor. Eğer yanımızda kadın örgütleri, avukatlar, duyarlı gazeteciler olmasaydı, halk sahip çıkmasaydı devam edemezdik.
Döndü Şengül cinayetinde ne oldu?
2008 yılında Şükrü Şengül ile evlenen Döndü Şengül, evliliklerinin ikinci gününde şiddet görmeye başladı. Eşinin ölüm tehditleri nedeniyle uzun süre ayrılamayan Döndü Şengül, 2017 yılında boşanma davası açıp annesinin evine yerleşti. Ancak hamile olduğunu öğrenince davayı geri çekti ve evine döndü. Eve döndükten sonra da şiddet görmeye devam ederken, Şükrü Şengül'ün, 8 yaşındaki kızına cinsel istismarda bulunduğunu fark etti.
Döndü Şengül, 3 Ocak 2018 tarihinde Şükrü Şengül hakkında şikâyette bulundu ve yeniden evi terk edip boşanma davası açtı. Bir gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakılan Şükrü Şengül, 18 Şubat’ta 5 aylık hamile olan Döndü Şengül'ü silahla vurarak öldürdü. Şükrü Şengül'e “eşe karşı kasten öldürmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. "Çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçundan verilen 30 yıl hapis cezası, İstinaf Mahkemesi tarafından bozuldu. Mahkeme, “çocuğun bekâretinin bozulmaması” gerekçesiyle failin beraatına karar verdi.
Joeby Ragpa
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyAlexander Samokhin
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyChris Root
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
Reply