Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Türkiye'nin Çernobil'i İliç'te!

Maden ocağı atık havuzundan atmosfere ölüm bulutları yükseliyor!

Ömer ŞAN

ANKARA- Erzincan'ın İliç ilçesinde faaliyet gösteren ve kapasite artırım çalışmaları yapan Kanadalı firma ile Çalık Holding ortaklığındaki altın madenine karşı sürdürülen mücadelede yeni iddialar ortaya atıldı. İliç’te yaşayan ve maden çalışmalarının saçtığı tehlikelere karşı mücadele eden Sedat Cezayirlioğlu, sürekli tehdit edildiğini ileri sürerken; Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tunceli Milletvekili Polat Şaroğlu bölgede inceleme yaptı.

CHP'li Şaroğlu'nun incelemelerini manşetine taşıyan Tunceli Özgür Dersim gazetesinde, Serhat Ozan Yıldırım imzasıyla yayımlanan haberde, "Munzur Dağları eteklerinde Kanada ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold altın madeni ocağında oluşturulan atık göletinde biriken kanserojen ve öldürücü kimyasallar buharlaştırıldıktan sonra doğanın üzerine ölüm olarak yağıyor" ifadelerine yer verildi.

Serhat Ozan Yıldırım'ın haberinde Milletvekili Şaroğlu'nun, "Burası Türkiye'nin Çernobil'idir" sözü aktarılırken, şunlar kaydedildi:

Binlerce ton kimyasal


Ovacık ile sınır olan Erzincan İliç’te 12 yıldır faaliyet gösteren Kanada ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold altın madeni şirketinin zehirli sularını buharlaştırması bölgeyi adım adım çevre felaketine sürüklüyor. Yakın bir zamanda bölgenin insan yaşamının bile imkansız hale gelebileceği belirtiliyor.

Anagold, binlerce ton siyanürlü, sülfürik asitli ve 30’dan farklı zehirli ve öldürücü kimyasal madde içeren atık suları buharlaştırmak istiyor. 197 futbol sahası büyüklüğündeki zehir barajında biriken zehirli sular taşmasın diye, 'evaporatör' denilen bir aletle aylarca atmosfere buhar salındı vatandaşların ve çevrecilerin tepkisi sonrası buharlaştırma işlemi durduruldu anca bu işleme tekrar geçilebileceği belirtiliyor.

Ölüm bulutları yükseliyor

İliç altın madenindeki zehirli kimyasal atıkların toplandığı ölüm göletine resmi rakamlara göre yıllık tam olarak 11 bin ton siyanür, 122 bin ton sülfürik asit ile tonlarca farklı zehirli kimyasallar bu havuza akıtılarak buharlaştırılırken, büyütme çalışmaları devam eden göletin yaklaşık 600 futbol sahası büyüklüğüne getirilebileceği öne sürüldü. Göletin daha da büyütülmesi bölgede ölüm bulutlarının daha çok insanları ve doğanın üzerine akması anlamına geliyor.

Bölgeye giden Tunceli Milletvekili Polat Şaroğlu, CHP Erzincan İl Başkanı Ayhan Doğan ve beraberindeki heyet maden alanında inceleme yapıp yöre halkıyla görüşürken;  Şaroğlu, altın madenine karşı mücadelesi ile tanınan ve köyü altın madenin çıkarıldığı sahada olan Sedat Cezayirlioğlu ile de görüşürsek çalışmaları hakkında bilgi aldı.

'Ölüm yağıyor'

Kimyasal atık göletinin bulunduğu bölgede açıklamalarda bulunan Tunceli Milletvekili Polat Şaroğlu, Türkiye’nin büyük bir çevre felaketi ile karşı karşıya olduğunu söyledi.

Şaroğlu, "Burada insanların hangi şartlarda yaşadığını bu coğrafyanın karşı karşıya olduğu büyük tehlikeyi yerinde görüyoruz. Bölgemizde yaşanacak bir doğa katliamını durdurmak bir duyarlılık oluşturmak için buradayız" dedi.

38 öldürücü kimyasal

Milletvekili Şaroğlu, aralarında siyanür ve sülfürik bulunan 38 kimyasal maddenin bu gölette depolandığını belirterek, "Altın üretiminden sonra elde edilen sıvı kimyasalları buraya taşıyorlar. Oysa siyanür ve diğer kimyasalların yerin yüzlerce metre altında depolanması gerekirken daha az masraflı olduğu için yaklaşık 200 futbol sahası büyüklüğüne denk gelen bir gölet kurulmuş ve elimize gelen bilgilere göre burayı büyütüyorlar. 600 futbol sahasına denk gelecek şekilde genişleyecek şu anda da yapımı devam ediyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir çalışma yok ikinci bir örneği yer yüzünde yok. Amerikan şirketlerinin Adalet ve Kalkınma Partisi hükumeti üzerinde kurdukları çıkar hesaplarında toprağımızın ve insanlarımızın geleceği yok ediliyor."

'Bölge illeri büyük bir tehlike ile karşı karşıya'

Altın madeninin bulunduğu bölgenin Erzincan, Tunceli, Malatya ve Sivas'ın ortasında kaldığını belirten Şaroğlu, "Bu havuzda biriktirilen kimyasal atıkların azaltılması, debisinin düşük tutulması amacıyla püskürtme makineleri ile 'evaporatörler' (buharlaştırıcı) ile 9 ay boyunca bu kimyasallar atmosfere bırakılmıştır. Bu cihazlar çalıştırıldığı zaman günlük atık seviyesi 2 cm azaltılmış. Tam üç evaporatörler (Buharlaştırıcı) kullanılmış. 10 taneye kadar kullanılma izni alınmış ama daha sonra yöreden gelen tepkiler üzerine bu cihazlar sökülmüş doğal buharlaşma yöntemi kullanılmış. Ama bu cihazları her an kullanılacağından yöre halkı artık tereddüt ediyor kullanırlar diyorlar.”

'Sedat Cezayirlioğlu ölüm tehdidi alıyor'

Şaroğlu, maden şirketinin doğaya verdiği zararı dile getiren İliç’te köyde yaşayan Sedat Cezayirlioğlu’nun da ölüm tehdidi aldığını söyledi. Şaroğlu, "Burada yaşayan Sedat Cezayirlioğlu’nun çabaları ve açtığı davalar ile birçok çalışmada geri adım atılmış. Ama hem devlet yetkilileri hem firma sürekli dava açarak Sedat’ı sindirmeye çalışıyor. Sedat sürekli ölüm tehdidi aldığını ve koruma talebinde bulunduğunu silah ruhsatı için başvuru yaptığını söylüyor. Burada yetkilileri, valiyi, kaymakamı uyarıyor. Sedat’ın başına bir iş gelirse sorumlusu onlardır. Yeklilere sesleniyorum; Sedat Cezayirlioğlu'na derhal koruma verilmeli yoksa sorumluluk bunu yerine getirmeyenlere aittir"

Yıllık 11 bin ton siyanür, 122 bin ton sülfürik asit kullanılıyor

Polat Şaroğlu, kimyasal atık havuzunda yıllık resmi rakamlara göre 11 bin ton siyanür, 122 bin ton sülfürik asit ve onlarca kimyasal atık bırakıldığını bunun havaya karıştığını belirterek, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Resmi rakamlarda yıllık burada 122 bin ton sülfürik asit kullanıldığı belirtilse de gayri resmi rakamlara göre buraya giren asit tankerlerinin sayısında elde edilen rakamlarda yıllık olarak 360 bin ton sülfürik asit kullanıldığı. Yine resmi rakamlarda 11 bin ton olan siyanür kullanımının olduğu oysa günlük 80 ton siyanür kullanıldığı ve bize gelen rakamlarda yıllık 20 ile 30 bin ton arasında siyanür kullanıldığı belirtiliyor. Burada bir denetim yok bir inceleme yok. Şu an püskürtme işlemi yok ama güneşe maruz kalan atık maddeler buharlaşarak atmosfere ve bulutlara karışıyor. Bu bulutlar kilometrelerce doğada ilerliyor bu bulutlar nereye yağarsa içme sularına karışıyor, insanlara zarar veriyor. Doğa yok oluyor, canlılar yok oluyor."

'Bölgede kuş sesi yok artık'

"Bu bölge göçmen kuşların göç yolu üzerinde. Burada uçun kuşlar ölüyor bakın elimdeki fotoğrafta kızıl şahinler var. Onlarcası burada uçtuğu için temas ettikleri için topluca ölmüşler. İnsanlar 'artık burada kuşlar uçmuyor' diyor. Vatandaşlar bu bölgede yeni doğan çocuklarda cilt hastalıkları olduğunu söylüyor. Şu an buradayız hepimizin boğazı burnu yanıyor. Atık havuzdaki asitler boğazımızı yakmaya başladı. Nefes almakta zorlanıyoruz."

'Gün gelecek bir tek canlı bile yaşayamayacak'

"Birileri bu maden ocağından büyük paralar kazanacak ama yakın zamanda bu doğada bir canlı bile yaşayamayacak. Yetkiler, gözlerini kapatmasınlar, kulaklarını tıkamasınlar. Bu tesiste inceleme yaparak gerçekleri görüp ya tesisi kapatmaları gerekiyor ya da dünyada yapılan sistem ile burada maden araması yapılmasını sağlamalılar."

'197 futbol sahası büyüklüğünde, aktif fay hattı üzerine yapılmış'

"Kimyasal atık havuzunun aktif fay hattı üzerinde yapıldığını vurgulayan Şaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu ölüm havuzunun yanında Fırat nehri var, İliç Barajı yapılmış, Fırat Nehri, Keban Barajı'na, Karakaya ve Atatürk Barajı'na kadar ulaşıyor. Bu sularla milyonlarca dönüm arazi sulanıyor. Bu atıkların Fırat'a karışması durumda doğuda Güneydoğu'da tarımın tamamen yok olması demektir. Bu sularda yaşayan tüm canlıların yok olması demektir. Bu bölgede yaşayan insanların ölmesi demektir. Sadece 4 vilayete değil, bütün bölgeye zarar veriyor. Tam fay hattının üzerine yapılmış bu atık göleti bilim adamları deprem uzmanları burada 7 büyüklüğünde deprem bekliyor, burası dolgu bir gölet her zaman çökmesi mümkün o zamanda Türkiye’nin geleceği bitmiş olacak."

'Bölge insanı kandırılmış'

Şaroğlu, bölge halkının iş verme vaatleri ile susturulmak istendiğini belirterek, "Yöre halkıyla ve madende çalışanlar ile konuştuk. 'Biz durumun farkına varmadan bu işin içine girdik şimdi çıkamıyoruz ve bizi ekmeğimizi elimizden almakla tehdit ediyorlar' diyorlar. Burada insanlara normalin üstünde maaş verilerek fazla kişi çalıştırılarak insanları susturuyorlar. Bir anlamda rüşvet dağıtıyorlar. Zaten bu havuz yapılırken bölgede bulunan insanlara 130 TL civarında para ve her aileden bir kişinin işe alınacağını vaat etmişler ve bu yönlü vatandaş sözleşme imzalatılmış kimse şikayetçi ve davacı olmayacak diye taahhüt almışlar."

Madenin çıkarıldığı köyde yaşayan Sedat Cezayirlioğlu da yaptığı açıklamada, "Yılardır mücadele ediyorum bu havuzun kapatılması için AHİM’e kadar gittim. Ben her gün ölüm korkusu ile yaşamak istemiyorum. Bu firma eğer burada altın üretecekse uluslararası standartlara uygun şekilde altın araması yapsın."

'Ölüm tehditleri alıyorum'

Cezayirlioğlu, çevre tahribatını dile getirdiği için ölüm tehdidi aldığını belirterek, "Kaymakamlığa gittim koruma istedim. Devlet bütün vatandaşların can güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Ben buradaki çevre felaketini duyurdum. Bu kimyasal attıkları atmosfere püskürttükleri 'evaporatör' (buharlaştırıcı) makinelerini mücadele ile durdurdum.

Cezayirlioğlu, şirketin bu nedenle 300 milyon dolar zarar ettiğini ve şu anda kendisini susturmanın yollarını aradığını iddia etti.

Bölgede kanser patlamasını yaşandığını söyleyen Cezayirlioğlu, "Her gün biri kanserden ölüyor. 11 yaşındaki bir çocuk birkaç gün önce kanser teşhisi ile tedaviye alındı. Bu proje bilimsel raporlara göre kaçak nükleer tesisten daha tehlikeli. Ben buranın ismini Çernobil koydum. Biz burada 2044 yılına kadar Çernobil'i iliklerimize kadar yaşayacağız."

ÖZGÜR DERSİM GAZETESİNİN HABERİ