Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

“Yola çıkmak ve yolda olmak”

“Çelikler Holding parasını peşin aldığı santralı neden yapmadı?”

Gazetecilikte, 26’ıncı yılımı doldurdum. İnsan, her zaman yolculuğa ve yeniden başlamaya hazır olmalı. Yaşam her çağırdığında yürek, yeni başlangıçlar için cesaretle yola koyulabilmelidir. Zira, her başlangıç bir umuttur, tazelenmedir, doğuştur.

Türkçe’ye “yöntem” olarak çevrilen, eski Yunanca’dan dilimize geçen “metot”, “meta” ve “hodos” sözcüklerinden oluşuyor. Bu sözcük, “yol üzerinde” olma anlamına gelir. 

Peki, nasıl bir yol? Demir yolu mu, otoyol mu? Yoksa patika mı? Demir yolunda, önceden belirlenmiş bir hedefe, başkalarınca önceden döşenmiş raylar üzerinden seyahat edersiniz. 

Otoyol asfaltlıdır. İçtenliğin ve zayıflık olarak dışa vuran dehanın büyük ressamı Vincent Van Gogh, “Normallik asfaltlanmış yoldur: yürümesi rahattır, fakat üzerinde tek bir çiçek bile açmaz” diyor. 

Evet, otoyolda ve demir yolunda her şey belirlenmiştir. Sürprize yer yoktur; bu nedenle güvenle yol alırsınız. Ama, manzaranın ve sınırların dışında olanı, sıra dışı olanı, yeryüzünün renklerini, doğanın sunduğu zenginliği göremezsiniz. Muktedirin çizdiği çerçevede sıkışıp kalırsınız. 

Oysa patikada, yol bizi götürür. Yürüdükçe yolla birlikte yeni olanla karşılaşırız. Bu nedenle patika, otoyola göre belki tekinsizdir… Ancak çiçeğiyle böceğiyle yaban hayvanıyla canavarıyla dünya önümüze açılır. Kısaca, hayatımız değişir. 



Bu anlayışla çıktığım bu yolculukta, kuşatılmış, yönlendirilmiş, politik ya da ekonomik çıkarlara yapışık, gerçekten kopuk, içeriksiz ve kof enformasyona dönüp bakmadan yaşamdan beslenen, insana dokunan haber ve yazılar kaleme alma sözüyle herkese, bir bebeğin gülümsemesinde anlamını bulan içtenlikle “merhaba” diyorum. 

Theodor Adorno, medyayı “Kitlelere üflenen ruhtur, efendilerinin sesi”dir diyerek tanımlıyor. Halkın sesi ve gerçeğe açılan köprüsü olma ideali ve iddiası, hep benimle olacak. Yazılarıma ve haberlerime yansıyacak.  

Çelikler Holding santral yatırımında çakıldı…

Bu sözümün gereği olarak önemli bir gelişmeyi duyurmak isterim. Devlet, 2018 yılının sonunda, Afşin Elbistan A Termik Santralı’nı ve Afşin-Elbistan Linyitleri (AEL) Kömür İşletmesi’ni Çelikler Grubu’na 20 yıllığına işletme hakkı devri (İHD) yöntemiyle devretti. Devlet, santralda üretilen elektrik için alım garantisi verdi. İlk üç yıl, her kilovatsaat elektrik için 16-17 dolar sent ödendi. Birim fiyat yıllar içinde düşecek. 20 yıllık ortalama birim fiyat 8.35 sente denk gelecek. 

Devlet, neden dolar üzerinden bu kadar yüksek bir fiyat üzerinden elektrik alım garantisi verdi? Çelikler Grubunun, mevcut santralı rehabilite etmesi; çevre yatırımlarını (baca gazı arıtma tesisi) yapması ve yaklaşık 700 megavat (her biri 350 megavat) iki ünite inşa etmesi gerekiyordu. Sözleşmeye göre ilk ünite 2023 yılında, ikinci ünite de bir yıl sonra hizmete alınacaktı. 

Çelikler Holding, parasını peşin olarak almasına karşın iki yeni üniteyle ilgili yatırımı yapmadı. Çevre yatırımları da tam anlamıyla tamamlanmadı. 

Grup, bir süre önce enerji yönetimine başvurdu. Covid-19 salgınını gerekçe gösterdi. Bu nedenle santralda, öngörülen yatırımların yapılamadığını belirterek, 2 yıl ek süre istedi. Eş deyişle sürenin uzatılmasını talep etti. 

Çelikler Holding’e yakın kaynaklarla görüştük. Kaynaklar, böyle bir başvuru yapıldığını doğruladı. Enerji yönetiminin kararının beklendiğini söyledi. 

Bugünden görünen o ki Çelikler Holding’in bu yatırımı yapması zor. Bu yargımızda haklı çıkıp çıkmayacağımızı bekleyip, göreceğiz…