Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

İstanbul’dan Kalkan Üç Gemi

Mondros Mütarekesi teslimiyet, işgal ve çöküşü, Mudanya da zafer ve barışı ifade etse bile her iki mütareke sonrası İstanbul’dan kalkan iki yabancı gemi, kendisine sığınanları bir daha ülkelerine dönmemek üzere götürüyordu. İki mütareke arasında da Alman ve İngiliz gemisiyle kaçanların enkazları üzerinde İstanbul’dan kalkan Bandırma vapurunun yolcusu, Türk milletiyle birlikte, kurtuluş ve kuruluş mücadelesine başlıyordu.

Yargılanmadan kaçmak

Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra, Enver Paşa ve kendisiyle kader birliği yapan İttihat ve Terakki Partisi ile yöneticilerinin savaş suçlusu olarak yargılanmaları kaçınılmazdı. Yargılamadan kurtulmak için İttihat ve Terakki Fırkasının kapatılması ve liderlerin İstanbul’dan kaçışları düşünülmüş olacak ki parti son kongresini 1 Kasım 1918’de, fırkanın genel merkez binasında yaptı. Kongrede partinin feshedilmesi ve yerine Teceddüt Fırkası kurulması kararlaştırıldı. Enver, Talat ve Cemal Paşalar da Sadrazam A. İzzet Paşa’ya ayrı ayrı yazdıkları mektuplarla, ülkenin içerisinde bulunduğu ortamda bir süre uzakta kalmayı uygun gördüklerini belirttiler.*

Alman gemisiyle kaçış

Bir istimbotun önce Enver Paşa’yı 2 Kasım’ı 3 Kasım’a (1918) bağlayan gece, Kuruçeşme’deki yalısından almasıyla kaçış başladı. Talat Paşa, Cemal Paşa, Bahattin Şakir, Beyrut Valisi Azmi Bey, eski Polis Müdürü Bedri Bey, Doktor Nâzım Bey ve Cemal Azmi Bey yolcular arasında olacaktı. Dr. Nazım kaçış için Teşkilatı Mahsusa’nın önlem almasını sağladı. 2 Kasım gece yarısına doğru istimbot, Tarabya önlerinde Alman R-1 Torpidosu'na yanaştı. Yolcularını alan torpido, 400 deniz mili yolu, 24 saate geçerek, 3 Kasım’da Sivastopol Limanı’na ulaştı.**

Bombalattığı limana çıkma

Ne hazindir ki 10 Ağustos 1914’te Çanakkale Boğazı'ndan Enver Paşa’nın emri ile içeri girdikten sonra adları Yavuz ve Midilli olarak değiştirilen Goeben ve Breslau adlı iki Alman gemisi, 27 Ekim’de Karadeniz’de Rus gemilerini batırdıktan sonra Sivastopol ve Novorosisk limanlarını topa tutmasıyla Osmanlı Devleti fiilen savaşa girmişti. Rusya da bu gelişmeler üzerine 2 Kasım’da Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmişti.*** Bu olaydan tam dört yıl sonra Enver Paşa, Osmanlı Devleti'ni büyük büyük hayallerle savaşa sokmak için bombalattığı limandan, batan devletini yüzüstü bırakarak canını kurtarmak için arkadaşlarıyla Avrupa’ya kaçıyordu.

Osmanlı Devleti'ni kaybetmek

Enver Paşa, aşırı Alman hayranlığı ve hayalperestliği nedeniyle Osmanlı Devleti'ni hazırlıkları tamamlanamadan zamansız bir şekilde savaşa sokmuş, Osmanlı ordularının yönetimini tamamen Alman subaylara bırakmıştı. Savaşın hemen başında, Alman çıkarlarına hizmet eden Kafkas Cephesi'nde, kendi komutasında, Türk ordusuna bozgun yaşatmıştı. Sonra da bu cephenin başarısızlığının üstünü örtmek için Kanal Cephesi'ni açmış ve bu cephede de hezimet yaşanmasına neden olmuştu. Enver Paşa’nın, Alman yanlısı politikalarının örneklerini çoğaltmak mümkündür. Ancak savaşın sonunda görüldü ki, Enver Paşa, Turan imparatorluğu kurmak için çıktığı savaşta, Osmanlı Devleti'ni kaybetmişti.

İngiliz yanlısı politika izlemek

Enver Paşa ve İttihatçı liderler kaçtıktan sonra, son Padişah, İngilizleri gücendirmeme politikası izleyerek kurdurduğu hükûmetlerle Anadolu’daki millî uyanışı bastırmak için var gücüyle çalıştı. Bunun için rütbe, nişan ve madalyalarıyla birlikte Atatürk’ü görevden aldı. Ayrıca Atatürk’ü gıyaben idama mahkûm eden Divan-ı Harbi Örfi kararını imzalamaktan, Atatürk ve Kuvayı Milliyecilerin katli vacip fetvalarını onaylamaktan geri kalmadı. Bunlara ilave olarak iç isyanlar çıkarmakla birlikte, Kuvayı İnzibatiye (Halifelik Ordusu) kurarak kardeş kanı akmasına sebep oldu. Nasihat heyetleri oluşturarak Anadolu’daki direnişi kırmaya çalıştı. Türklerin idam fermanı olan Sevr Antlaşması'nı imzalatmakta hiçbir sakınca görmedi.****

İngilizlere sığınmak

Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra zaferi kazanan TBMM, toplanacak olan Lozan Barış Konferansı'nda ülkeyi tek başına temsil etmek için 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırdı. Ancak saltanatın son temsilcisi olan Vahdettin’in üzerinde halifelik unvanı bulunuyordu. Müslümanların Halifesi, 16 Kasım’da İstanbul’da bulunan İşgal Orduları Başkomutanı General Harington’a İngiltere devletine sığınma talebini bildirdi. İngiliz hükûmeti tarafından talebi kabul gören Vahdettin, 17 Kasım Cuma günü saat 04:00’te 10 kişilik maiyetiyle birlikte iki Kızılhaç ambulansına binerek Balmumcu-Beşiktaş yoluyla Dolmabahçe Saat Kulesi önündeki rıhtıma gelip İngiliz Malaya zırhlısına bindi.****

Enver Paşa ve arkadaşlarını 2-3 Kasım gecesi kaçıran Alman torpidosundan dört yıl sonra, 17 Kasım 1922’de İngiliz zırhlısı, gece karanlığında İstanbul’dan yolcularını kaçırdı. Bu iki olay arasında başka bir ortak nokta da kim hangi ülkenin dümen suyuna gidip onunla iş birliği yaptıysa, onun gemisine binerek İstanbul’u ve ülkeyi bir daha dönmemek üzere terk etmek zorunda kalmasıydı.

Çare Türk milletindedir

Mondros ile Mudanya Mütarekesi arasındaki felaket ortamında, tarihin kendisini Çanakkale kahramanı ve yenilmeyen Osmanlı Paşası olarak tanıdığı bir lider, tarih sahnesine çıktı. Herkesin kurtuluşu Batılı devletlerin himayesinde aradığı bir dönemde, çareyi “ruhunun zinde” olduğuna ve “cevherinin bozulmadığına” inandığı devletin aslî unsuru olan Türk milletinde aradı. Kendisini İstanbul’dan Türk milletine götürecek olan Bandırma Vapuru'nun kaptanı Türk, pruvası da Türk milleti ve Türk vatanıydı.

Türk tarihinin en zor döneminde İstanbul’dan kalkan üç geminin hikâyesine bakıldığında, başka devletlerin güdümüne girme kolaylığını seçenlerin kaybettiği, kendi milletinin gücüne güvenen liderin kazandığı görülür. Cumhuriyetin yüzüncü yılına girerken karşı karşıya kalınan sorunların kalıcı ve gerçek çözümü de sadece ve sadece Türk milletinin gücüyle olacaktır.

Gerçekten siz, hangi gemide, hangi yolcuyla birlikte olmak isterdiniz?

Not: Bir insanlık suçu olan terörün her türlüsünü kınıyor, Türk milletine başsağlığı diliyorum.


*Osman Demirbaş, “Liderlerinin Yurt Dışına Kaçması Üzerine İttihat ve Terakki İçinde Meydana Gelen Tepkiler”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, sayı 41, 2002, s.133-140.

**Hikmet Çiçek, “İttihatçı Liderlerin Yurt Dışına Gidişi: Vatana Veda”, https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/ittihatci-liderlerin-yurt-disina-gidisi-vatana-veda-68367

***Ercüment Kuran, “Birinci Dünya Savaşı”, İslâm Ansiklopedisi, 6. Cilt, s.197.

****Sinan Meydan, “Vahdettin’in Kaçışı”, https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/sinan-meydan/vahdettinin-kacisi-5456491/