Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Rusya’nın ispat yükü ve soru işaretleri

Rusya ve Çin ilişkileri, iki ülkenin yıllar içerisinde kurdukları yeni yapının sonucu olarak katlanarak gelişmeye devam etti. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırma kararının ardından ise hikâyenin yeni bir bölümü başladı. Avrupa Birliği’nin ve NATO ülkelerinin yaptırımlarından sonra, Rusya’nın Çin ve Hindistan ile kuracağı denklem, Çin’in olası tutumları daha fazla konuşulur oldu, gözler bir nevi Pekin’e çevrildi. Özbekistan’daki Şangay İşbirliği Örgütü Zirvesi, yaşanacaklara ve soru işaretlerine dair farklı bir süreci beraberinde getiriyor.

Kremlin, Çin’in pozisyonundan görünürde şikâyetçi değil ancak Çin’in durduğu yer, Rusya’nın tam olarak pek istediği gibi de değil. Putin, Semerkand’da Çin tarafının soruları olduğunu belirtmesiyle boyutunu kestirmemiz güç olan birtakım anlaşmazlıkların olduğunun itirafını yaptı. Çin, -Hazal Yalın’ın Telegram hesabında paylaştığı Çin analizinin özet ifadesiyle- Rusya’dan elde ettiklerini ne kadar sevse bile Rusya dışındaki dünyayla kurduğu ilişki ağlarını bırakmaya o kadar da hevesli değil. Ekonomik olarak Çin ile kurduğu ilişkilere gittikçe bağımlı hale gelen ve belki de kendisini farklı bir hayale kaptıran Rusya’nın, bazı konularda uyanmasına sebep olabilecek gelişmeler zinciri yaşanıyor olabilir ancak uyanmak, tek başına yataktan kalkmak için bir neden değil.

Vladimir Putin’in her konuşmasında dile getirdiği, tek kutuplu dünyanın öldüğü ve artık yeni çok kutuplu dünyanın varlığını işaret eden söylemleri, dünyadaki gelişmelerde söz sahibi/karar verici eşit ülkelerden biri olarak kendisini adlandırmaya ve bu şekilde kabul görmeye çalışan Rusya açısından da birtakım sonuçlar yaratıyor. Fazlaca alternatifin bulunduğu, kontrolün zorlaştığı ve ister istemez kendilerine büyük roller biçen ülkelerin her gün kendilerini ispat etmek zorunda kaldıkları bir dönüşümden bahsediyorum.

Rusya bugün kendisini, dost olarak adlandırdıklarına da tekrar ve tekrar ispatlamak zorunda kalıyor/kalacak.

Yıllara oturtulmuş ve şekil verilmiş dengelerin bir günde tamamen ortadan kalkmaları pek beklenmez fakat her kriz, çatlaklardan içeri girip beklenmedik hamlelerin ortaya atılmasına ve/veya kontrolü zorlaştıran dönüşümlere sebep olabilir. Rusya’nın son haftalarda Harkov’da yaşadıkları, Ukrayna’da geçen aylar ve kışa az bir süre kalması, Kiev’in mart ve nisan aylarında masaya sunduğu anlaşma paketinde yer alan "Kırım’ın statüsüne yıllar içerisinde karar verebiliriz" söylemini artık bugün reddetmesi, son günlerde gündemi tekrar meşgul eden Azerbaycan-Ermenistan çatışmaları, yine diğer tarafta Tacikistan-Kırgızistan sınırındaki hareketlilik ve alarm hali, sayabileceğimiz sayısız örneklerden bazıları. Hatta, Tacikistan ve Kırgızistan, geçtiğimiz aylarda Kazakistan’daki olaylara müdahale eden Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün iki üyesi. Herkesi bir arada ve denge içerisinde tutmak, Rusya’nın eylemleriyle vereceği mesajla doğrudan bağlantılı.

İşte bu noktada, Rusya-Çin dostluğuna şerh düşenler, yıllar sonra Orta Asya’daki eski Sovyet cumhuriyetlerinde artan Çin etkisini, Rusya ile Çin’in bir noktada rekabete girmek zorunda kalacaklarını hatırlatıyor. Rusya, masada kendisini "bölgesel güç" sıfatından çıkarıp "süper güçlerden biri" apoletini takmayı ve bu şekilde görülmeyi isterken, kendisini dostlarına bile ispat etmek zorunda kalıyor. Çünkü günümüzde her ülke, çıkarları doğrultusunda herkesle görüşüyor ve yeni arayışlarda bulunuyor.

Bu konuda Azerbaycan’ın Rusya, İsrail, Çin ve Avrupa Birliği hatlarında kurduğu ilişkiler bütününü hatırlatabiliriz.

Rusya’da iktidarın bir parçası olanlar, doğrudan ve dolaylı “kahramanlık/başarı” hikâyelerini yanlarında taşıyıp yükseldiler. Yeltsin (Ağustos 1991), Putin (Çeçenistan, 1999) ve Medvedev (Önce Gazprom, sonrasında 2008 Gürcistan) 30 yıllık Rusya tarihinin örneklerini oluştursalar bile, liderlerin yükselişlerinde yer bulanlar, bu hikâyenin önemli parçalarını oluşturdu. Diğer bir deyişle, Ukrayna’da yaşananlar ve yaşanacaklar, kendi hikâyelerini yaratmak isteyenlere ve mecburen misyonunu tamamlamak üzere olan mevcut Kremlin jenerasyonuna birtakım fırsatlar sunuyor. 2024 Rusya Devlet Başkanlığı seçimlerine giden süreçte, değişim hareketi çoktan başlamıştı ancak Şoygu, Lavrov ve Gerasimov gibi isimler görevlerine devam ediyor.

Şubattan bugüne Kremlin’den en çok duyduğumuz açıklamalardan biri, “Her şeyin plana göre ilerlediği” oldu. Yedi aylık sürecin sonunda, her şeyin “plana” göre gitmesini sağlamak için fazlasıyla plan değişikliği yapılmak zorunda kalındığını düşünürsek, isteyerek veya istemeyerek, kurgulanan değişim planlarında ve bakış açısında da güncelleme yapılması gerekebileceğini söyleyebiliriz.