Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Utancın 42. yılı

ANKARA- Demokrasi tarihine kara bir leke olarak kazınan 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 42 yıl geçti. Darbenin lideri Kenan Evren ve arkadaşları, 12 Eylül'de demokrasiyi rafa kaldırarak yönetime el koyarken, Türk demokrasi tarihinde kapanmaz yaralar açtı. Darbenin ardından 50 kişi darağacına gönderildi. İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Bir askeri inzibat erini öldürme suçundan idama çarptırılan, henüz 18 yaşını doldurmamış Erdal Eren’in cezası, yaşı büyütülerek infaz edildi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in yıllar sonra dile getirdiği "Müdahaleye karar vermeden bir yıl boyunca düşündük" itirafı ile Evren'in sınıf arkadaşı ve 12 Eylül döneminin II. Ordu Komutanı Orgeneral Bedrettin Demirel'in, "Bir yıl önce planlamıştık. Ama şartların olgunlaşmasını bekledik" sözü, tarihin kara sayfalarına yazıldı.


Türkiye'yi her alanda geriye götüren 12 Eylül darbesi; idam, kötü muamele ve insan hakları ihlalleriyle aradan geçen uzun yıllara rağmen zihinlerdeki yerini koruyor. 12 Eylül'e giden sürecin hazırlıkları yaklaşık 4 ay sürdü. Kod adı "Bayrak Harekatı" olarak belirlenen darbe planının uygulanması için ordu komutanlarına 11 Temmuz 1980 saat 04.00'te harekete geçilmesi emri verildi.

Süleyman Demirel'in başbakanlığındaki hükümetin 2 Temmuz'da güvenoyu almasıyla darbeciler planı erteledi. Tarihler 12 Eylül'ü gösterdiğinde Türkiye'yi karanlığa götüren plan, aynı isimle sabaha karşı uygulandı.


171 kişi işkenceden öldü

Türkiye’nin en karanlık günlerinin başlangıcı olan 12 Eylül 1980 askeri darbesi sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişi işkenceden öldü. 


Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan oluşan darbeci Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı.


Anayasa'yı uygulamadan kaldıran darbeciler, ardından TBMM'yi lağvederek antidemokratik faaliyetlerine devam etti. Ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildikten sonra sivil toplum kuruluşlarını hedef alan darbeciler, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetlerini askıya aldı.


Siyasi partilerin kapısına kilit vuran darbeciler, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'i Hamzakoy, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş'i Uzunada'ya sürgüne göndererek siyasi yasaklar getirdi.

Evren: "Asmayalım da besleyelim mi?"

Antidemokratik uygulamalarına her gün yenisini ekleyen darbeciler, acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek idam kararlarına imza attı.

Takvimler 9 Ekim 1980'i gösterdiğinde sol görüşlü Necdet Adalı ile ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren'e idam cezası verildi. Eren'in idam hükmü, Yargıtay tarafından 2 kez iptal edilmesine rağmen Milli Güvenlik Konseyi'nce onaylanan kararla yaşı büyütülerek, 13 Aralık 1980'de Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde infaz edildi.


Evren'in 17 yaşında astırdığı Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" ifadesi, darbecilerin karanlık yüzünün adeta aynası oldu.


Kanlı uygulamaların yanı sıra demokrasinin askıya alındığı süreçte 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam talep edildi. 517 kişinin ölüm cezasına çarptırıldığı süreçte 50 kişi idam edildi. Onlarca gazeteci hakkında binlerce yıla varan hapis cezası istendi.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından 14 bin kişinin çıkarıldığı bu dönemde 30 bin kişi ise "sakıncalı" olduğu iddiasıyla işinden edildi.

Kültür ve sanat hayatının da hedef alındığı 12 Eylül'de, yaklaşık bin film, sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.


Darbecilerin dava süreci

Darbeci generallerin belirlediği danışma meclisinin hazırladığı anayasa, 1982'de "güdümlü" referandumla yüzde 92'lik evet oyu aldı. Evren ve diğer darbeciler, darbe anayasasına dahil ettikleri "geçici 15. madde" ile ömür boyu dokunulmazlık hakkı kazanarak olası bir yargılanmaya karşı önlem aldı.

Ancak "Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağına" dair geçici 15. madde, 12 Eylül 2010'daki referandumla Anayasa'dan çıkarıldı. Böylece darbecilerin yargılanmasının önü açıldı. Referandumdan bir gün sonra Türkiye'nin dört bir tarafından darbenin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

O dönem hayatta olan Evren ile Şahinkaya hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca soruşturma açıldı. Evren ve Şahinkaya hakkında hazırlanan iddianame, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 10 Ocak 2012'de kabul edildi.


İki darbeci, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek" ile suçlandı.

Sağlık gerekçesiyle duruşmalara katılmayan Evren ve Şahinkaya, video konferans aracılığıyla yaptıkları savunmalarında suçlamaları kabul etmedi, kurucu iktidar olduklarını, mevcut mahkemelerin kendilerini yargılayamayacağı iddiasını savundu.

Yargılamanın devam ettiği dönemde Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi yasayla kapatılınca dosya Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne devredildi.

Mahkeme, 18 Haziran 2014'te Evren ve Şahinkaya'yı, 1979'da verdikleri muhtırayla "Anayasa ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs", 1980'deki darbeyle de "Anayasa'yı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM'yi ıskat ve cebren men" suçunu işledikleri gerekçesiyle "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çarptırdı.

Mahkeme, takdiri indirimle bu cezayı "müebbet hapse" çevirdi. Ayrıca 2 darbecinin rütbelerinin sökülmesi için Askeri Ceza Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanmasına karar verildi.

Hükmün ardından sanık avukatları, kararı temyiz etti. Dosya Yargıtay'dayken Evren, 10 Mayıs 2015'te 98 yaşında, Şahinkaya ise 9 Temmuz 2015'te 90 yaşında öldü.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi. Dosyayı yeniden gören ilk dereceli mahkeme, karara uyarak düşme kararı verdi ve dosya tekrar ceza dairesine gönderildi. Daire, yerel mahkemenin kararını bu kez de usul yönünden bozdu.

Bozma kararında, yerel mahkemenin gerekçesinde lehe olan kanunun 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) hükümleri olduğu belirtilmesine karşın, hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca karar verilmesi suretiyle gerekçe ile hüküm arasında karışıklığa neden olunmasının kanuna aykırı olduğu belirtildi.

Ceza dairesinin bozma kararına uyan mahkeme, Evren ve Şahinkaya hakkındaki kamu davasının ölüm nedeniyle "ortadan kaldırılmasına" hükmetti.

Ceza dairesinin sanıklar hakkındaki hükmü usul yönünden bozmasının ardından 12 Mayıs 2019'da yeniden yargılama yapan ilk dereceli mahkeme, bu kez Evren ile Şahinkaya hakkında "kamu davasının ortadan kaldırılmasına" karar verdi.

Ayrıca Evren ve Şahinkaya'nın mal varlıklarına el konulması ve sanıkların TSK'dan çıkarılmasıyla rütbelerinin geri alınmasına "yer olmadığına" hükmedildi.