Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Solaris

Bir uzay istasyonunu sarıp sarmalayan devasa bir okyanus düşünün: Garip ve canavarca bir şekilde hareket eden, şişen ve derinliklerinde zamanın akışını değiştirebilen, görünüşte anlamsız dev yapılar da yaratabilen amorf bir protoplazma yani bir tür hücre çekirdeği.

Kimse neden ve ne için yaratıldığını bilmiyor ama yıllardır bilim insanları onun gizemini çözmeye çalışıyor.

Bu canlı okyanusun benzersiz bir işlevi var gibi görünüyor: Gezegenin güneş etrafındaki optimal yörüngesini destekliyor.

Dahası, radyasyon ışınlarının sert bir darbesinden sonra, insanların bilinçaltının derinliklerinden çıkarak gelen gerçek dışı varlıklar görünmeye başlıyor.

Roman, baş kahraman psikolog Chris Kelvin'in Prometheus gemisinden bir mekikle Solaris İstasyonu'na gidişini anlatmasıyla açılıyor.

Önce Dünya'dan, sonra uzay mekiği Prometheus'tan ayrılarak uzayda tek başına bir yolculuğa çıkan, ardından da yabancı bir gezegendeki bir istasyonda sadece üç araştırmacıyla birlikte kalan anlatıcı Kelvin, istasyondaki halüsinasyonlarla mücadele ederken okyanus ile bir bağ kurmaya çalışıyor.

Kelvin oldukça şanslıdır, bir zamanlar sevdiği ama kaybettiği kadına mucizevi bir şekilde tekrar kavuşuyor, fakat bu kafa karıştırıcı durum onu daha da derin varoluş krizlerine doğru itiyor.

Okyanus, herkesi ve her şeyi kontrol ediyor.

*

Solaris, biri kırmızı diğeri mavi iki güneşin yörüngesinde dönen bir gezegendir ve yüzeyi bir asırdır "Solarist çalışmalarda" tartışma konusu olan tek bir "okyanus" ile kaplıdır.

Temel felsefi sorular varlık ve bilinç üstünedir: okyanus organik midir, organikse, bilinçli midir ve öyleyse, onunla iletişim kurulabilir mi? Dahası, onu anlamak ve onunla anlaşmak mümkün mü?

Solaris'le yüzleşme, bilim insanlarını evreni anlamalarını sağlayan varsayımları sürekli olarak yeniden değerlendirmeye zorlar.

Bilim insanları okyanusun gerçekten organik olduğunu keşfederler, sonra bilincin gelişmesi için gerekli koşullar ve son olarak da tamamen farklı bir şeyle temas kurma ve onu anlama olasılığı ile karşı karşıya kalırlar.

Hem gezegen hem de okyanus varlığı olan Solaris, insanlığın kendisini değerlendirebileceği ve insan olmanın ne anlama geldiğini gerçekten sorgulayabileceği bir ayna görevi görür.

*

Solaris, genel itibarıyla bilim ve din çatışması, öteki ile olan iletişim ve onu anlama, keşfetme çabası, kimlik bunalımı ve tecrit psikolojisi gibi temel psikolojik ve felsefi sorunların çevresinde dönen bir roman olarak tanımlanabilir.

Okyanus canlı bir organizma gibi hareket eden, tanımlanamayan uzay varlığı olarak izinsiz bir deneye maruz kalır ve bilim insanları üzerinde kalıcı bir etki yaratır. Onların anılarını somutlaştırarak, kendi doğasından hiçbir şey açığa çıkarmadan insanların en derin duygularını açığa çıkararak onların zihinsel ve fiziksel beklentilerine acılarına yanıt verir.

Bu karşılıklı deney süreci, bazılarının intiharına, bazılarının delirmesine, bazılarınınsa akıl ve bedenen güçlü olan bu varlığa teslim olmasına neden olur.

Bilim insanlarının bilgisi dışında ve onların anlayamayacağı farklı bir uzaylı varlığın bilinciyle iletişim kurmanın imkansızlığı, araştırma görevinin başarısızlıkla sonuçlanması anlamına gelir.

*

Solaris, Polonyalı yazar Stanislaw Lem'in (1921-2006) 1961'de yayınlanan klasik bir bilimkurgu romanıdır.

Sovyet döneminde Polonyalı yazar Stanislaw Lem, komünist dünyanın en ünlü bilimkurgu yazarıydı.

Fransız yazar Jules Verne hariç İngilizce dışında bir dilde yazan en tanınmış bilim kurgu yazarı olmuştur.

Kitapları 40'tan fazla dile çevrilmiştir ve toplam satışlarının 2006 yılına kadar yaklaşık 27 milyon kopya olduğu tahmin edilmektedir.

Gençken Batılı yazarların bilimkurgu eserlerini okumasına rağmen, kısa süre sonra bunları yüzeysel bulup Doğu Avrupa felsefi kurguları ve fantastik edebiyatı geleneğine yönelmiştir.

Bu geleneğe aşina olmayan Batılı okuyucular, daha aksiyon odaklı, teknolojik bir kurgu bekleyerek eserlerini genellikle yanlış okurlar.

Solaris, geleneksel bir bilimkurgu romanı olmakla birlikte onun asıl itici gücünün daha çok felsefi olmasıdır.

Diğer yandan, kitabın çevirileri genelde İngilizce kopyasına, o da Fransızca çeviriye dayalı olduğu için orijinal Lehçe versiyonundan bazı farklılıklara sahiptir.

Örneğin, bilim insanı Snow’un orijinal ismi Lehçe versiyonda Snaut, Kelvin’in eşinin ismi Rheya değil Hari’dir.

Dolayısıyla, kitabın İngilizce çevirisi ile Lehçe orijinali arasındaki farklar yorumların da farklı olmasına yol açmıştır.

Okyanusun Sovyetler Birliği'ni ve yörüngedeki araştırma istasyonunun Sovyet uydularını temsil ettiği yollu değerlendirmelerin yanında Freudcu ve antikomünist yorumlar dahil olmak üzere romana ilişkin birçok eleştirel fikir öne sürülmüştür.

Bir başka popüler yorum da okyanusun Tanrı'yı ​​temsil ettiğidir. Tanrı gibi, okyanus da görünüşte bilinemez. Bilim insanları ne yaparlarsa yapsınlar, okyanusun eylemlerini veya niyetlerini ayırt edemiyorlar. Atom altı seviye dışında hemen hemen her anlamda insan olan varlıkları istasyona gönderen bir yaratıcıdır.

Solaris, varoluşumuzun temellerini ve evrendeki yerimizi anlatan başarılı bir roman olmanın yanında açık uçlu ve ironik üslubu ile tekrar tekrar okunmayı hak eden bir bilimkurgu klasiğidir.

Okumakta fayda var.

*

Roman, Boris Nirenburg (1968), Andrei Tarkovsky (1972) ve son olarak Steven Soderbergh (2002) tarafından üç kez filme uyarlanmıştır.

Stanislaw Lem, hikâyenin temelini oluşturan farklı yaşam formları arasındaki anlaşmazlık ya da iletişimsizlikten ziyade romantik kadın erkek ilişkisine odaklandıkları gerekçesiyle filmleri eleştirmiştir.

Ben iki filmi de izlemenizi öneriyorum. Büyük Rus yönetmeni Andrei Tarkovski’nin şiirsel anlatımıyla yorumladığı versiyonu favorim olmakla birlikte Hollywood sinema diline daha aşina izleyici için Steven Soderbergh yorumu ilk seçenek olabilir. Bu versiyonda başrolde ünlü Amerikalı oyuncu George Clooney ve Natascha McElhone var.

Filmin konusu da romanla paralel seyrediyor. Mürettebatın çıldırmasına neyin sebep olduğunu keşfetmek için uzak bir gezegenin yörüngesindeki istasyona bir psikolog gönderilir ve istasyonun gizemi tüm sakinleri ele geçirir.

İyi seyirler…