Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Seçim ve dengeler

Yusuf Kanlı

Seçim ister erken ister zamanında gerçekleşsin, sadece ayların meselesi artık. Sandık görünür uzaklıkta.

Son günlerde 6 Kasım için seçim kararı alınacağı, hatta bu erken seçimin düğmesine de 1990’lı yıllardan bu yana olduğu gibi Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli’nin basmak üzere olduğu iddiaları siyasi kulislerde kulaktan kulağa fısıldanmakta. Gerçekçi mi? Türkiye büyük bir ekonomik sarmalın içerisinde. Cepler boş, tencereler boş. Sonbahar kapıda göründü, beklenen yaz ucuzluğu da piyasalara doğru dürüst yansımadı.

SEÇİM 23 NİSAN’DA MI?

Nas’ın şekillendirdiği iddia edilen ekonomi politikasının ne olduğunu Hazine Sekreteri de anlamıyor, anlatamıyor. “Gözlerime bakın, ışıltıyı görün” gibi abesliklerle durumu idare ediyor. Yaşanan derin ekonomik bunalım noktasından hareketle sonbaharda seçim büyük olasılık gibi görülebilir. Ancak, nisan ayından önce MHP’nin çok istemesiyle erken gerçekleşecek seçim, barajın yüzde 7’ye düşürülmesi ama ittifaklar içerisindeki küçük partilerin de de milletvekili çıkarabilmek için ayrı ayrı barajı aşmasının gerekmesi düzenlemesi yürürlüğe giremiyor.

MHP’nin yüzde 7 seçim barajı ısrarını kabul ederek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) çok ciddi bir çıkmaza kendisini sürükledi. Bu durumda son seçim kanunu düzenlemesi 31 Mart 2022 tarihinde TBMM tarafından kabul edildiğinden, 1 Nisan öncesi yapılacak seçimde eski kanun yürürlükte olur. Belki de bu nedenle son günlerde seçim tarihi olarak 23 Nisan 2023 çok geçmeye başladı.

Nitekim, Merkez Bankası'nın son faiz indirimini, asgari ücret, maaş iyileştirmeleri, öğrenci kredileri faizinin affedilmesi gibi gelişmeleri ve mali genişleme sinyallerini değerlendiren birçok önde gelen iktisatçı, Erdoğan ve hükümetin ekonomide 3-5 aylık bir iyimserlik havası estirip erken seçim isteyeceği öngörüsünde bulunuyorlar.

İKİ İTTİFAKLI SEÇİM

Denklemin bir kefesinde kan kaybettiği ve ulaşılabilen kamuoyu yoklamalarında kaybetmesi muhtemel görülen AKP ile MHP’nin Cumhur İttifakı var. Diğer kefede ise her ne kadar Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti (İP), Saadet Partisi (SP), Demokrat Parti (DP), Gelecek Partisi ve DEVA Partisi tarafından oluştuğu söylense de fiili olarak 10’u rahatça aşan parti ve siyasi grubun oluşturduğu Millet İttifakı ya da siyaset dilindeki meşhur “altılı masa”.

Kamuoyu anketlerinin iddialarına göre Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan karşısında muhalefet bloğunun cumhurbaşkanı adayının kim olacağına bağlı olarak yirmi yılı aşan AKP iktidarının, yüzde elli beşi aşan bir çoğunlukla yıkılması muhtemel. Elbette en büyük anket seçimin ta kendisidir ve özellikle Türkiye’de kamuoyu anketlerinin güvenirliği, kimin finanse ettiği ile doğru orantılı olduğu eskiden beri hep tartışma konusudur.

Ne olduğu hâlâ tartışmalı olan “Türk tipi” Cumhurbaşkanlığı Sistemi her ne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni işlevsiz bıraktığı, fiili olarak tüm gücün, yasama, yargı ve yürütmenin tek seçilmişte toplandığından hareketle herkes sadece Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklansa da TBMM seçimleri, önümüzdeki dönemi belirleyecektir.

GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM

Milli İttifakı ya da muhalefet bloğunun üzerinde görüş birliği sağladığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçiş, Anayasa değiştirebilecek çoğunlukta bir Meclis ile iktidara gelinmesi veya öyle kapsamlı bir anayasa değişikliğine olası bir referandumda halkın desteğini alabilmeye bağlı olacaktır.

Cumhur İttifakı'nın Meclis mevcudiyeti 2/5 civarında olması durumunda gerekli nitelikli çoğunluk ile Anayasa tadilatı gerçekleştirilmesi, referandum gerektirecektir. Mevcut ekonomik ve sosyal sorunların acil çözüm beklediği bir dönemde ayların bu konuyla geçirilmesi hem yeni iktidar için sıkıntılı olacaktır hem de ülke çok uzun yıllardır görmediği etkin muhalefetin AKP tarafından sergilenmesine şahit olabilecektir.

Bu endişeleri de gidermek için belki de Millet İttifakı'nın sadece Cumhurbaşkanı adayını belirleyip açıklaması değil, fiili olarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e dönüş anlamına gelecek adımları da sürecin en başında açıklaması beklenmelidir. Mesela, kanun hükmünde kararname yayınlanmayacağı, 20 Temmuz 2017’den bu yana yayınlanan KHK’larla mağdur edilen kamu görevlilerinin, akademisyenlerin, çalışanların haklarının geri verilmesi, ittifak liderlerinin yeni kabinede etkin görev alarak çoğulculuğun sağlanması ve TBMM ve Sayıştay denetiminin tekrar sağlanması, TBMM komisyonlarının işlevsel kılınmaları gibi birçok adımın atılacağı ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçiş süreci yaşanacağı halka açıklıkla izah edilmelidir.

KURUMSAL EROZYON CİDDİ TEHDİT

Cumhur İttifakı'nın seçimi Millet İttifakı'na karşı kaybetmesi belirgin bir oy çoğunluğu ile olmaması durumunda Türkiye’nin ciddi bir yalpalamaya girmesi kaçınılmaz olacaktır. Günümüz Türkiye’sinde artık güçler ayrılığı ilkesinden bahsetmek mümkün değildir. Gerek alt gerek üst mahkeme kararlarına siyasetin etkisi inkâr edilemeyecek boyutta bir problem haline gelmiştir. Eski dönemlerde askeri vesayet altında olduğu ve ciddi reforma ihtiyaç duyduğu öne sürülen Türk yargı sisteminin durumu bugün çok daha ciddi bir vesayet altındadır.

Son anketler Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi'ne yönelik kamuoyu desteğinin sadece yüzde 30’larda olduğunu, halkın yüzde 65’ten fazlasının bu sistemi başarılı bulmadığı ve yaşanılan sorunların sebebi olarak gördüğünü göstermektedir. Eğer bu durum oya devşirilemez ise ve iki bloğun Meclis mevcudiyetleri yakın olursa, nitelikli çoğunluk bulunamaz ise, gerek yargıdaki gerek bürokrasideki örgütlenmesiyle AKP iktidarda imiş gibi davranabilecek ve 2015 benzeri bir şekilde seçimi zorlayarak “bu beceriksizlerden” iktidarı geri almaya çalışacaktır.

ERDOĞAN AKP’DEN İLERİDE

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oyu ile AKP oyu arasında ciddi bir fark olduğu aşikar. Neredeyse yüzde 8’i MHP’ye ait olmak üzere, AKP ile MHP’nin oy toplamı anketlerde yüzde 37-38 gibi görünürken, Erdoğan’ın 32-40 bandında desteği olduğu anlaşılıyor. Erdoğan’ın alması muhtemel oyun oranındaki bu anormal genişlik büyük ölçüde karşısında kim veya kimlerin yarışacağının belli olmamasından kaynaklanmakta.

Mesela, Erdoğan’ın karşısında muhalefet adayı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise iki aday arasındaki fark, CHP lideri lehine 5-7 puan gibi görünürken, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın adaylığında fark, Yavaş’ın lehine 10 puanı bulabileceği tahmin edilmektedir. Sandık ortaya konduğunda elbette durum değişecek, seçmen nihai kararıyla yeni bir siyasi gerçeklik ortaya koyacaktır.

Eğer tahminler doğru çıkarsa hem cumhurbaşkanlığı makamında hem de TBMM’de “zafer” ya da “çoğunluk” bugünün muhalefetinde olacaktır. Ancak, Erdoğan karşısında yarışan adayın kimliği veya seçime girerken ülkenin genel ekonomik durumu, seçmenlerin cüzdan ya da cep durumları belirleyici olacaktır. Rahmetli Süleyman Demirel’in “Boş tencere her iktidarı götürür” sözü hiç de içi boş tencere gibi algılanmamalıdır.

20 küsur sene önce ile kıyaslama yapılarak o zamanki asgari ücretin ne kadar “liracık” olduğu, bugün hangi rakamlara çıktığı üzerine siyaset yapmak veya emirle devlete ait mağazalarda güya fiyat indirimi yapıp, o fiyatlar üzerinden hormonlu enflasyon oranı ölçmek, algı operasyonu için bir imkan doğursa da korkarım sadece zaten iktidar mahallesinde müşteri bulacaktır.

“KOHABİTASYON” MÜMKÜN MÜ?

Erdoğan’ın seçilmesi ancak TBMM’de Cumhur İttifakı'nın kaybetmesi durumunda ne olacaktır? Çok ciddi bir tehdit gibi algılanabilecek bu soru, yeterince güçlü bir Meclis çoğunluğunu Millet İttifakı'nın çıkarması durumunda aslında belki de “Cenazeyi öldürene taşıtmak” deyiminin hayata geçirilmesini görmemize vesile olabilecektir. Mümkün müdür? Çok zor.

Millet İttifakı'nın oyu ve sandalye sayısı Cumhur İttifakı'ndan belirgin farklı değilse TBMM’nin kilitlenmesi, yönetimin yine kanun hükmündeki kararnamelerle Saray'dan gerçekleştirilmesi ve kısa sürede 2015 benzeri bir seçim ile iktidarın tekrar Cumhur İttifakı'na geçmesi mümkün olabilecektir.

Yaşanan 20 yıllık tecrübe Erdoğan ile iktidar ortaklığının ancak MHP gibi “pazarlıklı biat” ilişkisiyle mümkün olduğunu gösteriyor. Halbuki Türkiye'nin acil hukuk ve idari reform yoluyla güçler ayrılığına dönüşe ve uluslararası sistem ile tekrar barışmaya ihtiyacı yok mudur?

Seçim kapıda. Hangi tarihte olursa olsun, seçime sadece aylar kaldı.