Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Atatürk’ün Tarihçilere Uyarısı

Halil Özcan

Millî Mücadele ile elde edilmeye başlanan devrimsel kazanımlara ve kurtuluş ile kuruluşun liderine karşı adı konmamış bir mücadelenin devam ettiğine tanıklık ediyoruz. Tarih çarpıtanlar, Atatürk’ün Türk milletinin kaderini etkilediği dönemde kâğıdın, mürekkebin ve matbaanın bulunmuş olduğunu, hatta yerli ve yabancı gazete ve dergilerin çıktığını, sadece Atatürk’ün değil, yanındakilerin ve onun karşısındakilerin de yaşananları kayıt altına aldığı gerçeğini de göz ardı ediyorlar. Buna ilave olarak Atatürk’ün yok sayılan Türk tarihini ortaya çıkarabilmek ve öğretebilmek için Türk Tarih Kurumu'nu kurduğu, Türkiye İş Bankası'ndaki kendi hissesine düşen meblağdan bu kuruma pay ayırdığı, yaşadığı döneme ait iki önemli eserini belgeleriyle birlikte bıraktığı gerçeğine de kayıtsız kalıyorlar. Bunun nedeni, tarihe hanedancı (Osmanlıcı) bakışta yatmaktadır.

Osmanlı tarih anlayışı ve algısı

Dünyanın dört bir yanında devletler ve imparatorluklar kurmuş olan Türklerde tarih yazıcılığı, çok eski bir gelenek olmasına rağmen modern anlamda tarih anlayışı ve tarih araştırmalarının başlangıcı, Meşrutiyet dönemi olarak kabul edilir. Bu nedenle metot bakımından zamanın geleneklerinden kurtulamayan Osmanlı devrinin tarihçileri, çoğunlukla Osmanlı hanedanın tarihini yazmış, hatta bir kısmı, bunun içerisine İslâm tarihi ile ilgili doğruluğu tartışmalı efsaneleri de eklemiştir.*

Tarihte Türkleri yok sayma

Bin yıldan fazla süren İslâmlık-Hıristiyanlık davalarının doğurduğu husumet duygusuyla, Batılı tarihçiler, İslâmlığın öncülüğünü yapan Türklerin tarihini kan, ateş ve maceralardan ibaret olarak gösteriyordu. Buna ilave olarak Türk ve İslâm tarihçileri de Türklüğü İslâmlık ve Türk medeniyetini de İslâm medeniyeti ile kaynaştırarak Türklerin tarihte oynadığı rolü unutturmayı, ümmetçilik siyasetinin gereği olarak görüyordu. Osmanlı Devleti bünyesindeki bütün unsurlardan tek bir milliyet yaratmak isteyen Osmanlıcılık akımı temsilcileri de Türk adını anmadığı gibi, onu küçültücü bir tavır takınarak kitaplardan çıkarmaya çalışıyorlardı.**

Tarihi yaşandığı gibi yazan lider

Türk’ün varlığını tarihten, adını dillerden ve kitaplardan kaldırmaya çalışanlara karşı Atatürk, Cumhuriyet'in ilanından sonra, yöneldiği kültür devriminde tarihe dönerek millî tarihi ve Türklük bilincini geliştirmek istedi. Bunun için Atatürk, kurtuluş ve kuruluş ile ruhunda birlik duygusu uyanan Türk milleti için millî bir tarihi yeni metotlarla yazmayı, milletimizin yaratıcı kabiliyetinin derinliklerine giden yolu açmayı, Türk deha ve seciyesinin esrarını meydana çıkarmayı ve yakın zamanlara kadar yayılan yanlış yazım ve karalamaların önüne geçmeyi zorunlu gördü.***

“Tarihi yaşadığımız gibi yazdık” diyen Atatürk, tarihi çarpıtmanın önüne geçebilmek için modern tarih anlayışı ile belgelere dayalı olarak yazılmış olan iki önemli eser bıraktı. Bunlardan birincisi, 1919 yıllı Mayıs ayına kadar olan dönemi içeren Anıları, ikincisi ise, 19 Mayıs 1919’dan 1927 yılına kadar olan dönemi kapsayan Nutuk adlı eseridir. Atatürk’ün her iki eserde de tarih yaparken izlediği dikkat ve özeni, tarih yazarken de gösterdiği görülür.

Atatürk’ün tarih yazımına yaklaşımı

Atatürk’ün okuduğu kitaplar ile tarih metodolojisi konusundaki uyarıları, tarihçilere bugün olduğu kadar gelecekte de rehberlik edecek niteliktedir. Örnek vermek gerekirse Atatürk, görkemli geçmişinin farkına varacak olan Türk milletini, daha görkemli ve çağdaş bir geleceğe taşımak için Türk Tarihinin Ana Hatları’nı ortaya çıkarma çalışmalarını başlattı. Bu amaçla, 1931 Ağustos ayında Türk Tarih Kurumu (TTK) üyeleri, Atatürk ile birlikte İstanbul’a taşınarak Dolmabahçe’de tarih çalışmalarına başladı. O günlerde gündem, liseler için tarih kitaplarının yazımıydı. Bu kapsamda, TTK, liseler için tarih kitaplarının hazırlanması kapsamında İslâm tarihinin yazılmasını medrese çıkışlı üyelerinden birisine verdi. Atatürk, bu üyenin yazdığı notları okuduktan sonra, tartışılmadan kabul gören konuların, gerçek süzgecinden geçirilmediğini fark etti. Bunun üzerine 16 Ağustos 1931’de Yalova’dan TTK’ya düşünce ve tenkitlerini içeren uzun bir mektup gönderdi.*

Atatürk’ten tarih metodolojisi dersi

Atatürk mektubunda, kitabın bir an önce yetiştirilmesi için medrese çıkışlı birisine verilmiş olmasını şu sözlerle eleştirdi: “…Her işin esas hedefine kısa ve kestirme yoldan varmak şayan-ı arzu olmakla beraber, yolun makul, mantıkî ve bilhassa ilmî olması şarttır.” Devamında tarihçiler için âdeta düstur vazifesi gören ve tarih yazan ile yapan arasındaki bağı açıklayan veciz sözü yer aldı: “…Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” Sonra da tarihçiliğin her şeyden evvel belgeye dayanması, vesikanın inisiyatif ve itina ile millî bilinç ile incelenmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca tarihçileri uyararak alelacele bir eser ortaya koymaktansa, hiçbir eser yazmamanın daha iyi olacağını, ilim sahasındaki kuşkuculuğun da uyuşuk dogmacılara inanmaktan daha üstün olduğunu belirtti. Bu uyarılardan sonra gerçeği aramaları konusunda Türk tarihçilerini cesaretlendirecek açıklamayı yaptı: “… Biz daima hakikat arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza kanî oldukça ifadeye cüret gösteren adamlar olmalıyız.” *

Unutulmasın ki günümüzde yaşadıklarımız da tarih olacaktır. Hangi tarihçilerin tarihi çarpıttığını, hangisinin mahcup ve gür sesle doğruları ifade ettiğini ve yazdığını hiç şüphesiz tarih terazisi tartacak ve şaşmaz hükmünü verecektir.

Kaynakça

*Uluğ İğdemir, Yılların İçinden Makaleler, Anılar, İncelemeler, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1976, s.202-203 ve s.25-27.

**Tarih I, İstanbul Devleti Matbaası, 1931, s.v-vı.

***Türk Tarihinin Ana Hatları, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014, s.1-2.