Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

AKP’nin Artan Politik Enerjisi

Armağan Öztürk

Sonbahar muhalefete hiç iyi gelmedi. Oysaki bu sene eylül-ekim aylarına kadar tablo, muhalefetin politik ve psikolojik üstünlüğü üzerine kuruluydu. Başta ana muhalefet lideri olmak üzere muhalif blok, yaptığı açıklamalarla gündemi belirliyor, hükümeti geri adım atmaya, kararlarını revize etmeye ve yanlış yaptığını kabul etmeye zorluyordu. Ancak muhalefetin güçlü olduğu dönemde bugün yaşananları açıklayabilecek üç önemli zaafı siyasi analize konu olmuştu.

1) Öncelikle muhalefet aktörlerinde, özellikle de Cumhuriyet Halk Partisi'nde ekonomi indirgemeci bir siyaset tarzı vardı. Muhalefet gündemi, hemen tümüyle ekonomik krize odaklanmıştı. Ülkenin ekonomik krizden çıkamaması, muhalif partilerin temel varsayımıydı. Yani Erdoğan AKP’si ekonomiyi asla toparlayamayacak ve işler kışın çok da kötüleşecekti.

2) Muhalefet, toplumun beklentilerinin aksine adayını belirleyemedi. Aday belirleme süreci şeffaf ve katılımcı bir izlekte yürütülmedi. Mesela 6’lı Masa partilerinin milyonlarca üyesinin oy kullanacağı bir modeli kimse dile getirmedi. Geriye 6 liderin kendi arasında anlaşması seçeneği kaldı. Kemal Kılıçdaroğlu ismine İYİ Parti’den gelen direnç, muhalefet cephesinde moralleri bozdu. Aday belirleme geciktikçe bu içe dönük çöküş süreci hızlanarak devam edecek.

3) İktidarın popülist hamleleri belli olmasına rağmen –af, yüksek ücret artışı, Alevi açılımı, konut seferberliği- güçlü karşı hamleler hazırlanmadı.

Bu üç zaafın gölgesinde iktidarın karşı atağı başladı. Ekonomide kısmi bir toparlanma yaşanıyor. “Kara kış geliyor” argümanı çöktü. Tabii ekonominin toparlanmasında, piyasaya sıcak para girişinin de etkisi var. Ama vatandaş nedenlerle değil sonuçlarla ilgilenir. “Ekonomi çok kötü, ekonomi Erdoğan’ı iktidardan götürecek” argümanı, artık yeterince inandırıcı değil. Vatandaş ekonominin düzeldiğini hissediyor. Bu his iktidara olan güveni artırmakta.

Muhalefet, dağınıklığı toparlayacak bir lidere ihtiyaç duyuyor. Bu liderin kendisinin ve parti politbürosunun iddia ettiği üzere, Kılıçdaroğlu olduğuna yönelik şüphelerin sayısında ciddi bir artış var. Muhalif basının yayın organları, hararetli bir şekilde Kılıçdaroğlu’nu destekliyor. Bu nedenle alternatif analizlere, mesela Kılıçdaroğlu’nun adaylığının yaratacağı seçilme risklerine yeterince değinilmiyor. Ancak angaje olmamış mecralar ve sosyal medyada Kılıçdaroğlu’nu yetersiz bulan ve bunu açıkça dile getiren ciddi bir kitle var. Dahası 6’lı Masa'nın diğer 5 partisinde muhalefetin adayının Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi sağın daha fazla kabul edebileceği bir politik aktör olması noktasında inkar edilemez bir istek de söz konusu.

İktidarın ekonomik krizi kendince hafifleten çözümleri devreye sokmasının ve popülist bazı hamlelerin seçmen algısında değişikliğe yol açtığını söyledik. Bu arada genel olarak adaylık, özel olarak ise Kılıçdaroğlu’nun adaylığı tartışmaları muhalefeti zayıflattı. Ana muhalefet partisi başkanının, partisinin kadın milletvekilleri dahil olmak üzere kimseye sormadan bir başörtüsü çıkışı yapması ve AKP’nin de bu çıkışı kapsamlı bir anayasa değişikliği için politik zemine dönüştürmesi, iktidardaki moral ve motivasyonu daha da artırdı. Bu hafta Meclis'e gelmesi beklenen anayasa değişikliğine CHP’nin "hayır" demesi durumunda seçim gündemi belirlenecek. Erdoğan, çıktığı her kürsüde, her meydanda, her fırsatta CHP’yi din ve başörtüsü düşmanlığıyla suçlayacak. Başörtüsü düzenlemesi sadece başörtüsü meselesini değil muhafazakar toplum için bazı ek güvenceleri içeriyor. Böylesi bir bakış açısıyla hazırlanan bir metne, sosyal demokrat bir partinin kabul oyu vermesi ise giderek otoriterleşen Türkiye toplumunun, daha çoğunlukçu ve daha sağcı bir sosyolojiye hapsedilmesine yol açacak.

Bu bir maçsa artık skor 1-1. Muhalefetin maçı çevirmesi hâlâ mümkün. Ama bunun için şu ana kadar yaptığı şeyleri artık yapmaması, bazı politik bagajlarından kurtulması, aday sorunu dahil olmak üzere kendisini iktidar bloğu karşısında zayıf düşüren meselelerle yüzleşmesi gerek. Aksi takdirde iktidarın yeni bir golü ve maçın bu şekilde bitmesi kaçınılmaz hale gelecek.