En yoğun tarihi eser iadesi ABD'den yapılıyor
En yoğun tarihi eser iadesi ABD'den yapılıyor
The Guardian gazetesi X'te paylaşım yapmama kararı aldı
The Guardian gazetesi X'te paylaşım yapmama kararı aldı
Beyonce üniversitede ders olarak işlenecek
Beyonce üniversitede ders olarak işlenecek
Jennifer Lopez, Suudi Arabistan'da konser verdi
Jennifer Lopez, Suudi Arabistan'da konser verdi
123456789
En yoğun tarihi eser iadesi ABD'den yapılıyor
En yoğun tarihi eser iadesi ABD'den yapılıyor
The Guardian gazetesi X'te paylaşım yapmama kararı aldı
The Guardian gazetesi X'te paylaşım yapmama kararı aldı
Beyonce üniversitede ders olarak işlenecek
Beyonce üniversitede ders olarak işlenecek
Jennifer Lopez, Suudi Arabistan'da konser verdi
Jennifer Lopez, Suudi Arabistan'da konser verdi
123456789

Toprak: İktidar vatandaşı 2 bin lirayla kandırıyor!

CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, "İktidar iki ay sonra yine faturasını ödeyemeyip icraya düşeceği aşikâr olan vatandaşı 2 bin TL icra parasıyla kandırıyor” diye konuştu.

Anka Haber Ajansı

ANKARA- CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, iktidarın hacze düşen yurttaşların borcunu kısmen ödeme vaadini, “Bugüne kadar yoksulluğu önlemeyi değil yönetmeyi ve kitleleri muhtaç kılarak siyasi kontrolünde oy deposu olarak tutmayı tercih eden iktidar, 30 milyarlık bütçe kaynağıyla icra silme desteğini siyasi nema ve oy alma amacıyla uygulamaya hazırlanıyor. İki ay sonra yine faturasını ödeyemeyip icraya düşeceği aşikâr olan vatandaşı 2 bin TL icra parasıyla kandırıyor” diye değerlendirdi.

Toprak, haftalık değerlendirme raporunu yayınladı. İktidarın icralık olan yurttaşların 2 bin liraya kadar olan borcunu kapatma vaadine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Toprak, şöyle devam etti:

“Ağustos ayı itibarıyla icra-iflas dairelerindeki dosya sayısı 25 milyonu aştı. Ortalama her üç kişiden birisi icralık. İki yıllık salgın süresince sadece bir kez, sosyal yardım alan kayıtlı 3 milyon haneye bin TL, toplamda 3 milyar TL nakdi destek verildi. Vergi ve SGK borç yapılandırma yasalarında gecikme ve ceza faizlerinin silinmesi önerimiz TBMM’de reddedildi. Milyonlarca kişi ve kuruluş e-haciz uygulamasıyla karşı karşıya kaldı. Banka hesapları bloke edildi. Bu sürecin ağır bir icra-haciz fırtınasına zemin hazırlayacağı çok önceden belli olmasına karşılık, iktidar bunu da görmezlikten gelmeyi tercih etti. Bütçe kaynaklarını, kur korumalı mevduat (KKM) sahiplerine tahsis ederek elde ettikleri milyarlarca liralık kur farkı ve faiz gelirini de vergiden muaf tuttu.

"Seçime 9 ay kala hatırlama lütfunda bulundu”

Toprak, iktidarın seçime 9 ay kala milyonlarca dar gelirliyi "hatırlama lütfunda bulunduğunu" belirterek, "Elektrik, doğal gaz, telefon, internet faturalarını ödeyemedikleri için icraya verilen, gecikme ve ceza faizi işletilen milyonlarca vatandaşın bu dosyaları aynı zamanda modern görünümlü çek-senet mafyası, tefeci konumundaki Varlık Yönetim Şirketleri'ne devredilmiş durumda. İktidar, icra dosyalarını kapatmayı, dosya başına 2 bin TL’ye kadar olan icra ödemelerini üstlenmeyi, Varlık Yönetim Şirketleri'ne ödemeyi bütçeden yaparak icrayı silmeyi vaat ediyor. Bunun için bütçeden 30 milyar TL kaynak ayrılacak" diye konuştu. 

Öncelikle vatandaşın vergilerinden oluşan bütçeden ayrılacak parayla icra dosyalarının kapatılmasının, yükün yine vatandaşın sırtından karşılanması anlamına geleceğini kaydeden Toprak, "Bunun da ötesinde iktidarın seçim rüşvetiyle oy kapmak üzere vatandaşa 9 milyon icralık vatandaşa lütuf gibi sunduğu bu destek paketine ayrılan 30 milyar TL’nin iki katı tutarındaki 60,6 milyar TL, 1 milyon kur korumalı mevduat sahibine 5 ayda ödendi. Kur farkı ve faiz gelirlerine sağlanan 10,2 milyar liralık vergi muafiyeti, dövizden KKM’ye geçenlere Merkez Bankası tarafından yapılan en az hazine kadar kur farkı ödemesi de göz önünde tutulduğunda tutar 130-140 milyar liraya ulaşıyor" dedi.

"100 lira borca 143 lira faiz ödemesi"

CHP’li Toprak, borcun faizi nedeniyle Türkiye ekonomisinin geldiği noktayı “İç borç ana para-faiz makasındaki açılmanın geldiği noktada ülke ekonomisi her 100 liralık ana para borcuna karşılık 143 TL faiz ödeme mecburiyetiyle karşı karşıya bırakıldı” diye açıkladı. Toprak şunları kaydetti:

“Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı verilerle geçen yılın ağustos ayında iç borç ana para stoku 1,2 trilyon, faiz tutarı 699 milyar TL iken, 2022 Ağustos rakamlarıyla iç borç ana para tutarı 1,7 trilyona faiz ödemesi tutarı ise 2,4 trilyona yükseldi. Bir yılda iç borcun ana para tutarı 524 milyar TL artarken, faizdeki artış 1,7 trilyon TL! Ekonomi yönetiminin ağır bir yanılgı ve öngörüsüzlükle getirdiği bu tablo şayet bir özel işletmede yaşansaydı işveren anında o muhasebeciyi ya da şirket yöneticisini kapının önüne koyardı. Ancak liyakatsiz kadrolarla devleti borca batırarak ülkenin geleceğini karartan bu yönetim her gün hatalarına yenilerini ilave ederek yaklaşan felaketin boyutlarını çok daha ileri düzeylere taşımakta sakınca görmüyor.

Enflasyondaki yükseliş ve kurlardaki artış devam ettikçe iç borç stoku içinde bu iki tahvilden kaynaklı maliyet hem ana para hem faiz borcunun katlanarak artmasını beraberinde getirecek. Hazinenin 5-10 yıl vadeli bu tahvil ihraçlarının yarattığı olağanüstü maliyetler ve faiz ödemeleri, aynı hızla devam eden yeni borçlanmalar, ülke ekonomisinin gelecek 10-15 yılını bugünden ağır ipotek altına almış bulunuyor!”

CHP’li Toprak’ın raporunun satır başları şöyle:

Dijital terörizmin ilk provası: Cumhurbaşkanlığı YİK toplantısının bir gün öncesinde, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın "destek ve himayesinde" Uluslararası Medya Enformasyon Derneği (UMED) adlı bir kuruluşla ortaklaşa düzenlenen Yeni Medya ve Dijital Terörizm Çalıştayı. Bu çalıştayın açılışını yapan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun konuşmasında yine Türkiye’yi hedef alan iç ve dış düşmanlarla bezeli karanlık bir atmosfer çizdi. UMED adlı derneğin Başkanı iktidar medyasında görev yapmış bir isim ancak yönetim kurulu üyeleri kim bilinmiyor. Sayfa açılmıyor. Etkinliklerine bakıldığında 10 Ağustos’taki Dijital Terörizm Çalıştayı gibi diğer etkinliklerinde hepsi iktidar destekli. Dışişleri Bakanlığından RTÜK’e, TRT ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Basın İlan Kurumu’na, TÜGVA’dan Bilgi Teknolojileri Kurumu’na kadar hep kamu kaynaklarından finanse edilen etkinlikler. Sahne sanatçısı Gülşen ile ilgili dört ay önce orkestra elemanıyla yaptığı bir kişisel şakalaşmanın, bir anda iktidar medyasının amiral gemisi olarak adlandırılan gazetenin internet sitesinde paylaşılarak, sosyal linçe ve toplumsal infiale dönüştürülmesiyle dijital terörizmin ilk uygulamalı provası hayata geçirildi. Buna benzer çok sayıda arşivlemenin toplumsal infial dozuna ve yaratılabilecek etki hesabıyla devreye sokulacağını bugünden öngörebiliriz.

İmalatta kaygılar arttı: Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE), aynı zamanda reel kesimin içinde bulunduğu eğilimleri saptamayı amaçlıyor. Geçen yıl temmuz ayında zirve noktasına ulaşan endeks, sonrasında düşüşe geçerek geçtiğimiz aralık ayı sonunda dip noktaya indi. Ocak-mayıs döneminde beş ay boyunca yatay seyir izleyen RKGE, hazirandan bu yana ise inişe geçti. Yatay seyir süresince 110 düzeyinde olan RKGE ağustos ayında ise 102,1’e indi. Bu seviye son iki yılın en düşük reel kesim güvenini gösteriyor… 1754 imalat sanayii işyeri yöneticisinin katıldığı ankette gelecek üç ve 12 aylık dönemde iç piyasa siparişleri ve ihracat siparişlerinde artış beklentisinde radikal bir şekilde düşüş gözlenirken, gelecek üç ve 12 ayda sabit sermaye harcaması ve istihdamda artış beklentisi de sert bir şekilde geriledi. Son üç aydan bu yana inişe geçen RKGE’deki gerileme, ağustos ayında daha da belirgin hale gelirken, gelecek 3 ve 12 aylık dönemlere ilişkin beklentilerde ortaya çıkan düşüş ve artan endişeler, iktidarın çizdiği tablonun tam tersine ihracat ve istihdamın lokomotifi konumundaki imalat sanayiinin ve reel kesimin kaygılarının arttığına işaret ediyor!

Demirbank'a benzer krizleri tetikleyebilir: Merkez Bankası serbest piyasa ilkeleriyle örtüşmeyen bir tebliğle bankalara kredi faizi limiti getirdi. Bankalar belirlenen limit üzerinden kredi vermeye, diğer yandan limit aşımında hazine kağıdı almaya zorlanarak hem faizlerin düşürülmesi hem de hazinenin kaynak sağlaması hedefleniyor. Çok ciddi riskler içeren bu düzenleme yeni Demirbank örneğine benzer banka krizlerini tetikleyebilir… Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi, yayınladıkları tebliğle, bankalardan kredi hacimlerini arttırmamalarını, kredi faizlerini düşük tutmalarını, belirtilen faiz sınırlarını aşmayarak politika faizinin azami 6-9 puan üzerinde faizle kredi vermelerini istiyor. Bunu yaparken de limitleri aşan bankaları hazine borçlanmasına destek vermeye, hazine kağıdı almaya mecbur ediyor. Bu adımların varacağı nokta finans sektörünün kredi hacminin daha da daralması kâğıt üzerinde faiz sınırlarıyla mümkün olan en düşük kredi hacminde kalınmasına yol açacaktır. Dolayısıyla varılacak nokta ekonomik durgunluk ve daralma, istihdam düşüşü, üretimde gerileme olacaktır.

Enflasyona ezdirme söyleminin içi boş: Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) işgücü maliyet artışlarına ilişkin verileri hemen tüm sektörlerde ücret artışlarının resmi enflasyonun en az 20-30 puan altında kaldığını, iktidarın çalışanları enflasyona ezdirmeme söyleminin gerçek dışı ve boş olduğunu gösterdi. Geçen yıl yeni ekonomi modelini ilan ederken önce Çin modeli olarak adlandıran iktidar; ucuz işgücü ile maliyetlerin düşürüleceğini, ihracat ve rekabetin artırılacağını, söylüyordu. Gelinen noktada her ne kadar artık yeni model için Çin modeli tanımı kullanılmasa da ucuz işgücünün modelin asli unsurlarından birisi olduğu, enflasyona ezdirmeme iddiasının boş bir söylem olması yanında asıl enflasyonun altında tutulan ücret-maaş zamlarıyla bunun sürdürüldüğü anlaşılıyor.

İktidar gerçekten istiyorsa: Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’nin kuzeyine harekât açıklamalarını dile getirirken, Rusya ve Suriye Dışişleri Bakanları yaptıkları açıklamalar Suriye’nin kuzeyinde yeni askeri faaliyetlere izin verilmeyeceği yönünde. Suriyeli Bakanları, Türkiye-Suriye arasında diyalogun yeniden başlamasının ön şartının TSK’nın Suriye topraklarını tümüyle terk etmesi olduğunu açıkladı!... Şayet iktidar gerçekten ülkeyi Suriye bataklığından çıkartmak, Şam yönetimiyle çözüm doğrultusunda diyalog başlatmak istiyorsa, bu konuda samimi ise ilk atması gereken adım, İsrail ile normalleşmede olduğu gibi Şam ile de karşılıklı büyükelçi atayarak diplomasi ve resmi-şeffaf diyalog kanalını açmak olmalıdır.

Pasaport krizi: Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, AB ve ABD ile giderek derinleşen vize sorununda AB’nin kasıtlı davrandığını öne sürüyor. AB tarafından yapılan açıklamada; iktidar tarafından vatandaşlık verilen çok sayıda göçmenin AB, ABD, Kanada’ya vize başvurusunda bulunması nedeniyle denetimlerin sıkılaştırıldığı, sürenin bu yüzden uzadığı savunuluyor! Son birkaç yılda AK Partili belediyeler eliyle para karşılığı çok sayıda gri pasaport dağıtılarak vizesiz gidiş ve iltica olaylarının ortaya çıkması AB konsolosluklarını daha sıkı denetimlere ve vize başvurularını ret kolaycılığına yönlendirmiş durumda.