En yoğun tarihi eser iadesi ABD'den yapılıyor
En yoğun tarihi eser iadesi ABD'den yapılıyor
The Guardian gazetesi X'te paylaşım yapmama kararı aldı
The Guardian gazetesi X'te paylaşım yapmama kararı aldı
Beyonce üniversitede ders olarak işlenecek
Beyonce üniversitede ders olarak işlenecek
Jennifer Lopez, Suudi Arabistan'da konser verdi
Jennifer Lopez, Suudi Arabistan'da konser verdi
123456789
En yoğun tarihi eser iadesi ABD'den yapılıyor
En yoğun tarihi eser iadesi ABD'den yapılıyor
The Guardian gazetesi X'te paylaşım yapmama kararı aldı
The Guardian gazetesi X'te paylaşım yapmama kararı aldı
Beyonce üniversitede ders olarak işlenecek
Beyonce üniversitede ders olarak işlenecek
Jennifer Lopez, Suudi Arabistan'da konser verdi
Jennifer Lopez, Suudi Arabistan'da konser verdi
123456789

Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu: "Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı için dördüncüyü bile arzu eder hale geldi"

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, iki günlük bir program kapsamında Trabzon’a geldi.

Anka Haber Ajansı

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Trabzon’da; “Sayın Erdoğan’a bir defa daha hatırlatacağım. 2010 yılına kadar, özellikle de ilk 5- 6 yılda yaptığı konuşmaları yardımcılarından istesin. Bir Cumhurbaşkanı’nın iki dönemden daha fazla seçilmemesi gibi konular… Maalesef bugün gündemde bile değil üçüncü değil, dördüncüyü bile arzu eder hale geldi” dedi.

Karamollaoğlu, burada şu konuşmayı yaptı:

“Sık sık yapılmaması icap eden bir konuyu Tayyip Bey gündemine aldı ve seçim kanununu değiştirdi. Dünyanın hiçbir yerinde bizdeki gibi seçimlerle oynanmaz. Bunlar seçim kurullarına atanacak hakimler, bilmem ittifaklar kurulduğu taktirde uyulacak kaideler. Çorbaya döndü iş, bir kör dövüşü var. Bu da giderek ülke problemlerini çözemediği için kendisine bir çıkış yolu arayan partilerin izlediği yoldur. ‘Acaba ben seçimlere müdahale ederek bir şeyler yapabilir miyim?’

Herkes memnundu. Seçime müdahale etme imkanı olan 3 bakanlık değişirdi. İçişleri Bakanı, Ulaştırma Bakanı, Adalet Bakanı. Başlangıçta bu ciddi tutuldu. Sonradan gevşedi. Bakanlar, kendi müsteşarları; bakanlardan sonra onların yerine vekalet eder oldu. İş gevşemiş oldu. Bunlar ciddi yaklaşımlar değil. İnsanı üzüyor. Biz 3. sınıf bir ülke değiliz, olmamalıyız. Ama bu da bir gerçek. Maalesef bu şartlarla karşı karşıyayız. Bunlar değişti de Türkiye ne oldu? Türkiye’de maalesef kendi problemlerini çözemeyen ülke konumuna geriledi. Neden oldu?

Biz Tayyip Bey ile geçmişte uzun yıllar beraber çalıştık. Parti teşkilatlarında beraber olduk. Birlikte Belediye Başkanlığı yaptık. Bir birimizle yardımlaştık, fikir alışverişinde bulunduk. Sonunda bir karar verdi, ‘Ben artık Millî Görüşçü değilim, Millî Görüşçü gömleğini çıkardım’ dedi. Kendisine başka bir gömlek giydirdiler Amerika’da. Ondan sonra da maalesef Amerika’nın ve güçlü ülkelerin Siyonizm’in güdümüne girdi. Üzüntü verici. O gün söylemlerini ben Sayın Erdoğan’a burada bir defa daha hatırlatacağım. 2010 yılına kadar neredeyse yaptığı konuşmalarını, özellikle de ilk 5- 6 yılda yaptığı konuşmaları yardımcılarından istesin. Kendisine onu bir defa dinletsinler.

Bir Cumhurbaşkanı’nın iki dönemden daha fazla seçilmemesi gibi konular, maalesef bugün gündemde bile değil üçüncü değil, dördüncüyü bile arzu eder hale geldi. Ülke problemleri de çözülemiyor. Neden çözülemediğini kendisi çok iyi ifade etmişti. ‘3 Y’ diye bir kavram vardı. ‘3 Y’ bizim talep ettiğimiz husus haline geldi. Yolsuzluklar, yokluklar ve yasaklar kalkmalı bu ülkede. Başka türlü ekonomimizi düzeltemeyiz. Ekonomi sadece mali işlerle ilgili bir konu değildir. Bir ülkede şartlar yatırıma ve iş hayatına yönelik oluşturulmaz güven olmazsa o ülkede yatırım olmaz, o zaman o ülkede problemler çözülemez o zaman o ülke kalkınamaz, o ülkede huzur olmaz.

"Siyasiler birbirlerinin düşmanı veya hasmı değildir rakibidir"

Sık sık tekrarladığım bir konuyu bir defa daha tekrarlayacağım. Siyasiler birbirlerinin düşmanı hatta hasmı bile değildir sadece rakibidir. Bir rakip kazandığı zaman diğeri onu tebrik eder. Hasmı gibi, düşmanı gibi müdahale etmez. Maalesef tepede meydana gelen bu husumet tabana da yansımaya başladı. Bu sefer insanlar birbirlerine karşı farklı bir tavır sergilemeye başladılar. Bu huzuru bozar kendiliğinden bozar. Onun için hakikatten bu içinden geçtiğimiz dönemi çok ama çok üzücü buluyorum. Geçmişte buna benzer dönemler geldi geçti, ama o dönemde yapılan hatalar insanların zihinlerinde kaldı. Hatayı yapanlar hep maalesef daha sonra hayırla yad edilmez hale geldiler.

Biz son zamanlarda bu problemleri aşabilmek için partiler arasında bir araya gelme ihtiyacı duyduk. Zaten geçen seçime giderken ittifak yapılmadan seçime girmek partileri daha zayıf kılıyordu. Ama şimdi onu da değiştirdiler. Çünkü bu kendilerinden çok başkalarına yarar diye düşündükleri için. Ama şimdi yapılan hazırlıklar, belki de bunun kendilerine de zarar vereceği ihtimalini düşündükleri için, yeniden konuyu ele alıyorlarmış intibaı var. Sadece bir intiba ama bugün için sayın Erdoğan’ın ifadesiyle seçime zamanında gidilecek. Sayın Erdoğan’ın ifadesini de söyleyeyim ne manaya geldiğini bundan önce ifade etmiştim gerçi ‘Seçim zamanında yapılacak’ dedi. Arkasından da kendisi farklı zamanlarda da olsa ‘ben adayım’ dedi zorladı. Muhalefetten bir aday belirlemesi olmayınca ‘ben adayım’ dedi.

"Hakimler bile çıkıp bu madde uygulanamaz diyemez"

Anayasaya göre, Sayın Erdoğan kendisi üçüncü sefer aday olamaz. Bazen diyorlar, ‘anayasayı acaba geçici olarak askıya alır mı?’ Alamaz. Anayasa, anayasadır. ‘Tayyip beyi gözü kapalı, ölümüne desteklerim’ diyen hakimler bile çıkıp, ‘Bu madde uygulanamaz’ diyemez. Bunu Tayyip Bey de biliyor. Niye dedi bunu? Aslında Sayın Erdoğan, bu talebi Meclis’e yaptı. ‘Ben aday adayıyım’ demedi, ‘adayım’ dedi. Yani beni aday gösterin, ben talibim bu makama. Meclis toplanır, çoğunluk Sayın Erdoğan’ın aday olmasına karar verirse. Ondan önce, erken seçim kararı alınması lazım. Bu anayasada belirtilmemiş. 15 gün önce bile olsa bu erken seçim kararı olur. Meclis kendini yetkilendirmiş olur, Erdoğan’ı da aday gösterebilir.

"İdam cezası verilmesi kanaatindeyiz"

Ne olursa olsun, cinayetlerde idam cezası muhafaza edilmeliydi. Yani, kazara meydana gelen bir ölüm hadisesi olabilir. Benzer hadiselerde ihmalden vs. Bir kişiye idam cezası verilmemeli. Ama kasten işlenmiş bir cinayet, hele de kadınlara karşı olan ki hepimizi en çok yaralıyor. Planlıyor, gidiyor, eski karısını, sözlüsünü vahşice katlediyor. Tamam 25 yıl verdik, git hapse 10 yıl geçtikten sonra iyi halden serbestsin. Adama deniyor ki git bir cinayet daha işle. Biz bu tarzda işlenen vahşi cinayetlere mutlaka idam cezası verilmesi kanaatindeyiz.”