Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Özgür Özel Diyarbakır'da konuştu

Ben Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bizlerle birlikte sahibi olmalarını teklif ediyorum.

Haber Merkezi

DİYARBAKIR - CHP lideri Özel’in Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak, Hakkari ve Van’ı kapsayan bölge ziyareti başladı. Özel Diyarbakır'da kadın sivil toplum kuruluşları ile görüşmesi sonrası konuştu, Bahçeli'nin açıklamalarına yanıt verdi.

Bugün buraya gelmeden 24 saat önce Türkiye'de böylesi bir önemli bir gündem vardı ama bu duruma evrilmemişti. Sayın Bahçeli'nin açıklamalarıyla önemli bir eşikteyiz. Şimdi herkes neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Ama biz meseleye şuradan bakıyoruz: Eğer Sayın Bahçeli'nin söylediği söz, bir kişinin özgürlüğü, bir kişiye af, ona verilecek bir kürsü, oradan söylenecek bir söz lağvolacak bir örgüt ve her şey tamamdırsa, maalesef hiçbir şey tamam değildir o anlamda.

Son söyleyeceğimi baştan bir kez daha söyleyeyim. Cumhuriyet Halk Partisi barışa giden annelerin gözünün yaşını durdurmaya yönelik olan, şehit gelmesine, çatışmalar olmasına ve Türkiye'nin gelişimine engel olan bu sürecin tamamlaması, bitmesi, ortadan kalkması için, terörün durması için, terör örgütünün ortadan kalkması için, Türkiye'nin 86 birden barış içinde kucaklaşabilmesi için atılacak her adımı da önemsiyor ve engel olmayacak; kimin sözü varsa da kıymetlidir, söylesin.

Ama şu söz söylenmesin 'Türkiye'de Kürt sorunu yoktur. Bir sorun vardır. Onu da birisi konuşunca bitecektir'. O zaman işte şu noktaya geliyorsunuz; bu masayı Diyarbakır'daki kadınların sorunlarını, bu masayı daha da genişleterek, Diyarbakır'daki Kürtlerin sorunlarını, Türkiye'deki 26 milyon Kürdün sorununu yok sayıyorsunuz.

O zaman aslında iyi bir şey yapayım derken hepimizi çok daha kötü bir şeye razı etmeye çalışıyoruz. Bunu kabul etmek mümkün değil. Kürt sorunu vardır, tam da şuradadır Kürt sorunu: Kürdün sorununun olup olmadığına Kürtler karar verir, devlet karar veremez. Büyük devlet karar vermiş, küçük devlet de dün ilan etmiş gibi görünüyor. Onların demesiyle Kürt sorunu bitmez. Aksine onlar böyle dedikçe derinleşir. O yüzden Kürtlerin sorunları, Kürtler 'Sorunum kalmadı' diyene kadar vardır ve çözülmesi gerekir. Birisine senin sorunu yok demek otoriterliktir. Demokrasilerde o birisi sorununum yok diyene kadar sorun var demektir. Biz de bununla ilgili elimizden gelen her türlü katkıyı ifade etmeye devam edeceğiz.

Ülkemizin, bütün vatandaşlarımızın istediğini konuşabildiği, istediği dilde konuşabildiği, kamuda temsil edildiği, siyaset yapma haklarının olduğu, ayrıştırılamadığı, hukuki öngörülebilirliğin olduğu bir ülke olana kadar Cumhuriyet Halk Partisi sosyal demokratik bir parti olma sorumluluğuyla çalışmaya ve mücadele etmeye devam edecektir.

Terörün varlığı tüm Türkiye'nin sorunudur. Ama Kürtlerin sorunları da sadece Kürtlerin değil tüm Türkiye'nin sorunudur. Bu iki sorun eş zamanlı olarak çözülmedikten sonra bu iki sorun birbirini doğurmaya devam edecektir. Bunun olmaması için biz Diyarbakır'daki iyi niyeti, umudu görüyoruz. Ama Diyarbakır'daki endişeyi sabah yaptığınız toplantıda da kaydettik. Çünkü bir kez daha bir süreç yürütülmesi, bir kez daha bir umut ve bir kez daha başarısızlık, geçen sefer ne acılar yaşattıysa çok daha fazlasını yaşatabilir. Bu sebepten dolayı son derece dikkatli olmak durumundayız.

Ve Kürtlerin yaşadığı sorunların sadece bir kişinin Meclis'te konuşmasıyla değil, 86 milyonun temsilcilerinin parlamentoda oturmasıyla, konuşmasıyla, demokratik siyasi önünün açılmasıyla ve kurulacak masaya 86 milyonun oturmasıyla çözülecektir.

Bugün Cumhur İttifakı'nın Kürtlerin sorunlarını görmediği, gündemine almadığı alelacele bir şeyler yapmaya çalıştığı süreç son derece riskler, tehlikeler barındırmaktadır. Bir yandan bir sorunu çözeceğiz derken hangi sorunun çözülmeye çalışıldığı konusunda derin şüpheler vardır. Kürt sorununu yok sayıp bir sorunu çözenlerin Erdoğan'ın sorununu çözmek üzere bir süreç yürüttüklerine ilişkin endişeler, hızla bertaraf edilmelidir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak da daha önce farklı vesilelerle, kamuoyu önünde açık biçimde Meclis başkanı ağzıyla, Sayın Erdoğan çağrısıyla sivil anayasa söylemyiyle davet edildiğimiz anayasa masasına oturmadık. Mevcut anayasaya harfiyen uyulmadıkça ve İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılma gibi bir somut örneği de bir kez daha aslında hatırlatayım- bütün anti demokratik tavır vazgeçilmedikçe, Anayasa Mahkemesi kararları, AİHM kararları kabul edilmedikçe, yani anayasanın en ufak virgülüne kadar tam sadakat gösterilmedikçe biz anayasa çiğneyenlerle bir anayasa yapmadık.

O yüzden 'Böyle yaptık olmadı, öyle yaptık olmadı. CHP Kürt soruna duyarlı, o sorunu çözecek-miş gibi yapıp, CHP'yi masaya böyle sokabilir miyiz' diyorsa, niyet buysa, biz o oyuna gelmeyiz. Ama sizin niyetiniz demokrasiyse bu işin bütün aşamalarında samimiyetli oluruz. Bir tek şeye itiraz ederiz; samimiyetsizliğe itiraz ederiz.

Sonuç olarak kapalı kapılar ardında biz yaptık oldu diyen anlayışı değil, Kürtlerin yaşadığı sorunları gören, çözme iradesi gösteren, önerileri ortaya koyan ve zemini 86 milyonun temsilcilerinin olduğunu Mecliste kuran bir anlayışı savunuyoruz. Bu ülkede yaşayan herkesin, Türklerin ve Kürtlerin de geleceği yalnızca sivil, demokratik siyasetten geçer. Doğru yol budur. Biz bu noktada üzerimize düşen ne varsa bunu yapacağız. Buna katkı koymak, risk almak, haklı-haksız tüm eleştirilerle muhatap olmak dahildir.

Dün ifade ettiğimiz sözü bir daha ifade edelim. Devlet Bey beklenmedik bir şey söyleyince, 'Beklenmedik bir şey de ben söyleyeyim size, Kürtlere devlet vaat ediyorum' dedim. Cümlenin buraya kadar ki kısmından bile medet uman bir kötücül akıl var.

Ben Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin eşit, ayrımsız, kendilerini tamamen mensubu ve sahibi hissettikleri, 86 milyonla birlikte eşit vatandaşlığı iliklerine, kemiklerine kadar hissettikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bizlerle birlikte sahibi olmalarını teklif ediyorum. Bu noktaya geldiğimizde zaten bütün sorunlar çözülecek.

Bu noktada geçen gün sayın Demirtaş'la da mutabıktık. Bugün kadın STK'larıyla da mutabıkız. Yarın görüştüğümüz tüm Kürtlerle de, bu bölgenin insanlarıyla da mutabık olacağız. Çünkü biz bu şehrin de, bu şehrin siyasetçilerinin de, bu şehrin STK'larının da bu ülkeyi sevdiklerini, insanları sevdiklerini, hayatı sevdiklerini, yaşamı sevdiklerini biliyoruz, hayata, yaşama, insana ve barışa dair her türlü düşmanlığın ve kötülüğün karşısında onlarla el ele, omuz omuza olacağız. Diyarbakır'daki ilk programımızdan hepinizi selamlıyorum." ifadelerini kullandı.