Cinsel istismar nedeniyle gözaltı
Cinsel istismar nedeniyle gözaltı
Yılmaz Erdoğan ve Cemre Ebüzziya
Yılmaz Erdoğan ve Cemre Ebüzziya
Sertab Erener: Sağlık sorunlarıyla boğuşuyordum
Sertab Erener: Sağlık sorunlarıyla boğuşuyordum
"Çağ dışı bir ahlak anlayışı"
123456789
Cinsel istismar nedeniyle gözaltı
Cinsel istismar nedeniyle gözaltı
Yılmaz Erdoğan ve Cemre Ebüzziya
Yılmaz Erdoğan ve Cemre Ebüzziya
Sertab Erener: Sağlık sorunlarıyla boğuşuyordum
Sertab Erener: Sağlık sorunlarıyla boğuşuyordum
"Çağ dışı bir ahlak anlayışı"
123456789

Özdağ'dan Sincan Cezaevi'ne ziyaret

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, tutuklanan Aykırı Genel Yayın Yönetmeni Batuhan Çolak, Ajans Muhbir isimli internet sayfasının yöneticisi Süha Çardaklı ve Ambargo TV gönüllüsü Ramin Saeidi’yi, Ankara Sincan Cezaevi’nde ziyaret etti.

AZE Haber Ajansı

ANKARA- Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, tutuklanan Aykırı Genel Yayın Yönetmeni Batuhan Çolak, Ajans Muhbir isimli internet sayfasının yöneticisi Süha Çardaklı ve Ambargo TV gönüllüsü Ramin Saeidi’yi, Ankara Sincan Cezaevi’nde ziyaret etti. Özdağ, “Bakın sınırlarımızın ne kadar güvensiz olduğunu Suriye’den iki teröristin İçişleri Bakanlığı kapısına kadar gelip saldırı girişiminde bulunmaları da gösteriyor. Eğer sınırlarımız güvenli olsaydı bu iki terörist sınırdan girmeden yakalanırdı” açıklamasını yaptı.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, tutuklanan Aykırı Genel Yayın Yönetmeni Batuhan Çolak, Ajans Muhbir'in yöneticisi Süha Çardaklı, Ambargo TV gönüllüsü Ramin Saeidi’yi Sincan 2 No’lu L Tipi cezaevinde ziyaret etti. Özdağ’a, Zafer Partisi Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Murat Yıldız, Zafer Partisi Ankara İl Başkanı Bilal Katar da eşlik etti.

Cezaevi önünde açıklama yapan Özdağ, şunları söyledi:

“Biraz önce Sincan Cezaevi’nde yatan dört tutuklu gazeteci arkadaşı; birisi aslında gazeteci de değil bir sanatçı, ama sosyal medyada yardımcı olduğu için gözaltına alındı ve tutuklandı; ziyaret ettim ve durumları hakkında bilgi aldım.

İçerideki şartların bir hapishanede olacağı çerçevede olduğunu ifade ettiler. Bu anlamda bir rahatsızlık ifade etmediler. Ancak haksız olarak tutuklandıklarını ve bunun kamuoyu tarafından bilinmesi gerektiğini, bizden de bunu gündeme getirmemizi talep ettiler. Kendilerine hapishanede nasıl davranıldığını sorduğum zaman koğuşta şartların temiz olduğunu, koğuşta kalanların kendi aralarında bir ahenk yarattığını ifade ettiler. Bunu da biraz şaşkınlıkla ifade ettiklerini söyleyebilirim. Ancak adaletin hızlı işlemesini talep ediyorlar. Bu da onların doğal hakkı, çünkü basında çıkmış haberleri sosyal medyada ve basın organlarında dile getirdiği için kimse tutuklanamaz. Bu kabul edilebilir bir husus değil.

Biz de Zafer Partisi olarak yanlarında olduğumuzu ve olmaya devam edeceğimizi ifade ettik. Konuyu yakından takip ediyoruz. Bu işin bu kadar uzaması ve tutuklamaya gelmesi dahi kabul edilemez. Davanın açılış şekli, tutuklamaların yapılış şekli, sözde delillerin ele geçirilmesi… Hepsi yasaya aykırılık içeriyor. Zafer Partisi avukatları bu konuda şikayetlerde bulunacak.”

"KAÇAK SAYISI 13 MİLYONU AŞTI"

Özdağ, Türkiye’deki sığınmacı ve kaçak girişlerin arttığı iddialarına ilişkin sorulan soruya şu yanıtı verdi:

“Türkiye dünyanın en fazla sığınmacısının ve kaçağının yaşadığı ülke olmakta. 13 milyonu aştı sayı ve bu artık kabul edilebilir değil. Türk vatandaşlarının da bu insanların vatanlarına dönmesini istemeleri ve bunu ifade etmeleri haklarıdır. Hiç kimse, anayasal olarak Türk vatandaşına verilmiş hakkın kullanımını, hoşuna gitmediği için engelleyemez. Zafer Partisi olarak kurulduğumuz günden beri Türk milletinin bu konudaki talebini siyasete taşıdık, bundan sonra da taşımaya devam edeceğiz.

Bu tür operasyonların, bu tür gözaltıların, bu tür baskı girişimlerinin sonuç olması mümkün değil. Çünkü 13 milyon sığınmacı ve kaçak varlığı devam ederken sınırdan yenileri geçmeye devam ediyor. Ekonomik kriz artıyor, güvenlik her geçen gün biraz daha azalıyor ve vatandaşların da buna tepkisi artıyor. Eğer bu tepkinin ortadan kaldırılmasını istiyorsanız yapacağınız şey sokakları daha güvenli hale getirecek girişleri tamamen durduracak önlemleri almanızdır.

Bakın sınırlarımızın ne kadar güvensiz olduğunu Suriye’den iki teröristin İçişleri Bakanlığı kapısına kadar gelip saldırı girişiminde bulunmaları da gösteriyor. Eğer sınırlarımız güvenli olsaydı bu iki terörist, sınırdan girmeden yakalanırdı.”

“MUHTEMELEN SAÇLARI KESEN GÖREVLİ BİRAZ YETKİSİNİ AŞMIŞ.”

Özdağ, Batuhan Çolak ve Süha Çardaklı’nın cezaevinde saçlarının zorla kestirildiği iddialarına ilişkin sorulan soruya şu yanıtı verdi:

“Bana verilen bilgi cezaevi yetkileri tarafından şu; ‘ilk giriş sırasında ‘saçım kesilmesin’ diyenlerinkini kesmiyoruz ama bunun dışındakileri kesiyoruz’ dediler. Gazeteci arkadaşlarımızın da itiraz etmediğini ifade ettiler, saç kesilmesine. Ancak avukatlardan aldığım bilgi en azından gazeteci arkadaşlarımızdan bir tanesinin, Süha’nın, ‘Ben saç kesimi istemiyorum’ dediği buna rağmen saçının kesildiği doğrultusunda oldu. İki tarafın farklı farklı açıklamaları var, bu konuda. Muhtemelen o anda saçları kesen görevli biraz yetkisini aşmış.”

“TÜRK ASKERLERİNİN HAYATI BİZİM İÇİN DAHA KIYMETLİ”

Özdağ, Suriye’de düşürülen Türk SİHA’sına ilişkin sorulan soruya şu yanıtı verdi:

“Türk Silahlı Kuvvetleri operasyon yapmadan önce Dışişleri Bakanının yapmış olduğu açıklama var, oradaki üçüncü tarafları uyarıyor, üçüncü taraflar arasında ABD de var, ABD’nin bu uyarıyı duymadığını ve Türk SİHA’sını düşürdüğünü gösterdi.

Şu soruyu sormak istiyorum; Türk SİHA’sını düşüren Amerikan savaş uçağı İncirlik’ten mi kalktı? Hangi havaalanından kalktı? Suriye’deki bir havaalanından kalkmadı. Ya Irak’tan geldi ya Türkiye’den geldi. Bunun cevabını versinler. Eğer İncirlik’ten kalkan bir Amerikan uçağı, Amerikan askerleri tehlikeye düştü diye Türk SİHA’sını düşüyorsa benim askerlerimin, benim jandarmamın, benim milli istihbaratçımın hayatını tehlikeye düşüren YPG-PKK’lılar ne oluyor? Bu konu öyle yanlış oldu, kusura bakmayın çok fazla yanaştınız şeklinde geçiştirilebilecek bir konu değil. Amerikan askerlerinin hayatı kıymetli olabilir, ama Türk askerlerinin hayatı bizim için daha kıymetli.”