Ankara’nın medya yüzü AKK Medya Çalışma Grubu
Ankara’nın medya yüzü AKK Medya Çalışma Grubu
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
123456789
Ankara’nın medya yüzü AKK Medya Çalışma Grubu
Ankara’nın medya yüzü AKK Medya Çalışma Grubu
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
123456789

Akşener’den Mahir Ünal’a sert tepki:

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhuriyeti ve harf devrimini hedef alan AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal'a "Bu düpedüz patolojik bir Cumhuriyet nefretine kılıf bulma gayretidir ve tepeden tırnağa art niyetlidir" sözleriyle tepki gösterdi.

Haber Merkezi

ANKARA- İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda Cumhuriyeti ve Harf Devrimi'ni hedef alan AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal'a, "Neymiş, bu Türkçeyle düşünce üretilemezmiş. Bu sözleri cahillikle açıklamaya kalkmak, cahillik kavramının içini boşaltmak olur. Bu düpedüz patolojik bir Cumhuriyet nefretine kılıf bulma gayretidir ve tepeden tırnağa art niyetlidir" sözleriyle tepki gösterdi.

Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Toplantıda, AK Parti’den ve milletvekilliğinden istifa ederek İYİ Parti’ye katılan Eşref Fakıbaba’ya rozet takıldı. Fakıbaba'nın partiye katılmasının ardından kürsüye çıkan Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:

Faiz indirimi: Bay Kriz ve üstün yetenekli ekonomi ekibi nedeniyle ekonomi can çekişiyor. Ülkemizi yapboz tahtasına çeviren bu ekonomi yönetimi yeni bir zihni sinir deneyini ülkeye yaşatıyor. Merkez Bankası olmayan bir ülke deneyi. Son zamanlarda varlığı zaten meçhul olan Merkez Bankası, geçtiğimiz günlerde 150 baz puanlık faiz indirimine gitti.

Hükümetin faiz öngörüsü: Piyasanın bile itibar etmediği bir Merkez Bankası yok hükmündedir. Bay Kriz'in keyfi uğruna 85 milyonun geleceğiyle oynanıyor. Siz Sayın Erdoğan'ın faize karşıyım kozlarına bakmayın, bu dünyada faizi en çok seven kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bir yandan faizle savaşıyorum yalanıyla milletimizi meşgul ederken, bir yandan milletimizin bütçesini faiz lobisinin ayaklarına seriyor. 2022 yılı bütçesinde 240 milyar lira faiz ödemesi öngörmüşlerdi.

Bay Kriz: Bugün artık karşımızda, "milletin adamı" diye ambalajlanan, Sayın Erdoğan yok. Bugün artık karşımızda, Türkiye’yi enflasyon canavarına kurban eden, yandaşların, lobilerin, faizcilerin adamı, Bay Kriz var.

Şimdi ne diyorlar faiz gideri, 330 milyar lira. Arada 90 milyar lira fark var. 90 milyar lirayla neler yapılmazdı ki? Gençlerimizin yurt sorunu çözülebilirdi, çiftçiye gübre desteği verilebilirdi, esnafa nakit desteği sağlanabilirdi, düşük emekli maaşları asgari ücret seviyesine çıkarılabilirdi. Bay kriz ne yaptı? 90 milyar lirayı faize götürdü.

Aynı muhteşem ekip 2023 yılı için de 290 milyar lira faiz ödemesi öngörüyorlardı. Getirdikleri bütçedeki faiz ödemeleri 565 milyar lira. Aradaki fark 275 milyar lira. Aradaki fark 275 milyar lira, yaklaşık 15 milyar dolar. Faize ödeyecekleri paraya bakın...

Bir bu rakamlara bir de çiftçiye ödenen destek rakamlarına bakınca sizce kim faizci? Bir bu rakamlara bir de pandemide millete verilen nakit desteğine bakınca sizce kim faizci?

Meslek gruplarına yapılan muameleler: AK Parti iktidarının her meslek grubuna karşı yürüttüğü itibarsızlaştırma politikası öğretmenlerimize vurdu. Sayın Erdoğan'ın Diyarbakır'da düzenlediği miting öncesinde Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürü'nün ilçe müdürleriyle adeta saadet zincirine yeni kurbanlar ararcasına öğretmenlere miting alanında kalabalık yapmaları için talimat verdiği ortaya çıktı. Şu utanmazlığa bakar mısınız? Sanki il milli eğitim müdür değil de AK Parti il başkanı... İşte size AK Parti'nin devlet yönetimi anlayışı. İşte size iktidarın nazarında mitingler için dolgu malzemesine indirgenmiş devlet memurlarımız. Yuh olsun...

Bizim anlayışımıza göre bir devlet görevlisinin siyasi bir fikri olabilir. Ancak devleti yöneten kişilere değil, devlete bağlıdır. Kendisini göreve getiren siyasetçiye karşı minnet duygusu içinde hareket edemez. Yasaları da keyfine göre esnetemez. Şimdiden uyarıyorum; herkes ayağını denk alsın. Gözümüz bu haksız uygulamaların üzerinde olacak. Çünkü üstadın da söylediği gibi: Sanma bu tekerlek kalır tümsekte, yarın elbet bizim, elbet bizimdir!

"Giderlerse gitsinler" demişti: İktidarın ısrarla itibarsızlaştırmaya çalıştığı bir meslek grubu da doktorlarımız. Erdoğan en son "Giderlerse gitsinler" demişti. Belli ki yetmemiş olacak şimdi de gözlerini kalan doktorlarımıza dikmiş. Ama biz doktorları geri getiriyoruz gördüğünüz gibi. Sayın Fakıbaba ve Sayın Çömez, gittikçe doktor sayısını arttırıyoruz. Sağlık Bakanlığı bir yönetmelik yayınladı. Bu yönetmelik açığı kapatmak için yapılacaktı. Hekimlerimiz son yıllarda özel muayenehanelerde çalışmayı tercih etmeye başladı. Bu da ciddi doktor açığına sebep olmaya başladı. Böyle saçmalık olabilir mi?

Kürt vatandaşları PKK'lı ilan etti: AK Parti bir panik hali almaya başladı. Bu arkadaşları artık sandık sıkıştırmaya başladı. Bu durum artık ayan beyan ortada. İktidarın sonuna yaklaştıklarını artık enselerinde hissetmeye başladılar. Bu yüzden de kirli zihniyetlerini ortaya döker oldular. Her hafta yaptıkları abuk sabuk açıklamalarda siyasetin çivisini çıkardılar. Bu durumun yansımalarına Sayın Erdoğan'ın son haftalardaki nefret dolu hezeyan ataklarına da şahit oluyoruz. Hadi biz her haftanın olağan şüphelisiyiz de, çiftçiler, kadınlar, gençler derken geçen haftanın talihli nefret objesi de Kürtler oldu. Tuttu, bu ülkenin eşit ve şerefli vatandaşları olan Kürtleri PKK'lı ilan etti.

Mahir Ünal'a tepki:  Sayın Erdoğan'ın kendisinden görmediği herkese karşı duyduğu öfke ve nefretinin dışında, bir de bu arkadaşların bazılarında biliyorsunuz Cumhuriyet nefreti var, fıtratları böyle... Bunun son örneğini de, AK Parti'nin bir grup başkanvekilinin ağzından çıkan sözlerle gördük. 'maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir' Şu rezalete bakar mısınız. Tarihi fesli meczuplardan öğrenmiş sözde entelektüelin hezeyan dolu şu analizine bakar mısınız, bu fevkalade aydın arkadaşımız, çığır açıcı düşüncelerini Türkçe dilinde üretemiyormuş, sadece konuşabiliyormuş, düşünemiyor sadece konuşabiliyor, bundan da çok muzdaripmiş. İşte size keşke Yunan kazansaydı diyen ucube zihniyetin ortaya çıkışı. Biz ezelden beri Türkçe konuşuyoruz muhterem. Yani Cumhuriyet ile birlikte bizim dilimiz değişmedi, sadece alfabemiz değişti.

Düşünce üretebilmek için kapasite lazım: Edebiyata, düşünce dünyamıza, bilime ve eğitime katkılarını Cumhuriyet'in ne büyük bir şahlanış olduğunu bu aziz milletin oyuyla seçilmiş olan bir vekile anlatmak zorunda olduğum için gerçekten utanç duyuyorum. Neymiş, bu Türkçeyle düşünce üretilemezmiş. Bu sözleri cahillikle açıklamaya kalkmak, cahillik kavramının içini boşaltmak olur. Bu düpedüz patolojik bir Cumhuriyet nefretine kılıf bulma gayretidir ve tepeden tırnağa art niyetlidir. Biz bu arkadaşlardan Türkiye'nin kurucu değerlerine saygı göstermelerini ve en basitinden bir hayır dua etmelerini zaten beklemiyoruz. Ama yere batasıca nefretlerini kusmak için aziz Türkçemizi obje yapmalarını da obje yapmalarını kabul etmiyoruz. Türkçe düşünemiyor musun? O senin kapasite problemin. Çünkü düşünce üretebilmek için önce düşünebilmek lazım. Asırlardır Türkçe düşünen, Türkçe yazan ve Türkçe yazan nice büyüğümüz düşünmüş, eserler üretmiş, aç oku. Siz en küçük bir düşünme yetisine sahip oldunuz da Türkçe mi size engel oldu arkadaş? Siz bir kitap açıp okumayı denediniz de alfabe mi size engel oldu? Yuh olsun, yazıklar olsun!

AK Parti ve İYİ Parti mücadelesi değil: İşte o nedenle aslında bugünkü mücadele AK Parti ve İYİ Parti mücadelesi değildir. Vahdettin'in mücadelesi ile Mustafa Kemal'in büyük vizyonunun peşinden gidenlerin mücadelesidir. Bizler dimdik ayakta oldukça kirli amaçlarına asla ulaşamayacaklar. Aziz Türk milletine asla diz çöktüremeyecekler.

Demokrasi çağrısı: Huzura kavuşacağımız günlere çok az kaldı. Demokrasiyi bir araç değil amaç olarak yaşatacağımız günlere çok az kaldı. Bir ülkeyi zengin güçlü ve mutlu kılan demokrasisinin varlığıdır. Milletin hakkına girmeye, emeğine çökmeye çalışanların değil, helal kazanç peşinde koşanların insanca yaşayabilmeleri demokrasiyle mümkündür. Birimiz varsak diğerimiz de vardır diyebilmesi ancak demokrasiyle mümkündür. Demokrasi milletin oy verme hakkı, oyu alanın da hesap verme görevidir. Buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum; Bu çağrı bir hürriyet çağrısıdır, hiçbir makam demokrasiden değerli değildir, hiçbir para vicdan azabıyla yaşamaktan değerli değildir. Herkesi görevini yapmaya, demokrasiye bizimle birlikte sahip çıkmaya davet ediyorum. Gelin bu kutlu mücadeleye omuz verin. Güneş tepeye varınca gölgeler kısalırmış, görüyorsunuz artık İYİ Parti güneşi en tepede duruyor. Bırakın kısalanlar kısalsın, saldıranlar saldırsın. Her bir kuruş haramın, hırsızlığın hesabını milletin mahkemesine taşımaya geliyoruz!