Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Akşener: 13. Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu olacak

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, cumhurbaşkanlığı seçimini Millet İttifakı'nın kazanacağını belirterek, "Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; yanında dimdik duran, Cumhurbaşkanı Yardımcıları, Sayın İmamoğlu ve Sayın Yavaş ile birlikte Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olacaktır" dedi.

Haber Merkezi

ANKARA- İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, cumhurbaşkanlığı seçimini Millet İttifakı'nın kazanacağını belirterek, "Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; yanında dimdik duran, Cumhurbaşkanı Yardımcıları, Sayın İmamoğlu ve Sayın Yavaş ile birlikte Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olacaktır" dedi. Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR ile ittifak çatısı altında birleşme sürecinde olan Cumhur İttifakı'na da tepki gösteren Akşener, "Erdoğan’ın seçim beyannamesinde artık Türkiye’nin Şeyh Said isyanları nedeniyle özür dilemesi var. Anayasa’nın ilk 4 maddesinin değiştirilebileceği var. Kadınlara zulüm var" dedi. 

Akşener, partisinin TBMM'deki haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

14 MART TIP BAYRAMI'NI KUTLADI: Bildiğiniz üzere dün, Tıp Bayramı’nı kutladık. Bundan tam, 104 yıl önce; 19 yaşındaki Hikmet Boran’ın ve tıbbiyelilerin, Millî Mücadele'mize olan, inançlarını kutladık. Vatanımız için verdikleri, şanlı mücadeleyi kutladık. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'den yükselen, o büyük cesareti kutladık. 14 Mart; Vatan sevgisini, sözle değil; görevlerini en iyi şekilde yaparak gösteren, tıbbiyelilerin bayramıdır. Bu vesileyle; kendini, vatanına ve milletine adayarak, ülkemizin bağımsızlık ateşini büyüten, Tıbbiyeli Hikmet’in, göğe kaldırdığı bayrağı, bugün devralan, tüm hekimlerimizin, 14 Mart Tıp Bayramı’nı, yürekten kutluyorum. İyi ki varsınız! İyi ki buradasınız! Başta vatanımızın kurtarıcısı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Cesaretin sesi olan, Doktor Hikmet Boran’ı, İstiklalimizin, neferleri olan, tıbbiyelilerimizi, ve istikbalin destanını yazan, tüm Milli Mücadele kahramanlarımızı; Saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.

"GİDERLERSE GİTSENLER" DİYENLER GİDECEK: Onlara reva görülen, tüm zorluklara rağmen, depremden sonra bile, görev yerlerini terk etmeyen; ülkemizin her şehrinden, tüm engellemelere rağmen, deprem bölgesine, vatan sevgisiyle koşan; doktorlarımızın ve sağlık çalışanı kardeşlerimizin, özellikle bu zor süreçteki çalışmalarını, takdirle izledik. Her ne kadar, iktidarın başı ve liyakatsiz ekibi, onların, bu büyük fedakârlıklarına karşı, büyük bir vefasızlık göstermeye, devam etse de; bu kötülüğün, artık sonuna geliyoruz. Çünkü, o sene bu sene! 15 Mayıs’ta “giderlerse gitsinler” diyenler çekip gidecek; doktorlarımız ise, baş tacı olarak kalacak.

SİNAN ATEŞ ÇAĞRISI: Adaleti kör, vicdanı sağır, kalbi taştan bu düzende; susanlardan olursam, sinenlerden olursam, korkanlardan olursam, milletim bana, hakkını, helal etmesin! Bir yiğidin peşine, bin namussuz takılmışken; bir eşin yüreğine, ateşler düşmüşken; bir çocuğun yüzüne, hasret acısı vurmuşken; göz yumanlardan olursam, milletim bana hakkını, helal etmesin! Bengisu’nun, Banuçiçek’in, Ayşe’nin, gözyaşlarının hesabını sormazsam; haklarını aramazsam; Sinan Ateş’i unutursam, unutturursam; milletim bana hakkını, helal etmesin! Bak Sayın Erdoğan; hani, göz göre göre yaptığın, her hatanda, her beceriksizliğinde, her iş bilmezliğinde, çıkıp çıkıp, milletimizden, helallik istiyorsun ya…İşte sana fırsat. İki güzel çocuğun, bir acılı annenin, ve yüreği yaralı bir milletin, helalliğini alma fırsatı… Hadi bakalım, Sayın Erdoğan.

SÖZ VEREN SEN DEĞİL MİYDİN?: Ayşe Ateş kızımıza, söz veren sen değil miydin? “Ben bu işin peşine düşeceğim.” diyen, sen değil miydin? Bengisu’ya, Banuçiçek’e, söz veren sen değil miydin? Sözünden dönmek mertliğe sığar mı? Hani milletin adamıydın? Hani cumhurun reisiydin? Haydi bakalım. O makamın, kendi kendine taktığın, o sıfatların, hakkını ver de, görelim bakalım. Ama veremezsin. O sözleri tutamazsın. Çünkü her şey ortada. Gün ortasında, başkentin göbeğinde işlenen, bu cinayetin üstünden, tam, 3 buçuk ay geçti.

EMRİ VERENLER, SERBEST KALDI: Adalet, hâlâ yerini bulmadı. Açılan dava, bir milim bile ilerlemedi. Suçluların gözaltına alınacağı yerde; Adalet gözaltına alındı. Suçlulara kelepçe takılacağı yerde; Adalete kelepçe takıldı. Cinayetin failleri yakalandı. Ama ona yardım ve yataklık edenler, serbest bırakıldı. Telefon kayıtlarında, tüm ilişki ağı ortaya döküldü. Katiller yakalandı. Ama emri verenler, serbest kaldı.

BU KADAR ACİZ OLMA: Sayın Erdoğan; arkandan dönen dümenler karşısında; bu kadar kifayetsiz olma!Adaleti gölgeleyenlere karşısında, bu kadar basiretsiz olma! Mafyalar, simsarlar, uyuşturucu kaçakçıları karşısında; bu kadar aciz olma! Sen bu memleketin Cumhurbaşkanısın. Korkma! Bu cinayetin, asıl sorumluları kim? Açıkla! Bu suikastın planlayıcıları kim? Açıkla! Sinan Ateş’in esas katilleri kim? Açıkla! Eğer ki, bu milletten, gerçekten de helallik almak istiyorsan; Bu kanı, yerde bırakma! Bu haksızlığa, boyun eğme! Bu vicdansızlığa, sahip çıkma! Ben, adalet yerini bulana kadar, Her konuşmamda, sana bu çağrıyı yapacağım. Her konuşmamda, sözümü tutacağım. Her konuşmamda, sana, Sinan Ateş’i hatırlatacağım. And olsun, şart olsun ki; Sinan Ateş’i unutmayacağız, unutturmayacağız.

BU CİNAYETİN PEŞİNDE OLACAĞIZ: Çevrilmek istenen dümenleri, kabullenmeyeceğiz! Alçakların, elini kolunu sallayarak gezmesine, izin vermeyeceğiz! Gerçekler ortaya çıkana kadar, bu cinayetin, peşinde olacağız! Buradan açıkça ilan ediyorum; Bugün, iktidarın başı, zafiyet içinde olabilir. Bugün, düzen, zalimlere hizmet ediyor da olabilir. Bugün, Sinan Başkan’ın canına kıyanların, keyfi yerinde bile olabilir. Ama; bu alçaklıkta, eli olan, kolu olan, rızası olan, kim varsa, asla unutmasın ki; mayıslar bizimdir!

AK PARTİ'YE YENİDEN REFAH VE HÜDA PAR TEPKİSİ: AK Parti iktidarı ve Bay Kriz, son dönemde, çok enteresan seçim manevraları yapmaya başladı. Kaybetme korkusuna kapıldıklarından olsa gerek, artık iyice saçmalıyorlar. Panik içerisinde, bir o yana, bir bu yana, savruluyorlar. Ve her savrulmada, ilkesizliklerini, gözler önüne seriyorlar. Hatırlayın; 2019’da da, tekrarlanan İstanbul seçimlerinin, hemen öncesinde, benzer işlere girişmişlerdi. Seçim kazanmak için, bula bula, terörist başına, sekreterlik yapmayı bulmuşlardı. Ama sonra ne oldu? İstanbul’u kaybettiler… Biliyorsunuz; bekâmızın, sözüm ona, yılmaz savunucusu olan, Cumhur İttifakı’na, yeni üyeler katılıyor…. Ne diyelim, hayırlı uğurlu olsun. Allah tamamına erdirsin… Bu yeni birliktelikler sonrasında, Sayın Erdoğan ve Genişletilmiş Cumhur İttifakı’nın, seçim beyannamesine de artık, bazı yeni başlıkların, dahil olduğunu düşünebiliriz.

SIRADA ŞEYH SAİD İSYANLARI NEDENİYLE ÖZÜR DİLEMESİ VAR: Mesela; Her ne kadar henüz kendisinin adaylığı kesinleşmiş olmasa da; genişletilmiş Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Sayın Erdoğan’ın, seçim beyannamesinde artık; Türkiye’nin, Şeyh Said isyanları nedeniyle, özür dilemesi, tazminat ödemesi var. Özerklik ve federasyon var. Anayasa’nın, ilk 4 maddesinin, değiştirilebileceği var. Andımızı zaten kaldırmışlardı ama, mesela artık; “Ne mutlu Türküm diyene” yazılarının silinmesi de var. Mesela; Kadınlara “fıtratlarına” göre, yaşama zorunluluğu var. Kadınlara zulüm var. Kadına yönelik şiddetin, önünün açılması var.

EĞRETİ ATA BİNEN TEZ İNERMİŞ: Mesela; Cumhuriyet değerlerimize saldırı var, çok ulusluluk var, paralel eğitim kurumları var. Ez cümle, bu ülkenin birliğine, bekasına ve istikbaline yönelik, koskoca bir tehdit var. Bu vesileyle, uzunca bir süredir, elinde, vatanseverlik mezurasıyla, ortalıkta gezen arkadaşların, bu son gelişmeler karşısındaki, ibretlik sessizliklerini, tarihe not ediyor; Genişletilmiş Cumhur İttifakı’nın, ezber bozan, bu yeni vaatlerini, Büyük Türk Milleti’nin, takdirine sunuyorum. Ayrıca buradan; Cumhur İttifakı’nın bileşenlerine de, seslenmek istiyorum: Ne diyor büyüklerimiz; “Eğreti ata binen, tez inermiş.”

2 AY SONRA TIPIŞ TIPIŞ GİDECEKSİNİZ: Hiç merak etmeyin. Sizin için de aynısı olacak. Şunun şurasında, sadece 2 ay kaldı. Giderayak, istediğiniz kadar yalpalayın. İstediğiniz kadar saçmalayın. İstediğiniz örgütü, devleti, oluşumu ittifakınıza katın. Korkunun ecele faydası yok. 2 ay sonra, tıpış tıpış gideceksiniz. Siyasi tarihimiz, defalarca göstermiştir ki; milletin iradesinden, büyük güç yoktur. Söz de, hüküm de milletimizindir. Siz zaten, milletin vicdanında mahkûm oldunuz. 14 Mayıs’ta da, milletin kararıyla, mağlup olacaksınız. Arık kaçış yok. O sene, bu sene!

MÜSTAKBEL CUMHURBAŞKANI YARDIMCILARIMIZ: Nitekim ben de geçtiğimiz hafta, yeniden deprem bölgesindeydim. Ekrem Başkanımızla, Hatay’da, Mansur Başkanımızla da Kahramanmaraş’ta, belediyelerimiz üzerinden yapılan çalışmaları, yerinde inceledik. Depremzede vatandaşlarımızla konuştuk, dertleştik. Çocuklarımızın yüzünü, biraz olsun güldürebilmek için uğraştık. Bu vesileyle, buradan; Sadece iki büyükşehrimizin, belediye başkanları olarak değil, müstakbel Cumhurbaşkanı Yardımcılarımız olarak; Sayın Mansur Yavaş’a ve Sayın Ekrem İmamoğlu’na, teşekkür etmek istiyorum. Onlar; Sınırlı kaynaklarına rağmen; bir afet organizasyonun, nasıl yapılacağını, tüm Türkiye’ye gösterdiler. Önlerine çıkan tüm engellere rağmen; liyakatle çalışmanın, ne demek olduğunu, Devlet ciddiyetiyle çalışmanın, ne demek olduğunu, cümle aleme gösterdiler. İşlerini zorlaştırmaya, adeta ant içen bir iktidara rağmen; depremin yaralarını sarmak için, var güçleriyle çalıştılar, çalışmaya da devam ediyorlar.

HİÇ KİMSE, SORUMLULUK ALMIYOR: Ne var ki, Bay Kriz ve arkadaşları; bu sesleri duymak yerine; bizzat neden oldukları, bu büyük felaketi, seçim kampanyasına çevirmenin, peşine düşmüş durumdalar. Arık bıkıp usandığımız, ucube siyaset algoritmaları ile; belediyeleri ayrıştırıyor, hizmet etmek isteyene, zorluk çıkarıyorlar. “Burada bizim borumuz öter” diyorlar. Yaralarımıza merhem olmaktansa, yaranın sebebi olan şirketlere, alelacele ihaleler açıyorlar. Biz ise, her gün; iflas etmiş bir sistemin, felç olmuş bir bürokrasinin, ve artık işlevini tamamen yitirmiş bir iktidarın, ürettiği yeni sorunlarla boğuşuyoruz. Çünkü hiç kimse, sorumluluk almıyor. İlk gün söylediğimi, bir kez daha tekrar edeceğim: “Eğer bu iktidarda, gerçekten; zerre merhamet, ciddiyet ve sorumluluk bilinci olsaydı, şimdiye kadar, birçok istifa olurdu.”

İŞ BİLMEZLİKLERİNE KILIF ARIYORLAR: Ama bunlar, bırakın istifa etmeyi, gün geçtikçe, daha da arsızlaşıyor. Milletin parasıyla, millete çadır satan, Kızılay Başkanı bile; insan içine çıkmaktan utanacağı yerde; sımsıkı tutunduğu koltuğunda oturup, “Atatürk’ün emri ile, İsmet Paşa’nın onayı ile yapılan, çadır satışları var” diyor… Şu yüzsüzlüğe bir bakar mısınız? Bir yandan Atatürk’ümüze ve İsmet Paşa’ya sövüp; Diğer yandan da, ayakları taşa takılsa, yine onlara sığınan, şu iki yüzlülüğe bir bakar mısınız? “Biz bu işi batırdık, yapamadık. Şehirlerimizi önce mezara, sonra da, çaresizlik enkazına çevirdik. Özür diliyoruz. Hukuk önünde, hesap vermeye hazırız.” demeleri gereken yerde; utanmadan, sıkılmadan, beceriksizliklerine, iş bilmezliklerine ve arsızlıklarına, kılıf arıyorlar. Yazıklar olsun.

ERDOĞAN HÂLÂ HELALLİK ISTEME PEŞİNDE: Buradan, iktidar mensuplarına sormak istiyorum: Allah aşkına, neden aranızdan, tek bir kişi bile istifa etmiyor? Bu yıkımın, beceriksizliğin ve ciddiyetsizliğin, tek bir sorumlusu yok mu? Aranızdan tek bir kişi bile, bu tavrı gösterecek, haysiyete sahip değil mi? Madem her biriniz, işinizi bu kadar kusursuz yaptınız; O zaman neden, ülkemizde işler neden böylesine kötü bir halde? Madem hiçbir hatanız yok; O zaman neden, Sayın Erdoğan hâlâ helallik isteme peşinde?

MİLLETİMİZİN ÖNÜNE BİR ÇÖZÜM YOLU KOYDUK: Biz dün neredeysek, bugün de oradayız. İnatla ve ısrarla, bugün de biz, hâlâ buradayız. Yılmadan, yıkılmadan, dimdik ayaktayız. Biz, milletin sesi olacağımıza, söz verdik. Biz, millet iradesinin, temsilcisi olacağımıza, söz verdik. Biz, aziz milletimize, bu seçimi mutlaka kazanacağımıza, söz verdik. Yılmadık, direndik. Doğru bildiklerimizi söylemeye devam ettik. Tartıştık, kavga ettik. Sözümüzden dönmedik. Nitekim; 6 Mart’ta da, milletimizin önüne, bir çözüm yolu koyduk. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyenleri de, Sayın Mansur Yavaş’ı destekleyenleri de, Sayın Ekrem İmamoğlu’nu destekleyenleri de, ortak bir yol haritasında birleştirdik. Milletin iradesinin, “milletin ittifakında” tecelli etmesini sağladık. Bu yol, birliğin yoludur. Bu yol, istikbalin yoludur. Bu yol, milletin yoludur. Ve İYİ Parti gururla sunar: Bu yol, kazanmanın yoludur!

BUGÜN İTTİFAKIMIZ DAHA GÜÇLÜDÜR: Bugün, ittifakımız daha güçlü, kardeşliğimiz daha sağlamdır. Ve hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; Yanında dimdik duran, Cumhurbaşkanı Yardımcıları, Sayın İmamoğlu ve Sayın Yavaş ile birlikte, Türkiye’nin, 13’üncü Cumhurbaşkanı, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olacaktır.

GÜNEŞİ DOĞURMAYA GELİYORUZ: 21 yıldır, milletimizi nefessiz bırakan bir tipinin sonunda, artık cıvıl cıvıl bir şafağa uyanıyoruz. Ekonomiden eğitime, tarımdan turizme, adaletten özgürlüklere kadar, tüm eksiklerimizi kapatmaya geliyoruz. Türkiye’nin ne kadar zengin ve güçlü bir ülke olduğunu, tüm dünyaya göstermeye geliyoruz. Acı reçetelerin sonuna, iyileşmenin baharına geliyoruz. Cumhuriyetin ikinci asrında, yepyeni bir başarı hikayesini, yazmaya geliyoruz. Huzuru ve umudu, yeniden yeşertmeye geliyoruz. Ülkemizi kaplayan tüm kara bulutları, 14 Mayıs’ta dağıtmaya, 21 yıllık gecenin sonunda, güneşi doğurmaya geliyoruz.

MİMARI DA USTASI DA KALFASI DA İYİ PARTİ'DİR: Eğer bugün, değişime dair bir umut varsa; Bunun mimarı da, ustası da kalfası da çırağı da İYİ Parti’dir, İYİ Partililerdir. Herkes gönlünü ferah tutsun. Bu son iki ay, Türkiye’nin engellenemez yükselişinin arefesidir. Biz geleceğiz ve her şey değişecek. Biz geleceğiz ve gençlerimiz gülecek. Biz geleceğiz ve insanımız mutlu, ülkemiz güçlü olacak. Biz geleceğiz ve Türkiye iyileşecek. Türkiye yeniden, hukukun ve adaletin ülkesi olacak. Hür ve zengin insanların ülkesi olacak. Huzurun ve mutluluğun ülkesi olacak. Bolluğun ve bereketin ülkesi olacak. Milletimiz mutlu, devletimiz güçlü olacak. Güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’yi inşa etmek için, ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Dinamik ve yetkin kadrolarımızla, Türkiye'yi hak ettiği yere çıkarma sorumluluğumuzun farkındayız.

HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK: İşte 14 Mayıs, tam olarak, bu sorumluluğun, milletimizce tescilleneceği tarih olacak. O kutlu gün geldiğinde, Söz de, karar da, yetki de, yeniden, aziz milletimizin olacak. Hiç merak etmeyin; Her şey çok İYİ, her şey çok güzel olacak. Çünkü millet, haktan yana olacak! Çünkü millet, adaletten yana olacak! Çünkü millet, bizden yana olacak! Ve millet tarih yazacak!