Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Uzmanlar, tarihi zirveyi değerlendirdi...

Eski NATO Daimi Temsilcisi Öymen: İsveç ve Finlandiya'nın üyeliği son 10-15 dakikada belli olur! Eski Moskova Büyükelçisi Akıncı: İlk başta taktik hata yaptık!

AZE Haber Ajansı

ANKARA - Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrasında İsveç ile Finlandiya'nın üyeliğinin ele alınacağı tarihi NATO zirvesini değerlendiren eski NATO Daimi Temsilcisi Onur Öymen, "Belli ki bir müzakere süreci var" derken her iki İskandinav ülkesine ilişkin kararın, zirvenin son 10-15 dakikasında karara bağlanabileceğini söyledi. Eski Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı ise ilk başta "Bu üyeliklere karşıyız" diyerek iktidarın taktik bir hata yaptığını dile getirdi. Akıncı, bu kararın bumerang gibi dönerek Türkiye'yi vurmaya başladığına işaret etti.

Öymen ve Akıncı, GAZETE DURUM'a konuştu. Sözlerine, "Yani geçmişte bizim NATO zirveleri ile ilgili çok sorunumuz oldu. 1999 zirvesinden önceki çalışmalarda biz terör saldırılarının ittifakın 5 maddesinin kapsamına alınmasını önerdik. 5 maddede açıkça yazmamakla birlikte sadece nükleer saldırılar ve konvansiyonel saldırılara karşı bir maddedir bu" diye başlayan Öymen, "Biz dedik ki 'terör saldırıları da çok önemlidir, ittifak üyelerinin güvenliği için. Onu da buna dahil edelim' Çünkü terör saldırıları sadece 4'üncü madde kapsamında ele alınabiliyordu. Yani sadece istişare konusu olabiliyordu. Kabul ettiremedik. Ondan sonra 11 Eylül saldırıları oldu. Ve 11 Eylül saldırılarından sonra, ertesi gün NATO terör saldırıları olmasına rağmen 5'inci madde kararı aldı. NATO tarihinde bugüne kadar bir kere 5'ince madde uygulanmıştır o da terör saldırıları ile ilgilidir" dedi.

İttifakın stratejik konseptinin terör saldırılarının 5'inci maddenin dışında tuttuğuna işaret eden Öymen, "Nihayet böyle açık bir çelişki varken, Lizbon zirvesinde terör meseleleri yine gündeme geldi, 10-15 yerde terörden bahis var ama 5 madde kapsamında girmiyor" görüşünü dile getirdi.

Öymen, şunları söyledi:

"Tahmin ediyorum ki bu defa yapılacak Madrid zirvesinde de bunu almayacaklar. Ama büyük bir devlete karşı önemli bir terör saldırısı olursa aynen ikiz kulelere olduğu gibi bunu yine 5'ince madde kapsamına almaya çalışacaklardır diye düşünüyorum. Bu çok açık bir çifte standarttır. Tabii tek bu değil tabii ama bu yine de önemli bir konu. Uzlaşmaya varılıp varılamadığı genelde son 10-15 dakikada belli olur bu gibi durumlarda. Müzakere ediliyor anlaşılan bu konular. Çekişmeli bir konu olduğu zaman müzakere genellikle müzakerelerin en son aşamasında mutabakata varılabilir, henüz ihtimal dışı değil bence."

Rusya'ya karşı güçlü bir mutabakat olmadığını dile getiren Öymen, bunu şimdiye kadarki açıklamalardan, uygulamalardan gördüklerini belirtti. Öymen, başından bu yana çok sert bir tutum takınılmasını savunan Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un bile son zamanlarda "aman Rusya'yı ürkütmeyelim" gibi sözler söylemeye başladığına dikkati çekerek, "Aynı şekilde Kissenger ki, Amerikan diplomasisinin en etkili isimlerinden birisidir, o da Rusya'ya karşı daha yumuşak davranılmasını istedi. Bazı ülkeler daha katı davranılmasını istiyor. Bazılarının doğalgaz petrol menfaatleri var. O konuda tam bir görüş birliği olduğundan emin değilim. Zirvede bunlar konuşulacaktır. Dışa karşı dış dünyaya karşı sert bir açıklama bekleniyor özellikle Rusya'ya karşı fakat gerçekte fazla ileri gidilmemesini düşünenler de var. Şimdi özel bir durum var malum, şimdi bu konular dıştan sanıldığı gibi her zaman tam bir görüşü birliği içinde cereyan etmiyor" değerlendirmesini yaptı.

Öymen, "Veto hakkımızı sonuna kadar kullanabilecek miyiz yoksa bir noktada geri adım atar mıyız?" soruya ise "Kullanmak irademiz varsa kullanabiliriz. Haklı olduğumuza inanıyorsak ve dünyayı dünya basınını haklı olduğumuza inandırabileceksek bunu kullanabiliriz" yanıtını verdi. Öymen buna örnek olarak Washington zirvesi sırasında Türkiye'nin izlediği politikayı gösterdi. Öymen, şöyle devam etti:

"O zaman Avrupa Birliği ordusu kuruldu ama Avrupa Birliği ordusu bu görevi tek başına yerine getiremeyeceğini gördü. NATO'nun yardımına ihtiyaç duyduklarını söylediler, NATO'dan destek istenirken Avrupa Birliği üyesi olmayan NATO ülkeleri, iyi güzel verelim desteği ama bizim buradaki rolümüz ne olacak Avrupa ordusunda, dediler. Batı Avrupa Birliği kurulduğu zaman Avrupa Birliği üyesi olmayan Türkiye gibi ülkeler, tam üye gibi yetkilere sahiptiler. O yetkileri bize vermek istemediler. Biz de buna veto koyduk. Onaylamayacağımızı söyledik. Neticede, Washington zirvesinde İngilizlerin öncülüğünde dediler ki, Türklerin hakkı var bu konuda. Türkiye'nin cumhurbaşkanı Demirel'di. Cumhurbaşkanı bunu halkına anlatamaz, dediler. Onun üzerine Türkiye'yi de tatmin edecek bir husus bulunsun diye karar alındı. O kadar da bu konunun daha önce Batı Avrupa birliğine uygulanan benzer bir formülle çözülmesiydi. Zirvede böyle bir karar alındı, biz de bunu onayladık. Ondan sonra gene geri adım attılar bizi tekrar aylarca uğraştırdılar. Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye'nin yetkili ve etkili bir rol oynamasını istemiyorlardı. En sonunda bir uzlaşmaya varıldı ama kimse yüzde yüz tatmin olmadı. Zaten bütün uzlaşmalar da böyledir. Demek istediğim direnmekle sonuç alındığının bir örneği var mı, var."

Türkiye'nin pazarlığının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la Amerikan Başkanı Biden'ın görüşmesine bağlı olduğu yorumlarını da değerlendiren Öymen, "Sadece Amerikan Başkanıyla görüşmesi uğruna Türkiye'nin veto kartını geri çekeceğini düşünmüyorum eğer böyle yaparsa bu Türkiye için çok küçük düşürücü olur. Eğer bir görüşme olursa, bu görüşmeden bir mutabakat çıkarsa, Amerikan Başkanı diğerlerini ikna etmeye çalışabilir" dedi.

Öymen, "Burada önemli olan şu: Türkiye'yi dışlayarak bazı yeni NATO ülkelerinin terörle ilişkilerinin hoşgörü ile karşılanması makul değil. NATO Antlaşması'nın özü ne diye sorarsanız, özü bir kelime, o da dayanışmadır. NATO'da zaten dayanışma yoksa hiçbir şey kalmaz. NATO dayanışmasının doğal icabı, bir üye ülkeye yönelik terör saldırılarının hiçbir başka ülkede müzahiriyet görmemesidir. Başka türlü izahı mümkün mü. Yani ben seninle dayanışma içinde olacağım hem sana yönelik terör saldırılarında bulunanlarla yakın ilişki içinde olacağım. Böyle bir dayanışma olur mu. Yeter ki Türkiye bunları anlatabilsin ve kararlılıkla işin arkasında durabilsin" görüşünü dile getirdi.

Akıncı'dan bumerang örneği...

Eski Moskova Büyükelçisi Akıncı ise Türkiye'nin en başta taktik bir hata yaptığını dile getirdi. Sözlerini, "Hemen, karşıyız diye beyanat verdik. Halbuki bu biraz beklenir, arkadaş biz henüz karar veremedik... Özellikle İsveç'e arkadaş sen neredeyse PKK'nın kontrolü altındasın, PYD filan adamı uyutma bu konuda bir tedbir al da şimdi açık etmeyelim halklarımızı birbirine düşman etmeyelim... Bu yapılmadı, peki o zaman ne oldu, karşı tarafı da açık pozisyon almaya, karşı durmaya sevk ettik" şeklinde sürdüren Akıncı, "Siz konuşurken adam, sizin önünüzde kendi halkı nezdinde eziliyormuş gibi... Olmaz. Bunu yapmazlar, herhangi bir siyasetçi yapmaz. Şimdi ne oldu, İsveç'te mesele şu oldu: Türkiye'nin talebine boyun mu eğiyorsun. Halbuki Türkiye yüzde bin beş yüz haklı. Elinde veto silahı var bunu kullanmalı 1980'de yaptığı hatayı yapmamalı. Bunu kullanmalı ama bumerang gibi şimdi bize dönmeye başladı. Uyuşmaz Türkiye, uzlaşmaz Türkiye. Herkes bir anda bizim fazla konuşmamız yüzünden herkes bizi suçlamaya başladı!" diye konuştu.

Akıncı, "Bu biraz iç politikaya oynama kaygısı mı?" sorusuna "Evet iç politikaya oynama tabii ama bu çok tehlikeli, insanın elinde patlayıveriyor. Yıllardır iç politikaya yönelik dış politika yürütüyoruz. Her seferinde de kaybediyoruz. Şimdi bu ekonomik durum, bizim durmadan sağa sola asker sevk etmemizden kaynaklanmıyor mu biraz. Bir bomba atarsınız 20 bin dolar, bir bomba daha atarsınız 40 bin dolar. Bir roket atarsınız bilmem kaç yüz bin dolar. Bu ekonomik sıkıntıya biraz da bu yüzden girmedik mi. Dış politika, bu askeri politika yüzünden bu hale gelmedik mi!" yanıtını verdi.

Akıncı, bu krizin aşılıp aşılamayacağı yönündeki soruya cevap verirken şunları aktardı:

"Şimdi tabii İsveç'in durumu çok kötü. İranlı bir Kürt. O esir almış durumda, kamuoyu ile de karşı karşıya kaldı. Şunu unutmamak lazım Türkiye NATO'nun çakma üyesidir. Hele Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, Sovyet tehlikesi bütün NATO ülkeleri için ve Amerika için ortadan kalktıktan sonra Varşova paktı da dağıldıktan sonra Türkiye'nin stratejik önemi kalmadı. Amerika müttefik saydığı ülkelerin sadık olmasını istiyor. Türkiye sadık müttefik olamıyor. Amerika sadık olmayan müttefik istemiyor. Amerika'nın sadık olmaktan kastı Amerika'nın politikasını takip eden uygulayan... Bu arada kendi çıkarlarını Amerikan politikasından ayrı bir şekilde izlemesi, kendi çıkarlarına, sahip çıkması yasak eğer Amerika ile müttefik kalmak istiyorsan. Şimdi Türkiye bu durumda. Hele bunu iki de bir de Amerika ile çakışan çıkarlarını dillendirdiği zaman Türkiye, Rus basınında şunlar çıktı: aman Türkiye NATO içinde kalsın, o bizim Truva atımız gibi... Şimdi böyle acemice dış politika, düşünmeden günlük yapılan dış politika tehlikeli. NATO'da da itibar kaybına uğradık, dış politikanın önemli bir o sırada itibardır."