Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil yargılanacak
Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil yargılanacak
İbrahim Tatlıses, yürüyebilmek için tedaviye başladı
İbrahim Tatlıses, yürüyebilmek için tedaviye başladı
Ali Atay'ın sözleri sosyal medyayı ikiye böldü
Ali Atay'ın sözleri sosyal medyayı ikiye böldü
123456789
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil yargılanacak
Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil yargılanacak
İbrahim Tatlıses, yürüyebilmek için tedaviye başladı
İbrahim Tatlıses, yürüyebilmek için tedaviye başladı
Ali Atay'ın sözleri sosyal medyayı ikiye böldü
Ali Atay'ın sözleri sosyal medyayı ikiye böldü
123456789

Yalın ve Derin "SUSKU"

Aslı Leman Atlı

Sanat konuşmayı sever, susmayı da...

Susmak, sanatın içinde konuşmak kadar etkin bir tutumdur çoğunlukla. Anlatıma dahildir. Susmanın karşısında biliriz ki onun bir derinliği, atfedilmeye açık bir mana değeri vardır. İfade biçimlerinin kuşkusuz en güçlüsü olan sanat, sınırsız hayal gücüyle dile geldiğinde eserin bütünü ve her bir detayı anlatıma güç kazandırır.

Resmin görsel dili, ifade için söze mecburiyet olmadığını açıkça ortaya koyarken söyledikleri ve sustuklarıyla gizli bir anlam dizimini de ilgimize sunar. “Susku” her zaman gizem taşır; merak uyandırır, düşünmeyi ve atfedilen manayı yoğunlaştırır.

Mevlana, “Söz dar mana ise geniş; söz manaya daima kifayetsiz” der… Sözle ifade edilmeyen, suskuya yüklenen manayla karşılanır ve yoruma açık, müphem bir yoğunluk taşır.

Sözler ifadenin en yaygın hali olmakla beraber kişiden kişiye, toplumdan topluma değişkendir. Susku, bu anlamda ifadenin daha evrensel bir biçimidir.

Ressam Ilgın Erdem’in “SUSKU” resimlerine getirmek istiyorum sözü. “SUSKU” ilk bakışta portrelerden oluşuyor. Sanatçı eserlerinde, duygunun türlü hallerini sukutun gizemine sardığı kadın yüzlerinde yansıtıyor. Temel izleğinin “kadın” olduğunu vurgulayan Ilgın Erdem, duyguları yalın kompozisyonlar ve derin yansımalarla ortaya koyuyor.

Küratörlüğünü İbrahim Karaoğlu’nun yaptığı sergide portrelerin duru, saf ve sakin tasviri bütününde yalın, detayında derin bir iz bırakıyor. Duygunun ifade buluşunda, aşina olduğumuz kadar derinlerimize yönelen bir temasın gizemini taşıyor.



Serginin Küratörü İbrahim Karaoğlu “SUSKU” resimlerini “saf ve masum an’lar toplamı” olarak nitelerken, en az eserler kadar yalın bir anlatım ortaya koyuyor.

Ilgın Erdem’in “SUSKU” resimlerine bakarken, içinizde bir yerde ortak bir duygu ya da susku taşıdığınızı hissetmek kaçınılmaz. Sukunetin zengin çağrışımları resmin bir yerinden değiveriyor zihninize. Portrelerin duru, saf, masum hallerinin bir yansıması, ortak duyguların hatırası uyanıveriyor içinizde.

Desenlerin yumuşak dalgaları, soft tonlarla bir bütünlük içinde derinlik veriyor resme. Kadın figürleri saf, duru, masum; kiminde hüzünlü ama tümünde bilge bir duruşu sergiliyor. Kadını son derece saf ve doğal yansıtan portreler, doğal formlarına yakın resmedilen bitkiler, hayvanlar, deniz kabukları eşliğinde adeta mitleri fısıldıyor.



Küratör İbrahim Karaoğlu “SUSKU” resimlerine dair şunları söylüyor:

 “Çizgilere, renklere derin bir duyarlıkla yön vererek kır çiçeklerinin hüznüyle betimliyor suretlerin masumiyetini. Dramatik bir yoğunlukla yüklü bu büyülü suretler; izleyicisiyle arasında kalbi bir bağ oluşturuyor. Her bir resmi metaforların, alegorilerin, sessiz duyguların yoğunluğunu taşıyor.

Kimi zaman, yaşadığımız anın içinde değilmişiz gibi, başka anları yaşar ya zihnimiz; geçmiş zaman hayallerini anımsarız, birbirine karışır ya hayallerimiz. Özlemin eski tadını arayıp, bulamayız ama geçmişi de hiç unutmak istemeyiz ya…

‘Çocukluk masumiyet durumudur, unutmak ve yeniden başlamaktır’ diyen Nietzsche’nin söylemini anımsatıyor Ilgın Erdem ve resimlerinin içinde; izleyicisini yeniden buluşturuyor kendisiyle. Zorlamalardan, yapmacıklıktan uzak, içten bir anlatımla sunuyor resimlerini.

‘Masumiyet ve mutluluk dönemi; hayatın cennetidir, kayıp cennet.’ diyen Schopenhauer'un yitik cennetini arıyor. Duru ve saf olanla masumiyet arasındaki ilişkiyi yeniden şekillendiriyor.

Nefes kesen susku dolu yüzler, sessizliğin tonal görüntülerini çağrıştırıyor Ilgın Erdem’in resimlerinde. İçimizdeki sessizliğin uğultusuyla buluşturuyor. Ve sessizliğin senfonisi oluyor, susku.”

Özgün ve bütünlükçü perspektifiyle Anadolu'yu adeta bir vizör algısıyla resmeden ve “Anadolu Düşlerinin Ressamı” olarak bilinen Yalçın Gökçebağ, Ilgın Erdem'in yapıtlarının her birindeki matematiksel çözümlemeye dikkati çekiyor.

Ilgın Erdem'in resimlerini salt portre olarak görmemek gerektiğini belirten Gökçebağ, sanatçının her bir eserinin farklı bir matematikle kompoze edildiğini ifade ediyor. Modern sanatın babası olarak anılan Cezanne‘ nin “Resim matematiktir… “ sözlerini anımsatan Yalçın Gökçebağ, “Ilgın Erdem'in, resimlerinde matematiği büyük bir gayretle ustaca kullanarak bütünlüğü yakaladığına” işaret ediyor.

Ilgın Erdem’in son yapıtlarından oluşan “Susku” adlı sergisi, 5 Ocak’ta Galeri Soyut’ta açılıyor. Çoğunluğu portrelerden oluşan eserler 25 Ocak tarihine kadar ziyarete açık.