Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789

Kültür Atölyesi 7 Kasım

7 Kasım 2022 - Günün filmi, kitabı, sahne etkinlikleri ve sergisi...

Gülara Subaşı

BEYAZ PERDEDE BUGÜN

Syk Pike (Sick of Myself) - İlgi Manyağı (2022) - Kristoffer Borgli


Norveçli yönetmen Kristoffer Borgli'nin ödüllü ilk uzun metraj filmi "Syk Pike", yılın beklenen yapımlarından biri olarak bugün vizyonda.

2002 Norveç-İsveç ortak yapımı filmin senaryosu, Borgli'ye ait.

Filmin başrollerinde, buradaki performanslarıyla övgü alan Kristine Kujath Thorp, Eirik Sæther ve Fanny Vaager yer alıyor.

Dünya prömiyerini 'Belirli Bir Bakış' kategorisinde Cannes Film Festivali'nde yapan film, çeşitli uluslararası festivallerde 2 ödül, 4 adaylığı bulunuyor.

Filmin konusu:

Signe ve Thomas birbirleriyle yarış içinde oldukları sağlıksız bir ilişki içindedirler. Bir anda Thomas'ın çağdaş sanatçı olarak kabul gören bir isim hâline gelmesiyle bu yarış sıkıntılı olmaya başlar. Altta kalmak istemeyen Signe, bütün dikkatleri ve sempatiyi üzerine çekecek yeni bir kişilik yaratır ve kaybettiği statüsünü umutsuzca geri kazanmaya çalışır. Erkek arkadaşının çalıntı mobilyalardan heykeller yaratan çağdaş bir sanatçı olarak ün kazanmasının son zamanlardaki yükselişinin giderek gölgesinde kalan Signe, Oslo'nun kültürel seçkinleri çevresinde hak ettiği ilgiyi geri kazanmak için kötü bir plan yapar.

Kurban psikolojisinin getirdiği faydalar sonuçlarına değer mi? Kurban kültürünün popüler kültürdeki yeri nedir? Ya da kısacası, insan ne kadar utanmaz ve yüzsüz olabilir? Kötülükten keyif alan Signe ile sanatçı sevgilisi Thomas arasındaki sağlıksız ilişkinin temelinde rekabet yatar. Thomas beklenmedik şekilde başarıya kavuştuğundaysa 30 yaşına yaklaşan Signe’nin elinde ne hırs ne de bir başarı kalmıştır. Zedelenen konumunu düzeltip ve dibe vuran özgüvenini yeniden kazanmak için Signe sürekli ilgi, acıma ve sempati toplayacağı çıkışsız bir yola girer: Artık yaşamını bir kurban olarak sürdürecektir.

Uluslararası Sinefil Derneği'nden Cédric Succivalli filme 5 üzerinden 4 yıldız vererek şunları söylüyor: "Son derece güçlü bir performansa sahip olan ve İskandinav sinemasından beklediğimiz gibi sert ve çatışmacı bir tarzda anlatılan film, sosyal olarak yüklü hikâye anlatımında ustaca bir başarı"


RAFLARDA BUGÜN

İğne Deliği - Wiesław Myśliwski


Ödüllü Leh yazar Wiesław Myśliwski'nin 2018 yılında kaleme aldığı kitabı İğne Deliği (Orijinal adı: Ucho Igielne), Türkçe baskısıyla raflarda.

Baskısı Yapı Kredi Yayınları tarafından gerçekleştirilen roman, Neşe Taluy Yüce çevirisiyle okurla buluştu.

Tanıtım bülteninden:

İğne Deliği, insanın yazgısı, belleği ve tarihi üzerine bir içsel dinginliğe ulaşma çabasıdır; bu dokunaklı anlatıda, yakın ilişkilerin karmaşık bilmecesi ve hepsinden öte gençlik ile yaşlılığın buluşmasının gizemi dile dökülür. Myśliwski’nin romanı dramatik, acı verici, gizli ve suskun taraflarıyla Polonya tarihinin bir parçasını da yansıtmakta. Ancak bu eserde özellikle söz konusu olan şey, zamanın geçişinin insanların kendileri ve dünyayla olan deneyimlerinde nasıl bir iz bıraktığıdır. Keskin bir gözlemin ve insanlara yönelik özel bir duyarlılığın sembolik boyutla iç içe geçtiği güzel, derin bir anlatıdır İğne Deliği.

“O yaşlı, vahşi, yeşil vadiden İğne Deliği’ne koşmuştum. Artık o dik, çelik merdivenlerin kenarında, şimdi geçen seferden ne kadar derine inmesi gerektiğini görerek bastonunu basamağa vuruyordu. Görünüşe göre çok daha derinde olduğunu düşünüyor olmalı ki, bir sonraki, bir sonraki basamağı da aynı biçimde kontrol ediyordu. Nasıl bu kadar yaşlı olabilir diye düşündüm, hatta bu durum beni kızdırmıştı. Onun yaşında bu dünyadan geriye ne kalmış olabilirdi ki, hâlâ gidiyordu, peki ne için?”

“Wiesław Myśliwski bir 'star'ın zıddı – televizyona çıkmıyor, kitleyi eğlendirmiyor. Basitçe düşünüyor ve roman yazıyor.” -Dariusz Nowacki, Newsweek


SAHNEDE BUGÜN

Acı


Edebiyat tarihinin kısa öykü ustası Rus yazar Anton Çehov'un aynı adlı öyküsünden uyarlanan "Acı", haftanın ilk gününde Başkentli tiyatroseverler için sahnede.

Uyarlaması ve yönetmenliği kumPANya tarafından yapılan oyun, Merve Arslan ve Gamze Tezbaşaran performansıyla sahneye konuyor.

Tanıtım bülteninden:

“Zaman geçecek, hepimiz çekip gideceğiz, yüzlerimiz, seslerimiz unutulacak, kaç kişi olduğumuz unutulacak. Ama bizden sonra gelecekler var, acılarımız neşeye dönecek onlar için, yeryüzünü mutluluk kaplayacak, huzur kaplayacak, işte o zaman bizi sevgiyle anacaklar"

- İkimiz mi anlatacağız?

- Ya ne yapacağız?

- Kim dinleyecek peki?

- E gelmişler işte!

Acı, bu akşam saat 20.30'da Fade Stage and Coffe sahnesinde.


Ali Aykaç Septet


Ali Aykaç Septet, kendi besteleri ve bilindik melodilerin caz yorumlarıyla 26. Uluslararası Ankara Caz Festivali’nin ikinci gününde Başkentli müzikseverlerle buluşuyor.

Ankara’nın en önemli caz sanatçıları arasında sayılan Ali Aykaç ve 6 sanatçı, caz severlerin hatırından çıkmayacak bir konserle sahnede.

Ali Aykaç Septet, piyanist, aranjör ve besteci Ali Aykaç’ın çoğunluğu kendi bestelerinden oluşan, caz formunda müziğin farklı türlerinden seçtiği bilinen melodileri de düzenliyor. Aykaç bu projesinde piyano, bas, davul, bakır çalgılar dörtlüsünden oluşan 7 kişilik grubuyla caz dinleyicisine bir müzik şöleni yaşatıyor.

Unutulmaz gecede, Ali Aykaç (p), Yusuf Ülger (b), Serkan Alagök (d), Ali Erol (sax), Atilla Şentin (asax), Toprak Barut (tsax) ve Cem Güngör (tbn) sahnede olacak.

Etkinlik, bu akşam saat 20.00'de CP Hotel Ankara sahnesinde.


GALERİDE BUGÜN

Var ve Yok


Sanatçı Gülfem Kessler'in pandemi döneminde ve en son ürettiği işlerinden oluşan, “var olma” ve “yok olma”nın keskin ayrımı ve bütünleşik daimini bu kavramların çeşitli veçheleriyle ele alan "Var ve Yok" başlıklı resim sergisi, İzmirli sanatseverlerin bugünkü kültür-sanat durağı.

Sergiye yazar Bahar Erkum’un metni eşlik ediyor. Bu bağlamda Gülfem Kessler’in üretim sürecinin bir parçası olarak gördüğü yazar arkadaşlarıyla yaptığı buluşmaların bir yansıması olarak Var ve Yok'a yeni bir katman katıyor.

Bu buluşmalarda pandemi sürecini ve etkilerini yoğun bir şekilde ele alınırken serginin adını ve temasını belirleyen trajik bir kayıp yaşanıyor. Pandemi sonrası hareketlenen hayatla bir anda gelen bir kaybın ekseninde, var olma ve yok olma arasında salınan, birbiriyle ilişkilenen ve birbirinden kopan eserlerin oluşturduğu bir anlatı ortaya çıkıyor.

Pigmenti kendisi için her zaman başlangıç noktası olarak alan Kessler, Var ve Yok sergisinde yoğun renk kullanımıyla öne çıkıyor. Son zamanlarda pratiğinde siyah beyaz çalışmalarıyla daha çok karşılaştığımız sanatçı bu geçişi, sanatçının her zaman devinim halinde olması gerekliliğine bağlıyor.

Kessler’e göre son ürettiği renkli işlerin Urla’da sergilenecek olması ayrı bir önem taşıyor; “şehir daha griyken, Urla benim için yeşil ve renkli, doğaya daha yakın. Bu sergiyi hazırlarken Urla’nın yokluğu içimde önemli bir yer kaplıyordu.”

Açılışı 8 Ekim'de gerçekleştirilen sergi, 22 Kasım'a kadar Be Contemporary Art Gallery'de görülebilir.