Uludağ sömestir tatilinde doldu
Uludağ sömestir tatilinde doldu
Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi
Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi
Zahide Yetiş'in programındaki skandala inceleme
Zahide Yetiş'in programındaki skandala inceleme
TikTok yerine Rednote
TikTok yerine Rednote
123456789
Uludağ sömestir tatilinde doldu
Uludağ sömestir tatilinde doldu
Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi
Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi
Zahide Yetiş'in programındaki skandala inceleme
Zahide Yetiş'in programındaki skandala inceleme
TikTok yerine Rednote
TikTok yerine Rednote
123456789

Kültür Atölyesi 4 Ağustos

4 Ağustos 2022 - Günün filmi, kitabı ve sahne etkinlikleri...

Gülara Subaşı

BEYAZ PERDEDE BUGÜN

Ha'berech - Ahed'in Dizi (2021) - Nadav Lapid


Altın Ayı ödüllü İsrailli yönetmen ve senarist Nadav Lapid'in son filmi "Ha'berech", günün vizyon filmi.

Senaryosu Haim Lapid ve Nadav Lapid tarafından yazılan, 2021, Fransa-Almanya-İsrail ortak yapımı film, MUBI'de gösterimde.

Cannes Film Festivali'nde Lapid'e Jüri Özel Ödülü kazandıran Ha'berech'in başrollerinde, Avshalom Pollak, Nur Fibak ve Oded Azulay yer alıyor.

Prömiyeri Cannes'da yapılan ve festivalde Altın Palmiye için yarışan filmin 1 ödülü, 11 adaylığı bulunuyor.

Kişisel olanın politikliğini çarpıcı biçimde anlatan Ha'berech, alabildiğine kişisel, öfkeli ve eleştirel.

Filmin konusu:

40'lı yaşlarının ortasındaki İsrailli bir film yapımcısı olan Y., filmlerinden birini sunmak için çölün uzak ucundaki ücra bir köye gelir. Orada Kültür Bakanlığı memuru Yahalom ile tanışır ve kendini başarısızlığa mahkum iki savaşın ortasına atar: Biri özgürlüğün, diğeri bir annenin ölümüne karşı.

Film of The Week yazarlarından Guy Lodge film için şunları söylüyor: "Ahed's Knee, sıcak politik retoriğin gerçek saldırı rotasını inşa ediyor, sert gerçekleri gerçek olmayanla değiştiriyor. Lapid, Y'nin konuşmasının düzensiz öfkesine uyum sağlamak için filmi, hararetli ve kopuk görsel bir dille yönetiyor, kamera sanki kendi sesini başlatıyormuş gibi sallanıyor ve anlatıyı örüyor."



RAFLARDA BUGÜN

Samuraylar - Anthony J. Bryant


Japon çalışmaları alanında uzmanlaşmış olan Amerikalı yazar Anthony J. Bryant'ın 1989'da kaleme aldığı "Samuraylar" (Orijinal adı: The Samurai), isimli kitabı, günün yeni çıkanı.

İş Bankası Kültür Yayınları tarafından Osprey Askeri Tarih Dizisi kapsamında basılan kitabı İngilizce aslından Füsun Tayanç ve Tunç Tayanç çevirdi.

Tanıtım bülteninden:

Belki de tarihteki en büyük savaşçılar olan samuraylar, tamamen savaşa yönelik bir sosyal düzenin ürünüydüler. Hem at sırtında hem de yayan çarpışmada ustaydılar. Yaşam biçimlerini belirleyen, “Bushido” ya da “savaşçı yaşamı”nın kurallarıydı. En güçlü ailelerin üstünlük için çatıştığı Orta Çağ Japonya’sında hüküm süren şiddetli klan ve hanedan savaşlarında, gözler hep büyüleyici, çok renkli zırhları içindeki samuraylarda olurdu. Bu tarz muharebe sanatı onlar için biçilmiş kaftandı. J. Bryant, bu elit savaşçıları zihnimizde canlandırmamızı sağlayan çarpıcı bir bakış sunuyor.

Tarihin en büyük savaşlarının ayrıntılı dökümleri, hasım kuvvetlerin stratejileri, taktikleri, askerî harekâtın düğüm noktaları.

Japonya’da Samuray geleneği, savaşçılar, teçhizatlar, kostümler, silahlar…

Renkli savaş sahneleri.

Şekiller.

Benzersiz detaylar.

Fotoğraflar.



SAHNEDE BUGÜN

Cimri


Fransız sahnelerinin en önemli oyunlarından Molière'in "Cimri"si, bu akşam İstanbullu tiyatroseverlerin kültür-sanat durağı.

İlk kez 1668 yılında Paris'te sahnelenen 5 perdelik oyun, 350 yılı aşkın süredir sahne uyarlamalarını sürdürüyor. Işıl Kasapoğlu rejisörlüğünde 2 perde olarak sahnede olacak Cimri, bir komedi klasiği olarak izleyenleriyle buluşuyor.

Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı Cimri, büyük Fransız yazar Jean-Baptiste Poquelin Molière'in senaryosu ve Türk edebiyatının önemli isimlerinden Sabahattin Eyüboğlu çevirisiyle bir kez daha Paris'in burjuva hayatını eleştiriyor.

Oyunun konusu:

Molière'in Cimri'si, Paris’in burjuva kesiminin çılgınlık düzeyine ulaşmış para tutkusunun komedyasıdır. Parayı bütün yaşamsal değerlerin üzerinde tutan, bu yüzden kendi insani özüne ve çevresine yabancılaşan insanın içine düştüğü çelişkileri, gülünç ve zavallı durumu sergiler.

Oyun bu içeriğiyle, parayı temel değer ve yaşamın tek ölçü birimi sayan yaşam anlayışına eleştirel bir bakış sunmasıyla hâlâ güncelliğini korumaktadır.

"Dünyadaki insanların en az insan olanı, yeryüzündeki canlıların en katı yüreklisi, pintilerin en pintisidir. Onun sevmesinden kuru, onun okşamasından kısır bir şey olamaz. Vermek öylesine zoruna gider ki selam bile vermez kimseye, onu bile alır; yalnız alır..." Gerçekten de dedikleri kadar acımasız, katı yürekli, pinti ve kötü müdür Harpagon? İnsan doğuştan mı böyle olur? Yoksa Harpagon sadece yazılmış bir karakter midir?

Bu dünya klasiğini sahnede deneyimlemek izleyiciler için Cimri bu akşam, 20.00'de Atatürk Kültür Merkezi'nde.



Zakkum


Alternatif rock gruplarının önde gelenlerinden Zakkum, hisli yorumları ve şarkılarıyla bu akşam Muğla'da müzikseverlerle buluşuyor.

1999 yılında, Raindog adıyla Ankara'da kurulan Türk alternatif rock grubu olan Zakkum, albüm çalışmaları esnasında Türkçe bir isme geçiş yaparak “Zakkum” adını kullanmaya başlar.

Glam, brit-pop rock tarzında kurulan grup, 2004 yılına gelindiğinde Placebo, Radiohead, Morrissey, The Smiths, The Cure, Smashing Pumpkins, Suede gibi gruplardan yaptıkları cover parçaların yanına kendi şarkılarını seslendirmeye başlar. Vokalde Yusuf Demirkol, elektro gitarda Eren Parlakgümüş, bas gitarda Emre Yılmaztürk ve davulda Cem Senyücel dörtlüsü, Ocak 2007'de ilk albümleri "Zehr-i Zakkum"u piyasaya sürer. Grup, son olarak 2020 yılında "Duble, Vol 1" ve "Duble, Vol. 2" olmak üzere iki albüm yayınlar.

"Ben Ne Yangınlar Gördüm", "Anason", "Ahtapotlar" gibi büyük kitlelere ulaşan şarkılarını dinleyicisiyle beraber seslendirecek olan grup, bu akşam 22.30'da Bodrum Mandalin sahnesinde olacak.



GALERİDE BUGÜN

Living Forms


Cins ve Caner Kaya'nın ikili sergisi, bugün İstanbulluların kültür sanat duraklarından.

İki sanatçı, mükemmel ve düzenli geometrik biçimlerden ziyade tüm canlı formların düzensiz ve kusurlu görünen organik şekillerine atıfta bulunan çalışmalarının yer alacağı “Living Forms” adlı sergiyi izleyiciyle buluşturuyor. Genellikle kavisli ve akıcı görünen ve her biri benzersiz olan doğal formları kendi tarzlarında yorumlayan sanatçıların iki ve üç boyutlu formlarda oluşturdukları çalışmaları, şekil, renk ve dokular arası zıtlıklara dikkat çekiyor.

Cins, sergide son 3 senede ürettiği çeşitli serilerinden örneklerle yer alıyor. Yaklaşık 4 farklı seriden oluşan bu seçkinin genelinde, göze çarpan en belirgin ortak özellik soyut bir anlatıma sahip olması. Graffiti ve eğitimini aldığı grafik tasarım etkilerini sergilediği çalışmalarının bütünde görmek mümkün. Resimlerinde her ne kadar soyut bir dil olsa da her birinde bizlere farklı hisler ve hikâyeler sunmayı hedefliyor. Kimi zaman neşeli, kimi zaman da karanlık bir atmosferde karşımıza çıkan bu çalışmaların hepsinde, iç içe geçmişlik ve hareket ön planda bulunuyor. Kısacası sanatçı, yaşayan formlarla izleyiciyle iletişime geçme arzusunda.

Boşluğu plastik etki olarak ele alan genç heykeltıraş Caner Kaya, heykellerindeki boşluğun kütle kadar önemli olduğu düşüncesiyle heykellerinde kütlenin yanında boşluğu da şekillendirerek heykeli anlamlı kılıyor. Living Forms'da yer alan çalışmalarında sanatçı, dünyadaki nüfus artışının doğurduğu tüketim çılgınlığı ve fütursuzca avlanma sonucu yaşam mücadelesi vermekte olan canlıların hayatları vahşice ellerinden alınırken yaşadıkları son duygu olan acının yapıttaki etkisini, kompozisyondaki boşluklarla bağdaştırmamızı amaçlıyor. Yapıttaki boşluklarda geri getirilemeyen kayboluşlar, formda ise geride kalan hayatlar için verilen koruma içgüdüsüyle dolu mücadele konu ediliyor.

Bugün kapılarını ziyaretçilerine açan duo sergi, 3 Eylül'e kadar Mine Sanat Galerisi DENEYSEL'de izlenebilir. Serginin açılışı bugün 16.00-19.00 saatleri arasında gerçekleşecek.



KÜLT(ür)lenelim...

The Lobster (2015) - Yorgos Lanthimos


Doogtooth ile dikkatleri üzerine çeken Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos'tan bir başarılı distopik kara mizah daha. Çürümüş aile ve ilişkiler yapısına ağır bir eleştiri, "The Lobster", günün kült filmi.

2015, Yunanistan-İngiltere-İrlanda-Hollanda-Fransa ortak yapımı olan, senaryosunu Lanthimos ve Efthymis Filippou'nun beraber kaleme adlığı film, 89'uncu Akademi Ödülleri'nde En İyi Senaryo Oscar'ına aday gösterildi.

Colin Farrell, Rachel Weisz ve Jessica Barden'in başrollerinde yer aldığı yapım, En İyi Senaryo Oscar'ına aday gösterildi ve Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü kazandı. Filmin toplam, 83 adaylığı, 34 ödülü bulunuyor.

Filmin konusu:

Yakın gelecekte geçen hikâyede, The City'de yaşayan bekâr insanlar, yasalar nezdinde tutuklanıp The Hotel'e transfer edilir. Orada 45 gün içinde kendilerine uygun bir eş bulmazlarsa seçtikleri bir hayvana dönüştürülerek The Woods'a salınırlar. Yalnız insanın "tehlike" olarak nitelendiği bir dünyada hayvana dönüştürülme tehdidiyle eş bulmaya çalışan David, aşkı, bulmak "zorunda" olduğu yerin dışında bulduğunda, bu yaptırımlar aleminde başına neler geleceğini asla tahmin edemez. Kural tanımamanın bedelini, asilerin de ceza kestiği bir yerde ödeyecektir.

Sunset Gum eleştirmeni Kim Morgan, The Lobster için şunları söylüyor: "Aşık olmak için ortak şeylere ihtiyacınız yok. Aşık olmanıza veya aşık olmamanıza gerek yok. Biriyle beraber olmanıza ya da olmamanıza gerek yok. Evli olmak zorunda değilsin. Yalnız olman sorun değil. Bazıları içinse yalnız olmak iyi değil. Lütfen, iğneleyici geleceğin bu son derece komik ve yürek parçalayıcı alegorisi üzerine düşünün."

En özel konuları, özgün senaryolarla izleyicisiyle buluşturan Lanthimos, surata tokat gibi çarpan bir başka alternatif gelecek anlatısıyla, toplumun kemikleşmiş normlarını paramparça ediyor. Lanthimos'un sinema dünyasına ilk adımı The Lobster ile atacaksanız, sarsılmaya hazır olun!