Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Kültür Atölyesi 29 Temmuz

29 Temmuz 2022 - Günün filmi, kitabı ve sahne etkinlikleri...

Gülara Subaşı

BEYAZ PERDEDE BUGÜN

Shadow in the Cloud - Buluttaki Gölge (2020) - Roseanne Liang


Yeni Zellandalı yönetmen Roseanne Liang'ın ikinci uzun metrajlı filmi, "Shadow in the Cloud" bugün vizyona girdi.

Senaryosu Max Landis ve Roseanne Liang tarafından yazılan, 2020 ABD yapımı aksiyon-korku filminin başrollerinde, Chloë Grace Moretz, Nick Robinson ve Beulah Koale yer alıyor.

Dünya prömiyerini Toronto Uluslararası Film Festivali'nde yapan Shadow in the Cloud, bu festivalde Midnight Madness - Halkın Seçimi Ödülü'nü; Palm Springe Uluslararası Film Festivali'nde İzlenecek Yönetmen Ödülü'nü kazandı.

Filmin konusu:

İkinci Dünya Savaşı sırasında yağmurlu bir gecede çok gizli bir yük taşıyan kadın bir pilot, havalanmakta olan bir bombalama uçağına biner. Tümü erkeklerden oluşan mürettebat, onun kimliğinden ve taşıdığı yükten şüphelenir. Tam bu sırada bulutların arasında bir gölge yükselir, acaba bu Japon uçakları mıdır yoksa kadın pilotun neden olduğu bir "uğursuzluk" mudur?

2. Dünya Savaşı’nın sancıları devam ederken Yüzbaşı Maude Garrett, yanında çok gizli belgeler ile tamamı erkeklerden oluşan B-17 bombardıman uçağının mürettebatına katılır. Uçakta bir kadının varlığına hazırlıksız yakalanan mürettebat, Maude’nin her hareketini test eder. İnce zekâsı ile arkadaşlıklarını kazansa da sıra dışı olaylar ve geçmişindeki boşluklar Maude’nin gerçek görevi ile alakalı paranoyayı körükler. Ancak mürettebatı daha çok korkutan başka bir şey vardır; gölgelerde saklanan şeytani bir şey uçağın kalbine saldırmaktadır. Kendilerine kurulan pusu ile gizlenen şeytani varlık arasında köşeye sıkışan talihsiz mürettebatı kurtarmak için Maude, sınırlarını aşmalı ve hem arkadaşlarını hem de gizemli kargosunu korumalıdır.

Geliştirme sırasında, yönetmen Liang, James Cameron'un Aliens'i (1986) ve Steven Knight'ın Locke'u (2013) gibi, tek mekan, tek karakter filmlerini detaylı şekilde inceledi.


RAFLARDA BUGÜN

Annem - Jorge Fernández Díaz


Arjantinli yazar Jorge Fernández Díaz'ın siyasi çalkantılarda bireyin savruluşunu annesi üzerinden anlattığı romanı "Annem" (Orijinal adı: Mamá), günün yeni çıkan kitabı.

Bilgi Yayınları tarafından basılan kitabı İdil Dündar Türkçeleştirdi.

Tanıtım bülteninden:

Annem, dünyanın süregelen acılarına karşı modern kadının mücadelesi olarak da okunabilecek, kurtuluş umudu gibi görülen yolun acımasız bir sürgüne dönüştüğü gerçek bir hayat hikâyesi.

Arjantin’de Péron’un iktidarda olduğu yıllarda, bir İspanyol köylüsü, on beş yaşındaki kızını sefaletten kurtarmak amacıyla Arjantin’e gönderir ve kısa bir süre sonra ailenin geri kalanının da geleceğine söz verir. Ama işler yolunda gitmez, genç kız tutsak ve yalnız kaldığı hasım ülkede büyür, evlenir, kaderine karşı mücadele eder ve en acımasız sürgünü yaşar. Ardından oğullarıyla torunları, ekonomik krizden kaçarak İspanya’ya taşınmak istediklerini söylerler ve her şey baştan başlar.

Yaşadığı ülkedeki sıkıntılardan kurtulmak amacıyla sınırlar ötesine gitmeyi düşünürken “gitmek mi zor kalmak mı” ikilemini yaşayan tüm insanların kendini bulacağı bu duygu yüklü ve büyüleyici hikâye, Arjantinli yazar Jorge Fernández Díaz’ın, annesinin yaşadıklarının peşine düşüp öğrenmesiyle kitaba dönüştü.

“Fernández Díaz, mütevazı görünen ama mucizevi sayfalardan oluşan bir metin yaratmış." -Marcos Aguinis

“Annem hayat kadar basit ve güçlü. Ama hayat bu kadar iyi yazılmadı.” -José Pablo Feinmann

“Fernández Díaz sayfaları çevirdikçe hepimizi Fernández’e dönüştürüyor ve sonunda kitabı kapatırken eski bir dostumuza veda ediyor gibi hissediyoruz. İyi edebiyat da tam olarak bu. Geri kalanı laf kalabalığı.” -Arturo Pérez-Reverte

Arjantin’de haftalarca satış listelerinin tepesinde kalan romanı Annem’in gerçek hayatla ilişkisini şöyle anlatıyor Jorge Fernández Díaz:

“Gerçek hayat, tıpkı ucuz romanlarda olduğu gibi, bel altı vuruşlarla ve klişelerle doludur. Tevazu sahibi hiçbir ciddi romancının, hiçbir kurgu işçisinin, benim anlatmakta olduğum şeyleri anlatmayacağını biliyorum. Babaannem Valentina, gerçek hayata tehlikeli bir şekilde benzedikleri için pembe dizileri çok severdi -tek fark, mutlu sonların gerçek hayatta nadir görülmesiydi. Saf gerçeği değil, annemin psikiyatristine anlattığı, bir miktar çarpıtılmış gerçeği, defterime not edebildiğim monologları, ailemin sözlü geleneğini ve çocukluğumun mutlu anılarını anlatıyorum -hakikatin kırık parçalarını; gazetecilere özgü bir şekilde yeniden kurgulanmış bir hayatı; romansı olaylardan ve muğlak duygulardan süzülüp gelen bölük pörçük hatıraları; kırık dökük ve onarılmış şeylerin gerçek hikâyesini.”


SAHNEDE BUGÜN

Bunu Edgar Allan Poe Bile Hayal Edemezdi!


Ankaralılar için haftanın son gününü kültür dolu değerlendirme fırsatı, "Bunu Edgar Allan Poe Bile Hayal Edemezdi!" bu akşam sahnede.

Kara komedi türündeki tek perde oyunun rejisör ve senarist koltuğunda Kadri Özcan bulunuyor.

Tanıtım bülteninden:

İnsanın bilinmeyen karanlık bir tabiatı vardır. Baskı ve yoksunluğun sonunda, ortaya çıkacak korku inanılmaz şeyler yapmasına neden olabilir. Çok eğitimli toplumların bile savaşta ya da kıtlıkta neler yaptığını hayretler içinde izlemiyor muyuz? Ya duygusal olarak bir paradoksa girmiş biri sizce neler yapabilir?

“Bunu Edgar Allan Poe Bile Hayal Edemezdi!”

Tiyatro Libra ve Farabi Sahne’nin 2022-2023 sezonunda seyircilerine hazırladığı bu oyun birçok sürprizi içinde barındırdığı gibi komedinin başka bir yüzü ile seyircilerini tanıştırıyor. Oyunun gerilimli ve kabuslara has dünyasının içinde çok güzel bir hikâye sizleri bekliyor.

Bunu Edgar Allan Poe Bile Hayal Edemezdi!, başkentli tiyatroseverler için bu akşam 20.00'de Farabi Sahnesi'nde.


Feathered Sun


Kendine ait tarzlarıyla elektronik müzik dünyasında kendini kanıtlamış isimleri bir araya getiren Feathered Sun, uzun bir aradan sonra Türkiye sahnesinde.

Zamanın içindeki anları kutlayan müziğiyle Feathered Sun, bu akşam İzmirli elektronik müzikseverlere boyutlar üstü bir deneyim sunmak için geliyor.

Feathered Sun, varoluşsal olarak birbirine bağlı, ruhsal olduğu kadar yakın arkadaş olan, parlak yeteneği içeren iş birlikçi ve temelde deneysel bir proje; sembolik olarak Güneş'in etrafında toplanarak öteki dünyayla metafiziksel ilişkilerini öne sürüyorlar. Feathered Sun, NU, Acid Pauli, Chris Schwarzwälder, Raz Ohara, Jo.Ke ve LUM'un birlikteliğiyle oluşuyor.

Güneşin batışında deniz kenarında müzik, dans, ışık, enerji ve daha fazlasını tüm benliğinizle hissetmenizi sağlayacak bir müzik deneyimi için müzik dehalarının sınırlarına yolculuk yapan Feathered Sun, saat 17.00'de Mano del Sol Çeşme'de.

Özel bir yolculuk olacak… 


GALERİDE BUGÜN

A Secret About a Secret

  

Uzun zamandır sinema sektöründe görüntü yönetmenliği yapan Emre Erkmen'in film imgeleri üzerine deneyiminin gözlemlenebileceği ilk fotoğraf sergisi “A Secret About a Secret”, İstanbulluların bugünkü kültür sanat durağı.

Metropol ve kırsalın farklı yaşamlarından kesitler sunan fotoğraflar, sinematografik bir kurguyla sergilendiği A Secret About a Secret'ta metropolle başlayan, kırsal kesimle süren ve dolambaçlı koridorlar arasında yer alan fotografik anlar her ikisinin karşı karşıya gelmesiyle son buluyor.

Erkmen, bu fotografik anlarda saklı olan bilinmezlik sırlarını önce sergiye sonra izleyiciye bırakıyor.

Dünyanın dört bir yanında çalışırken ve gezerken çekilen, sinema sahnesindeki gibi yatay olarak kullanılan fotoğraf imgeleri dünyanın hem ilginçliğini hem de kendi içindeki çelişkilerini gösteriyor. Erkmen’in belgesel duyarlılığındaki fotoğrafları hem dramatik sahneleri hem de gerçekliğin garipliklerini ortaya koyuyor. Kimi zaman şiddet dolu kimi zaman sakin ve ironik bir gözle gösterilen yerleşimler, Güney Amerika’dan Kuzey Amerika’ya, Asya’dan Avrupa’ya ve Türkiye’ye ait fotoğrafların bir araya gelmesiyle oluşuyor ve Emre Erkmen’in seyyarlığında gerçekleşiyor.

İçinde yaşadığımız dünyada, şehirlerdeki bunca insanın “hayat anlarından” ve “pratiklerinden” görüntüler, sinematografın gözünden gösteriliyor. İmgelerin arkasında yatan gerçeği arayan gözü ise izleyicinin “bakma pratiklerine” bırakıyor.

10 Haziran'dan bu yana izleyicisiyle buluşan sergi, 30 Temmuz'a kadar Mixer'de ziyaret edilebilir.