BEYAZ PERDEDE HAFTA SONU
Emily (2022) - Frances O'Connor
İngiliz edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Uğultulu Tepeler'in yazarı 30 yaşında yaşama veda eden Emily Brontë'nin ilk ve tek kitabını yazmadan önceki hayatına odaklanan "Emily" hafta sonunun vizyon filmi.
2022, Avustralya-İngiltere ortak yapımı biyografik filmin yönetmenliği ve senaryosu ilk uzun metraj filmini gerçekleştiren Frances O'Connor'a ait.
Filmin başrolünde Sex Education dizisindeki performansıyla öne çıkan Emma Mackey yer alıyor. Kadroda ayrıca Fionn Whitehead, Oliver Jackson-Cohen, Alexandra Dowling, Amelia Gething, Adrian Dunbar ve Gemma Jones'u yardımcı rollerde görebiliyoruz.
Dünya prömiyeri 47 uluslararası Toronto Film Festivali'nde gerçekleştirilen Emily, Dinard British Film Festival'da En İyi Film ödülünü kazandı. Emily'nin toplam 3 ödülü ve 3 adaylığı bulunuyor.
Filmin konusu:
Film, Uğultulu Tepeler'in yazarı Emily Brontë'nin gençlik yıllarına odaklanıyor. Dünya Emily'den sessiz ve itaatkar bir kadın olmasını beklese de Emily güçlü hayal gücü ve duyulmaya can atan sesiyle durdurulamayacaktır.
Filmde, kendi sesini bulan ve edebiyat klasiği Uğultulu Tepeler'i yazan asi ve uyumsuz Emily’nin, Charlotte ve Anne ile sert ve tutkulu kız kardeşlik ilişkisi, Weightman'e olan ağrılı, yasak aşkı ve idolleştirdiği başına buyruk kardeşine olan ilgisine odaklanılıyor.
Dünyanın en tanınmış, en gizemli, en tutkulu yazarlarından birinin heyecan verici, iyileştirici, dönüştürücü iç yolculuğunun hikâyesi…
RAFLARDA HAFTA SONU
Aziz Ayyaş Efsanesi - Joseph Roth
Avusturyalı gazeteci ve yazar Joseph Roth'un 1939 yılında kaleme aldığı romanı "Aziz Ayyaş Efsanesi" (Orijinal adı: Die Legende Vom Heiligen Trinker), Türkçe baskısıyla raflarda.
İş Bankası Kültür Yayınları'nın Modern Klasikler kategorisinde bastığı kitap, Regaip Minareci çevirisiyle okurla buluştu.
Tanıtım bülteninden:
Avusturyalı yazar Joseph Roth’un yapıtlarında önemli bir yer tutan yersiz yurtsuzluk temasının temelinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun çöküşü ve Avrupa’da faşizmin yükselişi yatar.
Roth, 1933 yılında Hitler’in iktidara gelişiyle, o sırada yaşadığı Almanya’yı terk ederek ömrünün son yıllarını sefalet içinde geçirdiği Paris’e göçer. Aziz Ayyaş Efsanesi, 1939 yılında ölümünden hemen önce tamamladığı son yapıtıdır. Politik açıdan kendini tehdit altında hissettiği, otel köşelerinde ekonomik sorunlarla boğuştuğu, dostlarının ve meslektaşlarının ölümüyle sarsıldığı bu sürgün günlerinde, kendi kişisel trajedisini gamsız, tasasız ve parlak bir modern “efsaneye” dönüştürmüştür.
Roth, köprü altlarında yaşarken, birkaç gün içinde yaşam koşullarını değiştiren bir dizi mucizeyle karşılaşan berduş Andreas’ın “büyülü” öyküsünde, Yahudi kökenine karşın Katolikliğe de büyük önem verdiğini anıştırır.
SAHNEDE HAFTA SONU
Yalnız
Cumartesi akşamının soft bir kültürel etkinlik planıyla geçirmek isteyen Ankaralılar için "Yalnız" sahnede.
Öncü Alper tarafından yazılıp yönetilen oyunda Cansu Oktay, Deniz Özyurt, Doğukan Demirkaya, Eylem Seda Karakoç, Merve Çelik, Murat Akyol, Hamza Karaaslan sahne alıyor.
Oyunun konusu:
İnsanın sosyal medya yoluyla “halka açılması”, onu alınıp satılır şeyler haline getirir. Alışveriş siteleriyle sosyal medya sitelerinin benzerliği korkutucudur.
Kişi, sanal ortamda bir anda en mükemmel haliyle yer alırken, hızlı, sanal ve yaşamdan uzak mükemmelleşme, herkesin sanal ortamda birbirinin aynısı “şeyler” haline dönüşmesine neden olur. Kendi varoluşunu keşfetmeye mahkûm insan için sanal dünya, sahte idealliğiyle bir kaçıştır. İnsan, sepete eklenme arzusuyla kendini çöpe atmakta bir sorun görmez. Sanal dünya gerçek dünyaya nüfuz eder, onu ele geçirir.
Bu yeni dünyada, bir birinin aynısı “şeylere” dönüşen insanlık, tek bir sınıf altında eşitliğe ulaşmanın mutluluğunu yaşar: Nesne. Gerçek ve sanalın karışmasının bir ürünü olan bu “nesne”nin yalnızlık adında bir kusuru vardır. İnsan, yalnızlığını çözmek için gönüllü olarak girdiği bu sanal dünya oyununda, ironik bir şekilde daha da yalnızlaşır. İradesi olmayan nesnelerin birbirlerini sevmesi mümkün değildir.
Varoluşsal bir tartışmaya ışık yakan bu oyun Cumartesi akşamı saat 20.00'da Yakîn Sahne'de.
Kenan Doğulu
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın coşkusunu Türk pop müziğinin efsane ismi Kenan Doğulu'yla geçirmek isteyen Başkentliler için güzel haber...
Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği Cumhuriyet Konserleri kapsamında sahne alacak olan Kenan Doğulu, Cumhuriyet coşkusunu Ankaralılar ile paylaşmaya geliyor.
30 yıllık müzik kariyerinin verdiği yetkiye dayanarak dinleyenlerini 1990'lardan günümüze harika bir yolculuğa çıkaracak ve tüm Türkiye'nin ezbere bildiği şarkılarını canlı olarak seslendirecek Doğulu, KerkiSolfej organizasyonuyla cumartesi akşamı Ankara'da.
Geçmişten günümüze dillerden düşmeyen hareketli ve romantik parçalarına son yıllarda eklediği İlk Adımı Sen At ve Bumaya gibi hitlerini ekleyerek pop müziğe yön veren Doğulu, Başkentli sevenleri için cumartesi akşamı saat 19.00'da Atatürk Orman Çiftliği'nde kutlamalar için kurulan ana sahnede olacak.
GALERİDE HAFTA SONU
Müzenin Sönümlenen Işığı / Fading light in the Picture Gallery
Yale mezunu sanatçı Christopher Page'in "Müzenin Sönümlenen Işığı" başlıklı kişisel sergisi, bu hafta sonu İstanbullu sanatseverlerin kültür-sanat duraklarından.
Işıkla veya onun yokluğuyla oynanan resimlerden oluşan sergide, sanatçının en yakın tarihli gölgelerinin yanı sıra üç ayrı serisinden eserler bir araya geliyor.
Tanıtım bülteninden:
Bu sergi, aynı anda mise-en-abyme olan bir mise-en-scène’dir. Galerinin ana mekânında kendimizi soyut bir müzede buluruz, duvarlar kırmızıya boyalıdır, duvarlarda aslında resimlerin resimleri olan resimler asılıdır. Müzenin kendisi ve pencereleri de gerçek galerinin duvarlarına doğrudan yapılmış bir resim olmuştur. Yani karşımızda duran, gerçek bir galerinin içindeki, hayali resimlerin gerçek resimleriyle donatılmış hayali bir galeridir. Uzun pencerelerden, bize hem makul hem gerçekdışı hissi veren alev almış bir gökyüzü görürüz: Hem uzak hem endişe verici ölçüde yakın. Yanan gökyüzü, resimlerin üzerine ışık düşürüyor gibidir, halbuki hem ışığı hem görünürde düşürdüğü gölgeler aslında resimle yaratılan etkilerdir.
Bu mise-en-scène bir düş imgesi, sanat tarihinin belirli anlarından kopup gelen, günümüzün yapay dünyasını derinlemesine düşünmek isteyen bir yoğunlaşmadır. Resimler görünüşte renkli çerçevelere yerleştirilmiş modernist monokromlara benzer, halbuki onlar da diğer her şey gibi resimle yaratılan yanılsamalardır.
Bu düşsel, dipsiz derin yoğunlaşma, bir galerideki resimlere bakma deneyimini dolayımlı hale getirir. Basitçe bir galeride durmuş resimlere bakmıyor, galerinin içindeki bir galeride resimlerin resimlerine bakıyoruzdur. Lakin burada soğuk, ironik bir mesafe söz konusu değildir -bu mise-en-scène’in tonu, bir yandan renkli ve sentetikken, öte yandan kolayca fark edilir şekilde melankoliyle, kuluçkada bekleyen kıyamet hissiyle yüklüdür.
Kuluçkada bekleyen kıyamet hissi bir sonraki odada da peşimizi bırakmaz; burası duvarları yeşile boyalı tek bir pencere resminin asılı olduğu bir yerdir ve işte yine o alev alev gökyüzü.
Son odaya ise biraz bastırılmış bir melankoli hâkimdir; bu da duvarları griye boyalı, duvarlarında imgemizi yansıtmayan üç boş aynanın asılı olduğu bir yerdir. Bu resimlere bakarken gözlerimiz bu yüzeylerdeki uzama kendilerini uyarlamakta güçlük çeker. Onların içinden mi bakıyoruzdur o aynaların yansıttığını düşündüğümüz "odaya" yoksa narin bir şekilde ayarlanmış yüzeylerine mi doğrudan? Kendimizi onların içine yerleştirebilir miyiz yoksa bu tahliye edilmiş sahnenin hayaletsi gözlemcilerine mi dönüşüyoruzdur?
Müzenin Sönümlenen Işığı, resim, imgeler ve yapıntı şeyler üzerine çok katmanlı bir meditasyondur. Page’in illüzyon resimleri, gerçek hayattaki nesnelerin sadık temsilleri değildir. Başka bir deyişle, sanatçının yapıtı bizim deneyimlerimiz üzerine, günümüz dünyasının dolayımlı olarak nasıl hissedildiği üzerine düşünümlerdir. Kendimizi böylesine kavranamaz, böylesine gerçekdışı bir dünyada nasıl konumlandırabiliriz? Ve illüzyonlardan toptan vazgeçemiyorsak, en azından daha iyilerini nasıl hayal edebiliriz? Ön cephelerimizin ötesinde uzanan dünya her geçen gün daha çalkantılı hale gelirken işte bu yakıcı soru orada bizi beklemektedir.
Açılışı 1 Ekim'de gerçekleştirilen sergi, bu hafta sonu son kez DRIMART Dolapdere'de görülebilir.
Joeby Ragpa
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyAlexander Samokhin
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
ReplyChris Root
This template is so awesome. I didn’t expect so many features inside. E-commerce pages are very useful, you can launch your online store in few seconds. I will rate 5 stars.
Reply