Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Kültür Atölyesi 28 Temmuz

28 Temmuz 2022 - Günün filmi, kitabı ve sahne etkinlikleri...

Gülara Subaşı

BEYAZ PERDEDE BUGÜN

Titane (2021) - Julia Ducournau


Yılın en iddialı filmlerinden biri olan ve Julia Ducournau'yu "tek başına Altın Palmiye kazanan ilk kadın yönetmen" yapan body horror'u "Titane" MUBI'de gösterimde.

2021, Belçika-Fransa ortak yapımı filmin yönetmen ve senaristliği Ducournau'ya ait. Ducornau, senaryoyu Jacques Akchoti ve Simonetta Greggio'dan danışmanlık alarak yazdı.

Titane'ın dünya prömiyeri, 13 Temmuz 2021'de Cannes Film Festivali'nde yapıldı. Festival'de büyük ödül Altın Palmiye'ye layık görülen Titane, BAFTA'da En İyi Yönetmen kategorisinde aday gösterildi. Filmin toplam 28 ödülü ve 113 adaylığı bulunuyor.

Başrollerinde Vincent Lindon, Agathe Rousselle ve Garance Marillier'ın yer aldığı yapım, oyunculuklar, sinematografi, hikâye ve ödülleriyle yılın en çok konuşulan filmleri arasında.

Filmin konusu:

Çocukluğunda trafik kazası geçiren Alexia, korkunç bir kafatası yaralanması geçirir ve kafasına titanyum plaka takılır. Yıllar sonra, arabaların üzerinde şov yapan ünlü bir dansçıdır artık. Bir dizi vahşi, nedeni çözülemeyen cinayet, onun yolunu itfaiyeci Vincent’la kesiştirir. Vincent, yıllardır kaybolan oğlunu arar.

Havaalanında yüzü morarmış halde bulunan gizemli bir adam, kendisini Vincent'ın on yıl önce kaybolan oğlu Adrien Legrand olarak tanıtır. Vincent, oğluna kavuşmanın sevinciyle bu genç adamı alıp evine getirir. Ancak tüm bunlar olurken bölgede korkunç cinayetler işlenmektedir.

Patlayıcı bir enerjiye sahip Titane, izleyicisine korkusuz, tavizsiz, taptaze bir seyir deneyimi sunuyor. Cronenberg sinemasından esintiler taşıyan, dişil arzu, toplumsal cinsiyet ve aile bağlarına dair algılarınızı yıkacak bir molotof kokteyli.

The Wall Street Journal eleştirmenlerinden Joe Morgenstern, film için şunları söylüyor: "(Titane), şimdiye kadar gördüğüm birkaç film gibi, sık sık ortaya çıkan vahşet patlamalarından uzaklaşmanızı, sonra da aynı sıklıkta geriye dönüp gizemli güzelliğinin tadını çıkarmanızı sağlamak için inşa edilmiş şaşırtıcı ve korkunç bir gerilim filmi. "


RAFLARDA BUGÜN

Park Bulvarında Yaz - Renée Rosen


USA Today'in en çok satan yazarı Renée Rosen'in 2019'da kaleme aldığı tarihi kurgu romanı "Park Bulvarı'nda Yaz" (Orijinal adı: Park Avenue Summer), yeni çıkanlar raflarında.

Artemis Yayınları tarafından basılan kitap, Ayhan Semih Koç tarafından Türkçeye çevrildi.

Tanıtım bülteninden:

Sene 1965 ve Cosmopolitan’ın kimselerden çekinmeyen yeni yayın yönetmeni Helen Gurley Brown, yasak konularda konuşmaları için kadınları yüreklendirerek batmakta olan bir dergiyi diriltti ve cüretiyle tüm Amerika’yı şoke etti.

New York, Alice Weiss gibi hayallerinin peşinden gitmek için küçük kasabasını terk eden bekâr kadınlar için fırsatlarla dolu. Fotoğrafçı olmayı düşleyen Alice’in şansına o zamanlar batmak üzere olan Cosmopolitan dergisinin ilk kadın yayın yönetmeni Helen Gurley Brown için çalışmak gibi olağanüstü bir fırsat çıkıyor.

Umut ve çaresizlikle çıktığı yolda hiçbir şey Alice’i yeni hayatının sıra dışı sürprizlerine hazırlayamaz. "Sex and the Single Girl" gibi skandal yaratan bir kitabın yazarı olan kadın için çalışmayı reddeden editör ve yazarlar bir bir istifa ediyor. Gizli notlar, makale fikirleri, kapak tasarımları yanlış ellere geçiyor. Birileri, patronunu sabote etmek için Alice’i kullanmaya kalkıyor. Ama sadakatinden vazgeçmeyen Alice, Helen’a yardım etmekte kararlı. Dergide gerilim tırmanırken Alice, bir yandan New York’ta kendine bir hayat kurmaya çalışıyor. Lüks restoranlar, gösterişli partiler ve niyeti çok da iyi olmayan erkeklerle dolu göz alıcı yeni dünyasında hayallerini unutmamayı başarabilecek mi?

Neyse ki çok geçmeden Helen Gurley Brown’dan hayatının en önemli dersini öğreniyor: Bir kadın isterse her şeye sahip olabilir!

Zamanda bir yolculuk yaparak 1960'ların dergicilik endüstrisinde Amerika gibi bir ülkedeki dinamikleri soluksuz okutacak bu roman için Rosen şunları söylüyor:

"Park Bulvarında Yaz'ı ilk düşünmeye başladığımda, aklımda tanınmış bir kişi ya da belirli bir 'medya kadını' yoktu. Yalnızca 1960'ların ortalarında New York'ta geçen bir roman yazmak istediğimi biliyordum. Mad Men izliyordum ve o dönemde Manhattan fonuna gerçekten aşık oldum. En başta tamamen kurgusal bir roman yaratma yoluna gittim, kurgusal yayının etrafındaki bir dünya. Editörüm ve ben roman hakkında konuşmaya başlayana kadar ikimiz de bu kitabın Cosmopolitan'daki Helen Gurley Brown'ın hikâyesi olması gerektiğini fark ettik. Bunun, kadınların statükoya ve önceki nesillerden kendilerine dayatılan klişelere meydan okuduğu fikirlerin ortaya çıktığı bir zaman olduğunu ustaca göstermek istedim."

İkinci Feminist Dalga'nın tam ortasında Amerika'da bir kadın olmak, bunu rekabetin ve fırsatçılığın kol gezdiği bir çalışma ortamında gerçekleştirmek ve tüm bunlar olurken ortaya bir kitap çıkarabilmek. Tarihi bir arka plana dayanan Park Bulvarında Yaz'ın günümüz okuruna söyleyeceği çok şey var.


SAHNEDE BUGÜN

Sersemler Evi


İngiliz yazar ve yönetmen Toby Wilsher'ın kaleme aldığı ve rejisörlüğünü üstlendiği, deneysel biçimiyle dikkat çeken "Sersemler Evi", bu akşam İstanbullu tiyatroseverlerle buluşuyor.

Oyunun konusu:

Hollanda’da dört katlı bir ev, yıllar evvel çalkantılı denizin olduğu bir alan üzerine inşa edilir. Çalkantılı deniz, evi ele geçiren bahtsız denizcilerin sonu olmuş, denizciler gemiyle birlikte sular altında kalmıştır. Sürekli tartışan bir çift, çılgın yaşlı bir kadın ve Erzurum’dan gelen Müzik Bölümü öğrencisinin olduğu evin sakinlerinin yolları hayaletlerle kesişir. Kargaşa giderek artarken, azgın deniz de kendi yerini geri istemektedir. "Şeytan Ayrıntıda Gizlidir"in yaratıcılarından yeni bir Mask Tiyatrosu.

Wilsher'in, yaşanan çağın görsellikte ağırlık kazandığı düşüncesinden hareketle ürettiği "vücut ve mask tiyatrosu" türündeki 2 perdelik oyun, kendi türünde Türkiye'de bir ilk olarak kabul ediliyor. Evrensel bir müzik çeşitliliğiyle desteklenen oyun, belli kalıplara eleştirel yaklaşım şeklinde kurgulandı.

Bu ilginç sahne deneyimi için Sersemler Evi, saat 20.00'de Avrupa Atatürk Kültür Merkezi'nde.


Yıldız Tilbe


Türk müziğinin efsanelerinden Yıldız Tilbe, sevenlerine eşsiz bir müzik deneyimi yaşatmak için bu akşam İstanbul'da.

Milyonların ezberindeki şarkılarını eğlenceli sahne performansıyla canlı olarak seslendirecek Tilbe, kendi hitlerinin yanı sıra yorumladığı türküler ve sanat müziği şarkılarından oluşan geniş repertuvarıyla izleyici karşısına çıkıyor.

1966 İzmir doğumlu Yıldız Tilbe, önceleri düğün salonlarında, ardından gece kulüplerinde şarkı söyledi. Bir gece çalıştığı kulübe gelen Sezen Aksu ile tanıştı ve onun daveti üzerine İstanbul'a gelerek vokalisti oldu. İstanbul'da bir süre barlarda sahne aldıktan sonra Aydın Oskay'la anlaşarak "Delikanlım" isimli şarkısı ve aynı ismi taşıyan albümüyle müzik piyasasına oldukça iyi bir giriş yaptı. İlk klibini Cenk Torun ile birlikte oynadığı "Delikanlım" adlı parçaya çekti. Yaşadığı her kötü olaydan bir ders çıkarttığını ve müzikle ilgili olan her şeyin kendisine büyük mutluluk verdiğini söyleyen Tilbe, hedefinin ileride de işini iyi yapan bir sanatçı olmak olduğunu ve ömrünün yettiği yere kadar da müzik yapacağını belirtiyor. Tarkan ve Deniz Seki gibi pek çok ünlü isme şarkı sözleri veren Tilbe, müzik piyasasının üst sıralarında olmasına rağmen, bir şekilde "farklı" durmayı başararak kendine özgü bir yer ve denge tutturuyor. Bu farklı yanını, sahnesinde enerjiye çeviren Yıldız Tilbe, sadece ruhlara dokunan şarkılarıyla değil, dansları ve neşesiyle dinleyicilerini kendine hayran bırakmaya devam ediyor.

En dokunaklı aşk şarkılarının yazarı ve yorumcusu Yıldız Tilbe, unutulmaz bir konser için, saat 21.00'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu sahnesinde olacak.


GALERİDE BUGÜN

Steve McCurry Photographer


Afgan Kız fotoğrafıyla dünyaya kendini tanıtan Amerikalı fotoğrafçı Steve McCurry'nin fotoğraf sergisi Ankaralı sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor.

Steve McCurry "Photographer" adıyla özel olarak derlenmiş olan bu sergi, sanatçının son 30 yılda dünyanın birçok farklı yerinde çektiği, en çok bilinen ve hatırlanan 47 çalışmasını bir araya getiriyor. McCurry, benzersiz bir kabiliyetle aştığı dil ve kültürel sınırların ötesinde, insani deneyimlerin kısacık anlarına odaklanıyor. Bizlere zeki bir gözle sunduğu form ve renkler, şekil ve simetrilerle başka dünyaların içine açtığı pencereler sunuyor.

Günümüzün en iyi görsel sanatçılarından biri olarak kabul edilen McCurry, gücünü dünya ve üzerinde yaşayan her şeye karşı duyduğu büyük meraktan alıyor.  McCurry, yaşanılanları tümüyle yansıtan öyküleri yakalarken “Fotoğraflarımın çoğunun temeli insan” diyor ve ekliyor:

“İnsanın çevresine kurduğu tüm duvarların yıkıldığı, gerçek benliğin belirdiği anın, insanın yüzüne kazınmış yaşanmışlığın peşindeyim. O insanın yerinde olmanın nasıl bir şey olduğunu aktarmaya çalışıyorum.”

Fotoğraflarında huzursuzluğun hakim olduğu insan duyguları, insan ilişkileri, çevreyle nasıl bağlantılı olunduğunu anlattığını dile getiren Steve McCurry “ Bizim sorumluluğumuz, yaşadığımız yer ve durumla ilgili hikâyeleri dürüstçe, bütünüyle ve zamanında dünyaya aktarmaktır” diyor.

National Geographic Dergisi'nin 1985 Haziran sayısında "Afghan Girl" (Afgan Kızı: Şarbat Gula) başlığıyla yayımladığı fotoğrafla tanınan Steve McCurry, birbirinden prestijli sayısız ödüle sahip ve uluslararası platformda yayımlanmış 13 adet kitabı bulunuyor.

28 Mayıs'tan bu yana kapıları açık olan sergi, 14 Ağustos saat 19.00'a kadar CerModern'de izlenebilir.


KÜLT(ür)lenelim...

Un Chien Andalou - Bir Endülüs Köpeği (1929) - Luis Buñuel


Sinema sanatının ilk yıllarından İspanyol yönetmen Luis Buñuel'in sürrealist bir öncül olarak değerlendirilen "Un Chien Andalou"su, günün kült filmi.

16 dakikalık bu sürrealist kısa film, deneysel sinemanın ilk örneği olarak kabul edilir.

Senaryosu Salvador Dali ve Luis Buñuel tarafından kaleme alınan filmin başrollerinde Pierre Batcheff, Simone Mareuil ve Luis Buñuel yer alıyor.

Filmde, kışkırtmak için tasarlanmış çarpıcı ve irrasyonel görüntülerden oluşan bir giriş, olaylar veya karakterler, “bir zamanlar”dan “sekiz yıl sonra”ya atlayarak, bir rüya mantığını çağrıştıran kopuk bir kronolojide sunulur. Herhangi bir hikâyeyi takip etmeyen anlatıda, isimsiz bir erkek ve kadının kronolojik olarak tutarsız anlarını izleriz.

Ünlü İspanyol ressam Salvador Dali ve İspanyol yazar ve film yönetmeni Luis Buñuel'in gördükleri bazı rüyaları birbirlerine anlatmaları, Un Chien Andalou'ya esin kaynağı olur. Film, 1928 yılında Fransa'da Luis Buñuel ve Salvador Dali tarafından hazırlanır ve 1929 yılında Paris'te çekilir.

Richard Wagner'in Liebestod'undan alıntı olan Tristan ve İsolde operasının final bölümü ve iki Arjantin tangosu filmin müzikleridir. Ses kuşağı 1960 yılında filme eklenir. Filmin 1929'daki orijinal gösteriminde Buñuel bu müzikleri gramofondan çalar.

Filmi annesinden aldığı parayla birkaç günde çeken Buñuel, yaratım sürecini şöyle anlatıyor:

“Akılcı bir açıklama getirilebilecek hiçbir fikir veya imge kabul edilmeyecekti. Akıldışına açılan tüm kapıları ardına dek açacak ve nedenini açıklamaya çalışmaksızın sadece bizi şaşırtan imgeleri dâhil edecektik”.

Her türlü anlamlandırma çabasına meydan okuyan Un Chien Andalou, tarih boyunca birçok filme ve yönetmene ilham kaynağı olurken bugün hâlâ gelmiş geçmiş en ünlü kısa filmlerin başında yer alıyor.