Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789

Kültür Atölyesi 27 Temmuz

27 Temmuz 2022 - Günün filmi, kitabı ve sahne etkinlikleri...

Gülara Subaşı

BEYAZ PERDEDE BUGÜN

Don't Make Me Go (2022) - Hannah Marks


Amerikalı yönetmen Hannah Marks'ın üçüncü uzun metrajı, bir aile draması "Don't Make Me Go", günün vizyon filmi.

2002, ABD yapımı film, Amozon Prime'da gösterimde.

Senaryosu Vera Herbert tarafından yazılan Don't Make Me Go'nun başrollerinde John Cho, Mia Isaac ve Kaya Scodelario bulunuyor.

Prömiyeri Tribeca Film Festivali'nde yapılan film, 2022 Hertland Film Festivali'nde Truly Moving Film Ödülü'nü kazandı.

Filmin konusu:

Genç bir kızı olan bekâr baba Max, ölümcül bir beyin tümörü olduğunu öğrenir. Onu yıllar önce terk eden eşini bulmak ve isteksiz kızı Wally'e hayatının geri kalanında ihtiyaç duyabileceği her şeyi öğretmek için kızıyla beraber bir yolculuğa çıkar.

Wally'nin uzun zamandır beklediği sürüş dersleri vaadiyle, onu 20'nci üniversite buluşması için California'dan New Orleans'a bir yolculuğa çıkmaya ikna eder. Max, kızını uzun zaman önce terk eden annesiyle gizlice yeniden bir araya getirmeyi umar.

Don't Make Me Go, bekâr bir babayı ve onun isteksiz genç kızını, unutulmaz bir kros yolculuğuna çıkarken, birbirlerine olan sevgilerinin yeni seviyelerini ve hayatın getirdiği beklenmedik kıvrımları ve dönüşleri keşfeden bir yol filmi.

The Hollywood Reporter'dan Angie Han, filmi şöyle değerlendiriyor: "John Cho ve Mia Isaac arasındaki baba-kız ilişkisi, yaşanmış bir kimyayla demirlemiş, kesinlikle hoş bir drama ortaya koyuyor. Ancak yanlış yönlendirilmiş üçüncü perde seçimi, acı-tatlı havasını bir kenara koyup ağızda belirgin şekilde ekşi bir tat bırakıyor."


RAFLARDA BUGÜN

Kömür Kralı - Upton Sinclair


Pulitzer ödüllü Amerikan yazar Upton Sinclair'in 1917 yılında kaleme aldığı kitabı "Kömür Kralı" (Orijinal adı: King Coal), günün yeni çıkan kitabı.

Sinclair'in toplumsal gerçekçilikle ele aldığı roman, Semih Lim tarafından Türkçeleştirildi ve Yordam Yayınları tarafından basıldı.

Tanıtım bülteninden:

Kendisi de kömür madenlerine sahip büyük bir işadamının oğlu, Hal Warner, Colorado’nun Kayalık Dağları’nda, kendi deyimiyle “uygulamalı toplumbilim alanında bir yaz kursu” için, adını ve kıyafetini değiştirerek bir “madenci yamağı” olarak çalışmaya başlar ve maden işçilerinin acımasız yaşam ve çalışma koşullarına tanık olur. Dünyanın birçok ülkesinden gelen işçilerin yaşadığı madenci kampında (siyasal görüşleri değil saç renginden dolayı öyle anılan) İrlandalı “Kızıl” Mary ile ve daha birçok insanla tanışır. Başarısızlığa yazgılı bir grevin lideri olarak bulur kendini sonunda.

Zola’nın Germinal’ine benzetilen bu romanını yazmak için, Upton Sinclair 1913-14 yıllarında Colorado kömür madenlerine defalarca giderek gözlemler yaptı. İlk olarak 1917’de basılan Kömür Kralı, aynı yıllarda gerçekten yaşanmış olan ve askerî güç kullanılarak bastırılan büyük grevler dalgasına dayanır.

 Hal Warner, yürekten bağlandığı dostlarından ayrılmak zorunda kalır, ama geri dönecek ve (yazarın ölümünden sonra, 1976’da yayımlanan) Kömür Savaşı romanında, mücadelesine bıraktığı yerden devam edecektir.

“Mary,” dedi yaşlı adam, “Afrika’daki karıncalar hakkında yazılanları hiç okudun mu?”

“Hayır,” dedi Mary.

“Onlardan milyonlarcası uzun sıralar halinde yürürler. Bir çukura geldiklerinde, öndekiler çukurun içine düşerler ve onların üstünden daha başkaları gelip düşerler, sonunda çukuru iyice doldururlar, böylece ötekiler çukurun diğer tarafına geçerler. Biz karıncalarız, Mary.”

Sincair'in, John D. Rockerfeller Jr. ve Colorado'nun kömür sahalarındaki Ludlow Katliamı'ndaki rölüyle bir yüzleşme başlattığı bu romanında hayata dair bir şeyler bulacaksınız.


SAHNEDE BUGÜN

1984 - Büyük Gözaltı


Klasikleşmiş bir Orwell başyapıtı 1984'ün sahne uyarlaması "1984 - Büyük Gözaltı", bu akşam İstanbul'da sahnede.

Usta oyuncu Rutkay Aziz rejisörlüğü ve başrolüyle seyirci karşısına çıkan oyunu Orwell'den uyarlayanlar Robert Owens, Wilton E. Hall ve William A. Miles.

Distopya kavramından söz eden akışkan ve nefes kesen eser 1984, George Orwell'ın kaleminden döküleli beri milyonlar tarafından okundu ve sevildi.

Şimdi, bu kült eseri Rutkay Aziz, Taner Barlas, Ekin Aksu, Özcan Alpar, Levend Yılmaz, Ebru Saçar sahneye taşıyor.

Tanıtım bülteninden:

İngiliz yazar George Orwell'in 1949 yılında yayınlanan ve kısa sürede kült mertebesine erişmiş eseri 1984, distopik bir roman olup ''Büyük Birader'', ''Düşünce Polisi'', ''101 Numaralı Oda'', "2+2=5" gibi çeşitli terminolojileri ve kavramları günümüz lügatine dahil etmiştir.

Bir yer altı örgütü olan muhalif özellikteki kardeşlik ve bu örgütün lideri Goldstein, bu toplumun düşmanı olarak görülür. Romanın baş karakteri Winston'ın çeşitli olaylara dahil olmasıyla roman, okuyucuların akıllarında birtakım soru işareti bırakacaktır:

Büyük Birader ve Goldstein gerçekten yaşıyorlar mıdır?

Bu distopik eser, Dünya Perdecileri aracılığıyla tiyatro sahnesinde tekrar hayat bulup seyircisiyle buluşuyor.

Bu çağdaş dünya klasiğinin sahne uyarlaması, tiyatroseverler için 1984 - Büyük Gözaltı, 20.30'da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi sahnesinde olacak.


Evdeki Saat


Alternatif müzik gruplarının dikkat çekenlerinden Evdeki Saat, bu akşam Başkentli dinleyicisiyle buluşuyor.

2014 yılında vokalist Eren Alıcı ve back vokal Sunguralp Esat tarafından kurulan Evdeki Saat, internette yayınladıkları videolarla seslerini duyurmaya başlar. Grubun ismi üzerine uzun uzun düşünülmediğini belirten iki arkadaş, şarkılarını yayınladıkları YouTube hesabının da adı olan bu isimle kariyerlerine devam eder.

Parçalarında daha çok Kadıköy-Karaköy soundunu kullanan grup, şarkılarındaki amatör ruhunu koruyarak sokak ve şiiri buluşturur. Eserlerinde Neşet Ertaş, Türk 70’ler pop, Anadolu Pop gibi tür ve kişilerden beslenen grubun şarkılarını Eren Alıcı kaleme alıyor.

Grup ilk olarak “Biraz Olsun” isimli parçalarını internette yayınladıklarında insanların ilgisini çektiğini düşünerek yollarına devam eder. Dinleyicinin ilgisine karşılık olarak ikinci şarkıları “Deli Miyim”i yayınlar. Ardından her ay bir şarkı yayınlamaya devam ederler.

Şarkılarını sürekli güncel tutmak isteyen Evdeki Saat, hem yerel hem de evrensel müziği takip ediyor.

Grup ilk single çalışması olan “Eski ve Tozlar İçinde”yi 2015 yılında yayınladı. Ardından 2017 yılında “Bizi Orada Arama” isimli albümü çıkardı. Sonrasında sırasıyla “Yanlış Var”, “İnsanlar Ne Güzel Gülüyor”, “Ay Doğar”, “Mucize”, “Mümkün Değil”, “Mükemmel”, “Adalet Strasse”, “Ekin” ve “Çürüdüm” isimli single çalışmalarını yayınladı.

Grup, son olarak 2020 yılında “Uzunlar” isimli single çalışmasını müzikseverlerin beğenisine sundu. Bartu Küçükçağlayan’ın Mücbir Sebepler kanalında Uzunlar parçasının duyulmasıyla şarkı, kısa zamanda listelerde 1 numaraya yükseldi.

Müzik dolu soft bir akşam geçirmek isteyen Ankaralılar için Evdeki Saat, 21.00'de 6:45 Kaybedenler Kulübü sahnesinde olacak.


GALERİDE BUGÜN

İo’nun Yeni Sesi


Tarih, ses, mitoloji, müzik ve mimariye dair sanatsal bir deneyim sunan "İo'nun Yeni Sesi" sergisi, İstanbul'da izleyicisiyle buluşmaya devam ediyor.

1947’de Cleveland’da dünyaya gelen ve çalışmalarını San Francisco’da sürdüren Bill Fontana, kariyerine besteci olarak başlar. Kırk yılı aşkın bir süreyi kapsayan sanatsal üretimi boyunca gündelik hayatımızı çevreleyen gizli müziğin çarpıcı yollarla dikkatimizi çekmesini sağlayarak inceliklerini açığa çıkarır. Fontana’nın müzik üretiminin bir yolu olarak dinleme eylemini öne çıkaran yerleştirmeleri, görsel ve mimari ortamlara dair algılarımızla etkileşime geçmek ve onları dönüştürmek için sesi “heykelsi” bir mecra olarak kullanır.

Arter’in Bill Fontana’ya özel olarak sipariş ettiği çok ekranlı ve çok kanallı yerleştirmesi İo’nun Yeni Sesi, sanatçının Türkiye’deki ilk kişisel sergisi olmasının yanı sıra bir sesin “ürettiği” imaja ve bir imajın “yarattığı” sese yönelik araştırmalarına odaklanan Acoustical Visions [Akustik Görüntüler] başlıklı serisine de önemli bir ekleme niteliği taşır.

İo’nun Yeni Sesi, Fontana’nın bir bölümü su altında olmak üzere, İstanbul Boğazı’nın çeşitli noktalarında, ayrıca Bizans döneminden kalan Şerefiye (Theodosius) Sarnıcı ve Yerebatan (Bazilika) Sarnıcı’nda gerçekleştirdiği video ve ses kayıtlarını temel alır. Fontana’nın 8 kanallı dijital kayıt cihazı, akustik mikrofonlar, hidrofonlar ve ivmeölçerlerden oluşan taşınabilir kayıt stüdyosu aracılığıyla İstanbul’da topladığı ses verilerinin “yeniden konumlandırılması”, bu seslerin gece hoparlörlerle Yerebatan Sarnıcı’nda yayınlanması yoluyla gerçekleştirilir. Böylece yapının devasa boşluğundan/kubbelerinden inanılmaz bir karşılık, çok çeşitli yankılar elde edilerek sanatçının “yeni(den) ses(lendirme)” adını verdiği bir yöntemle nihai kompozisyon olarak kaydedilir.

İo’nun Yeni Sesi, İstanbul Boğazı’na da ismini veren İo’nun mitolojik hikâyesine atıfla adlandırılır. İo, Yunan mitolojisinde Zeus’un karısı Hera’nın ilk rahibesi olarak kabul edilir. Zeus, İo’ya âşık olur ve onu Hera’nın gazabından korumak için beyaz bir ineğe dönüştürür. Hera’nın intikam almak için kendisine musallat ettiği at sineğinden kaçmaya çalışırken sürekli yer değiştirmek zorunda kalan İo, İyonya Denizi’ni aştıktan sonra İstanbul Boğazı’nı da yüzerek geçmesiyle Boğaz'ın “sığır geçidi” anlamına gelen “Bosphorus” ismini almasını sağlar.

İo’nun Yeni Sesi, Arter’in performans salonlarından Karbon’un gelişmiş teknik altyapısı sayesinde ziyaretçilerin zaman ve mekân algısını kuşatarak Boğaz’da ve Şerefiye Sarnıcı’ndaki kayıtlara dayanılarak gerçekleştirilmiş işitsel ve görsel kompozisyonlardan oluşan duyumsal ve dinamik bir dünya yaratır. Ziyaretçiler Karbon’a girer girmez karşı duvarda Şerefiye Sarnıcı’ndan görsellerin yer aldığı çok büyük bir projeksiyon perdesine doğru yönlendirilir. Serginin bu katmanında görselliğe ilâveten, Fontana’nın Şerefiye Sarnıcı’nda yaptığı ambisonik ses kayıtları bu duvara yakın konumlanan sekiz hoparlörlük bir matris üzerinden duyulur. Karbon’un mimarisine mükemmel şekilde uyarlanmış “patlamış bir küpü” andıran perdeler üzerinde sunulan imajlar ve mekânla bütünleşmiş ses çeşitliliği ise, sanatçının farklı yerlerden elde ettiği verileri hem ses hem de görüntü bağlamında araştırılmaya değer son derece büyüleyici bir mecra olan su aracılığıyla bir araya getirilir.

Melih Fereli küratörlüğünde gerçekleştirilen sergi, 4 Aralık 2022'ye kadar Arter'de izlenebilir.