Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Afyonkarahisar’daki 2.600 yıllık anıtın gizemi çözüldü
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Tarihin bilinen en eski alfabesi
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Gevaş İlçe Halk Kütüphanesi hizmete sunuldu
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
Deniz Akkaya hakkında gözaltı kararı
123456789

"İzmir’e gelmeseydim asla yazar olamazdım"

"Kişisel Gerilim", "Dişisel Gerilim" ve "İyilik" kitaplarıyla edebiyat dünyasında yankı uyandıran İzmirli yazar İdil Hazan Kohen ile bir araya geldik. Kohen ile yazmaya nasıl başladığı, 10 yılda yayınlanan 5 kitabı, “Telefonum Olmadan Asla” isimli son kitabı ve bundan sonraki hedefleri hakkında konuştuk.

Semra İğtaç

İZMİR- "Kişisel Gerilim", "Dişisel Gerilim" ve "İyilik" kitaplarıyla edebiyat dünyasında yankı uyandıran İzmirli yazar İdil Hazan Kohen, insanların telefon bağımlılığından yola çıkarak kaleme aldığı son kitabı “Telefonum Olmadan Asla”yı okuyucularıyla buluşturdu.

Yazar İdil Hazan Kohen ile yazmaya nasıl başladığı, 10 yılda yayınlanan 5 kitabı, son kitabı “Telefonum Olmadan Asla” ve bundan sonraki hedefleri hakkında konuştuk. Son kitabında bahsettiği motivasyon tekniklerinden söz etmeyi unutmadık ve GAZETE DURUM okurlarına özel motivasyon taktikleri de aldık.


Her şeyden önce biraz kendinizden ve yazar geçmişinizden bahseder misiniz?

Ben Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümü'nden mezun oldum. Bizim zamanımızda en gözde bölüm oydu. Kazandığıma gayet memnundum. İstatistik, ekonomi değilse de pazarlama derslerinden çok keyif alıyordum. Mezun olunca da bu alana yöneldim. Opel'de kısa bir süre marka yönetimi yardımcılığı yaptım. Ardından Nike Türkiye'de ürün müdürü olarak çalıştım. Daha sonra Estee Lauder'a marka yöneticisi olarak girdim. Çok çalışınca insan gerçekten ne istediğini düşünecek vakit bulamıyor ama ben hep başka bir şey arıyordum, mutlu değildim.


Sonunda istifa edip doğduğum şehir İzmir'e döndüm. Bir süre sonra, belki de her şeyden biraz uzaklaşınca, gerçekten ne istediğimi dinleyebildim. İzmir'in İstanbul temposuna kıyasla daha yavaş bir şehir olması bu bakımdan çok avantajlı. Yazmayı hep sevmiştim. Kendim için, bana ilham veren konularda kısa yazı ve şiirler yazıyordum ama daha profesyonel olarak yazmaya bir yelken dergisinde başladım. Deneyimlerimi, gezdiğim yerleri, başıma gelenleri mizahi bir dille yazmaya başladım. Bu arada o dergide yazılarımı görüp beğenen Şalom gazetesi ekibi de onlara katılmamı istedi. Güncel konular ve zaman zaman röportajlar ile onlar için de kadrolu olarak yazmaya başladım. Yaklaşık 4 sene Şalom’da yazdım. Ardından 2015’te ilk kitabım Kişisel Gerilim, Doğan Yayınları'nın alt grubu olan DEX’ten çıktı. Artık kitap okunma oranı çok düşse de ben tutkuyla yazmaya devam ediyorum. 2015 yılından bu yana toplam 5 kitabım basıldı ve biliyorum ki İzmir’e gelmeseydim asla yazar olamazdım.


Herkes bu sanal dünyanın içinde kaybolmuş durumda… "Telefonum Olmadan Asla" Harika bir kitap… Hepimizi anlatıyor aslında. Kitabı birkaç cümleyle özetlemek isterseniz nasıl anlatırsınız?

Telefon bağımlılığımızın giderek daha fazla esiri haline geldiğimizi fark ettiğim için yazdım bu romanı. Birbirimizle daha kolay iletişim kurmak için icat edilen bir aletin, birbirimizden bu kadar uzaklaşmamıza neden olması düşündürücü. Sosyal ortamlarda bile telefona gömülüp asosyalleşir olduk. Evet, çok farklı, yeni ve insanların kendilerini çok daha özgür ifade edeceği bir alan çıktı ortaya, ancak alışageldik tüm değerleri yıktı geçti bu ortam. Ben de kitabımda iki farklı karakterle bu durumlara değindim. Bir yanda sosyal medyadan uzak, olduğu gibi görünmek isteyen ve bunu herkese gösterme ihtiyacı duymayan Aslı, diğer yanda bir gecede internet fenomenine dönüşen ve dünyayı fethettiğini düşünen Pelinsu. Bu iki karakterin kesişen hayatlarında, telefonunu elinden bırakamayan herkesin hikâyesi saklı.

İlk kitabınız "Kişisel Gerilim" de çok ses getirdi. Kendi içsel yolculuğumuzda bir başkasına ihtiyacımız var mı?

Her insanın ihtiyacı, arayışı, aracısı farklı. Kimi kendine dönerek içsel huzura kavuşuyor, kimi kendinden kaçarak. Kimi yalnız kalınca sessizlikte duyabiliyor sesini, kimi başkasının sesinde, nefesinde, enerjisinde fark ediyor gereksinimlerini. Önemli olan nerede kendimizi iyi hissettiğimiz ancak bunu yaparken her yeni trende sımsıkı sarılmak yerine önce aklımıza sarılıp biraz sorgulamanın önemli olduğunu düşünüyorum.


Bir İzmirli olan İdil Hazan Kohen için, İzmir ne ifade ediyor?

Hani uzun bir tatilden dönmeden önce yaşadığımız heyecan vardır ya, uzadıkça tatil, özleme dönüşen o heyecan. Önce kendi yatağını, yastığını ararsın, sonra sürekli dışarda yemek yemekten bıkıp beef stroganoff yerine kıymalı ıspanağı tercih ettiğine inanamazsın... Bir müze gezmek için giyinirken, eşofmanını geçirip koltuğuna kurulma hayali kurduğunu fark edersin. İşte İzmir, o yastıktaki rahatlık, o ev yemeğindeki tat, o koltuktaki huzurdur. Nereye gidersen git günün birinde dönme planı kurduğun, döndüğünde neredeyse her şeyi aynı yerde, aynı şekilde, aynı hissiyatta bulduğun yerdir. Nereye gidersen git, kalabalıkların içinde seni bulup sıkıca sarılan, gördüğüne çok sevindiğin o tanıdık yüzdür İzmir.

Hedefleriniz ve okurlarınıza son mesajınız nedir?

En büyük hedefim yazmaya hep devam etmek… Yazan biri için basit bir hedef gibi algılanabilir ama hayatımız o kadar değişti ki artık insanlar okumaya hiç vakit ayırmıyor. Her şeyin görseli varken okumak uğraştırıcı hatta vakit kaybı olarak algılanıyor ve inanın böyle bir ortamda yazmak çok zor. O yüzden bundan 10 yıl sonra hâlâ yazabilecek motivasyonum, zamanım, okurum varsa benden mutlusu olmaz herhalde.

Yazar notu: Mühim olan, kendimiz olarak kalabilme cesaretini göstermektir.

Kendime de okurlarıma da mesajım; koşullar ne olursa aldığımız beğeniye göre şekillenmek yerine, kendimiz olarak kalabilme cesaretini göstermektir.