Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Işıkhan: "Bu çağda, bu ülkede muhalifim demek onurdur"

Guinness Rekorları Kitabı'na giren “okunabilir, dünyanın en küçük şiir kitabı"nın sahibi Ümit Yaşar Işıkhan, "Vicdanı olan, empati kurabilen bütün sanatçılar muhaliftir. Bu çağda, bu ülkede muhalifim demek onurdur" dedi.

Semra İğtaç

İZMİR- Guinness Rekorları Kitabı'na giren “okunabilir, dünyanın en küçük şiir kitabı"nın sahibi Ümit Yaşar Işıkhan, "Vicdanı olan, empati kurabilen bütün sanatçılar muhaliftir. Bu çağda, bu ülkede muhalifim demek onurdur" dedi. Merkezi İzmir’de olan ve 35 ülkede temsilciliği bulunan Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği'nin (UASB) de Başkanlığını yürüten Işıkhan, GAZETE DURUM'a edebiyat yoluyla barış için verdikleri mücadele hakkında bilgi verdi. 



Ümit Yaşar Işıkhan'ın Guinness Rekorları kitabına giren okunabilir, dünyanın en küçük şiir kitabı, son devrimci Commandante Carlos’a armağan edildi. Kitap, Azerbaycan Bakü de bulunan Minyatür Kitaplar Müzesi'nde Türkiye’yi temsil ediyor. Yeni kitabı "Smyrna’nın Gözyaşları” hakkında bilgi veren Işıkhan, "O kadar çok şey kaybettik ki. Bu soylu kenti, susarak ve yapılan katliamlara sırtımızı dönerek hep birlikte öldürdük" dedi. Kitabı için “Smyrna’ya yazılmış hüzünlü ağıttır” diyen Işıkhan, Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği Derneği hakkında da bilgi verdi. Derneğin, 1999 yılında 15 ülkeden sanatçının katılımı ile Bağdat’ta, sanatın ve sanatçının dünya barışı için mücadelesini somutlaştırmak için Mirbed Şiir Festivali sırasında kurulduğunu belirten Işıkhan, “Halkın yaşadığı ve tanık olduğumuz dram karşısında sessiz kalmak, mümkün değildi. Dernek, ambargoyu delmek için uçak kaçırma girişimimizi gerçekleştiremeyince; bu kez savaşa karşı çıkmak, sorunların diyalog ile halledilmesi konusunda lobi oluşturmak, ürünlerimizle barışa destek vermek için kuruldu" dedi.




GAZETE DURUM'un sorularını yanıtlayan Işıkhan, "Halkın yaşadığı ve tanık olduğumuz dram karşısında sessiz kalmak, mümkün değil" diyerek, "Barış İçin Sanat" çağrısını ve Türkiye'de ilk defa İzmir'de karnaval havasında gerçekleşen Barış Yürüyüşü'nü anlattı. 


Türkiye’nin ilk uluslararası kültür ve sanat dergisi “Homeros”u, Cavit Yıldırım ile yayımladınız. Neden Homeros?

"Ben Mardin’de doğup, İzmir de büyümenin kültürel zenginliği ile Homeros’u keşfettiğimde liseye giden bir öğrenciydim. 1976 yılında tanıştığım ve hayatımın seyrini değiştiren, etkileyen daha doğrusu model olarak kabul ettiğim araştırmacı şair yazar Yaşar Aksoy, kent kültürünü anlatırken başat olarak Homeros’u koyardı. MÖ 600 yıllarında kentimizde doğmuş ancak bütün dünya edebiyatını etkilemiş dünyanın en önemli lirik şairi olarak Homeros’u tanıdıkça, hayranlığım artıyordu. Hemşehrimiz, Meles Deresi'nin kıyısında doğmuş İlyada ve Odessa destanları ile dünya edebiyatını etkilemiş bir şairimize İzmirli bir şair olarak mutlaka sahip çıkılması, adına uygun faaliyetlerin yapılması zorunluluğunu hisseden ve etkilenen bir birey olarak kafamda hep şu kaygı vardı: Şair, yazar ve aktivist olarak ne yapabilirim? 



1986 yılından beri yurt dışında birçok uluslararası şiir festivallerine katıldım. Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Balkanlar'da katıldığım bu festivallerde başta Türk edebiyatı olmak üzere sanatçılarımızın çok iyi bilinmediğini; Türkiye deyince yalnızca Nazım Hikmet’in, Yaşar Kemal ve Mustafa Kemal Atatürk’ün bilindiği, onların dışında çok güçlü yazarlarımızın, Aziz Nesin, Orhan Kemal, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Cemal Süreya, Enver Gökçe ,Muzaffer İzgü, Rıfat Ilgaz gibi birçok ünlü yazar ve şairlerimizin yanı sıra birçok değerimizin bilinmediğine tanık oluyordum. 1989 yılında Türkiye’nin yedi dilde ilk uluslararası sanat dergisini yayımlamaya karar verdim. Ve elbette adı, hemşerimiz ve dünya markası olmuş “Homeros” olacaktı. Eleştirmen rahmetli Cavit Yıldırım, Prof. Dr. Nurettin Demir, Marş Ofset Matbaası'nın sahibi Mehmet Erel ile birlikte tanınmış sanatçılarımızın, şiir, öykü, deneme ürünlerini değişik dillere çevirerek, fotoğraf, karikatürlerle destekleyerek 1989 yılında Homeros'u çıkarsak da kolay olmadı.


Emniyet, ilk sayımızı dağıtmamıza izin vermedi. Yedi dilde olması sebebiyle o dilleri bilen, diploması ile belgeleyen 7 yazı işleri müdürü talep etmeleri bizi şaşırttı.12 Eylül den sonra yaygın olan faşist baskı ve uygulamalar nedeniyle, insanların normal edebiyat dergilerinde bile yazı işleri müdürü olmaya korktuğu bir dönemde farklı dillerden yedi yazı işleri müdürü bulmak çok zordu. “Homeros Uluslararası Sanat Dergisi” önerisi benim olduğu için sorunları çözmek de bana düşüyordu. Sevgili arkadaşım şair yazar Aliye Özlü’nün sahibi olduğu çeviri bürosunda görevli çevirmenlerin desteği ile yeni kimlik baskısıyla yayınlamayı başardık. Yurt dışındaki festivallerde tanıştığım şair, yazar ve gazeteci arkadaşlarımın desteği ile 68 ülkede temsilcilik oluşturdum. Her sayısı 7 dilde Türk ve yabancı şair ve yazarların çeviri ürünleri ile yurt dışına açılan ve Türk edebiyatını dünyaya tanıtan bir dergi olduk. Adının “Homeros” olması, dünyanın bildiği bir şairin adı ile yayın yapması müthişti. Tabii, salt sanat ürünlerinin yer aldığı bir dergi değil, dünya barışı için tavrı olan, lobiler oluşturan, uluslararası imza kampanyaları açan, her sayısında farklı bir konuda açılım yapıp talepleri olan bir dergiyi yaşatmak kolay değildi. Yeni memur olduğum için sahibi olduğum bu dergide “sanat yönetmeni” olarak görev yaptım. O sırada aldığım maaş 68 ülkeye gönderilecek dergilerin posta masrafına bile yetmiyordu. 



Orta Doğu’da yıllarca devam eden Irak-İran Savaşı ve daha sonra 2000 yıllarında dağılan Yugoslavya’daki iç savaş hazırlıklarına karşı değişik dillerde barışa çağrı manifestolarımızı kaleme aldım. Bu arada, dünyadaki gelişmelere; Sovyetler Birliği'nin dağılmasına dikkat çekmek için “imgelerin parçalanması” kuramını gündeme getirerek; yaklaşan tehlikeler ve teknolojinin gelişimine paralel olarak değerlerin hızla değiştiği etik ve siyasi değerlerin çözülmesine dikkat çektik. Sonra paramız bitti. Bodrum Güllük’e Liman Başkanı olarak atanmam sonucunda dünya markası olmuş, Türkiye’nin ilk uluslararası sanat dergisini kapatmak zorunda kaldım. O dönemde Kültür Bakanı sayın Namık Kemal Zeybek’ten derginin yaşatılması için yardım istemiştim… Gelen mektupta yalnız yaptıklarımıza teşekkür vardı. Kaç yıl geçmesine rağmen hâlâ Türkiye'de böyle bir sanat dergisi yayınlanmadı. Yani, "Homeros-uluslararası sanat dergisi" aşılmış değil. Bu da dünya markası Homeros’un adını taşıyan ilk ve son dergi oldu. Tabii, şimdilik.


Neden barış için sanat?

Kıyısından da olsa savaş yaşamış, farklı ülkelerde savaşın yıkımına, masum insanların ölümüne, bebeklerin açlıktan ve ilaçsızlıktan nasıl eridiğine, acı çekerek öldüklerine, annelerin, babaların ağlayarak ekmek dilenmelerine, gençlerin parçalanmış bedenlerine tanık olunca düşünsel ve duygusal değişim yaşıyorsunuz. Vicdanı olan bir sanatçı iseniz, bütün hayatınızı insanlığın yaşadığı bu dramların sona ermesi için mücadele edersiniz. Şimdiye kadar 20'den fazla edebi eser vermiş bir şair, yazar olarak; bütün yazdıklarım bu drama; savaşın acımasızlığına dikkat çekmek ve barışı savunmak doğrultusunda olmuştur. Eviniz, aileniz, çocuğunuz ve akrabalarınızla, dostlarınızla yaşamanız, işinizi, saygın bir uğraşınızın olması, eğlenmek ve başarılarınızın keyfini sürmek ancak barışın ortamında olur. Savaşta; aileler dağılıyor, sevdikleriniz ölüyor, vatanınız ve yarını olamayan, her an ölüm korkusu ile dağılan hayatın içinde hiçbir şeyiniz olmaz. Sanat birleştirici bir güç olarak savaşa karşı çıkar. Bu nedenle aydınlar, sanatçılar ürünleriyle, yaşam biçimleri ve tavırları ile barış havarisi olmak zorundadır. Bu yüzden “Barış için sanat” diyorum. Bu nedenle savaşa karşı lobilerin ve sanatsal ürünlerin bu platformu güçlendirecek içerikte ve yaygınlıkta olmalıdır, diyorum. Barış varsa, yazabilirsiniz… Barış varsa okuyucularınız ve idealleriniz doğrultusunda bir dünyanın kurulması mümkündür. Bu nedenle bütün yapıtlarımda "barış için sanat" diyorum. Bizim için, hayat için, doğa için.


Muhalif şair kavramını açıklar mısınız?

Tarih boyunca sanat mevcut iktidarlara karşı olmuştur. Çünkü sömürüye dayalı olmayan bir sistem yoktur. Yönetici erk kimlerden oluşursa oluşsun, insan haklarının askıya alındığı, hukukun çiğnendiği, mazlum halkların sefalet içinde ve aşağılanarak yaşatıldığı dönemlerde özgürlük ve insan haklarını önceleyen mücadelede yerinizi seçmek zorundasınız. Ya sistemden yararlanıp, popülist bir sanatçı ya da ezilen, hakları gasp edilmiş yığınlardan yana olursunuz. Muhalif olmak kolay değil tabii, güllük gülistanlık bir yolculuk değil bu. Sistem argümanları sizi yok sayarak kitle ile iletişim kanallarınızı kapatır. Sisteme hizmet etmediğiniz için, sivrilmenizi, geniş yığınlarla kucaklaşmanızı engeller. Dar alanda hapis olursunuz. Yalnız kaldığınız anlar bile olur. ama haklı ve insani bir mücadeleyi ürünlerinizle veriyorsanız, bugün olmazsa bile bir gün mutlaka haklılığınız kabul edilecektir. Kapitalizme karşıyım. Emperyalizmin mazlum halkların sahip olduğu yeraltı-yerüstü kaynaklarına el koymak adına savaşlar çıkarması ve insanı yaşadığı doğa ile yok etmesine de karşıyım. Vicdanı olan, empati kurabilen bütün sanatçılar muhaliftir. Ben de onlardan biri olarak, aktivist şair, yazar olarak kendi çapımda mücadelemi vermeye devam ediyorum. Bu çağda, bu ülkede muhalifim demek onurdur.


21 Eylül'deki Barış Yürüyüşü'nüzü neden Hasan Tahsin Anıtı önünden başlattınız?

Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın ilk kıvılcımını yakan, ilk şehidimiz gazeteci aktivist Hasan Tahsin benim idolümdür. 1979 yılında Hasan Tahsin adına düzenlenen bir yarışmada ödül aldığım günden beri “Hukuk-u Beşer” isimli insan hakları gazetesini yayınlayan, ilk kadın hakları savunucusu ve sosyalist olarak Hasan Tahsin’in hakkettiği oranda anılmadığına inandığım için, bu yıl “21 Eylül Dünya Barış Günü” manifestomuzu anıtı önünde okumayı planladık. Karşıyaka Kültür ve Sanat Derneği’nden dans,  AfroTürk Derneği Ritim Grubu, İzmir Müzisyenler Derneği'nden “bendir” sunumu, Maskizm-Eylem Sürer’in masklı performansı ile karnavala dönüşen etkinliğimizde, İzmirli şairlerin barış şiirleri sunumu müthiş ilgi gördü. Konak Meydanı, Hasan Tahsin Anıtı, Cumhuriyet Meydanı, Gündoğdu Meydanı ve Kıbrıs Şehitlerinin önünde devam eden şiir buluşmasına gençlerimizin katılımı bizi mutlu etti. Türkiye'de ilk defa karnaval havasında yapılan; fenerlerle yürüdüğümüz “Şiir Alayı” etkinliğimizle Hasan Tahsin’i andığımız gibi son yıllarda Akdeniz'de devam eden silahlanma yarışı nedeniyle başta Amerika, Fransa ve Yunanistan’ın savaş lobilerini protesto ettik. Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği Derneği olarak barış adına yaptığımız etkinlik, İzmir tarihinde bir ilkti. Dilerim şimdiden sonra, bu vatanı bize armağan eden ilk şehidimiz Hasan Tahsin ve Mustafa Kemal Atatürk’ün huzurunda duygu ve düşüncelerimizin yansısı olan şiirlerimizle daha çok buluşur ve barış talebimiz daha çok yaygınlık kazanır. Bunu bir misyon, bir görev olarak değerlendirdiğimiz için önümüzdeki önemli günleri hep bu alanlarda gerçekleştirmeye çalışacağız. Bu anlamda sesimizi duyuran medya mensubu aydın dostlarımıza ve size, GAZETE DURUM’a teşekkür ediyorum. Barış içinde kardeşçe ve özgür bir platformda şiirlerimizi paylaşacağımız daha güzel günler dileğiyle size de ilginiz ve desteğiniz için teşekkür ediyorum.