Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
123456789
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
Gece Müzeciliği konserleri başlıyor
123456789

Aydaki Kadın

Aydaki Kadın, Tanpınar'ın tamamlayamadığı romanı.

İlhan Deliktaş

“Roman bugünkü şekliyle hiç fena değil. Eğer pazarlık etmez, parasızlığa teslim olmazsam gelecek sene mühim bir eserim olur.”

Tanpınar, 1901-1962 yılları arasındaki ömründe ülkenin pek çok aşamasına şahitlik etmiş bir şair, romancı, deneme yazarı, edebiyat tarihçisi, siyasetçi ve akademisyendir. Dönemin pek çok aydını gibi, ülkenin tüm ihtiyaçlarına karşılık vermeye, kendini tüm eksiklikleri gidermeye adamış bir kıymetli isim.


Öğretmenliği ve edebiyat tarihçisi yönüyle dönemini adeta inşa etmiş, romanları ve şiirleriyle sanata yön vermiş. 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, üzerinden geçen 70 küsur seneye rağmen dinamikliğini korumakta ve kürsülerde okutulmakta, kaynakçalarda kendine yer bulmakta.

Pek çok bilinen eserinin arasında bugün Aydaki Kadın’ı seçme nedenimiz ise Edebiyat Üzerine Makaleler’deki şu sözleri;

“Aydaki Kadın diye bundan (Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nden) çok ayrı, çok başka, daha derin ve ferdî meseleleri ele alan bir romanım var. Fakat ne zaman bitireceğimi bilmiyorum.”

Nitekim eseri tamamlamaya ömrü yetmemiştir. Aydaki Kadın ölümünden tam 25 yıl sonra, 1987’de, notlarından ve taslaklarından toplanarak Adam Yayınları tarafından basılmıştır. Oysa onun Aydaki Kadın’la ilgili şu sözleri de vardır;

“Roman bugünkü şekliyle hiç fena değil. Eğer pazarlık etmez, parasızlığa teslim olmazsam gelecek sene mühim bir eserim olur.” Parasızlığa teslim mi oldu, pazarlık mı etti, bilemiyoruz… Ancak Tanpınar büyük kısmı yazılmış olan bu eseri yazı masasında bırakıp gittikten sonra, 4000 sayfa müsvedde içinden büyük bir özveriyle toplanmış şekli dahi paha biçilemez bir dil ve üsluba sahip.

Aydaki Kadın, Selim ve Leyla'ya odaklanarak insan ve burjuva psikolojisini anlatan ve Demokrat Parti Türkiyesinin meselelerinin işlendiği eserdir. 



Aydaki Kadın, Selim ve Leyla'ya odaklanarak insan ve burjuva psikolojisini anlatan ve Demokrat Parti Türkiyesinin meselelerinin işlendiği eserdir. Roman 24 saatlik bir zaman içinde geçmektedir. İçinde kültürel, sanatsal konular, roman yazmaya çalışan entelektüel bir baş karakter barındırır. Sosyal hayattan uzak, dış dünyayla bağı sınırlı bir kişi olan Selim Baka eserde kendisini, “ancak müşahit olarak yaşayanlardan” olarak tanımlar.

Eserin başından itibaren Selim’in yazdığı ancak tamamlayamadığı roman nedeniyle yaşadığı suçluluk ve mutsuzluğu görürüz. Ayrıca mali sıkıntıları ve bunların doğurduğu çeşitli sorunları da. Bu noktada Tanpınar’ın da tıpkı Selim gibi yaşadığını ve rahatsız olduğunu bildirdiği “üst kat komşusunun ayak sesleri” duyulur.

“Durmadan geziniyor ve ben ayak seslerini duyuyorum. Ayak sesleri her an beni tehdit ediyor.” (s. 157). Tanpınar da günlüğünde, kendisi kirayı geciktirdikçe üst katta yaşayan ev sahibinin ayak seslerinin arttığından bahseder, ona göre bu sesler ile durumu arasında bir ilişki söz konusudur. Bu mali zorluklar içindeki gerçek ve hayali kahraman arasında bazı benzerlikler roman boyu göze çarpar…

Selim’in yazmakta olduğu ancak tamamlayamadığı romanın ismi “İflas”. Eser içerik bakımından da, romandan anladığımız kadarıyla Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanına benzerlik gösteriyor. Çünkü romanda “Türkiye'nin demokrasi tecrübelerinin iflası, insanların iflasıyla birleşir.”

Aynı zamanda “Huzur” ile de çok fazla benzerlik gösteriyor. Boğaz tasvirleri, müzik, resim, kahramanların uzun uzun anlattıkları şeyler, sözleri… Bu yönleriyle, tam bir Tanpınar romanı olduğunu, onun tarzını yansıttığını söylemek de mümkün.

Ayrıca “İç İçe” ve “Karşı Karşıya” adlı iki bölümden oluşan, bu bölümlerin de tüm olay mekanları birer şölen olan bir eser. O andaki ve öncesinde yapılmış toplam üç yemekli daveti, geçmişe ve aktüel zamana gidip gelerek anlatmakta. Yazar ilk bölümde Selim’i ve onun kendi kendine olma halini, ikinci bölümde ise Selim’e karşı Leyla ve diğer insanları kadrajlıyor.

İkinci bölümde Leyla ve şölendeki insanlar anlatılır ve bu yalıda olan şölende Selim sadece Leyla ile değil başkaları ile de karşı karşıya gelir. Tek ve yalnız olan sadece Selim’dir. Diğer herkesin mutlaka birileri veya birbirleriyle ilişkisi anlatılır. Aslında son bölüm olan Karşı Karşıya’da Selim’in etrafındaki davette etrafında gelişen olayları anlatırken Tanpınar; rüyamsı, puslu bir atmosferde bir tablo tadı vermek istemiştir. Çünkü Selim hayat ile sanat arasındaki ikilemde kalmıştır. Nitekim bu puslu dünya Leyla’ya cazip gelmemiş, uzunca bir süre Selim’le sevgili olduktan sonra evlenmek için onu değil de; ayakları yere basan, dışarıda ve uyanık olan Refik’i seçmiştir.

Selim ile Leyla ruhsal bir birleşme yaşayamazlar asla. Leyla Selim için her koşulda ulaşılmaz biridir, uzak bir diyara ait gibidir. Ne yaparsa yapsın, asla Leyla’ya ulaşamaz. Nitekim eserin adı da bu nedenle “Aydaki Kadın”dır.

Eserin yarım kalmış ve yazar tarafından son dokunuşları yaşayamamış olması yer yer hissedilmekte. Bununla beraber konu ve üslup bakımından “tamamlanmış” bir Tanpınar romanı olduğu da rahatlıkla söylenebilir.

Son olarak, eserin pek çok Tanpınar metnindeki gibi ayna motifini önemli bir yere koyduğunu da belirtmek lazım:

“Her şey yerli yerinde. Yalnız çıkarken gidip gelirken dikkat edin, aynalar üstünüze yıkılabilir.”