Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Araçsal aklın reddinin manifestosu: İmgelerin İhaneti

Belçikalı gerçeküstücü ressam René Magritte’in, ilk bakışta altı yazıyı okuyamayan bir izleyici için yalın bir tablo olan fakat Fransızca yazı anlam kazanınca tablonun anlamının katmanlaştığı resmi, "İmgelerin İhaneti" (Özgün adı: La trahison des images), 1929 yılında ortaya konur. Modernizm tartışmalarının içine doğmuş olan bu yağlı boya tablo, şu anda Los Angeles’ta bulunan Los Angeles Sanat Müzesi’nde sergileniyor.

Gülara Subaşı


Magritte, 1910 yılında bir çocukken çizim dersleri almaya başlar. Bir süre Belçika’da yaşamına devam eden ve eser üreten sanatçı, 1927 yılında Paris’e taşınıp, sürrealistlerin arasına katılır ve "İmgelerin İhaneti" adlı tabloyu burada 30 yaşındayken yapar. Magirtte, Birinci Dünya Savaşı sırasında bir kariyer olarak resme döndüğünde, yavaş yavaş çatışmacı eğilimlerinin farkına varır ve bir konuda netleşir: Onun ilgisi artık tümüyle bir şok yaratmaya yöneliktir.¹

Resimleriyle karşılaşan izleyicide soru işaretleri oluşturmayı huy edinmiş bir sanatçıdır Magritte, örtük anlamların "basit" resmedilişinde ustadır. Onun ömrünü verdiği konu, resimlerinin başlıklarıyla (veya resim yazısıyla) çalışmanın kendisi ya da konuyla makul gerçeklik arasındaki uyumsuzluk olur.²


Modern dönemde eser vermiş olan sanatçı, sözcüklerin yetersizliğini eserleriyle ifade etmeye çalışır, zaman zaman bunu da aşarak Saussure’cü dil kuramının üzerine eğilir. Magritte, 20'nci yüzyıl dilbiliminin babası Ferdinand de Saussure’ün, imin (gösterge) keyfiliğini, yani imleyen (gösteren/sözcük) ile imlenen (gösterilen/belirtilen nesne ya da kavram) arasında rastlantısal, uzlaşımsal ve tarihsel nitelikte bir bağ olduğu görüşünü benimser.³

Dil ve temsil hakkındaki felsefi düşüncelerini kuramsal olarak değil, sanatla iletmeyi seçmiş olan ressam, resim sanatıyla kitleleri düşünmeye sevk eder. Modern dönem sanatçısı Magritte, modern öncesi dönemde olduğu gibi doğayı taklit etme eylemini bırakır, içine döner, gerçeklik ve temsille ilgili düşündüklerini sanatıyla somut kılar.


Sözcüklerin yetersizliğinden bahsetmeyi sözcükleri kullanarak yapmayı reddederek resim sanatı aracılığıyla daha vurucu bir sonuç elde etmeyi seçer. Derinlere inildikçe dilin yetmediğinin kanıtı niteliğindedir Magritte’in eserleri.

İşte sanatçının en önemli özdüşünümsel eserlerinden biri olan İmgelerin İhaneti tablosu, resimle karşılaşan kişinin zihin katmanlarını delerek derinlere etki eder. İzleyici, resme bakmayı bırakmış olsa da eserle olan iletişimi devam eder, sanatçının ne demek istediğini anlamak için düşünmeye başlar. Tablo, Faucault’nun eser hakkındaki düşüncelerini bir kurama dayandırmaya çalıştığı kitabı Kelimeler ve Şeyler ile epeyce tanınır.


Resimde ilk bakışta bir pipo imgesi görülür, eserin izleyicisi bunun basit bir pipo olduğundan emin şekilde tabloyu izlemeyi sürdürür ve gözlerini tablonun alt bölümüne kaydırır, burada bir cümle yazılıdır. ‘‘Ceci n'est pas une pipe’’ yani ‘‘Bu bir pipo değildir’’.

Bu aşamada izleyicinin kafasındaki tek katmanlı tablo, yeni boyutlara açılan bir düşünce kapısı oluşturur. İzleyen nerede yanlış yaptığını düşünmeye başlar çünkü gördüğü bir pipodur fakat resim bunun tam tersini söyler.


Sözcükler ya da yazılı dil, insan zihni için kurallar ve yasalarla bağdaşıktır yani yazı imgeden daha güçlüdür. Gördüğünün bir pipo olduğundan emin olan izleyici, alttaki bu önermeyi okuduğunda neye inanacağını şaşırır ve eserin altında bir anlam aramaya, göndermede bulunulan mesajı açığa çıkarmaya çalışır. Bu anlamda ressam, izleyicinin zihninde bir pencere açmış olur. ‘‘Pipo resmi ve bu çizimin altındaki yazı birbirini çeler, iki ayrı temsil dizgesi bu şekilde bir araya getirilerek alışılmış anlamlandırma ilişkileri baltalanır.⁴

Artık "basit"in arkasındaki derin yapı oluşmaya başlar. İmgelerin İhaneti, görünenin ardındaki gerçeği açımlamaya, tek boyutlu düşünmenin reddedilişine, ilk bakışta algılananın basitliğinin kavranmasına, üzerine düşünmenin katman yaratışına, basitten karmaşığa varışa bir bilet gibidir.


Araçsal aklın kategorize etmeye olan teşneliği bu resim karşısında tekler. İzleyici tedirgin ve rahatsız olmaya başlar, karşısındakini tanımlayamamış, bir bağlama oturtamamıştır. İçinde bulunduğu belirsizlik, izleyicinin yabancıyı bildik olana dönüştürmek için var olan araçsal aklını çıkmaza sürükler, kategorize edememenin verdiği tehlikeyi bastırmaya çalışan araçsal akıl, resim hakkında düşünmeye başlar. Yabancı gördüğünü tanıdık olana çevirme üzerine programlanmış araçsal akıl, bunu yaparak biricik olan sanat eserini de bir küme içine dâhil etmeye, tektipleştirmeye çalışır.

Resim, basit bir pipoya farklı bir bakış açısıyla yaklaşmanın, basitliğin arkasında dünyanın işleyişine dair barındırdıklarını görmemizi sağlar. Yapısı gereği şeyleştirilemeyen bir eserdir İmgelerin İhaneti. Resmin kendisi bir tanım içerir, bunu somut olarak yapar ama bu tanım araçsal aklın istediği gibi rahatlatıcı değildir. Araçsal akıl, bunun bir pipo olduğunu duymak ister oysa resimdeki tanım bunu inkâr eder.


Tablo, görünenden başka bir şeye gönderme yapar; dile, temsile, imgeye, gönderge, gösterge ve gösterilene… Magritte'in resimlerinin çoğunda önemli olan şey, tablonun içerisinde yer almayan olaylara, gösterilmeyen şeye işaret etmesidir. Bu noktada izleyici için Kant’ın "düşünücü yargı gücü" devreye girer. Düşünücü yargı gücü, belirleyici yargı gücünün tersine, hazır bir tümele sahip olamadığından tümeli hazır bulan değil, keşfeden bir özelliğe sahiptir.⁵

İmgelerin İhaneti, sanat ve iletişimin birleştiği bir eserdir. Magritte, kelime veya imgenin nesnenin kendisine doğrudan gönderme yapmadığını içeren göstergebilimsel iletişim çalışmalarını bu eseri aracılığıyla anlatır.


Bir dil ve temsil eleştirisi ortaya koyarak sanatı bir iletişim kuramını anlamak, örneklemek ve bir bağlama oturtmak için kullanan Magritte, sanatını, anlamın ne olduğu ve nasıl oluştuğu üzerine düşünce üretmeye adar.

İmgelerin İhaneti'nde görünenin yani tablonun altından beş ayrı anlam çıkar:

 - Pipo imgesi bir pipo değildir,

- Pipo kelimesi nesne olarak pipoyu karşılamaz,

- "Bu" bir pipo değildir,

- Pipo bizim düşüncemizde kelime ve imgelerin yardımıyla oluşur,

- Gerçek hayattaki pipoyu somut olarak temsil edemeyiz.


Resim gerçekliği kopya etmez, aynı şekilde dil de bunu yapamaz. Pipo imgesi gerçek bir pipo olmadığı gibi, pipo dilsel göstergesinin (sözcüğünün) de pipo imgesiyle ve gerçek bir pipoyla zorunlu hiçbir bağlantısı yoktur.⁶

Magritte, sözsel göstergelerle nesneleri olumlayarak ya da olumsuzlaştırarak benzeyişe dair olanı sorgular ve katışıksız andırışları olan imgelerle ileri sürüşsüz cümleleri bir oyunun içine sokar. Ona göre benzer olmak sadece düşünceye aittir.⁷


Bu anlamda sanatın özgürleştirici gücü için Magritte’in eserleri bir örnek niteliğindedir. Sanatın sözcüklerin veya dinlerin yeterli gelmediği noktada ortaya çıktığını biliyoruz. İnsanın kendini ifade etmek için dili kullanmaktan başka yöntemleri kullanabileceğini de. Özgün ve biricik ifade ediş için sözcükler sınırlıdır, asla tükenmeyecek şey ise sanatçının hayal gücü ve dehasıdır. Sanatçı zihninin içindeki karmaşayı sanatla çok daha özgün ve boyutlu olarak somuta aktarabilir.

Magritte de felsefi düşüncelerini, sözcükleri dışarda bırakan bir yöntemle, resimle, dışa vuran bir sanatçıdır. Magritte, İmgelerin İhaneti’nde bir resimle dilin sınırlarını zorlar, pipo resmini basit bağlamından kopararak kuramsal bir tartışmanın içine atar. Dilin doğası ve gerçeklikle ilgili önermeleri, bir pipo imgesiyle açımlar.


Magritte, sözcüklerin ve imgelerin anlamlarını her insanın aynı kavradığına da eleştiri getirir, anlamın düşünsel olarak zihinde oluştuğunu vurgular. Neden harflerin ve seslerin bir araya gelmesiyle oluşmuş kelime (pipo) içine tütün konulup içilen bir şey olsun ki? Dil coğrafya temellidir, kültürel uzlaşmalar sonucu oluşur, aynı harflerin belli bir yerde bir araya gelmesiyle başka bir coğrafyada bir araya gelmesi zihinde aynı sonucu (anlamı) doğurmaz. Magritte, sanatında sözcüklere yer vererek dilin temsildeki yetersizliğini vurucu biçimde ortaya koyar.

René Magritte, sanatının en önemli eserlerinden İmgelerin İhaneti ile araçsal akla karşı adeta bir reddediş manifestosu ortaya koyar. Bunu ‘‘Benim resimlerim hiçbir şey anlatmayan görsel imgelerdir. Akla gizemi getirirler. Doğrusunu isterseniz, benim resimlerimi gören biri kendi kendine şu basit soruyu sorar: 'Bunun manası ne?' O resmin bir manası yoktur. Çünkü zaten gizem de aslında hiçbir şeydir, bilinmeyendir’’ sözleriyle açıklar.

Eserin künyesi:

Orijinal adı: La Trahison des Images

Ressam:  René Magritte

Konum: Los Angeles Sanat Müzesi

Tarih: 1929

Akım: Gerçeküstücülük

60,33 cm × 81,12 cm, tuval üzerine yağlı boya

*

¹,² Gay, P. (2017). Modernizm Sapkınlığın Cazibesi. (1. Baskı). (Çev. Sibel Erduman). İstanbul: Everest. 

³ Faucault, M. (2018). Bu Bir Pipo Değildir. (15. Baskı). (Çev. Selahattin Hilav). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

⁴ Gültekin, A, C. (2017). Michel Foucault’nun Magritte Yorumu ve Sözcük Nesne Kopukluğu. Dört Öge Dergisi. 49-63.

⁵ Sütcü, Ö, Y. (2015). Adorno’nun Felsefesinde Özgürlük İdesi Olarak Sanat. Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi. 271-288.

⁶,⁷ Ayhan, Ç. (2017). Rene Magritte’in Resimlerinde Sözcükler ve İmgeler. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. 10, 294-298.