Serhat Akın'a silahlı saldırı
Serhat Akın'a silahlı saldırı
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi:
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi: "Bu kupaya yine talibiz"
123456789
Serhat Akın'a silahlı saldırı
Serhat Akın'a silahlı saldırı
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Konsere gitmek lüks tüketim mi
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Golle dönen Icardi'den PAOK maçı yorumu.
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi:
Yunus Akgün'den 2000 yılı göndermesi: "Bu kupaya yine talibiz"
123456789

“İstismar yokmuş gibi davranmak kartopunu büyütür”

Mersin Üniversitesi Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Halis Dokgöz, çocuk istismarına ve enseste dikkat çekerek “Cinsel istismar ve ensest vakalarına yokmuş gibi davranırsak sadece kartopunun büyümesine yol açarız. Bakanlıklar, bu ortaya konan verileri toplayarak 'Ne yapabiliriz?' sorusunu sormalı” dedi.

Burcu Yıldırım

ANKARA- Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne 2010-2020 yılları arasında cinsel istismar ve ensest vakalarıyla ilgili yapılan tez çalışmasında, vakaların yüzde 87'sinin çocuk olduğu görüldü. Tez danışmanlığını yapan Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Halis Dokgöz, öne çıkan verileri ve alınması gereken önlemleri GAZETE DURUM'a değerlendirdi. Dokgöz, “Cinsel istismar ve ensest vakalarına yokmuş gibi davranırsak sadece kartopunun büyümesine yol açarız. Cinsel istismar, toplumsal bir halk sağlığı sorunu. Bakanlıklar, ortaya konan verileri toplayarak 'Ne yapabiliriz?' sorusunu sormalı. Cinsel istismar davalarında indirim ve zaman aşımı kesinlikle olmamalı. Ayrıca çocukların sadece korunması yetmiyor, takip ve tedavisi de gerekiyor. Oluşan psikiyatrik tablonun mutlaka rehabilite edilmesi ve çocuğun sosyal ortama katılmasının sağlanması gerekiyor” diye konuştu.

Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı’nda Uzman Dr. Said Meke'nin “Cinsel İstismarın Gizli Formu Ensestin Multidisipliner Analizi ve Medikolegal Yaklaşım” başlıklı tez çalışması, kentteki istismar vakalarına ışık tuttu. 2010-2020 yılları arasında tıp fakültesi hastanesine bin 360 çocuk, 295 erişkin olmak üzere bin 655 cinsel istismar vakası başvurusu yapıldı. Bunların 288’inin ensest olduğu ortaya çıktı. Verilere göre ensest-istismar vakalarının yüzde 87’sini çocuklar oluşturuyor.

“Cinsel istismar bir halk sağlığı sorunu”

Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı ve Mersin Üniversitesi Çocuk Koruma ve Araştırma Uygulama Merkezi kurucu müdürü Prof. Dr. Halis Dokgöz, çocuk istismarı ve enseste çözüm üretebilmek için öncelikle sorunun varlığının kabul edilmesi gerektiğini belirtti. Dokgöz, “Cinsel istismar ve ensest vakalarına yokmuş gibi davranırsak sadece kartopunun büyümesine yol açarız. Bu konuda kompleks yapmaya da gerek yok. Bu, sadece Türkiye'ye özgü bir sorun değil. Cinsel istismar, toplumsal bir halk sağlığı sorunu” dedi.

Çocukluk döneminde yaşanan cinsel istismarın etkilerinin de çok kalıcı olduğuna dikkat çeken Dokgöz, “Bu kişiler yarın erişkin oldukları zaman onun da istismarcı olma riski vardır ya da yaşamını sağlıklı kuramayacak, eğitimini yeterince alamayacak, toplumsallaşamayacak. O nedenle bizim önleme çalışmalarından başlayarak istismara uğrayan çocukların ya da erişkinlerin de rehabilitasyonlarını sağlayacak yapılandırmalara ihtiyacımız var” diye konuştu.

Benzer çalışmaların başka illerde de yapıldığını hatırlatan Dokgöz; Çalışma, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın, Milli Eğitim Bakanlığı'nın, Sağlık Bakanlığı'nın verileri toplayarak “Ne yapabiliriz?” sorusunu sorması gerektiğini vurguladı.

“Medya olayı sansasyonel kısmıyla ele almamalı”

Yapılan araştırmanın Mersin'e ait olmasıyla birlikte Türkiye gerçeğini de yansıttığını ifade eden Dokgöz, “11 yılda bin 655 cinsel var ve bunların da bin 365'i çocuk. Çünkü çocuklar güvencesiz ve yakınları tarafından istismar edildiğinde bunu istismar olarak görmüyor. Ne zaman sosyalleşiyor, okula gidiyor, arkadaşlarıyla paylaşıyor ya da hastaneye gidiyor işte o zaman anlıyor ki istismara uğramış. İşte o zaman ip kopuyor. Okuldan kaçıyor, evden kaçıyor, ders başarısı düşüyor, içine kapanıyor, depresyona giriyor ve sağlıklı bireyler olması engelleniyor. Bu yüzden kamusal alanda eylem planı oluşturulması gerekir. Medya da bu konuyu işin sansasyonel kısmıyla değil de çözüm yollarını sorgulayarak ele almalı” diye konuştu.


“Çocuğun üstün yararı gözetilmeli”

İhbar mekanizmasıyla topluma, aileye, çocuğa dokunmak gerektiğini belirten Dokgöz şöyle devam etti: “Ne kadar erken süreçte müdahale edilebilirse biz hem tanısını koyup tedavi edebiliyoruz hem de saldırganı saptayabiliyoruz. Muayene ve değerlendirme sürecinin çok hızlı olması gerekiyor. Çocuk İzlem Merkezlerinin (ÇİM) yapılandırılması, 24 saat çalışması ve hukuksal sürecin de hızlı hareket etmesi gerekiyor. Yani üç, beş, on yıl süren davaların olmaması gerekiyor. Çünkü buradan saldırgan yararlanıyor. Uzun süren davalarda mağduru, bir kez de hukuk sistemi mağdur ediyor. Hukuk sisteminin de çocuk adalet sistemine özgü yapılanması gerekiyor. Yani çocuk hakimlik mekanizmalarının kurulması gerekiyor. Olayı nasıl değerlendireceğini bilmesi gerekiyor. Çocuğun üstün yararı gözetilmeli. Bir seferde muayene edeceğiz, bir seferde delilleri toplayacağız ve çocuğu hukuksal sürecin dışına alacağız. Çocuk her seferinde mahkeme ortamlarında yer alamayacak. Sadece olay olduktan sonra da değil olmadan önce mahalle mahalle, ev ev çalışmaların yürütülmesi gerekiyor. Bunlar yapıldığında ve toplumda görüldüğünde, saldırganlar bu kadar cesur hareket edemez.”

Cinsel istismar ve ensest olaylarını halının altına süpürmek yerine daha çok konuşmak ve yer vermek gerektiğini söyleyen Dokgöz, “Mesela biz kimi yerlerde eğitimler yapıyoruz. Yaptığımız eğitimlerden sonra ihbarlar artıyor. İnsanlar daha cesur davranıyor” dedi. Çocuklarda bedenine yapılan saldırının algılanmasıyla birlikte psikolojik sorunların ortaya çıkmaya başladığını ifade eden Dokgöz, “Burada sadece saldırganın saptanıp, yakalanıp cezalandırılması yetmiyor. Cinsel istismar davalarında indirim ve zaman aşımı kesinlikle olmamalı. Ayrıca çocukların sadece korunması yetmiyor, takip ve tedavisi de gerekiyor. Oluşan psikiyatrik tablonun mutlaka rehabilite edilmesi ve çocuğun sosyal ortama katılmasının sağlanması gerekiyor" önerisinde bulundu.

“Buz dağıyla yüzleşmemiz lazım”

Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM) Genel Başkanı Saadet Özkan farkındalığın artmasıyla birlikte istismar vakalarının ortaya çıkmaya başladığına vurgu yapan Saadet Özkan, şiddet ve istismarla mücadele etmek için tüm istatistiklerin paylaşılması gerektiğini söyledi. Özkan, “İlk olarak yaşanılan şiddet ve istismarı raporlamaktan korkmamak gerekiyor. Diğer gelişmiş ülkeler de bu şekilde yapıyor. Ortaya çıkan veriler üzerinde çalışılarak çözüm yolları oluşturulur. Toplumsal şiddetin niçin bu kadar arttığını sorguluyoruz ama yapmamız gereken şey, önleyici tedbirleri oluşturmak. Bunun için de bu buz dağının altıyla ve üstüyle yüzleşmemiz lazım. Yüzleştiğimiz her durum çözüme yaklaşan bir adımdır" dedi.

Şiddetin önce toplumun en küçük yapısı olan aile içerisinde engellenmesi gerektiğini söyleyen Özkan, devletin bu alanda çalışan tüm kurum ve kuruşlar ortak bir çalışma yürütmesi gerektiğini anımsatarak "Türkiye'de 20 milyonu geçkin çocuk var. bu şiddeti önlemek için en küçük birimleri eylem planlarımız içine koymalıyız. Türkiye kadınları ve çocukları koruyan uluslararası sözleşmelere ilk imza atan ülkelerden biri. Bu sözleşmelerin takibini yapmalı, şiddet sorununu çözmeliyiz. Çünkü çözmediğimiz her şiddet olayı, karşımıza yeni bir sorun olarak çıkacaktır” uyarısında bulundu.


“Saldırganların yarısı yakın akraba”

Araştırmada ensest olgularında öne çıkan veriler şöyle:

- Vakaların 245’i kadın, 43’ü erkek. Saldırganların ise yüzde 98,3’ü erkek.

-Saldırganların yarısı, birinci ve ikinci derece yakın akraba. Sırasıyla en çok baba, erkek kardeş ve üvey babanın istismarına maruz bırakıldı.

-Tüm olguların yaş ortalaması 13,46.

-Kişilerin yüzde 86,5’i, 18 yaşın altında.

-Yüzde 54,9’u saldırganla birlikte yaşıyor. Birlikte yaşayanlar bir yıldan daha uzun süre ihbarda bulunmadı.

-Yüzde 72,3’ünde istismar birden fazla kez tekrarlandı.

-Yüzde 53,6’sı tehdit edilerek istismara uğradı.

-Vakalar olayı ilk olarak en fazla annesi ile; ikinci sıklıkta öğretmeniyle paylaştı.

-Olay sonrası mağdurların yüzde 73,5’inde psikopatoloji gelişti. En sık gelişen tanılar Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Major Depresif Bozukluk.

-71,2’si çekirdek aile yapısında yaşıyor.

-Saldırganın yakınlığı arttıkça bildirim ve istismar süreleri uzuyor.

-Saldırganların yüzde 98,3’ü erkek.