Reza Zarrab, Miami'de evlendi
Reza Zarrab, Miami'de evlendi
Uludağ sömestir tatilinde doldu
Uludağ sömestir tatilinde doldu
Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi
Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi
Zahide Yetiş'in programındaki skandala inceleme
Zahide Yetiş'in programındaki skandala inceleme
123456789
Reza Zarrab, Miami'de evlendi
Reza Zarrab, Miami'de evlendi
Uludağ sömestir tatilinde doldu
Uludağ sömestir tatilinde doldu
Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi
Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi
Zahide Yetiş'in programındaki skandala inceleme
Zahide Yetiş'in programındaki skandala inceleme
123456789

Hukukçular: Gülşen'in tutuklanması "hukuk katliamı"

Gülşen'in tutuklanmasını değerlendiren hukukçular yargının bağımsız olmadığına dikkat çekti. Kocaeli Barosu Başkanı Bahar Gültekin Candemir, “Hukuk, bu kararlarla topluma bir korku aracı olarak kullanılıyor” dedi.

Burcu Yıldırım

ANKARA- Hukukçular, şarkıcı Gülşen'in “halkı kin ve nefrete teşvik etmek” suçundan tutuklanmasının “vahim” olduğunu söyledi. Kocaeli Barosu Başkanı Bahar Gültekin Candemir ve İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Şükran Eroğlu, Gülşen'in tutuklanması için bir sebep olmadığına dikkat çekerek, yargının bağımsız karar almadığını ifade etti. Gülşen'in tutuklanmasını “hukuk katliamı” olarak tanımlayan Kocaeli Barosu Başkanı Bahar Gültekin Candemir, “Yargıya olan güveni sarsacak bu minvaldeki kararlar başta biz hukukçular olmak üzere tüm toplumu derinden yaralıyor. Aynı zamanda hukuk, bu kararlarla topluma bir korku aracı olarak kullanılıyor” diye konuştu.

“Hukuk katliamı!”

Gülşen'in tutuklanmasını “hukuk katliamı” olarak tanımlayan Candemir, “Maalesef biz son yıllarda buna benzer birçok örnek yaşıyoruz. Gülşen'in söyledikleri eğer suçsa bağımsız ve tarafsız mahkemeler yargılamayı yapar. Ortada bir hakaret varsa cezayı uygular ama işin vahim tarafı, tutuklama kararı. Türk hukukunda tutuklama esas değildir, istisnai bir tedbirdir. Dolayısıyla Sedef Kabaş ve benzeri pek çok olayda görüldüğü gibi tutuklama, bir ceza aracı olarak kullanılıyor. Tutuklamanın ceza aracı olarak kullanıldığı her olayda ise yeni bir hukuk katliamı yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.

“Kamu vicdanı her geçen gün yaralanıyor”

Yıllardır önemli kurumlarda görev yapan isimler konusunda pek çok şüpheli iddiaların olduğunu dile getiren Candemir, “Görevlerini suistimal ettiklerini, görevlerini yapmadıklarını, bazı yaşa dışı insanlarla ilişkiler kurduklarını dinliyoruz. Farkındaysanız bu hususta hiçbir soruşturma dahi açılmıyor. Bunu yapacak olan da bağımsız, tarafsız yargı sistemidir. Kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, doğa ve hayvan katliamları gün geçmiyor ki çoğalmasın. Kamu vicdanını her geçen gün yaralayan bu suçlarla ilgili yargının görevini yaptığını görmüyoruz ne yazık ki. Bu şekilde ceza hukuku tamamen rafa kaldırılmış oluyor” dedi.


“Toplumsal kaos oluşur”

Yargının, yürütmenin ya da herhangi bir siyasi düşüncenin sopası olmaması gerektiğini vurgulayan Candemir, şöyle devam etti: “Yargı devletin egemenlik aracıdır. Dolayısıyla yargıya olan güveni sarsacak bu minvaldeki kararlar başta biz hukukçular olmak üzere tüm toplumu derinden yaralıyor. Aynı zamanda hukuk, bu kararlarla topluma bir korku aracı olarak kullanılıyor. Bunu, bir hukukçu olarak kabul etmek mümkün değil.” 

Yargı bağımsızlığının sadece kâğıt üzerinde kalmaması gerektiğini söyleyen Candemir, aynı zamanda savcılarla yargıçların bağımsız olması gerektiğini anımsatarak verilen kararlardan sonra "bağımsız yargı"dan söz edilemeyeceğinin altını çizdi. Savcı ve yargıçların bu bağımsızlığı içselleştirmeleri gerektiğini vurgulayan Candemir, hukukun salt normlardan ibaret olmadığını, aynı zamanda toplumsal barışa hizmet eden bir bilim dalı olduğunu kaydederek, şunları aktardı: "Dolayısıyla toplumsal barışı sağlaması gereken hukuk, bir takım siyasi erklerin elinde oyuncak haline getirilirse hiç kimsenin bir güvencesi olmaz. Hukukun uygulanmadığı yerde toplumsal kaos oluşur.” 

“Hukuka uygun değil”

İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Şükran Eroğlu da Gülşen'in tutuklanmasının son derece hukuksuz bir karar olduğunu vurguladı. İsnat suçlamanın cezasının tutuklamayı gerektiren bir ceza olmadığını savunan Eroğlu, "Gülşen, sahnede direnen kadınların bir tavrı oldu. Tutuklama kararıyla da kadınlara bir gözdağı vermeye çalışılıyor. Bu yaşananların adı hukuk olmaz. Hukuk kimseyi tehdit etmez, gözdağı vermez. Biz bu kararı asla hukuka uygun bulmuyoruz ve derhal kaldırılmasını bekliyoruz” ifadelerini dile getirdi.

“Gerçek hukuk bir gün herkese lazım olacak”

Anayasa'nın hükümlerinin herkes için geçerli olduğu ve kararlarıyla da ifade özgürlüğünün sınırlarının genişletilmesine hükmettiğine değinen Eroğlu, “Ama burada en ufak bir paylaşım bile yok 'Cumhurbaşkanına hakaret' yok. Halkı tahrik etmek suçlaması var. Peki bizi tahrik edenler hakkında neden hiç işlem yapılmıyor? Yani her gün herkes kadınlar hakkında durmadan konuşuyor. Kadınlara durmadan saldırılıyor ve çağ dışı kafalar 'Katli vaciptir' diyor. Dini de hukuku da kendilerine alet edip, kendi hukuklarını yaratıyorlar. Kanun maddelerini kendilerine göre yorumlayıp, işlerine geldiğinde hukuki işlem başlatıp işlerine gelmediğinde duymazdan gelmek, adaletsizliğin ta kendisidir. Adalet ve kanunlar herkes için eşit uygulanmalıdır. Siz bir tarafta kadın cinayetleri işlenirken süreci uzatacaksınız, tutuklama vermeyeceksiniz, katiller elini kolunu sallayarak dışarıda dolaşacak. Öte yandan bu ülkenin bir sanatçısına kendi arasında şaka yaptı diye tutuklama kararı vereceksiniz. Böyle bir hukuk yok” diye konuştu.


“Yargı tamamen siyasallaşmış vaziyette”

Dünyanın hiçbir yerinde olmayan Türkiye'ye has bir başkanlık sistemi icat edildiğini belirten Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Anayasa'da hâlâ kuvvetler ayrılığı ilkesi var ve yasama, yürütme, yargı birbirinden ayrı. Ama bir görüyoruz ki, zaten yürütme kalmadı. Yargı da tamamen siyasallaşmış vaziyette. Dolayısıyla bütün kuvvetler tek bir kişinin inisiyatifine terk edilmiştir. Ve çok tehlikeli. Hem bu ülke için hem bu ülkenin dış ülkeler nezdinde itibari için çok tehlikelidir. Siz bir yandan hukuktan, demokrasiden bahsedeceksiniz ama bir yandan da tek bir kişinin gece yarısı verdiği kararla uluslararası sözleşemeden çekileceksiniz ve yargı da bunu onaylayacak. Bu olmaz. Herkesi kutuplaştırdılar, ötekileştirdiler ve toplumu böldüler. Maalesef bunu düzeltmek için de hepimize çok görev düşüyor. Hepimizin barış kardeşlik ve birlik içerisinde mücadele etmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu ülkeyi karanlık günler bekliyor.” 

“Susmayacağız korkmayacağız”

Kadınların laikliği ve hukuku özellikle sonuna kadar savunması gerektiğini işaret eden Eroğlu, “Bizim de çocuklarımız, doğa ve bu ülkede yaşayan tüm canlılar için omuz omuza mücadele etmemiz gerekiyor. Biz kadınların üzerine ne kadar gelinse de geri atmayacağız. Biliyoruz ki, her şey mücadele ile kazanıldı. Biz susmayacağız, korkmayacağız, biat etmeyeceğiz. Sonuna kadar mücadele etmeye ve örgütlenemeye devam edeceğiz” dedi.