Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Kaftancıoğlu'na siyasi yasak getirildi

İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında Yargıtay 3. Dairesi'nin beş ayrı suçlamadan verilen mahkumiyet kararının üçünü onamasıyla 4 yıl 11 ay 20 günlük hapis cezası kesinleşti, Kaftancıoğlu'na siyasi yasak getirildi.

Yargıtay, yerel mahkemenin Türk Ceza Yasası'nın 53. maddesine göre "parti yöneticisi olmasına kısıtlama" getirilmesini öngören cezayı da onadığı için Kaftancıoğlu'nun il başkanlığına devam edip etmeyeceği ve ileride milletvekili olup olamayacağı tartışılıyor.

Siyasi yasak kararının tartışmalı ve nasıl uygulanacağının net olmadığını savunan CHP'de öne çıkan eğilim, Kaftancıoğlu'nun il başkanlığını "fiilen" sürdürmesi yönünde.

Öte yandan Türkiye “siyasi yasak” kavramına yabancı değil.

Birçok siyasetçi Türk yargısı tarafından siyasi yasaklara uğradıktan sonra politika sahnesinde yükselmeye başladı.

Bunların en başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geliyor.

Erdoğan Siirt’te miting sırasında okuduğu şiir nedeniyle yargılanmış, siyasi yasaklı konumuna düşerek, 2002 seçimlerinde Başbakanlığı birkaç aylığına Abdullah Gül’e bırakmak zorunda kalmıştı.

Erdoğan’ın bu karar sonrasında yükselişi bugünlere kadar sürdü.

Hukukçular, siyasi yasak kararıyla birlikte Canan Kaftancıoğlu’nun da Erdoğan gibi milletvekili ve belediye başkanı olmasının engellendiğini dile getiriyor.

Peki, Türk siyasi hayatında siyasi yasak kararı alındıktan sonra yükselen isimler kimlerdi?

Cumhuriyet dönemi kapatılan ilk parti: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası

Cumhuriyetin ilk yıllarında çok partili hayata geçiş dönemi çıkan isyanlar nedeniyle sekteye uğramıştı.

Bir muhalefet partisi de Ankara’da hiç iyi karşılanmamıştı.

Basın, meclis ve hükümet yeni oluşumun üstüne tüm gücüyle gitmekteydi. Yeni oluşum kendisin Cumhuriyetçi olarak tanımlamasına rağmen partiye dair birçok iddia söz konusuydu: Arkalarında Cavid Bey ve Kara Kemal gibi İttihatçıların aklıyla hareket etmeleri, şeriatçı bir tutum takınmaları, hilafetçi olmaları gibi isnatlar bu iddialardan bazılarıydı.

Şeyh Sait İsyanı ise partinin sonunu getiren olay oldu.

İstiklal Mahkemesinin fırkayı kapatmak üzere harekete geçeceğini anlayan milletvekilleri gergin siyasi ortamda daha fazla politika üretemeyeceğini anlayarak partiyi 3 Haziran 1925 yılında kapattı.

Bu karar giriştikleri işin bedelini en ağır bir biçimde ödemelerini engelleyemedi.

Başta Kurtuluş Savaşı kahramanı Kazım Karabekir Paşa olmak üzere partinin önde gelen isimleri ve kurucuları İzmir Suikastı’nı tertiplemek iddiasıyla tutuklandı ve yargılandı.

Haklarında resmi olarak siyaset yasağı anlamına gelecek bir hüküm verilmemişti. Ancak pek çoğu bir daha siyasi hayata aktif olarak dönemedi.

(Kazım Karabekir ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası üyeleri)

27 Mayıs ve Demokrat Parti dönemi

Demokrat Parti döneminde de siyasal iklim pek değişmedi.

27 Mayıs döneminde ordunun siyasete darbe ile müdahalesi daha dramatik sonuçlara yol açtı.

Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi. Çok sayıda DP'li hapis cezasına çarptırıldı ve haklarında siyasi yasak getirildi.

Demokrat Parti döneminde ise siyasi yasaklar kişilerden çok kurumlara yönelikti.

1953 yılında CHP malları hazineye devredildi. Halkevleri kapatıldı. 28 Ocak 1954'te köy enstitüleri kapatıldı. 1954'te laiklikten uzaklaştığı gerekçesiyle Millet Partisi kapatıldı.

Doğum sancıları

Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca, demokrasinin doğum sancılarını çekti.

Hem sağ hem de sol görüşlü politikacılara yıllarca süren sık sık siyasi yasaklar getirildi.

12 Eylül darbesiyle yürürlüğe konan 1982 Anayasası, o dönemde siyasal faaliyet yürüten 98 bin 404 kişiyi örgüt üyeliği gibi gerekçelerle yargılamıştı.

1990 yılına gelindiğinde 78'liler Vakfı Girişimi'nin verilerine göre Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 146, 125 ve 168 sayılı maddelerinden yargılanan 21 bin 764 kişinin siyaset yapmasına ve kamu haklarına yasak getirildi.

Bülent Forta, Şamil Batmaz, Nazım Kement, Fuat Kav, kendisi de ömür boyu siyaset ve kamu haklarından mahrum bırakılan 78'liler Vakfı Girişimi sözcüsü Celalettin Can o dönemde siyaset ve kamu haklarından mahrum bırakılanlardan…

Bu isimler devam ediyor: Bülent Forta, Erdoğan Aydın Tatlav, Cengiz Dinlemez, Fahrettin Dede, Aydın Çubukçu, Sezai Sarıoğlu, Sabahattin Selim Erhan, Seyfi Öngider, Seza Mis, Mustafa Şahiner, Hasan Sami Yalçın, Nazım Kement, Şenol Morgül, Ruşen Sümbüloğlu, Ertuğrul Kürkçü, Melih Pekdemir, Mehmet Ali Yılmaz, Bünyamin İnan, Tayfun Mater, Mahmut Memduh Uyan, Oğuzhan Müftüoğlu, Nasuh Mithat, Fuat Kav, Şamil Batmaz, Mustafa Kemal Kaçaroğlu.

Kürt siyasetine yasaklar

Kürt siyasi hareketinin TBMM’deki ilk temsilcisi 1990'da kurulan Halkın Emek Partisi (HEP) olmuştu.

HEP, 20 Ekim 1991 Genel Seçimleri’nde Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) ile ittifak yaparak Meclis’e 18 milletvekili ile girmeyi başarmıştı.

İlk büyük kriz 6 Kasım 1991’de yemin törende yaşandı.

Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle, “Ben ve arkadaşlarım bu metni anayasanın baskısı altında okuyoruz” deyince Genel Kurul karıştı. Büyüyen tartışma sonunda Dicle, “Sözümü geri alıyorum” demek zorunda kaldı.

Sonrasında yaşananların görüntüleri ise tarihe geçti. Dokunulmazlıkları kaldırılan Orhan Doğan ve Hatip Dicle, Genel Kurul’dan Meclis bahçesine çıkar çıkmaz polis tarafından gözaltına alındı. Saat 20.00’de yeniden başlayan oturumda konunun gündeme getirilmesi üzerine İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, DGM’nin harekete geçtiğini söyledi. Orhan Doğan’ın gözaltına alınarak polis aracına bindirildiği anın fotoğrafı, 2 Mart’ın sembolü haline geldi.

DEP’li birçok Kürt siyasetçi yıllarca siyasete giremedi.

(DEP’li Milletvekilleri Meclis'ten çıkar çıkmaz gözaltına alındılar)

Devam yeden yıllarda değişen bir şey olmadı. Kürt siyasetine ait partiler sırasıyla kapatıldı ya da dağılmak zorunda kaldı.

2009 yılında da Anayasa Mahkemesi kararıyla Demokratik Toplum Partisi (DTP) kapatıldı.

Mahkeme, 37 kişi için 5 yıl boyunca siyaset yasağı getirdi.

Kürt siyasetinde önemli bir etkiye sahip isimler tek tek yasaklandı: Abdulkadir Fırat, Abdullah İsnaç, Ahmet Ay, Ahmet Ertak, Ahmet Türk, Ali Bozan, Ayhan Ayaz, Aydın Budak, Ayhan Karabulut, Aysel Tuğluk, Bedri Fırat, Cemal Kuhak, Deniz Yeşilyurt, Ferhan Türk, Fettah Dadaş, Hacı Üzen, Halit Kahraman, Hatice Adıbelli, Hilmi Aydoğdu, Hüseyin Bektaşoğlu, Hüseyin Kalkan, İbrahim Sungur, İzzet Belge, Kemal Aktaş, Leyla Zana, Mehmet Salih Sağlam, Mehmet Veysi Dilekçi, Metin Tekçe, Murat Avcı, Murat Taş, Musa Farisoğulları, Mustafa Tuç, Nejdet Atalay, Nurettin Demirtaş, Orhan Miroğlu, Sedat Yurttaş ve Salim Sadak.

HDP’nin kapatılması

Aynı durum aslında bugün de devam ediyor.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin tarafından "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçladığı" gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisinin temelli kapatılması ve partinin eş genel başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan'ın da bulunduğu 687 üyeye siyasi yasak getirilmesi talep edildi.

İddianame, 17 Mart 2021'de Yüksek Mahkeme'ye gönderildi.

Halen görülen davada da birçok isme siyaset yasağı getirilmesi bekleniyor.

Öte yandan 12 HDP’li eski milletvekili de halen cezaevinde tutuklu.

Ayrıca altı HDP’li belediye eşbaşkanı da tutuklu olarak yargılanıyor. Tuğluk, Aralık 2016’dan beri, eski HDP eşbaşkanlarından ve cezaevinde kalp spazmı geçirdiği belirtilen Selahattin Demirtaş ise 4 Kasım 2016’dan beri tutuklu.

Siyasi yasakların yükselttiği isimler

Siyasi yasakların Erdoğan öncesinde yıldızını parlattığı isimler ise Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş, Süleyman Demirel ile Necmettin Erbakan olarak sıralanabilir.

(Bülent Ecevit’in yargılandığı dönemden bir kare – 1980)

1987 yılında yapılan referandum ile siyasi yasaklar kalkmış ve Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş, Süleyman Demirel ile Necmettin Erbakan yeniden siyasi arenada yerlerini alabilmişlerdi.

Ecevit Demokratik Sol Parti'nin, Türkeş Milliyetçi Çalışma Partisi'nin, Demirel Doğru Yol Partisinin, Erbakan ise Refah Partisi'nin genel başkanları oldular.

2002’de Abdullah Gül - Erdoğan değişikliğinin bir benzeri; Cindoruk – Demirel arasında gerçekleşmişti.

Hüsamettin Cindoruk 1987 yılında siyasi yasakların kalkması üzerine Süleyman Demirel'in genel başkanlığa geçmesi amacıyla istifa etmiş ve bununla beraber Süleyman Demirel genel başkanlığa seçilmişti.

1987 genel seçimlerinde, ANAP yüzde 36,31 oyla 292 milletvekili çıkarmış ve Özal tekrar çoğunluğu sağlayarak 46. Dönem Başbakanı olmuştu.

1987 seçimlerinde DSP iki milyonu aşkın (yüzde 8,54) oy almasına rağmen barajın altında kalması nedeniyle milletvekili çıkaramadı. Yüzde 24,74 oy alan SHP ve yüzde 19,1 oyla DYP, 1987'de meclise giren partiler olarak kayda geçti.

Canan Kaftancıoğlu kararının etkileri

Sonuç olarak Canan Kaftancıoğlu’na siyasi yasak getirilmesiyle birlikte Türkiye politikacılara yönelik engellemelerle neredeyse 100. yaşına gelen Cumhuriyet döneminde yeniden tanışmış oldu.

Kaftancıoğlu kararı, Türk siyasetinde ne kadar çok yasaklı isim olduğunu bir kez daha akıllara getirdi. Yargıtay’ın Canan Kaftancıoğlu’na siyaset yasağı getirmesi bir dönemi değiştirir mi bilinmez.

Ancak demokratik düzenlerde siyaset yasaklarının kişileri, politikanın dışında tutmaktan ziyade daha da büyüttüğü sonucu, her açıdan görüşteki yasaklı politikacıların gelişimlerine bakıldığında görülüyor.