Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

AYM'ye 11 yılda 555 bin başvuru

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Aslan, Anayasa Mahkemesi’ne 11 yıl içinde 555 binin üzerinde başvuru yapıldığını, mahkemenin bu başvurulardan 425 bin kadarını, yani yaklaşık yüzde 77’si karara bağladığını söyledi.

AZE Haber Ajansı

ANKARA- Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Aslan, Anayasa Mahkemesi’ne 11 yıl içinde 555 binin üzerinde başvuru yapıldığını, mahkemenin bu başvurulardan 425 bin kadarını, yani yaklaşık yüzde 77’si karara bağladığını söyledi. Anayasa Mahkemesi’nin önünde halen 130 bin kadar bireysel başvuru olduğunu anımsatan Aslan, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bugün itibarıyla önünde 46 ülkeden 74 bin başvuru derdest halde. Anayasa Mahkemesi’nin önündeki başvuru neredeyse AHİM’in 46 ülkeden aldığı başvurunun iki katı kadar" diye konuştu. 

AYM’nin Bireysel Başvurunun 11. Yıl dönümü Uluslararası Konferansı, Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu’nda yapıldı. Konferansta konuşan AYM Başkanı Zühtü Arslan, bireysel başvuruya ilişkin şunları söyledi:

“ÖZELLİKLE İKİ ALANDA SOMUTLAŞTI”

"Bireysel başvurunun norm denetimine etkisinin özellikle iki alanda somutlaştığını söyleyebiliriz. Birincisi, temel hak ve özgürlükleri koruyan ve sınırlandıran anayasal hükümler bireysel başvuruda somut şikayetler bağlamında tabir yerindeyse ete kemiğe büründürülmüş ve norm denetimi alanına taşınmıştır. Böylece anayasal hükümlerin her iki alanda da senkronize şekilde yorumlanması ve uygulanması sağlanmıştır. Bireysel başvurunun norm denetimine ikinci etkisi ise kanunilik temelinde bulunan ihlallerin bir süre sonra iptal kararlarıyla sonuçlanmasında karşımıza çıkmaktadır. Gerçekten bireysel başvuruda hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve madencilik faaliyetlerinin neden olduğu zararların tazmin edilememesi gibi birçok konuda verilen ihlal kararları, ihlale neden olan kanun hükümlerinin somut norm denetimi yoluyla aynı gerekçelerle iptal edilmesi sonucunu doğurmuştur.

“METNİ STATİK, YORUMU DİNAMİK”

Bireysel başvuru, sadece Anayasa yargısını değil kaçınılmaz olarak bütün bir hukuk sistemini de derinden etkilemiştir. Hukukun anayasallaşması olarak yaşanan bu gelişme esasen yargı kararlarının temel hak ve özgürlükler yönünden denetlenmesinin kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bireysel başvuruyla birlikte ceza hukukundan ticaret hukukuna bütün alanlarda temel hak ve özgürlüklere dair anayasal hükümler çok daha fazla kullanılmaya ve yorumlanmaya başlamıştır. Anayasa Mahkemesi kararlarında vurgulandığı üzere, mahkemeler önlerindeki uyuşmazlığa uygulayacakları mevzuat hükümlerini anayasal ilke ve güvenceleri gözeterek yorumlamak durumundadırlar. Esasen hukuk kurallarını Anayasa’ya uygun olarak yorumlamak Anayasa’nın üstünlüğünün ve bağlayıcılığının gereğidir. Anayasa kâğıt üzerinde kalan bir metin değil yaşayan, hukuk sistemini yönlendiren, her türlü kamusal tasarrufta gözetilmesi gereken hukuki bir belgedir. Öte yandan, anayasalar tüm ihtimalleri ve gelişmeleri tüketici şekilde düzenleyen metinler değildir. Anayasanın metni statik, yorumu ise dinamiktir. Bu nedenle mahkemeler de doğal olarak anayasal hükümleri farklı şekillerde yorumlayabilmektedir.

“GÖRÜŞ AYRILIKLARINI GİDERME YETKİSİ ANAYASA MAHKEMESİ’NE AİTTİR”

Bu bağlamda bireysel başvurunun uygulanması sürecinde Anayasa Mahkemesi’nin görevlerinden biri de anayasal hükümlerin yorumunda yeknesaklığın sağlanması suretiyle hukuk güvenliğinin temin edilmesi olarak ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz diğer anayasal organlar gibi mahkemeler de önlerindeki uyuşmazlıkları karara bağlarken anayasal kuralları yorumlama yetkisine sahiptir. Bununla birlikte, yorum konusunda görüş ayrılıkları ortaya çıktığında bunları giderme ve Anayasa hükümlerini nihai ve bağlayıcı olarak yorumlama yetkisi Anayasa Mahkemesine aittir. Esasen ancak bu şekilde Anayasa’nın farklı yorum ve uygulamalarının yeknesak hâle getirilmesi mümkün olabilir.

11 YILDA 555 BİN BAŞVURU OLDU

Bu zorluklar arasında iş yüküne özellikle değinmek gerekiyor. Geride bıraktığımız 11 yıl içinde Mahkeme’ye 555 binin üzerinde başvuru yapılmıştır. Mahkememiz, bu başvurulardan 425 bin kadarını, yani yaklaşık yüzde 77’si karara bağlanmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin önünde hâlen maalesef 130 bin kadar bireysel başvuru bulunmaktadır. Burada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden gelen değerli yargıçlar var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bugün itibariyle önünde 46 ülkeden 74 bin başvuru derdest halde. Anayasa Mahkemesi’nin önündeki başvuru neredeyse AHİM’in 46 ülkeden aldığı başvurunun iki katı kadar. Bu kadar fazla başvuru alırken Anayasa Mahkemesi nasıl karar veriyor, ne kadar kararı sonuçlandırıyor. Toplamda baktığınızda yüzde 77’sini karşılamış durumda ama şunu da ifade etmem gerekir ki son 2 yılda bireysel başvuru iş yükünde gerçekten de artış var. Son 2 yılın yıllık ortalamasının 100 bin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Anayasa Mahkemesi bu başvurulardan geçen yıl yaklaşık 74 binini karara bağladı, bu yıl da şu ana kadar 52 bin başvuruyu Anayasa Mahkemesi sonlandırmış durumda. Bireysel başvuru 11 yıllık tecrübesiyle Anayasa Mahkemesi’nin fedakarca yoğun bir şekilde çalışmasıyla bir başarı hikayesi olmuştur. Ama bu başarı hikayesinin sürdürülmesi çok daha önemli hale gelmiştir.

“İŞ YÜKÜNÜN AZALMASI İHLAL KARARLARININ YERİNE GETİRİLMESİNE BAĞLI”

Bununla birlikte, her zaman ifade ettiğimiz üzere, bireysel başvurunun etkili bir şekilde yoluna devam etmesi onun olağan bir kanun yolu olmadığının, tersine ikincil nitelikte bir hak arama yolu olduğunun kabul edilmesine bağlıdır. Gerçekten de bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi ne hak ihlali iddialarını doğrudan ve ilk elden inceleyen bir mahkeme, ne de bir temyiz merciidir. Diğer yandan, iş yükünün azaltılması ihlal kararlarının gereğinin yerine getirilmesine bağlıdır. Bu anlamda Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir ihlal kararından sonra, ihlalin kaynağına göre yasama, idare veya mahkemelerin bir yandan somut ihlali ortadan kaldırmaya diğer yandan da benzeri yeni ihlallerin engellenmesine yönelik tedbirler alması hayati derecede önemlidir. Bu yapılmadığında, çözüme bağlanmış aynı anayasal meseleye ilişkin tüm uyuşmazlıkların tekrar tekrar Anayasa Mahkemesi’nin önüne taşınması söz konusu olmaktadır. Bu durumun bireysel başvuru yolunun etkili bir şekilde sürdürülmesini zorlaştıracağı ise izahtan varestedir. Tam da bu nedenle bireysel başvurunun sağladığı kazanımların gelecek nesillere aktarılması sadece Anayasa Mahkemesi’nin değil, yasama organı ve mahkemeler başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarımızın ortak görevi ve sorumluluğudur.”