Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil yargılanacak
Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil yargılanacak
İbrahim Tatlıses, yürüyebilmek için tedaviye başladı
İbrahim Tatlıses, yürüyebilmek için tedaviye başladı
Ali Atay'ın sözleri sosyal medyayı ikiye böldü
Ali Atay'ın sözleri sosyal medyayı ikiye böldü
123456789
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil yargılanacak
Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil yargılanacak
İbrahim Tatlıses, yürüyebilmek için tedaviye başladı
İbrahim Tatlıses, yürüyebilmek için tedaviye başladı
Ali Atay'ın sözleri sosyal medyayı ikiye böldü
Ali Atay'ın sözleri sosyal medyayı ikiye böldü
123456789

Tarımdaki kriz yetersiz beslenmeyi artıracak

Mürşide Esmek

ANKARA- Tarımsal üretim; girdi fiyatlarındaki artış, iklim değişikliği ve su kaynaklı verimsiz kullanım çiftçinin artan borçlarının yarattığı sorunlar Türkiye’deki genç kuşakları dengesiz beslenmeyle karşı karşıya bıraktı.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, krizlerle birlikte değişen beslenme alışkanlığına dikkat çekerek, Türkiye’nin ekmek tüketiminde dünyada ilk sırada yer aldığını açıkladı.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Bülent Gülçubuk Gazete Durum'a yaptığı değerlendirmelerde krizlerle birlikte gıda tüketim alışkanlığında da değişimler yaşandığına dikkat çekerek, “Alım gücü azalan nüfusun yetersiz olan protein kaynaklı tüketiminden karbonhidrat ağırlıklı beslenmeye geçiyor ve/veya daha düşük kaliteli ürünlere yöneliyor. Örneğin, Türkiye’de kişi başı yıllık ekmek tüketimi 170-190 kilogramdır. Bu haliyle Türkiye ekmek tüketiminde dünyada ilk sıradadır. Bizden sonra en çok tüketenler Mısır ve İran olarak sıralanıyor. ABD’de bu rakam 35-40 kg.dır. Bunlara karşılık Türkiye’de hayvansal protein tüketimi düşük olup, 37 gr/kişi/gün. AB ülkelerinde ise kişi başına ortalama günlük hayvansal protein tüketimi 59,5 gr/kişi/gün’dür.” dedi. Türkiye’de, ekmek tüketiminin dünya ortalamasının 1,5 katı olduğunu kaydeden Gülçubuk, hayvansal protein tüketiminin ise yarısından biraz fazla olduğunun altını çizdi. Gülçubuk, “Kriz dönemlerinde daha da fazla karbonhidrata yönelme olacak, protein tüketimi daha da azalacaktır. Ayrıca girdi fiyatlarındaki artış ile birlikte tüm ürünlerde görülebilecek fiyat artışları ve gıda enflasyonu ile birlikte un, yağ, et ve bitkisel ürünlerin fiyatı daha da artış gösterebilecektir.” şeklinde konuştu.

Türkiye Ekmek Tüketiminde Birinci

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Bülent Gülçubuk, krizlerle birlikte değişen gıda tüketim alışkanlığını vurgulayarak, Türkiye’nin ekmek tüketiminde dünyada ilk sırada yer aldığını açıkladı. Kriz dönemlerinde daha çok karbonhidrata yönelme olduğunu ifade eden Gülçubuk, girdi fiyatlarındaki artış, iklim değişikliği, meraların azalması, su kaynaklarının verimsiz kullanılması ve çiftçilerin artan borçlarının arz konusunda sorunlar çıkaracağını bunun da yetersiz ve dengesiz beslenmeyi artıracağını vurguladı.

Gazete Durum'un sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Gülçubuk şu değerlendirmelerde bulundu:

1-Turizm sezonu açılmak üzere Türkiye’nin 30-35 milyon turist ağırladığı dikkate alındığında gıdada arz sorunu yaşanır mı? Bu gıda fiyatlarını daha da artırır mı? Hangi ürünlerin arzında sorun yaşanabilir? Arzı kritik ürünler hangileridir?

Bütün gıda ürünlerinde sorun olur demek yanlış olur. Özellikle iklim değişikliği, girdi maliyetlerinin yüksekliği ve savaş ortamı nedeniyle tahıllarda, baklagillerde, sebzelerde üretim miktarında ve dolayısıyla arz konusunda sorunlar yaşanabilir. Burada özellikle buğday, baklagiller ve taze sebzelere dikkat etmek gerekir. Bunlarda ortaya çıkacak üretim daralması aynı zamanda fiyatların yükselmesine de yol açabilir. Gıda fiyatlarında tüm dünyada artışlar yaşanmaktadır ama Türkiye’de bunun en az bir katı artış yaşanmaktadır. Maalesef Türkiye gıda enflasyonunda dünyada ilk 5-6 ülke arasındadır. Buna bir de bu yıl üretimde oluşabilecek daralmalar eklenirse sorun daha da fazla hissedilecektir.

2-Türkiye’de bu yıl kaç hektar alan ekildi? Ne kadar rekolte bekleniyor? Girdi maliyetleri; mazot, tohum, gübre, üre, sulama desteği, traktör, elektrik gibi önemli kalemler ve artan mazot fiyatlarının lojistik maliyetlerini de artıracağı düşünüldüğünde bunun son tüketiciye nasıl yansıyacağını öngörüyorsunuz?

Bu konuda henüz tam bir veri yok. Çünkü yazlık ekimler henüz tamamlanmadı. Fakat buğday üretimi ile ciddi kaygılar var. Bu yıl 20-21 milyon ton civarında buğday üretimi bekleniyor. Girdi fiyatlarındaki aşırı artışlar, dünyada buğday ile ilgili belirsizlikler çiftçilerde de kaygıları artırdı. Bu nedenle 20 milyon ton bir üretim gerçekleşmesi söz konusu olabilir. Bu ise en az 4-6 milyon ton yine buğday ithalatı demektir. Girdi fiyatlarındaki artış çiftçilerde ciddi kararsızlıklar oluşturmaktadır. Tarımsal ÜFE’deki (Üretici Fiyat Endeksi) Şubat-2022 itibarıyla yüzde 68 olarak açıklandı. Aslında bu şu anlama geliyor, üretim maliyetleri en az yüzde 68 artmış demektir. Buna karşılık Tarımsal Girdi Maliyet Endeksi yani tarımda kullanılan girdi maliyetleri Şubat-2022 verisi henüz açıklanmadı. Bu açıklandığında görülecektir ki, bu artış da en az yüzde 73 civarında olacaktır. Yani, çiftçinin ürününü satış fiyatı girdi maliyetinin altında kalmaktadır. Bu durumda da çiftçi üretimden vaz geçme yoluna gidebilecektir. Bu da arz tarafında bir sorun yaratacak ve tüketiciye de tarım ve gıda ürünlerinde yüksek enflasyon olarak yansıyacaktır.

3-Türkiye’de krizle birlikte ciddi bir yoksulluk artışı var. Vatandaş, ekmek, makarna, pilav ekseninde karbonhidrat ağırlıklı besleniyor. Et, süt, bal, tavuğun yeri sofrada azalıyor. Batı ve gelişmiş ülkeleri Türkiye ile kıyaslayabilir misin? Önümüzdeki dönemde un, yağ, tahıl, sebze ve meyve fiyatlarında artış devam eder mi?

Krizlerle birlikte gıda tüketim alışkanlıklarında da değişimler yaşanmaktadır. Alım gücü azalan nüfus protein kaynaklı (zaten az olan) tüketimden karbonhidrat ağırlıklı beslenmeye geçiyor ve/veya daha düşük kaliteli ürünlere yöneliyor. Örneğin, Türkiye’de kişi başı yıllık ekmek tüketimi 170-190 kilogramdır. Bu haliyle Türkiye ekmek tüketiminde dünyada ilk sıradadır. Bizden sonra en çok tüketenler Mısır ve İran olarak sıralanıyor. ABD’de bu rakam 35-40 kg.dır. Bunlara karşılık Türkiye’de hayvansal protein tüketimi düşük olup, 37 gr/kişi/gün. AB ülkelerinde ise kişi başına ortalama günlük hayvansal protein tüketimi 59,5 gr/kişi/gün’dür. Yani, ekmek tüketimi dünya ortalamasının 1,5 katı fazla, hayvansal protein tüketimi ise yarısından azıcık daha fazladır. Bu şu demek; kriz dönemlerinde daha da fazla karbonhidrata yönelme olacak, protein tüketimi daha da azalacaktır. Ayrıca girdi fiyatlarındaki artış ile birlikte tüm ürünlerde görülebilecek fiyat artışları ve gıda enflasyonu ile birlikte un, yağ, et ve bitkisel ürünlerin fiyatı daha da artış gösterebilecektir.

4-Çiftçinin ekonomik durumu; banka borçları ve meraların amaç dışı kullanımı ufukta görünen gıda kriziyle değerlendirildiğinde nasıl bir tablo çizersiniz?

Aslında krizinin hangi boyutuyla ele aldığınıza bağlı. Pazardaki, marketteki fiyatlara baktığınızda krizi yaşıyorsunuz. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre, çiftçiler 2022'ye 167.7 milyar TL’lik borçla girdi. ÇKS’ye kayıtlı çiftçi sayısının yaklaşık 1,8 milyon olduğu düşünülürse çiftçi başına düşen borç miktarı yaklaşık 93 bin TL oluyor. Bu durum tarımda sürdürülebilirliğin önündeki en büyük engel ve tehdittir. Diğer yandan, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verileri daha da ilginç bir durumu ortaya çıkarıyor; SGK’ya kayıtlı çiftçi sayısı son yıllarda hızla düşüyor. 2011 yılında 1 milyon 122 bin olan çiftçi sayısı 2021 - Eylül ayında 530 bine kadar düştü. Yani, son 10 yılda SGK’lı çiftçi sayısı yüzde 53 azalmıştır. Sanırım bunun arkasındaki en büyük neden de çiftçi borçları, artan maliyetler ve düşen reel gelirlerdir. Bir başka veri de bize şunu gösteriyor; tarım alanları son 18-20 senede yüzde 12,3 azaldı ve sebze bahçeleri alanı da aynı dönemde yüzde 14-15 küçüldü yani gıda güvencesi ve güvenliği tehlikededir. Meralar kanayan yaramızdır; son 30-40 yılda 11-12 milyon hektar mera alanı devre dışı kaldı ve amaç dışı kullanıma geçildi. Yani hayvancılığı kalbinden vurduk. Bu da sürekli hayvancılıkta, et üretiminde ve fiyatlarında kabuk bağlayan sorunları ortaya çıkardı. Türkiye hızla devre dışı bırakılan meralarda, amaç dışı kullanıma açılan tarım alanlarında bir yapılanma uygulama sürecine ve politika rehabilitasyonuna geçmelidir.

5-Uluslararası konjonktürde baktığımızda Türkiye’deki artan kur fiyatları da dikkate alındığında önümüzdeki dönemde Türkiye’yi ne bekliyor?

Kur fiyatlarının artması demek girdi maliyetlerinin daha yükselmesi demek, tarımda ithal edilen emtia fiyatlarının daha da yükselmesi demektir. Bu ise doğrudan üretimi, üreticiyi ve tüketici etkileyecektir. Yani, Türkiye’yi yüksek maliyetli üretim, yüksek fiyatlı ithal ürünler ve geliri giderek azalan ve borçlanan çiftçi demektir. Bu nedenle Türkiye her boyutuyla hızla “gıda egemenliği” açsından kendine yeterli hale gelmenin yollarını aramalı, politikalarını üretmelidir.

6-Artan gıda fiyatları neticesinde veliler çocuklarına beslenme koyamıyor. Çocuklar okulda sabah 9.00’dan 16.00’ya kadar süt dahi içemeden günü geçiriyor. Derinleşen yoksulluk çocukların gelişimini nasıl etkileyecek?

Maalesef bu durum özellikle kırsaldaki çocukları etkiliyor. Doğal besleniyorlar diye düşündüğümüz kır çocukları aslında dengesiz ve yetersiz beslenme ile karşı karşıyadır. Eğer tarım nüfusu başına düşen Milli Gelir 3.000 $/yıl civarında seyrediyorsa orada çocukların dengeli beslendiğinden, yeteri kadar protein tükettiklerinden söz etmek imkânsızdır. Bu durum kentlerdeki çocukların da en az yarısı için geçerli bir durum sergileyebiliyor.

Aracılar Arttıkça Fiyatlar Artıyor

7- Tarımsal destek ödemelerini yeterli buluyor musunuz? Hal Yasası komisyonculuğu önlemede etkili olur mu?

Yeterli bulmaktan çok destekler doğru bir yöntemi içeriyor mu diye bakmak gerekiyor. Çünkü destekler üretim ve çiftçi refahına yönelik olmaktan uzaktır. Yeterli olsa idi zaten çiftçi de 200 milyar TL’ye varan miktarda borçlanmazdı. Çıkması beklenen Hal Yasası’nın öncelikle bir belirmesi gerekiyor. Yıllardır söyleniyor ama ne olacağı belli değil. Diğer yandan artık komisyonculuk da nerede ise kalmadı ve tüccarlık daha çok devrede. Bu ise aracı sayısını artırıyor ve fiyatlara biniyor. Amaç burada üreticiden tüketiciye uzanan süreçteki kanalları azaltmak, zincirin halkalarını ortadan kaldırmaktır. Yoksa isim değişir arada kazananlar başka isimdeki aracılar olur.

İklime Uyumlu Ürün ve Üretim Modeline Geçilmeli

8- Sürdürebilir ve belirleyici adımlar geleceğini öngörüyor musunuz? İklim krizinin tarımsal üretim, maliyet ve fiyatlar üzerinde nasıl bir baskı oluşturacağını düşünüyorsunuz?

İklim krizi küresel bir sorun haline geldi. Türkiye’yi de derinden etkilemeye başladı. Başta su varlıkları olmak üzere tüm doğal varlıkları daha bilinçli ve tasarruflu kullanmak ve geleceğe aktarmak durumundayız. Aynı biçimde üretim sistemlerini ve tüketim alışkanlıklarını da değiştirmek gerekiyor. Artık iklime uyumlu ürün ve üretim modellerine geçmek zorunluluğu vardır. Gelinen noktada yaşanan iklim değişikliği tarımsal ürünlerin de fiyatını yükseltiyor. Örneğin; 2021 yılında Türkiye’nin tahıl üretimi en az yüzde 12-15 oranında azaldı ve bu da fiyatlara yansıdı.

9-Gümrük vergilerinin sıfırlanmasını ve ithalatın bu kadar önünün açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu bir politika tercihidir. Burada yapılması gereken ise öncelikle kendi üretimimizi desteklemek, risk planları yapmak, çiftçinin rahat psikolojik bir ortamda üretime karar vermesinin yollarını açmaktır. Gümrük vergilerinin sıfırlanması ve ithalat sorunun kısa süreliğine çözümünde pansuman görevini görür ve gelecekte sorunların daha da derinleşmesine yol açar.

10-Rusya ve Ukrayna tahıl üretiminde ve ihracatında dünyanın en önemli iki ülkesi. Bu hem dünya hem Türkiye için önümüzdeki günlerde nelerin habercisi olacak? Buğday, mısır, soya, ayçiçeği fiyatları daha da artacak mı?

Rusya ve Ukrayna Türkiye için iki önemli ülke. Tarımda hem ihracat ve hem de ithalat açsından önemli iki ülkedir. Bu iki ülke arasındaki savaş tüm dünya tarım emtia fiyatlarını etkiliyor. Buğdayın fiyatı dünya piyasalarında 400 Dolar/tonun üstüne çıktı. Türkiye buğday ve ayçiçeği ithalatının 3/4'ünü bu iki ülkeden yapıyor ve giderek daha fazla bedel ödüyor. Bu hali ile devam ederse ve Türkiye kendi kaynaklarına, üretimine yönelmez ise tahıllara, ayçiçeğine, mısıra çok daha fazla bedel ödeyecektir. Bu da hem maliyetleri artıracak ve hem de tüketicileri daha yüksek gıda enflasyonuna zorunlu kılacaktır.

Tarımsal girdi maliyetleri, TÜİK verilerine 2022 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 10,12 bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 10,12 bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 57,26 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 31,35 artış gerçekleşti.

Genel olarak bakıldığında tarıma katkı sağlayan, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksi ile tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde artış gerçekleşti. Ana gruplarda bir önceki aya göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde yüzde 6,99, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde yüzde 10,57 artış gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde yüzde 36,10, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde yüzde 60,78 artış gerçekleşti.

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre son 5 yılda buğday ekim alanları ve rekolte

2017 yılında 7 bin 669 hektar alandan 21 milyon 500 bin ton ürün alındı

2018 yılında 7 bin 299 hektar alandan 20 milyon ton ürün alındı

2019 yılında 6 bin 846 hektar alandan 19 milyon ton ürün alındı

2020 yılında 6 bin 922 hektar alan ekildi.20 milyon 500 bin ton ürün alındı.

Arpa ekim alanı ve rekolte

2017 yılında 2 bin 424 hektar alan ekildi. 7 milyon 100 bin ton ürün alındı

2018 yılında 2 bin 468 hektar alan ekildi. 7 milyon ton ürün ürün elde edildi.

2019 yılında 2 bin 869 hektar alan ekildi. 7 milyon 600 bin ton ürün edildi.

2020 yılında 3 bin 97 hektar alan ekildi. 8 milyon 300 bin ton ürün elde edildi

Ayçiçeği ekim alanı ve rekolte

2017 yılında 780 bin hektar alan ekildi. 1 milyon 964 bin ton ürün elde edildi.

2018 yılında 734 bin hektar alan ekildi. 1 milyon 949 bin ton ürün elde edildi.

2019 yılında 753 bin hektar alan ekildi. 2 milyon 100 ton ürün elde edildi.

2020 yılında 729 bin hektar alan ekildi. 2 milyon 67 bin ton ürün elde edildi.

Tütün

2017 yılında 95 bin hektar alan ekildi. 80 milyon ton ürün elde edildi.

2018 yılında 93 bin hektar alan ekildi. 80 milyon ton ürün elde edildi

2019 yılında 81 bin hektar alan ekildi. 70 milyon ton ürün elde edildi.

2020 yılında 68 bin hektar alan ekildi.77 milyon ton ürün elde edildi.

TÜİK’in kesinleşmemiş verilerine göre 2021 yılında 73 bin ton ürün elde edildi