Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Selçuklu sultanlarının birebir modelleri yapıldı

Türkiye’ye “Türkiye” adını verdiren 13 Selçuklu hükümdarı defnedilmeyi, DNA analizleri ile birebir yapılan modelleri de sergilenmeyi bekliyor. Tarihçi yazar Murat Bardakçı, altı buçuk sene süren “Türkiye Selçuklu Hanedanı” projesiyle ilgili bilinmeyen şaşırtıcı ayrıntıları açıkladı.

AZE Haber Ajansı

ANKARA- Türkiye’ye “Türkiye” adını verdiren 13 Selçuklu hükümdarı defnedilmeyi, DNA analizleri ile birebir yapılan modelleri de sergilenmeyi bekliyor. Tarihçi yazar Murat Bardakçı, altı buçuk sene süren “Türkiye Selçuklu Hanedanı” projesiyle ilgili bilinmeyen şaşırtıcı ayrıntıları açıkladı.

Anadolu'nun Türkleşmesini başlatan Selçuklu sultanlarının türbeleriyle ilgili trajik hikayeler geride kalmak üzere olduğu görünüyor. 1940'lı ve 1990'lı yıllardaki restorasyonlarda birbirine karışan ve köpeklerin ağzına düşen sultan kemikleriyle ilgili tarihçi Murat Bardakçı, son durumu bildirdi. Konya’da 20. asrın ilk yarısında yaşanan son olayın üzerinden uzun seneler geçtiğini ve 2017'de başlatılan çalışmanın aşamalarını şöyle kaydetti:

"Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2017 Şubat’ında valilik izni ile Alâeddin Tepesi’ndeki Türkiye Selçuklu Sultanları Türbesi’nde akademik kuruluşların da iş birliği ile birkaç aşamalı bir çalışma başlattı... Ama, türbedeki sekiz adet sanduka açıldığında karşılaşılan manzara açanlara dehşete düşürdü: Sandukalar, poşetlere rastgele tıkıştırılmış kafataslarıyla, iskeletlerle, naaş kalıntıları ile dolu idi ve bu vaziyette projenin genişletilmesi, kemiklerin kimlere ait olduğunun belirlenmesi lâzımdı! İlk aşamada, sadece üç hükümdarın kemikleri tespit edilebildi ve bulunan bütün kalıntılar dualar eşliğinde kefenlenip yeniden sandukalara kondu. İki sene sonra, 2019’da çalışmanın ikinci aşamasına geçildi. Bilim Kurulu’nun kararı ile kalıntılar sandukalardan çıkartılarak Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde incelemeye alındı, beş hükümdarın daha kemikleri belirlendi ve kalıntılar yeniden mezarlara kondular.

ZEHİR BULUNDU

Bir sonraki aşamada naaşlardan alınan örnekler İstanbul Adlî Tıp Kurumu Biyoloji ve Kimya İhtisas Dairesi’ne gönderildi. Burada yapılan DNA analizlerinde kemiklerin o zamana kadar düşünüldüğü şekilde sekiz değil, on üç hükümdara ait olduğu ortaya çıktı. Hattâ, analizlerinden bazı tarihî bilgileri doğrulayan başka neticeler de elde edildi; meselâ kaynakların hayata 1237’de Kayseri’de zehirlenerek veda ettiği yazdıkları Alâeddin Keykubat’ın kemiklerinde hakikaten zehir bulundu! Erkeklerin, yani hükümdarların kimlikleri ve aile bağları YSTR-DNA analizleri ile tam olarak tesbit edilirken, kalıntılar arasında Birinci Alâeddin Keykubad’ın kardeşi Keyferidun’a, tamamı hanedan mensubu iki kadına, iki kız çocuğuna ve bazısı henüz çocuk yaştaki beş erkeğe ait kemiklerin de mevcut olduğu ortaya çıktı. Kadınlardan biri, Birinci Gıyaseddin’in hanımı idi...

KAFA TASLARI ETLENDİRİLDİ

Derken, sıra kafataslarının etlendirilmesine, yani hükümdarların ve hanedan mensuplarının dış görünüşlerinin belirlenmesine geldi.. Bunun için İstanbul Adlî Tıp Kurumu’nun yanı sıra Türkiye Atom Dairesi Başkanlığı’ndan yardım alındı. Saç, göz, deri ve yaş konularında alınan sonuçlar ile tomografilerden elde edilen bilgiler kafataslarının üç boyutlu kopyalarına işlendi ve kemikleri Alâeddin Tepesi’nde bulunan on üç Türkiye Selçuklu Hükümdarı ile iki kadının ve diğer hanedan mensuplarından bazılarının kafatasları etlendirildi! Ve nihayet, projenin bir başka aşamasına geçildi. Silikon heykellerin ardından müzelerde ve özel koleksiyonlarda bulunan dönemin tekstilleri üzerinde iplik, doku ve renk analizleri yapıldı; minyatürlerden ve eldeki az sayıdaki örneklerden istifade edilerek Konya Olgunlaşma Enstitüsü’nde yeni dokunan kumaşlardan silikon heykeller için elbiseler dikildi..."

Konya’yı başkent yapan Birinci Kılıçarslan (vefatı:1107).

Proje Koordinatörü Abdüssettar Yarar'ın çalışmalarının altını çizen Bardakçı, "Şimdi, yapılması gereken tek bir iş kaldı: Beden bütünlüklerine kavuşturulan Selçuklu hükümdarlarının ve diğer hanedan mensuplarının toprakla buluşmaları, yani tekrar defnedilerek sonsuza kadar artık huzur içerisinde uyumalarının sağlanması... Unutmayalım: Osmanlı padişahları tarihimizde ne kadar mühim yer işgal ediyorlarsa, kemiklerine vaktiyle büyük saygısızlık ettiğimiz bu hükümdarlar da Türkiye’nin aynı makamında oturmuşlardır! Dolayısı ile kendimizi bu hükümdarların ruhlarına ve hatıralarına affettirebilmemiz için eski mekânları olan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün restore ettiği Alâeddin Tepesi’ndeki türbede toprağa verme ameliyesini biran önce en üst düzeyde devlet töreni ile ve bütün dinî gerekleri yerine getirerek yapmak, bugün bizim için artık bir vecibedir!" şelinde açıklamada bulundu.

İkinci Kılıçarslan’ı tahtında otururken gösteren, üzerinde etlendirilmiş yüzünün bulunduğu silikon heykeli