Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Karasu: Sermayedarlar tarafından durum çok rahat!

Avukat Heval Karasu, Bartın'da yaşanan maden faciasındaki ihmallere dikkat çekerek, “Patronlar, 300 kişiyi de öldürseler cezasız kalacaklarından emin. Bir insan cezasız kalacağını bildiği yerde neden daha fazla 'masraf' yapsın, sorumluluk alsın? Sermayedarlar tarafından durum çok rahat. Denetimin olmadığı, cezanın olmadığı bir ülkede işçilerin hayatı önemsenmez” dedi.

Burcu Yıldırım

ANKARA- Bartın Amasra'da meydana gelen ve 41 işçinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan grizu patlamasının ardından herhangi bir gözaltı dahi olmadı. Patlamanın ardından olay yerine giden avukat Heval Karasu ve Sercan Aran, denetim ve cezai yaptırımlar uygulanmadığı sürece iş cinayetleriyle daha çok karşılaşılacağını ifade etti. Olay yerinden gözlemlerini GAZETE DURUM'a anlatan Karasu, “Soma'dan kalan bir cezasızlık pratiği de var. Patronlar, 300 kişiyi de öldürseler cezasız kalacaklarından emin. Bir insan cezasız kalacağını bildiği yerde neden daha fazla 'masraf' yapsın, sorumluluk alsın? Sermayedarlar tarafından durum çok rahat. Denetimin olmadığı, cezanın olmadığı bir ülkede işçilerin hayatı önemsenmez” diye konuştu.

“Kaç metre öteye fırladı”

Eskişehir'den yola çıkan avukat Heval Karasu, patlamanın ardından sabahın ilk saatlerinde ulaştığı maden ocağının önünün çok kalabalık olduğunu belirterek ilk gözlemlerini şöyle aktardı: “Herkes olayı anlamaya ve aktarmaya çalışıyordu alan çok kalabalık ve karışıktı. Biz durmadan işçilerle konuşmaya çalıştığımızda grizu patlamasının basıncını şöyle anlattılar: 'Öyle bir vurdu ki, kaç metre öteye işçiler fırladı.' Ama asıl hissedilen şey oranın şokuydu. Bütün işçiler bir yandan durumu algılamaya bir yandan da içeride kalan arkadaşlarını kurtarmaya çalışmış. Kurtarma çalışmalarına katılmışlar ama hâlâ ne yaşadıklarının farkında değillerdi. Hem iş yapıyorlardı hem de durup saatlerce sabit bir noktaya bakıyorlardı. Dolayısıyla işçilerle konuşmak ve onlardan bilgi almak çok zordu.”

“Herkes sayıyı biliyordu ama söyleyemedi”

Herkesin içeride 40 kişi olduğunu bildiğini söyleyen Karasu, “Herkesin ağzından 40 sayısı çıkıyordu ama şu dezenformasyon yasasından dolayı kimse televizyonlara, '40 kişi içeride' ya da 'hayatını kaybetti' diyemiyordu. Bu çok netti. Bütün gazeteciler, sendikacılar 40 olduğunu biliyordu ama kimse 'Benim ağzımdan çıkmasın' kaygısıyla söyleyemedi. Ne zaman ki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu açıklama yaptı, o zamana kadar. Sonra yine işçilerden birinin kayıp olduğu ve içeride olduğu anlaşılınca o telaşı ve arkadaşlarını bulma çabasını anlatamam. İşçiler, bütün arkadaşlarını parça parça, kömür kömür aldılar. Kaldırılacak bir psikoloji değil” diye konuştu.


“Denetimin ve cezanın olmadığı ülkede işçilerin hayatı önemsenmez”

Karasu, “Denetim ve iş güvenliğinin içi, iyiden iyiye boşaltıldı. Devlet tarafına baktığımızda da Sayıştay denetçileri geliyor, rapor hazırlıyor ama mesele bu denetimlerin istikrarlı bir şekilde sorgulanması, uygulamaya dönüştürülmesi için adımlar atılması. Rapor hazırlanmış, bırakılmış. Sonrası yok. Burada, cezai yaptırım uygulanmadığı için bu durumlarla karşılaşıyoruz. Aynı zamanda, Soma'dan kalan bir cezasızlık pratiği de var. Patronlar, 300 kişiyi de öldürseler cezasız kalacaklarından emin. Bir insan cezasız kalacağını bildiği yerde neden daha fazla 'masraf' yapsın, sorumluluk alsın? Sermayedarlar tarafından durum çok rahat. Denetimin olmadığı, cezanın olmadığı bir ülkede işçilerin hayatı önemsenmez” değerlendirmesinde bulundu. Bartın faciasının ardından yapılan açıklamaları da eleştiren Karasu, “Daha sonra Cumhurbaşkanı da gelip herhangi bir ihmaller zinciri üzerinden herkese, 'Hesabını soracağız' demedi ve 'kader'e bağladı. Bu tavırla, bu anlayışla ülkemizde ölümler çok daha rahat oluyor” dedi.

“Hukuk kuralları uygulansa bu cinayetler yaşanmaz”

Gelecek kazaların ve cinayetlerin önlenmesi için artık bu yaşananlardan ders çıkarılması gerektiğini vurgulayan Karasu, şöyle devam etti: “Var olan hukuk kuralları bile uygulansa, denetim ve cazai yaptırım sağlansa bütün bu iş cinayetleri yaşanmaz.” Orada bulunan avukat grupları olarak hem SGK'ya hem de savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını ifade eden Karasu, şunları kaydetti: “Haritaları, ölçüm raporlarını, hard diskleri, verilerin dijital kopyalarını istedik. Ermenek ve Soma'dan olan deneyimlerimizle isteklerimizi sıraladık. İddianame hazırlanana kadar taleplerimizin de takipçisi olacağız. Ailelerin de beyanlarını alıp ekleyeceğiz.” 

“Makul bir süre geçsin ondan sonra gidin”

Bartın'daki maden patlamasının ardından, ertesi sabah gitmek üzere Ankara'dan yola çıktıklarını ifade eden avukat Sercan Aran da “Ancak Ankara çıkışında aracımız durduruldu. Genel bilgi Toplama (GBT) yapılacağı söylendi, bir buçuk saat kadar bekletildik ve sistemin arızalı olduğunu söylediler. Seyahat özgürlüğümüzün engellendiğini ifade ettiğimizde de 'Sizden ricamız makul bir süre geçsin ondan sonra gidin' cevabı aldık. Bunun da Bartın Valiliği kararı çerçevesinde olduğunu söylediler. Biz de bu kararı Bartın'daki memurların uygulayabileceğini belirttik. Dolayısıyla Ankara'dan engellenemeyeceğimizi dile getirdik. Bir süre sonra da trafik şubeden geldiler ve aracın yan camlarında film olduğu için aracı tarafikten men edeceklerini söylediler. Aracı bağladılar ve biz aracı otoparktan çıkarıp aynı gün yola çıktık” şeklinde konuştu.

“Neden ve kaynakları iyi araştırılmalı”

Maden sahasına gittiklerinde Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan ile alandan bilgi alma imkanı olduğunu dile getiren Aran, sözlerini şöyle sürdürdü: “İşçilerin ölüm nedenlerine baktığımızda ya çok yoğun bir metan ya da çok yüksek bir aleve maruz kaldığı tahmininde bulunuyoruz. İşçilerin büyük kısmı basıncın etkisiyle bir saniye içinde hayatını kaybediyor. Bu şiddetli patlamanın neden ve kaynaklarının çok ayrıntılı bir şekilde araştırılması gerekiyor. Bu gözlemlerin ardından başsavcı ve savcılarla görüşmeye çalıştık ancak ulaşamadık ve herhangi bir randevu da alamadık.” 

Aran, hâlâ herhangi bir sorumlunun gözaltına dahi alınmadığına dikkat çekerek, “Burası kamuya ait bir işletme ve hâlâ bir kamu personeli çalışıyor mu, görevden el çektirildi mi bilmiyoruz. O açıdan da bu kişilerin verileri değiştirme olanakları her zaman olur. Bu da delil güvenliğini tamamen yok eden bir şeye sebebiyet verir” dedi.

“Cezasızlık politikası var”

Türkiye'de insan hayatının en değersiz şey olduğunu söyleyen Aran, şunları aktardı: “İşverenler yargılama tehdidine maruz kalmayacaklarını bildikleri için rahatlıkla davranıyor. Soma'da 301 insan hayatını kaybetti ve sözde bir kısım sorumlu, 15 ila 23 buçuk yıl hapis cezasıyla cezalandırıldı. Kamu görevlileri hiçbir şekilde yargılanmadı. Halen soruşturmalar devam ediyor. Savcılar harekete geçmiyor. Haliyle bir cezasızlık politikası var. Bir patron ceza almayacağını, cüzi tazminatlarla kurtaracağını bildiği bir vakada neden yatırım yapsın, önlem alısın, işçi sağlığı ve güvenliğini düşünsün? Çünkü onun derdi zaten para kazanmak, kâr hırsı. İnsanı önceleyen bir çalışma düzeni oluşturamadığımız sürece maalesef bu tip katliamların, kazaların olmaması imkansız bir durum.”