Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789

İlkçağdan ortaçağa doğa ve nedensellik serüveni

Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi ve Gazetemiz yazarı Prof. Dr. Hasan Aydın’ın “İlkçağdan Ortaçağa Doğa Tasarımları ve Nedensellik” adlı yeni bir kitabı yayımlandı.

AZE Haber Ajansı

ANKARA- Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi ve Gazetemiz yazarı Prof. Dr. Hasan Aydın’ın “İlkçağdan Ortaçağa Doğa Tasarımları ve Nedensellik” adlı yeni bir kitabı yayımlandı. Bilimde nedensel açıklamaların köklü bir role sahip olması, metafizikte sık sık ilk neden olarak Tanrı’yı gerekçelendirmek için nedensellik ilkesinin kullanılması, biliş ve dış dünya arasındaki nedensel ilişkiye dair sorunlar, insan ve eylemleri arasındaki nedensel bağ, eğitimde nedene dayalı öğrenme gibi hususlar, Prof. Aydın'ın nedenselliğin neliğine ilişkin merakını tetikler ve bu geniş kapsamlı çalışma ortaya çıkar. 578 sayfalık hacimli kitabında Aydın, akademik yazınında köklü bir geçmişi olan nedensellik sorununu tartışıyor. Aydın, giriş ve sonuç hariç dokuz ana bölüm olarak kurguladığı eserini okurla buluşturma amaçlarını, şu sözlerle dile getiriyor: "Çalışmanın birbiriyle ilişkili dört amacının olduğunu söylemek olasıdır. İlki, yerleşik hayata geçen ilk tarımcı atalarımızın oluşturduğu kozmogonik ve orijin mitoslarında gündeme gelen doğa ve nedensellik kurgularını ortaya koymaktır. İkincisi, insanlığın düşünsel serüveninde felsefi düşüncenin mimarı olarak görülen Eski Yunanlı filozofların doğa ve nedensellik sorununa çoğulcu yaklaşımlarını ve mitos’tan logos’a geçilirken yaşanan sancıları, bu sancıların neden olduğu logos’taki mitos’u ortaya koymaktır. Üçüncüsü, Eski Yunan’da ortaya çıkmış doğa ve nedenselliğe ilişkin farklı yaklaşımların Yahudi, Hıristiyan ve İslam düşüncesindeki izlerini sürmek; felsefi anlayışların, ortaçağ Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman düşünürlerce nasıl alımlandıklarını saptamaktır. Dördüncüsü ise Yahudi, Hıristiyan ve İslam ortaçağında farklı doğa ve nedensellik algılarına ve aralarındaki diyalektiğe dikkat çekmektir." 

Kitabın özüne dair ip uçları içeren arka kapak yazısında ise şöyle deniliyor: “Prof. Dr. Hasan Aydın, bu yapıtında, filozofların doğa tasarımlarıyla nedensellik kurguları arasında koparılamaz bir bağın bulunduğunu göstermeyi amaçlamaktadır. Yapıtta, ilkçağdan günümüze, beş büyük doğa tasarımının karşımıza çıktığı ileri sürülmektedir. Bunlardan ilki, mitolojinin doğasız doğası; ikincisi, mitos’tan logos’a geçiş sürecinde üretilmiş Antik Yunan’ın akılsallık (nous-logos) ve canlılık (empsykhon) içeren doğası; üçüncüsü, ortaçağın Tanrı’nın eylemi ya da fiili olan doğası; dördüncüsü, Rönesans ve yeniçağın mekanik doğası; beşincisi 19. yüzyıldan sonra beliren evrimci doğadır. Bu doğa tasarımlarına koşut olarak, filozofların nedensellik kurguları değişmekte, bir önceki tasarımdan köklü epistemik kopmalar yaşanmaktadır. İşte bu yapıt, sözü edilen ilk üç büyük doğa tasarımını ve yol açtığı nedensellik kurgularını, dönemlerinin şöhretli filozof ve düşünürlerin özgün eserlerine dayanarak ortaya koymakta, böylece okuyucuyu, insanlığın düşünsel serüveninde uzun soluklu bir yolculuğa çıkmaya davet etmektedir.” 

Felsefe ve bilim tarihine meraklı okurlarımız için Prof. Dr. Hasan Aydın'la “İlkçağdan Ortaçağa Doğa Tasarımları ve Nedensellik” kitabı üzerine yaptığımız ufuk açıcı söyleşi şöyle: 

-Hocam, öncelikle yeni kitabınız hayırlı olsun, okuyucusu ve tartışanı bol olsun diyorum. Son derece hacimli (578 sayfa) kitabınızın ana konusu nedir? Kitap neyi tartışıyor?

Çok teşekkür ederim. Kitap, benim akademik yazınımda köklü bir geçmişi olan nedensellik sorununu tartışıyor. Nedensellik sorununa olan ilgim, lisans dönemine değin gerilere gitmektedir. Bilimde nedensel açıklamaların köklü bir role sahip olması, metafizikte sık sık ilk neden olarak Tanrı’yı gerekçelendirmek için nedensellik ilkesinin kullanılması, biliş ve dış dünya arasındaki nedensel ilişkiye dair sorunlar, insan ve eylemleri arasındaki nedensel bağ, eğitimde nedene dayalı öğrenme gibi hususlar, nedenselliğin neliğine ilişkin merakımı tetiklemiş gibi gözüküyor. Bu ilginin gelişmesinde yüksek lisans ve doktora danışmanım Prof. Dr. Mehmet Dağ’ın etkisine de değinmem gerekiyor. Onunla lisans, yüksek lisans ve doktora dönemlerinde her cuma günü yaptığımız ve neredeyse rutine dönüşen sohbetlerde, nedensellik sorununun önemli bir yer edindiğini, hatta Eş’arîler ve Gazzâlî’nin nedenselliği reddetmelerinin ya da aranedenci (vesileci) anlayışa yönelmelerinin İslam dünyasında bilim ve felsefenin kaderine olan etkilerini tartıştığımızı anımsıyorum. Bu ilgim gelişerek devam etti ve bu yapıt ortaya çıktı. 

-Kitabın adını neden “İlkçağdan Ortaçağa Doğa Tasarımları ve Nedensellik” koydunuz? Konu özde nedensellik sorunu olduğuna göre, oradaki doğa sözcüğünü neden eklediniz? 

Bunun üç nedeni bulunmaktadır: İlki, nedensellik sorunuyla ilgili araştırma yaparken, filozofların doğa ya da evren tasarımlarının doğrudan nedensellik anlayışlarını etkilediğini fark etmemdir. Yalın bir biçimde söylersem, bir filozofun doğa ya da evren tasarımı ile nedensellik anlayışı arasında kopmaz bir bağ bulunmaktadır. Bunu kitap içinde yeterince belgelediğimi sanıyorum. İkincisi, R. G. Collingwood’un Doğa Tasarımı (The Idea of Nature) adlı yapıtının düşünce ufkumu genişletmesidir. Özellikle onun tarihsel süremde, akılsallık (logos) ve canlılık (empsykhon) içeren Yunan doğa tasarımı, Rönesans’ın mekanik doğa tasarımı ve modern evrimci doğa tasarımı arasında yaptığı ayrımlar, düşünce tarihinde hem süreklilikleri hem de kopuşları görmek açısından oldukça ufuk açıcıdır. R. G. Collingwood, mitolojik dönem ile ortaçağ doğa tasarımlarına değinmediği ya da bunları dikkate almadığı için, doğa tasarımını üçe indirgemiş gözüküyor; ancak biz bu çalışmada onları da dâhil ederek tarihsel süremde insanlığın beş büyük doğa tasarımı geliştirdiğini ileri sürdük. Yapıt, ilkçağdan ortaçağa uzanan tarihsel süremi ele aldığından, doğal olarak çalışmamız Rönesans ve modern doğa algısını içermemektedir. Sadece mitolojik, Eski Yunan, ortaçağ İslam ve Hıristiyan kültüründeki doğa tasarımları ele alınmaktadır. Rönesans’tan modern döneme doğa ve nedensellik sorununu ayrı bir kitabın konusu olarak ele alıp incelemek gerekiyor. Böylelikle elinizdeki yapıt, özde nedensellik sorununa odaklansa da, nedensellikle doğa ya da evren tasarımı arasındaki bağ nedeniyle iki sorunu iç içe çözümlemeye çalışmış olmaktadır. Üçüncüsü, nedensellik salt doğayı ilgilendiren bir husus değildir; insanın bilişsel ve pratik yaşamı da nedensel ağlarla örülüdür. Biz doğa sözcüğünü kullanarak, pratik sorunları bu yapıtın dışında bıraktığımızı vurgulamış olmaktayız.

-Kitabı yazarken nasıl bir yöntem takip ettiniz? 

Öncelikle belirtmem gerekir ki, okuyucusuyla yazarı arasında büyük zamansal mesafeler bulunan tarihsel dokümanları tek bir yöntemle analiz etmek mümkün değildir. Hele konu ilkçağ ve ortaçağ yazını olduğunda, iş daha da çetrefilleşmektedir. Deyiş yerindeyse, multi-disipliner bakmak ve multi-metodolojiler kullanmak gerekmektedir. Bu yüzden yapıtta, yapı-söküm, tarihsel eleştiri, anlamlandırma ve kavramsal çözümleme gibi yöntemler birlikte kullanılmıştır. Anılan yöntemlerin birlikte kullanılmasındaki temel amaç, hem düşünürlerin genel sistemleri içerisinde merkezi bir konuma oturan doğa ve nedensellik anlayışlarını, onların sistemlerinin ana yapısı ve sistemlerindeki diğer öğelerle ilişki içerisinde analitik olarak ortaya koymak hem de düşünürlerin düşünce sistemlerinin tarihsel tutamaklarını nesnel bir biçimde gün ışığına çıkartmak ve onların düşüncelerini anakronizme düşmeden, sosyo-kültürel açıdan güdümlü tarihsel yerine oturmaktır. Anılan yöntemlerin, tartışma konusu yaptığımız düşünürlerin birbirlerine olan etkilerini ve eğer varsa daha sonraki süreçlere yansıyan yönlerini nesnel olarak değerlendirmede de önemli bir işlevi bulunmaktadır.  

-Peki, dil sorunu...

Evet, ilkçağ ve ortaçağ söz konusu olduğunda, araştırmacıları en çok yoran temel sorunlardan birisinin de dil olduğunu kaydetmek gerekiyor. İlkçağ metinleri Antik Yunanca, ortaçağ metinleri ise Latince ve Klasik Arapça bilmeyi gerektirmektedir. Bu durum, açıkçası söz konuş alanlarda kalem oynatabilmek için çoklu dil becerisini gerektirmektedir. Bu konudaki sınırlılıklarımın bilincindeyim. Söz konusu dillerden en iyi bildiğim Klasik Arapçadır; Antik Yunancayı okuma ve leksiyonlar yardımıyla çözümleme, yine Latince metinleri sözlük yardımıyla irdeleme becerimi bir parça geliştirdiğim doğrudur. Bir parça diyorum; eğer bu dillerden İngilizce ve Türkçeye yapılan çeviriler olmasa, bu yeteneğimin akademik çalışma yapmaya yetmeyeceğinin farkındayım. Ancak Yunanca ve Latince metinleri, İngilizceye, Türkçeye ve Arapçaya yapılan çevirileriyle karşılaştırarak okumak, yanlış yapma olasılığını nispeten azaltmaktadır. Özgün metinlerle çevirileri karşılaştırarak okuma alışkanlığımın, özgün metinlerdeki ana kavramları ve kritik cümleleri özgün dillerinden parantez içinde transkripsiyonuyla aktarmama olanak sağladığını belirtmeliyim. Böylece okuyucu özgün dilde kullanılan sözcüğün ne olduğunu görme şansı elde etmiş olmaktadır. Kitabın içinde bu yaklaşımın örneklerini bolca görmek olasıdır.


-Kitabın amacı nedir? Ne yapmaya çalışmaktadır?

Çalışmanın birbiriyle ilişkili dört amacının olduğunu söylemek olasıdır. İlki, yerleşik hayata geçen ilk tarımcı atalarımızın oluşturduğu kozmogonik ve orijin mitoslarında gündeme gelen doğa ve nedensellik kurgularını ortaya koymaktır. Bu önemlidir; çünkü pek çok araştırmacı, felsefeyle birlikte Antik Yunan’da insan düşüncesinin mitos’tan logos’a, kozmogoni’den kozmoloji’ye geçtiğini ileri sürmektedir. Böyle bir geçişin olup olmadığını görmek, mitolojik dünya görüşünü bilmeyi ve sonrasıyla karşılaştırmayı gerektirmektedir. İkincisi, insanlığın düşünsel serüveninde felsefi düşüncenin mimarı olarak görülen Eski Yunanlı filozofların doğa ve nedensellik sorununa çoğulcu yaklaşımlarını ve mitos’tan logos’a geçilirken yaşanan sancıları, bu sancıların neden olduğu logos’taki mitos’u ortaya koymaktır. Geçiş süreci hiç de yalıtılmış değildir; mitos’la logos’un iç içe girdiği pek çok yeni düşünce formunun doğmasına yol açmış gibi gözükmektedir. Üçüncüsü, Eski Yunan’da ortaya çıkmış doğa ve nedenselliğe ilişkin farklı yaklaşımların Yahudi, Hıristiyan ve İslam düşüncesindeki izlerini sürmek; felsefi anlayışların, ortaçağ Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman düşünürlerce nasıl alımlandıklarını saptamaktır. Bu da bize, Eski Yunan’da filizlenen logos’un tek-tanrılı dinlerdeki serüvenini görme şansı verecektir. Dördüncüsü ise Yahudi, Hıristiyan ve İslam ortaçağında farklı doğa ve nedensellik algılarına ve aralarındaki diyalektiğe dikkat çekmektir. Tüm bu söylenen amaçları gerçekleştirmek, doğa ve nedensellik sorunu bağlamında insanlığın düşünsel serüvenindeki etkileşimleri, süreklilikleri ve kopuşları görmek açısından da oldukça yaşamsal olsa gerektir.

-Okuyuculara kitabı daha yakından tanıtmak için içeriğine biraz daha yakından bakabilir miyiz?

Elbette. Yapıt giriş ve sonuç hariç dokuz ana bölüm olarak kurgulanmıştır. Giriş bölümünde, konuya yönelik bir kavramsal çerçeve oluşturmak adına, neden, nedensellik ve doğa kavramları irdelenmiş; doğa tasarımları ile nedensellik anlayışları arasındaki ilişkiye yönelik çeşitli saptamalarda bulunulmuştur. Yine insanlığın tarihsel süremde beş büyük doğa tasarımı geliştirdiği gösterilmiş ve çalışmanın ilk üç doğa tasarımıyla ilgisi ortaya konulmuştur. Birinci bölümde, Sümer, Mısır ve Eski Yunan mitolojilerindeki kozmogonik ve orijin mitoslarından yola çıkılarak, mitolojik doğa ve nedensellik anlayışı ortaya konulmuş, mitlerdeki analojiler yapı söküme uğratılmıştır. İkinci bölümde, ön-Sokratesçi filozofların doğa ve nedensellik algıları çözümlenmiştir. Bu çözümleme yapılırken, ön-Sokratesçi filozoflar, Eduard Zeller’in tasnifi dikkate alınarak Miletliler, Pythagorasçılar, Elealılar ve Herakleitos ve ön-Sokratesçi felsefenin son temsilcileri şeklinde sınıflanmıştır. Miletliler içerisinde Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes’in; Pythagorasçılar içinde Pythagoras ve Alkmeon’un, Elealılar içinde Ksenephones, Permenides ve Zenon’un ve onlarla diyalektik içinde olan Herakleitos’un; ön-Sokratesçi felsefenin son temsilcileri olarak ise Empedokles, Anaksagoras, Leukippos, Demokritos ve sofist Protagoras’ın görüşleri irdelenmiştir. 

Bu irdelemeler yapılırken, Yunan doğa tasarımındaki gelişimi, farklı doğa algılarını ve farklı nedensellik tasarımlarını gün yüzüne çıkartmaya ayrı bir özen gösterilmiştir. Ayrıca mitos-logos ilişkisine ve logos’taki mitos’un serüvenine özel olarak işaret edilmiştir. Üçüncü bölümde, Sokratik, diğer bir adlandırmayla Antik felsefeye yoğunlaşılmış; aralarında hoca-öğrenci ilişkisi olan Sokrates, Platon ve Aristoteles’in doğa ve nedensellik tasarımları incelenmiştir. Aslında bu üç düşünürden son ikisi Eski Yunan felsefesinin zirvesini temsil etmektedirler ve daha sonraki süreçlerde, özellikle Helenistik ve Roma felsefesinde ve ortaçağda çok belirleyici olmuşlardır. Bu nedenle, Sokrates’in araç neden-gerçek neden ayrımı, Platon’un idealar, taklit (mimesis) ve pay alma (metheksis) öğretileri ile Timaeios diyalogundaki evren tasarımı; Aristoteles’in dört neden öğretisi, neden olma tarzları ve erekselci doğa tasarımı geçmiş kalıtla ilişki içerisinde ayrıntılı olarak çözümlenmiştir. Dördüncü bölüm, Helenistik ve Roma dönemlerinin beş büyük akımına, yani Epikurosçular, Stoacılar, Helenistik Yahudiler, Septikler ve Yeni Platoncular’a yoğunlaşmaktadır. Epikuroscuların doğa ve nedensellik anlayışları, Epikuros ve Lukretius; Stoacılarınki Seneca, Cicero ve Kleanthes’in; Helenistik Yahudilerin doğa ve nedensellik öğretileri Aristobulus ve Philon, Septiklerin nedensellik öğretileri Aenesidemus ve Sekstus Empiricus’ün; Yeni Platoncularınki Plotinus ve Proklus’un görüşleri ekseninde irdelenmiştir. Platon ve Aristoteles’in görüşleri ortaçağa Yeni Platoncu sentez üzerinden geçtiği için, onlara ayrı bir önem verilmiştir. 

Yapıt beşinci bölümden itibaren ortaçağa odaklanmaktadır. Nitekim beşinci bölümde tarihsel sıra takip edilerek, Hıristiyanlığın Patristik dönemindeki logos, yaratılış, doğa ve nedensellik tartışmaları, ilk kilise babaları olan Aristides, Justinus, Tatianus, Origenes, Nyssa’lı Gregorius ve özel olarak Augustinus üzerinden irdelenmiştir. Bu dönemde, doğa ve nedensellik sorununa en fazla mesai harcayan düşünür Augustinus olduğu için düşünceleri, kaynakları da dikkate alınarak tüm boyutlarıyla analiz edilmiş, ön-Sokratesçi filozofların, Platon’un, Stoacıların ve Philon’un onun tohumsu nedensellik anlayışındaki etkileri gün ışığına çıkarılmıştır. 

Altıncı bölümde, İslam teoloji (kelâm) geleneğindeki doğa ve nedensellik tartışmaları ele alınmıştır. Teoloji geleneğine yer verme nedenimiz, İslam dünyasında teoloji (kelâm) geleneği ile felsefe geleneği arasında doğa ve nedensellik konusunda çatışmanın yaşanmasıdır. Bu çatışmayı anlamak için teologların görüşlerini bilmek gerekir. Bu nedenle, anılan bölümde Mu’tezile, Eşa’rîler ve Mâturidîler’in önemli temsilcilerinin doğa ve nedensellik hakkındaki görüşleri ana hatlarıyla ortaya konulmuştur. Böylelikle İslam dünyasında ortaya çıkan atomcu evren tasarısı ve aranedenci tasavvurun temel argümanları serimlenmiş olmaktadır. Yedinci bölümde, Kindî, Fârâbî, İhvân es-Safâ ve İbn Sînâ örnekliğinde felsefi çevrelerdeki Yeni Platonculukla iç içe sokulmuş Aristotelesçi doğa ve nedensellik algısı ortaya konulmuştur. Sekizinci bölümde, Gazzâlî, İbn Rüşd ve İbn Meymûn örnekliğinde doğa ve nedensellik bağlamında teoloji ile felsefe arasında yaşanan tartışmalar analiz edilmiştir. Böylelikle İslam dünyasındaki iki farklı doğa ve nedensellik algısı arasındaki tartışmaların ayrım noktaları belirginleştirilmiştir. 

Sürece Yahudi filozof İbn Meymûn’un dahil edilmesinin iki nedeni vardır: İlki, İslam dünyasındaki teoloji ve felsefe geleneğini özümseyip eleştirmesi ve yeni bir sentez sunması, ikincisi ise İslam dünyasındaki tartışmaların Batı’ya taşınmasına doğrudan kaynaklık etmesidir. Dokuzuncu bölümde ise, Hıristiyan skolastisizmindeki nedensellik ve doğa tartışmaları, Yeni Platoncu eğilimleri olan J. S. Eriugena, Aristotesçi Thomas Aquinas ile atomculuğa meyledip nedensellikten kuşku duyan Nicholas D’Autrecaurt’un düşünceleri ekseninde irdelenmiştir. Bu irdelemeler sırasında, İslam dünyasından Batı’ya yapılan çevirilerin etkileri de ele alınmıştır. Thomas Aquinas’taki İslam Aristotelesçilerinin ve İbn Meymûn’un; Nicholas d’Autrecaurt’da Antik Yunan atomcularına ek olarak İslam teologlarının atomcu anlayışlarının etkisini reddetmek olanaksızdır. 

Dikkatli bir felsefe tarihçisi, özellikle ortaçağda bazı düşünürlere yer verilmediğini hemen fark edecektir. Tüm düşünürlerin ele alınmama nedeni, tipolojik yaklaşım gereği, belli bir düşünce biçimini temsil eden en yetkin düşünürü seçmemizdir. Kaldı ki, ortaçağ düşünürleri sık sık birbirini yinelemektedir. Bu yüzden benzer düşünceleri savunan düşünürlere yer ayırmak, sayfa sayısını artırmanın dışında yapıta yeni bir boyut katmayacaktı. Yapıtın sonuç ve değerlendirme bölümünde ise, doğa ve nedensellik sorunu bağlamında, ilkçağdan ortaçağa insan düşüncesindeki etkileşimlere, sürekliliklere ve kopuşlara işaret edilmiş, ortaçağdaki tartışmaların doğacak olan Rönesans’ın doğa ve nedensellik algısına olan etkilerine dikkat çekilmiştir.

-Doğa tasarımları ve nedensellik düşüncesinin, ilkçağdan ortaçağa olan serüvenini irdelediniz. Bunun devamı gelecek mi? Yani Rönesans’tan günümüze doğa tasarımları ve nedensellik diye bir kitap yazacak mısınız? 

Aslında Rönesans sonrası dönemde, doğa tasarımları ve nedensellik tartışmalarına ilişkin çeşitli makaleler yazdım. Örneğin Spinoza, D. Hume, Newton gibi düşünürlerin nedensellik anlayışlarını irdeledim. Araştırmalarıma devam ediyorum. Ama onlar henüz bir kitap olacak boyuta ulaşmadılar. Sorunun önemli olduğunun farkındayım ve eğer zamanım yeterse bu süreci günümüze değin getirmeyi arzuluyorum. Belli bir kavram üzerinden felsefe tarihini baştan sona, uzun soluklu bir süreçle kat etmeye çalışmak hem heyecan verici hem de öğretici bir süreç. 

-Hocam son bir soru daha sormak istiyorum. Felsefe kitapları söz konusu olduğunda, hep ağdalı dilinden ve anlaşılmazlığından söz edilir. Kitabı herkes anlayabilir mi?

Bir kitabı anlayabilmek için ön bilgiler gerekebilir. Yine felsefî dilin kendine özgü bir yapısı vardır. Ancak okuyucular ürkmesin; kitabın dili oldukça açıktır ve yalın bir Türkçeyle kaleme alınmıştır. Anlamak için felsefe tarihi bilmek de gerekmemektedir. Anlaşılır ve yalın bir kitap olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden doğa tasarımları ve nedensellik sorununa ilgi duyan herkese öneriyorum. 

-Sevgili hocam bu kısa söyleşi için çok teşekkürler. Başta da söylediğim gibi, umarım okuyanı ve tartışanı çok olur. 

İlginiz için ben teşekkür ederim.