Gülse Birsel'in Vural Çelik'e vedası tepki çekti
Gülse Birsel'in Vural Çelik'e vedası tepki çekti
MÜSLÜMANLAR VE İSRAİL
MÜSLÜMANLAR VE İSRAİL
Çizdiği karikatür,
Çizdiği karikatür, "dünya birinciliği" ödülü aldı
Dubai çikolatası
Dubai çikolatası
123456789
Gülse Birsel'in Vural Çelik'e vedası tepki çekti
Gülse Birsel'in Vural Çelik'e vedası tepki çekti
MÜSLÜMANLAR VE İSRAİL
MÜSLÜMANLAR VE İSRAİL
Çizdiği karikatür,
Çizdiği karikatür, "dünya birinciliği" ödülü aldı
Dubai çikolatası
Dubai çikolatası
123456789

Fethullahçı Yapılanmanın Yok edilmesi

A.B.D.’ni yönetenlerin, kendi ülkelerindeki ve Asya, Avrupa ülkelerindeki tarikatlara yönelik olarak geliştirdikleri model.

Haber Merkezi

ANKARA - (A.B.D. Modeli-Öngörüleri ve Fethullahçı Yapılanmanın Yok edilmesi – Önlem Önerileri):

A.B.D.’ni yönetenlerin, gerek kendi ülkelerindeki ve gerekse Asya, Avrupa ülkelerindeki tarikatlara yönelik olarak geliştirdikleri bir model söz konuşu. Modelin amacı, tarikatları, birer sivil toplum örgütü, gönüllü kuruluş (N.G.O.) olarak yeniden yapılandırmak; mevcut düzene karşı uysallaştırmak. Kısaca böyle özetlemek mümkün. Her şeyden önce yapılanmanın bir sistematiği var. Öncelikle bireyin toplumsallaşması ile başlatılan süreç, suya bir taşın atılmasıyla oluşan halkalar gibi bireyi kuşatan çevreler yaratmaya dayanıyor. Bu çevreler, eğitim, sağlık, teknolojiye dayalı iletişim kanalları, ekonomi, politika ve kültürel gereksinimleri karşılıyor. Tüm bu çevreleri de kuşatan ve kendi inanç-düşünce sistemine göre oluşturulan bu toplumsal yapıya işlevsellik kazandırılması, siyasal erkte yani devlet yönetiminde de bir uzlaşmayı ya da paylaşmayı gerekli kılıyor.

Fethullahçıların bu modele uydurulmaya çalışılmasının yarattığı problemlerin temelinde, gerek Türk Toplumunun ve gerekse İslâmiyetin baskın karakterlerinin farklılığı yatıyor. Batıda, mevcut tarikatlar ve benzeri dinsel yapılanmalar içinde devleti ele geçirmeye, siyasal rejimi değiştirmeye yönelik örnekler marjinal kabul ediliyor. Siyasal İslâmın kendi kurallarına göre devlete tümüyle egemen olması esas; toplumsal bir uzlaşı ve egemenliğin demokratik çerçevede paylaşımı söz konusu değil. Fethullahçılar, diğer şeriatçı yapılanmalar gibi, demokrasi ve özgürlük istiyorlar ama sadece kendileri ve kendileri gibi düşünenler için. İktidara giden yolun önce insana yapılan yatırımdan geçtiğinin; bir sonraki aşamada da toplumsal yaşamı düzenleyen “mülkiye ve adliye”nin ele geçirilmesinin en son aşamada da devletin ele geçirilmesinin bulunduğunu bizzat Fethullah Gülen ima ile ifade ediyor.

Kısaca, A.B.D.’nin Washington’dan biçtiği yeni model gömlek, Mormon, Moon, Scientology gibi tarikatlara uyarken, Talibanlardan fethullahçılara kadar uzanan siyasal İslâmcı yapılanmalara ise doğalarının gereği çok dar geliyor ve bir şekilde bir süre idare ettikten sonra patlıyor; sonra da fethullahçı örneğinde öldüğü gibi o ülkeye toplumsal irin yayılıyor... İşin aslına bakılırsa A.B.D.’nin Avrupa ve Asya tarikatlarına öngördüğü model, bazı hallerde kendi tarikatlarına da uymuyor. Ancak, A.B.D., kendi kamu güvenliğine yönelik farklı bir yapılanmayı legal bir biçimde kontrol altına alacağı yerde, Davidian tarikatı örneğinde olduğu gibi, liderinden en küçük ferdine (bebeklere) kadar yakarak yok ediyor; bir başka ifadeyle sorunu en radikal biçimde çözümlüyor. Ama ayni A.B.D., Türkiye’de Refah Partisi’nin kapatılmasından,İstanbul eski belediye Başkanı’nın görevden alınmasına kadar pek çok örnekte, hem de yargıya müdahale pahasına saygısızca karışabiliyor. Hiç şüphesiz, bu çelişkinin yeri geldiğinde hatırlatılması gerekiyor... Fethullahçı suç organizasyonu A.B.D.’den, Süleymancılar, Milli Görüşçüler-Nakşibendiler Almanya’dan, yine Nakşibendilerin bir bolumu İngiltere’den ve Suudi Arabistan’dan, Hizbullahçılar İran’dan yönlendirilirken, Türk Devleti, soruna tek tek lokal çözümler aramak yerine bir mücadele sistematiği oluşturmak; buna uygun stratejiler geliştirmek zorunda kalıyor.

Bu tür şeriatçı, bölücü ve benzeri marjinal yapılanmalarla mücadelede yapılması gerekenlere ilişkin birkaç somut öneri:

1. Almanya’da olduğu gibi, bir “Anayasayı Koruma Kurumu” mutlaka oluşturulmalıdır. Bütçesi, siyasal baskı olasılıklarına karşı “Örtülü Ödenek” bünyesinde oluşturulan; kendi kadrosunda alanında uzmanlaşmış personeli (tarihçileri, ilâhiyatçıları, sosyologları, psikologları, psikolojik savaş teknisyenlerini, reklâmcıları, basın ve halkla ilişkiler uzmanları, hukukçuları,siyaset bilimcileri, bilgi-işlemcileri, stratejistleri, askeri danışmanları, kendi kolluk görevlileri, hizmet içi eğitimcileri vb.) bünyesinde bulunduran ve de Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, M.G.K., Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, M.I.T., Emniyet Genel Müdürlüğü, D.G.M., Valilikler ve diğer ilgili birimler ile koordinasyonu sağlayacak -yasal yaptırım gücü olan- yapılanmayı içerecek böyle bir Anayasal Kurumun kurulması kaçınılmaz bir gereklilik halini almıştır. Kritik görevlere yapılacak atamalarda, bu kurumun onayı, yasal zorunluluk haline getirilmelidir. Böyle bir kurum, Türk Devleti’nin kendisini savunma mekanizmasını, hukuk sistemi içinde çalıştırmasına olanak sağlarken, mevcut hukuk sisteminde olası bir zaafa da yol açmayacaktır. Böylece, Almanya, A.B.D., İngiltere ya da diğer Batılı ülkelerde olduğu gibi, hangi siyasal parti iktidara gelirse gelsin, devletin temel politikaları değişmeyecek; siyasal rejimin değiştirilmesi riski söz konusu bile olmayacaktır. Bu suretle ülkemizde istismara açık demokrasi ve laiklik tartışmaları da büyük ölçüde sona erecektir.

2. Kısa vadede ise, Milli Eğitim Bakanlığı’nın İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürleri ile İl ve İlçe Müftüleri başlangıç olmak üzere, kritik görevlerdeki tüm devlet personelinin aşamalı olarak Milli Güvenlik Akademisi’nde hizmet içi kursa alınmaları sağlanmalıdır. Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde yeni bir yapılanma ile İrtica Daire Başkanlığı kurulmalıdır. Bu dairenin nitelikli personeline devlete bağlılığını kanıtlamış, İslâm dışı şeriatçı yapılanmalar konuşunda uzman, dinsel terminolojiye hâkim, tercihen Arapça ve Farsça bilen İlâhiyat mezunları da dâhil edilmelidir.

3. Gerek Türk Silâhlı Kuvvetleri ve gerekse Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde şeriatçılık konuşunda uzmanlaşmış personelden azami faydayı sağlamak için, kışla-karargâh ya da bölge atamalarında, önceden olduğu gibi aynı ihtisas görevinde devamları sağlanmalıdır.

4. Ama önce ve de öncelikle, bir kararlılık göstergesi olarak eskilerin deyimiyle -ibret-i âlem olsun diye- fethullahçı organizasyon dağıtılmalıdır...

Dr. Necip HABLEMİTOĞLU