Oğluna Icardi'nin adını verdi
Oğluna Icardi'nin adını verdi
Volkan Demirel'in acı günü
Volkan Demirel'in acı günü
Asena yıllar sonra Bodrum'da
Asena yıllar sonra Bodrum'da
Şevval Sam’a 'sınıf farkı' tepkisi
Şevval Sam’a 'sınıf farkı' tepkisi
123456789
Oğluna Icardi'nin adını verdi
Oğluna Icardi'nin adını verdi
Volkan Demirel'in acı günü
Volkan Demirel'in acı günü
Asena yıllar sonra Bodrum'da
Asena yıllar sonra Bodrum'da
Şevval Sam’a 'sınıf farkı' tepkisi
Şevval Sam’a 'sınıf farkı' tepkisi
123456789

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun!

30 Ağustos Zaferi Cumhuriyet'in sonraki yüzyıllarında da anılacak!

İlhan Deliktaş

"Ben yaşayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli istiklal bence hayat meselesidir… Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklalden mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye liyakat kazanamaz…"

Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk hakkında uzun yıllar karalama çalışmaları yürütüldü. Bu çabanın esas nedeni Milli Mücadele’nin etkilerini hazmedememiş kişilerin kapıldıkları ihtirasla, ellerinde yönetebilecekleri sefil bir kalabalık değil de bilinçli bir millet bulmaları karşısında kapıldıkları korkuydu. Bu yalanların en büyüğü, Yunanların siyasi pazarlıkla İngiliz gemilerine binip savaşmadan memleketimizi terk ettikleriydi. Uzun zaman bazı kirli ağızlar, gerek Mustafa Kemal’e gerekse Türk milletine bir başarı yakıştırılmasın diye uğraşıp durdu.

Savaşın “yeşil sarıklı” varlıkların gökten inmesiyle kazanıldığını söyleyenler, tuhaf biçimde bu masala inanacak insanlar da buldu. Üstelik anlattıkları bu şey bir yandan İslam dinini över gibi görünürken öte yandan doğrudan Allah’a hakaret içeriyordu. Nasıl mı? Anlattıkları zırvalarla İngiltere’nin sekiz ay boyunca Allah’a kafa tutabildiğini söylemiş oluyorlardı. İçten biçimde inanmış bir Müslüman için kabul edilemez bir laf!

Milli Mücadele hakkındaki arşivleri didik didik edip konuyla ilgili yalan yanlış içerikleri ayıklayarak yazan tarihçiler de olmasa, tarih yazınımıza bir de "masallar" başlıklı bir kısım ekleyip epey kabarık bu bölümde yok olup gidecektik. Zamanında Turgut Özakman’ın yazmış olduğu “Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele” adlı kitaptan 30 Ağustos zaferiyle ilgili doğrudan Yunan kaynaklarından alınmış aşağıdaki bölüme bakalım.


Yunan askeri tarihi de 30 Ağustos Savaşı'nı şöyle anlatıyor:

“… Saat 16.00'da Türk topçu ateşi şiddet kazandı ve iç hattın tümüne yayıldı. Türk ateşi başlı başına bir trajedi yarattı. Otomobiller ve diğer vasıtalar ateş alıyor, beraber bulunan muharip olmayan askerlerin zayiatı büyük oluyordu. İsabet kaydeden dokuz cephanelik patlayarak, etrafa dehşet saçtı. Saat 16.00'dan itibaren durum çok kritikleşti. Türk topçusu, ateşini daha da şiddetlendirerek, her şeyi yakarcasına, muharebe meydanını adeta salhaneye çevirdi. 1 ve 2. Kolordular, bu ateş çemberinin içinde korumasız bulunuyordu.

Ayrıca Türk baskısı, Çalköy batısında savaşan 12. ve 5. tümenlere bağlı zayıf kuvvetler üzerinde de çoğalmaya başladı ve bunları yıkmaya başladılar. (M.Kemal'in Zafer Teperden yönettiği hücumlar bunlar!) Türk kuvvetleri büyük zayiat verdikleri halde, hücumları inatla ve artan bir şiddetle devam ettiğinden, durum gittikçe daha vahim bir hal alıyordu. Saat 19.00'dan sonra, 12. Tümen muharebe hattı, düşmanın artan baskısı altında çökünce, tümen Ürkmez çayının güneyindeki tepelere çekiliyor ve orada güçlükle tutunmaya çalışıyordu. Bütün subaylar saf dışı edildi. En iyileri öldü. Ölenler arasında iki alay komutanı da vardı... Bu kuvvetler büyük zayiat verdiklerinden, tam bir düzensizlik içinde gerilere çekildiler. Bu düzensiz çekiliş, içte bulunanları da sürüklerken, Çamlık Tepe bölgesinde bulunan topçular da atışlarını durdurarak, dört nala batıya doğru kaçmaya başladılar.”


Mustafa Kemal, savaşın ancak vatan savunması söz konusuysa ve zaruri olunca girişilecek bir iş olduğunu söyleyen hümanist bir liderdi. Savaş bittikten sonra topraklarımıza düşmüş düşman askerlerinin de bu vatanın evladı olduğunu söyleyecek kadar yüce gönüllü biri olduğunu biliyoruz. Düşman askerlerinin ölümüyle gururlanan bir Türk askeri profili hiçbir zaman olmadı ancak söz konusu vatan savunması olunca düşmanla iş birliği edip sahte bir savaş sahnesi yaşatacak tıynette bir Mustafa Kemal’den söz eden kişilerin, doğrudan Yunan kaynaklarından aktarılan bilgilere bakarak ulusun nasıl canla başla mücadele ettiğini düşünmesi gerekiyor.

26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos’a kadar giden süreçte yaşanan her faaliyet, atılan her adım askeri tarih arşivlerinde var ve ders olarak okutuluyor. Atatürk, henüz askeri okulda öğrenci olduğu vakitlerden tasarladıklarını milletin de özgürlüğüne düşkün olmasının dayanağıyla gerçekleştirdi. Atatürk, 30 Ağustos'un yüzüncü yılında aynı genç enerjiyle milletin karakterinde cisim buluyor.

Liderler hakkında yapılan konuşmalar, araştırmalar, yazılan kitaplar, filmler bir zaman sonra onlardan yalnızca kof, popüler kültüre indirgenmiş kişiler çıkartıp hurafeler üzerinden ahkam kesmek için kullanılmalarıyla sonuçlanıyor. Atatürk’ün yapıp ettikleri ortada. Kof övgülere ihtiyacı yok. 30 Ağustos'a yaklaşırken Atatürk’ün aziz hatırasında 30 Ağustos zaferini yüksek  karakter, bilim ve sanatla taçlandırmış yakın tarihimize şekil veren tüm kahramanlarımızı saygıyla anıyoruz.