Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Akkuyu Nükleer AŞ'de neler oluyor?

Dış politika analisti Aydın Sezer, IC İçtaş'ın, Akkuyu nükleer santrali inşaat sürecinden sözleşmesi feshedilerek dışlanmasını, "IC İçtaş'ın, TİTAN-2 ile ortaklığı Akkuyu Nükleer Santral Projesi'nin inşasıyla ilgilidir. Akkuyu'nun, genel anlamda ortaklığına yönelik bir iş birliği değildir" diye değerlendirdi.

Kardelen Eda Demirkıran

ANKARA- Dış politika analisti Aydın Sezer, IC İçtaş'ın, Akkuyu nükleer santrali inşaat sürecinden sözleşmesi feshedilerek dışlanmasını, "IC İçtaş'ın, TİTAN-2 ile ortaklığı Akkuyu Nükleer Santral Projesi'nin inşasıyla ilgilidir. Akkuyu'nun, genel anlamda ortaklığına yönelik bir iş birliği değildir. Çünkü Akkuyu'nun hissedarları belli, hissesi belli. Son tahlilde Türkiye'de kurulmuş bir şirketten bahsediyoruz. IC İçtaş olayını bazı arkadaşlarımız, Akkuyu'dan Türk ortağın çıkartılması olarak yorumluyor. Böyle bir şey yok" sözleriyle değerlendirdi. Sezer, Rusya'nın Akkuyu projesine 15 milyar dolarlık bir kaynak transfer ettiği ya da edeceği haberlerine de işaret ederek, "Önümüzdeki günlerde şirket hisse yapısında bir değişiklik olursa bu para girişleriyle ilgili yorum yapabileceğiz. Bu kadar büyük miktarda bir paranın Akkuyu'ya gelmesi, 12 yıldır faaliyette olan bir şirket açısından değerlendirdiğimizde bence gerekmiyor. Bir para girişi söz konusuysa Akkuyu bunun kılıfı olabilir" dedi.

Sezer, GAZETE DURUM'un, Akkuyu Nükleer Santrali projesinde son günlerde yaşanan gelişmelerle ilgili sorularını şöyle yanıtladı: 

IC İnşaat'ın ortaklığı inşaatla ilgiliydi: IC İçtaş'ın, TİTAN-2 ile ortaklığı Akkuyu Nükleer Santral Projesi'nin inşasıyla ilgilidir. Akkuyu'nun, genel anlamda ortaklığına yönelik bir iş birliği değildir. Çünkü Akkuyu'nun hissedarları belli, hissesi belli. Son tahlilde Türkiye'de kurulmuş bir şirketten bahsediyoruz. İçtaş olayını bazı arkadaşlarımız, Akkuyu'dan Türk ortağın çıkartılması olarak yorumluyor. Böyle bir şey yok. Taahhüt işindeki iş birliğinin sona ermesiyle ilgili bir durum. İkincisi; TİTAN-2 firması, Akkuyu'da hisse sahibi değil. O da diğer bazı firmalar gibi Akkuyu'da iş birliği yapılan firmalardan biridir. 

Hissedarların tamamının Rus olması farklı bir konu: Burada teknik anlamda “taşeronluk” ya da inşaat bağlamında iş birliğinin sona ermesi, projenin geneli ya da bütünüyle ilgili bir sonuç doğurmaz. Buraya gelen yeni firma, yerli de yabancı da olabilir. Akkuyu Nükleer Anonim Şirketi, Türk Ticaret Kanunu'na göre kurulmuştur. Türkiye'deki diğer şirketler gibi taşeronluk ilişkisi içerisinde iş birliği yapacağı firmaları özgürce seçebilir. Bunun altını net olarak çizelim. Yani hissedarların tamamının Rus olması farklı bir konu, şirketin Türkiye'deki ticaret hukukuna göre faaliyette bulunuyor olması ayrı bir konudur.

Teknik bir iş olarak görmek lazım: İçtaş'tan önce projenin temelinin atıldığı dönemde başka bir Türk firmasıyla iş birliği söz konusuydu. Rus ana yüklenici Atomstroyexport'un iş birliği yaptığı farklı bir Türk firması vardı. Bu iş birliği de bozulduktan sonra Ruslar, TİTAN-2'yi getirdiler. Sonra Türk firması da değiştirildi. TİTAN-2, İçtaş'ı buldu ve getirdi. Bu olayı, bu aşamada, siyasi bir yorumun ötesinde teknik bir iş olarak görmek lazım. Çünkü, İçtaş'tan önceki firmanın da projeden dışlanması sürecinde aynı şeyler konuşulmuştu. Projenin gerçekleştirilmesine yönelik taahhüt süreci başka bir iştir, tesis işletmeye alındıktan sonra işletmenin faaliyette bulunması farklı bir iştir. Bu ikinci bölümde İçtaş'ın bir yeri var mıydı, ondan emin değilim.

Akkuyu ile doğrudan ilişkisi olduğuna emin değilim: Akkuyu için Türkiye'ye Rusya'dan 15 milyar dolar paranın girdiğine ya da gireceğine yönelik haberler yer aldı ancak elimizde somut bir veri yok. Çünkü Rosatom'ın bu konuda yapmış olduğu iddia edilen açıklamaya, Rusya'da bu işi takip eden Rus ve Türk gazeteciler dahil olmak üzere bizler ulaşamadık. Para bir kredi bağlamında Akkuyu'nun ihtiyaçları için temin edilmişse, bu son derece normal. Daha önce de Sberbank aracılığıyla bir defada 800 milyon dolara yakın para girişleri oldu. Ama bunu kredi bağlamında değerlendirmek lazım. Şirketin hisse yapısını değiştirmeye yönelik girişimler değillerdi. Akkuyu ile doğrudan ilişkisi olduğuna emin değilim.

Akkuyu bunun kılıfı olabilir: Üstelik Türk medyasında yer alan bu 15 milyar dolarlık hikaye, “teyit edilmiş” gibi veriliyor. Akkuyu çapındaki bir firma için çok büyük bir rakam. Sermaye yapısı 9 milyar TL olan bir şirketin, 15 milyar dolar yani 270 milyar TL'lik bir kredi kullanması son derece enteresan. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde şirket hisse yapısında bir değişiklik olursa bu defa da bu para girişleriyle ilgili yorum yapabileceğiz. Bu kadar büyük miktarda bir paranın Akkuyu'ya gelmesi, 12 yıldır faaliyette olan bir şirket açısından değerlendirdiğimizde bence gerekmiyor. Bir para girişi söz konusuysa Akkuyu bunun kılıfı olabilir.

Sezer, Akkuyu'da ilk ünitenin 2023'te açılması hedefini şu sözlerle değerlendirdi:

Siyasi baskıyla oluşturulmuş bir hedef: 2023'ün, Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıl dönümü olması nedeniyle sembolik bir önemi var tabii. Ancak 2023'te ilk üniteyi açma yaklaşımı, siyasi baskıyla oluşturulmuş bir hedef. Zira Meclis'ten geçen nükleer anlaşmanın bir maddesinde, temel atıldıktan sonra ilk ünitenin 7 yıl sonra işletmeye alınacağı açıkça belirtilmekte. Bu anlaşma, 2010 yılında imzalandı ama 2010'da temeli atılmadı. Bu anlaşmanın öngördüğü 7 yıllık süre var. İlk ünite eğer 2023'te açılırsa, siyasi etki nedeniyle bu süre 5 yıla indirilmiş olur.

Son derece riskli: Birinci ünitenin 2023'e yetişip yetişmeyeceği konusu İçtaş olayından önce de bir soru işaretiydi. Kesin biteceğini söyleyenler olduğu gibi bu işin uzayabileceği ve yetişmeyeceği de söyleniyor. Yetişmeyeceğini söyleyenler arasında inşaat tekniğinde hatta denetim süreçlerinde yetkin olan, teknik donanımlı insanlar var. Bir inşaatın ne zaman bitip bitmeyeceğini o işin içerisinde teknik bazda rol alan kişiler tahmin edebilir. Ama siyaseten “Bu böyle bitecek” gibi bir talimatla nükleer santral yapılması son derece riskli bir konu olur.