Ankara’nın medya yüzü AKK Medya Çalışma Grubu
Ankara’nın medya yüzü AKK Medya Çalışma Grubu
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
123456789
Ankara’nın medya yüzü AKK Medya Çalışma Grubu
Ankara’nın medya yüzü AKK Medya Çalışma Grubu
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Victoria's Secret, ikonik defilesi Cher'in sahne alacağı etkinlikle geri dönüyor.
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Telefon patlatması 21 yıl önce Kurtlar Vadisi'nde işlenmiş
Robert De Niro'nun mezar taşı
Robert De Niro'nun mezar taşı
123456789

Birinci madde güven...

Türkiye ekonomisi uzun süredir ciddi sorunlar yaşıyor ve çözülemeyen bu sorunlar toplumsal sıkıntıya neden olmuş durumda. Reel sektörde kapanan ya da iflas eden şirket sayısı her geçen gün artıyor. Kepenk indirmenin sonucu toplumsal bir sorun haline gelmeye başlayan işsizlik, yoksulluk ve enflasyon sürekli artıyor. Bu da ülke ekonomisinin makro dengelerinin ve istikrarının hızla bozulmaya başladığının göstergesi.

Sami Gökçe

ANKARA- Ufuk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Uluslararası Ticaret Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tomanbay, 2020 yılında 156 ülke arasında yapılan araştırmada Türkiye'nin sefalet endeksi en yüksek 21'inci ülkesi olduğunu ancak hızla artan enflasyon nedeniyle sıralamada daha da yukarılara çıktığını belirterek, "Sefalet endeksi büyüdükçe yani işsizlik ve enflasyon oranları arttıkça toplumun ekonomik açıdan her geçen gün daha da yoksullaştığı anlaşılıyor. Verilerine güvenin hemen hiç kalmadığı TÜİK bile 2022 yılı Temmuz ayı enflasyonunu yüzde 79,60 olarak açıkladı. Bağımsız iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise Temmuz ayı enflasyonunu yüzde 176 olarak hesaplıyor. Mayıs ayı işsizlik oranını ise TÜİK yüzde 10,9 olarak açıkladı. 22 yıldır büyük bir çoğunlukla iktidarda olan AKP hükümeti ne yazık ki işsizliği hiç ama hiç düşüremedi" dedi.

AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında Türkiye’de işsizlik oranının yüzde 10,3 olduğunu anımsatan Prof. Dr. Tomanbay,  özellikle 2013 yılından itibaren Türkiye’nin büyümesinde sıkıntılı bir sürece girildiğini, zaman zaman gerçekleşen büyüme oranlarının istihdam yaratan sağlıklı bir büyüme olmadığını söyledi. AK Parti iktidarlarının uyguladığı ekonomi politikalarının sonucu olarak 2013 yılında dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi olan Türkiye ekonomisinin IMF verilerine göre bugün dünyanın 21'inci büyük ekonomisi durumuna gerilediğini ifade etti.

"Yoksullaşıyoruz"

Büyümedeki bu gerilemenin milli gelirde de etkisini gösterdiğini anlatan Tomanbay şöyle devam etti:

"Türkiye’nin GSYH 2013 yılında yaklaşık 958 milyar dolardan 2022 de gene IMF tahmini olarak 692 milyar dolara geriledi. Bu geri gidiş Türk halkının ciddi bir yoksulluk süreci yaşadığının en somut göstergesi. Daha net bir şekilde bu yoksullaşmayı kişi başı milli gelir ile de görebiliyoruz. 2013 yılında kişi başı milli gelirimiz 12 bin 615 dolara kadar yükselmişken 2020 de 8 bin 597 dolara düştü. Ancak 2021 yılında yüzde 11 oranında büyümenin sonucunda kişi başı milli gelirimiz 9 bin 539 dolar oldu. Ancak görüleceği üzere Türk halkı hala büyük bir yoksullaşmayı yaşamaya devam ediyor. Yoksullaşmanın nedenlerine birazdan değineceğim ancak yaşanılan ekonomik sıkıntının önemli bir toplumsal sonucunu da çalışan kesimlerin yani emeğiyle geçinenlerin milli gelirden aldıkları payın oranındaki gerilemede de görüyoruz. İşgücü ödemelerinin bir diğer söyleyişle emeğiyle geçinenlerin milli gelir yani GSYH’dan aldıkları toplam pay 2020’de yüzde 39,5 iken 2021’de yüzde 35,5’e ve 2022’de de yüzde 31,5 e gerilemiş durumda. Ekonomideki olumsuz gidiş enflasyon işsizlik ve büyüme olarak belirttiğimiz üç makro iktisadi göstergenin dışında daha birçok göstergede de ne yazık ki görünüyor."

Ekonomideki kötü gidiş son aylarda güven endekslerine daha bir hızlı yansımaya başladığını anlatan Prof. Dr. Tomanbay, "Ekonomiye güveni gösteren hizmet, perakende ticaret, tüketici güven endeksi gibi birçok alt endekste de gerilemeler görünüyor ancak birleşik bir endeks olan “ekonomik güven endeksi” özellikle son üç aydır sürekli geriliyor. Mayısta yüzde 96,7, haziranda yüzde 93,6 ve temmuz ayında da yüzde 93,4’e geriledi. Endeksin 100 değerinin altına düşmesi ekonomiye güvenin sürekli azaldığını gösteriyor. Son olarak da birkaç gün önce Moody’s uluslararası reyting yani değerlendirme kuruluşu Türkiye’nin ekonomik notunu B2 düzeyinden B3’e düşürdü not görünümünü ise negatiften durağana çevirdi. Ekonomideki bu olumsuz gidiş özellikle dar gelirli, emekli, işsiz kesimleri çok acı bir şekilde vuruyor. Yoksulluk hızla artıyor. Ülkede orta gelir diye bir kesim kalmadı. Yaşanan çok yüksek oranlı enflasyon geniş toplumsal kesimleri yoksulluk sınırına sürüklemeye devam ediyor. Özellikle 2018 yılında şiddetini arttırarak uygulanmaya devam eden yanlış ekonomik uygulamalar toplumsal stresi arttırmaya devam ediyor" diye konuştu.

Çare ne?

Ekonomik sorunun önemli nedenlerinden birisinin de iktidarın ana iktisadi söylemine dönüşmüş olan başta “faiz neden enflasyon sonuçtur” söylemi ve bu söyleme uygun olarak alınan kararlar olduğunu söyleyen Tomanbay, "Eylül 2021 de düşürülmeye başlanan faiz oranları önce hızla döviz kurunun yükselmesine ve sonrasında da enflasyonun hızla artmasına neden oldu. Geleneksel iktisat kuramına ve politikalarına hiç uymayan ve sadece günü kurtarmaya yarayan iktisadi önlemler Türkiye ekonomisinde hem iç dengeyi hem de dış dengeyi tümüyle bozdu. İçeride bozulan arz ve talep dengesi hızla artan enflasyonla sonuçlandı. Dış denge ise düşük faiz oranı ve yüksek döviz kuru sonucunda ihracat artışı beklentisine rağmen ithalatın çok daha hızlı artmasıyla dış ticaret açığının artmasına neden oldu. Dış ticaret açığının büyümesi elbette artan döviz talebi nedeniyle döviz kurunun daha da artmasına neden olacak" değerlendirmesi yaptı.

Gelinen noktada kısa ve kolay bir çözümün görünmediğini anlatan Tomanbay, ekonomide çözüme giden yolun "güven kazandırıcı önlemlerin" alınmasıyla başlayacağını belirterek çözüm önerilerini şöyle sıraladı:

- Kuvvetler ayrılığı sistemi içinde hukukun üstünlüğünü temel alan önlemler hızla hayata geçirilmeli.

- Merkez Bankası'na özerkliği yeniden kazandırılmalı.

- İthalata dayalı bir ekonomik model yerine hem sanayide hem tarımda ihracata dayalı üretim ekonomisine dönmeli.

- Özellikle ileri teknolojili, katma değeri yüksek alanlara yatırımlar planlanmalı ve özendirilmeli.

- Salt krediye ve inşaat ve imar rantlarına dayanan değil, bilime teknolojiye yani verimliliğe dayalı, rekabetçi ve yeşil ekonomiye önem veren yatırımlar

desteklenmeli.

- Emeği ezdirmeyen, gelir dağılımını düzeltici, yoksulluğu azaltıp adil paylaşımı amaçlayan, sosyal politikalar öncelenerek yaşama geçirilmeli.

- Savurganlık önlenmeli, tasarrufa önem verilmeli.

- “İtibardan tasarruf olmaz” yaklaşımını terk ederek uzun bir süredir bütçemizin en önemli kara delikleri haline gelen saraylara, ekonomik ölçeklere ve

gereksinimlere uymayan şehir hastaneleri, havalimanları, otoyol ve köprülere, 10 milyona yaklaştığı belirtilen göçmenlere ve yurtdışındaki paralı askerlere

yapılan harcamalar kontrol altına alınmalı.

- Bütün bu belirtilen önlemleri ve yatırımları siyasi önceliklere göre değil ülkenin gereksinimine göre planlayacak yol gösterici planlama yeniden yaşama

geçirilmeli.