Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

Eğitim Dosyası VI: Öğrencilerin psikolojisi nasıl?

Son KPSS skandalının öğrenciler üzerindeki psikolojik etkilerini anlatan Klinik Psikolog Süleyman Hecebil, "Bir yerde yolsuzluğun, hukuksuzluğun, adaletsizliğin 'kanıksanmış' olması, toplumsal anlamda en büyük problem. KPSS'ye girecek milyonlarca kişinin umudu kırıldı. Sınava yeniden hazırlanmaları, motive ve konsantre olmaları çok zor. Şu an toplumsal depresyonun tam ortasındayız ve bu gittikçe derinleşiyor" dedi.

İleyda Özmen

ANKARA- GAZETE DURUM, yedi yazı dizisinden oluşan Eğitim Dosyası'nın "Mesleki-teknik eğitimin temel sorunları ve çözümleri nedir?" başlıklı beşinci kısmının ardından bugün eğitimde yaşanan skandalların, sorunların, değişimlerin öğrencilerin psikolojisini nasıl etkilediğini, Çocuk Psikolojisi Derneği Başkanı Klinik Psikolog ve Yazar Süleyman Hecebil ile derinlemesine işledi. 31 Temmuz'da gerçekleştirilen KPSS'de çıkan soruların Yediiklim Yayınevi'nin deneme kitapçıklarındaki sorularla aynı olduğu iddiası ortaya atıldı. Yapılan incelemelerin ardından 4 Ağustos'ta sınav iptal edildi. Yeni KPSS takvimine göre; ilk oturum olan Genel Yetenek-Genel Kültür ve Eğitim Bilimleri 18 Eylül'de, Alan Bilgisi oturumu 24-25 Eylül'de gerçekleştirilecek. Son KPSS skandalının öğrenciler üzerindeki psikolojik etkilerini anlatan Klinik Psikolog Hecebil, "Bir yerde yolsuzluğun, hukuksuzluğun, adaletsizliğin 'kanıksanmış' olması, toplumsal anlamda en büyük problem. KPSS'ye girecek milyonlarca kişinin umudu kırıldı. Sınava yeniden hazırlanmaları, motive ve konsantre olmaları çok zor. Şu an toplumsal depresyonun tam ortasındayız ve bu gittikçe derinleşiyor" dedi.

Hecebil, eğitimin psikolojiye olan etkilerini şöyle anlattı:

KPSS'de yaşananlar sürpriz değil: Bu yaşananlar gençler ve halk için artık sürpriz değil. Daha önce üniversite ve KPSS sorularının FETÖ döneminde, Fetöcüler tarafından sızdırılması söz konusuydu. Bu yaşananlar çocuklar, gençler ve ebeveynler için hep birbirine benzeyen ve tekrarlayan durumlar. Aslında bu durumun “kanıksanmış” olması esas problem. Çünkü bir yerde yolsuzluğun, hukuksuzluğun, adaletsizliğin "kanıksanmış" olması, toplumsal anlamda en büyük problem. Bu KPSS'de yaşanan sorunlar ile bütün adayların devlete karşı olan güveni bir kere daha sarsıldı. Devlet ve milleti bir arada tutan tek şey var o da güven. Arada güven yoksa hiçbir milli duygunun bir arada tutması mümkün değil. Çünkü insanların devletle güçlü bir bağ kurması için kendilerinin ve haklarının korunduğuna, hakkaniyet ilkesine göre davranıldığına, kendisinin önemsendiğine ve ayrımcılık yapılmadığına inanması gerekiyor. Aynı evlilikte olduğu gibi. Evlilik defterine atılan imzanın hiçbir önemi yoktur. Aslında aradaki güvenin önemi vardır. Yalan ve aldatmayla evlilikteki güven bozulur.

Liyakate dayalı işe alımların olmaması güveni olumsuz etkiliyor: Liyakate dayalı işe alımların olmaması da KPSS kadar devlet millet arasındaki güveni olumsuz yönde etkileyen bir durum. Siyasi yakınlık uzaklık, siyasi anlamda bir değerlendirmeyle insanların işe alınması da bu güveni zedeliyor.

Sınava yeniden konsantre olmaları çok zor: Gençler nasıl bir sınava gireceklerini artık bilmiyorlar. Acaba hazırlanması gerekiyor mu gerekmiyor mu bilmiyorlar. Şimdiye kadar yaptıkları hazırlıkların hepsi çöp oldu. Çoğu çalışmıştı, dershanelere para ödemişlerdi. Gece gündüz özel hayatlarından ödün vererek test çözmüşlerdi. Gençlerin tek umudu KPSS. Geleceğe umutla tutunacakları bu sınavın meğerse bir yalan ya da üçkâğıt olduğunu gördükleri zaman bu gençler nereye tutunacaklar? Hangi geleceğe tutunacaklar? Geleceğe tutunmanın yerini büyük bir umutsuzluk aldı. Gençlerin çoğu neden yurt dışına gitmek istiyor? Umutsuzluk yüzünden. KPSS'ye girecek milyonlarca kişinin umudu kırıldı. Sınava yeniden hazırlanmaları, motive ve konsantre olmaları çok zor.

Kaygı ve güvensizlik bulaşıcı duygulardır: Bu işi organize eden ÖSYM'deki birkaç kişinin cezalandırılması gerekirken ÖSYM Başkanı görevden alındı. Ben burada en masum olan kişinin ÖSYM Başkanı olduğuna inanıyorum. Çünkü ÖSYM Başkanı, ÖSYM'yi yönetecek yetkiyle donatılmamış ki. Küçük birimleri, kendi içinde özerk ve başka kurumlar tarafından yönlendiren kişiler yönetiyor. MEB de böyle. MEB'i Bakan mı yönetiyor sanıyorsunuz? Arkada başka kurumlar, gruplar var. Diyanet de MEB'e baskı yapıyor. Diyanet de var belki de tarikatlar de var. Nitekim ÖSYM Başkanı'nı görevden alınca "Milletin yüreğine su serpildi, ÖSYM aklandı" olmuyor. Hâlâ tehlike devam ediyor. Bunu yapan kişiler hâlâ ÖSYM'de mi, değil mi? Soruları başkan mı çaldı da eliyle verdi? Hayır. Orada başka kişiler bunu yaptı. Onlar devam ediyor mu işine? Bence evet devam ediyor. Dolayısıyla gençler bu sınavın gerçek bir sınav olup olmadığının tereddütü içinde. KPSS'nin bu skandalla sonuçlanması veya bir skandalın ortaya çıkması, üniversite sınavına hazırlanan çocuklar için de büyük risk. Kaygı ve güvensizlik bulaşıcı duygulardır.

Gençler rüyalarında kabus görüyorlar: Sadece KPSS'ye hazırlananlar güvensizlik içinde değil. KPSS'yi sızdıran YKS'yi niye sızdırmasın? Ben üniversite sınavına girerken Türkiye'nin kartvizit geçmeyen ve asla dışarıdan içeriye insan alınmayan tek kurum, ÖSYM idi. İtibarsızlaştırılmış bir kurumun bundan sonra ne sınavı olursa olsun yapacağı hiçbir sınavın bir önemi yok. Şu an sınava giren, girecek öğrencilerde çok kötü bir atmosfer var. Gençler rüyalarında kabus görüyorlar. Tam sınavdan çıkarak bir oh çekip rahatlıyorlar, meğer bu bir kabusmuş. Bizim ülkece sınavları hazırlayan kurumun itibarını düzeltmemiz, özerk bir kurum haline dönmesini sağlamamız gerekiyor. Siyasetin, kurumların ve baskı gruplarının ötesinde adeta Milli İstihbarat Teşkilatı gibi dokunulmayan, ulaşılamayan, müdahale edilemeyen, girilemeyen, çıkılamayan, mahremiyeti tamamen güçlü yeni bir kurum oluşturmaya ihtiyaç var. Çünkü artık insanlar ÖSYM'nin yapacağı her sınava şüpheyle yaklaşıyor. Sınav olmak zorunda. İtibarını kaybetmiş kurumun faaliyetine devam etmemesi gerekiyor. Güven yerine kolay konulabilecek bir şey değil. Et kokarsa tuzlarsın, ya tuz kokarsa? O zaman çare yok. Şu an tuz da kokmuş durumda.

KPSS'nin bu halde olmasının sorumlusu anne babalardır: Özel okulda liseliler, ortaokullulara herkese 100 notunu veriyor. Çocuklar, öğretmenler ve ebeveynler bu notun gerçek bir not olmadığını bilmiyorlar mı? Biliyorlar. Peki biz bunu yaparak çocuklara gelecekte nasıl davranmalarını öğretmiş oluyoruz? Yalan ve üçkâğıtçılığı. Özel okullarda takdirname almak teşekkür almaktan çok kolay. Özel okula gidip gelen herkes takdir alıyor. Öğrenciler bu üçkâğıtçılığa sadece maruz kalan taraf. Çaresiz kalıyorlar. Önce anne babanın bu sessiz kabullenişin dışına çıkması gerekiyor. Çocuğu dershaneye, özel okula göndermek yetmez. Çocuklarının güvenli bir geleceği olması için anne babanın rol almaları gerekiyor. Şu anda eğitimde olumlu veya olumsuz ne yaşanıyorsa sorumlusu yetişkinler ve bizleriz. KPSS'nin bu halde olmasının sorumlusu anne babalardır. Bir daha olursa yine sorumlu onlar olacak. Çünkü tepkisiz kaldılar. Soruları sızdırmak için başvurulan bu yollar zorlanmaya devam edecek haberiniz olsun. 

Toplumsal depresyonun tam ortasındayız: Toplumsal moralite çok sıkıntılı bir durumda. KPSS'de yaşanan, eğitimde yaşanan durumları tetikleyen bir durum da toplumsal depresyon. Kişiler depresyona girebilirler. Ama şu cümleleri tekrarlayan birey depresyona girer: "Ben iyi değilim, ben yetersizim, ben başarılı değilim, kimse beni sevmiyor ve bu dünya yaşamaya değmez." Şirketler, işletmeler de depresyona girer. Orada çalışanlar şu cümleleri tekrarlar: "Batıyoruz, patron iyi değilmiş, durumlar iyi değilmiş." Depresyona giren yerler ve kişiler öz bakımını yapmaz. Toplumlar da depresyona girer ve herkes şu cümleleri söyler: "Gelecek kötü, işler kötü, çocuklarımız için güvenli ortam yok, batıyoruz, ekonomik sıkıntı var, batıyoruz." Şu an toplumsal depresyonun tam ortasındayız, eşiğinde değiliz ve bu gittikçe derinleşiyor. İnsanlar çaresizlik ve umutsuzluk içinde. Daha önceden insanlar "hallederiz", "bir araya geliriz" diyebiliyordu. Şimdi kalmadı bunların hiçbiri. Toplumu kişi olarak düşünün, bu kişi giderek sessizleşmeye, suskunlaşmaya, bakımsızlaşmaya, sağlığını kaybetmeye başlıyor demek ki.