Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

İtalya sandık başında: Demokrasi mi Mussolini mi?

İtalya’da Başbakan Mario Draghi’nin istifasının ardından ülkenin yeni yönetimini belirleyecek erken genel seçim yarın yapılacak. Bu seçim perspektifinde ortaya çıkan politik gelişmeler, ülkenin demokrasi tarihinde derin kırılmaya neden olacak sert bir travmanın habercisi olabilir.

Özgür Çoban

ALMANYA- İtalya’da Başbakan Mario Draghi’nin istifasının ardından ülkenin yeni yönetimini belirleyecek erken genel seçim yarın yapılacak. Bu seçim perspektifinde ortaya çıkan politik gelişmeler, ülkenin demokrasi tarihinde derin kırılmaya neden olacak sert bir travmanın habercisi olabilir. Erken seçim kararı alındığından bu yana yapılan tüm anketler, Mussolini sevdalısı, Neonazi Giorgia Meloni liderliğindeki İtalya’nın Kardeşleri Partisi'nin (FdI), ipi göğüsleyeceğini gösteriyor. Ne yazık ki Avrupalı Neonaziler belki de ilk kez bir ülkede bu kadar iktidara yakınlar ve İtalya demokrasisi bir kez daha Mussolini ile test edilecek. 

Seçimde favori olduğu açık bir şekilde görülen Neonazi/aşırı sağcı blokun bileşenlerinden Lig Partisi'nin lideri ve eski İçişleri Bakanı Matteo Salvini, birkaç gündür Roma'da meydan meydan gezip Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'i tehdit ediyor. Putinci Salvini, von der Leyen'in, İtalya'yı kastederek sarf ettiği, "Brüksel'in demokratik normları ihlal eden ülkeleri yönetmek için araçlara sahip olduğu" yönündeki açıklamasını beğenmemiş. 

Meydanlarda, "İtalyan halkının özgür, demokratik ve egemen seçimine saygı gösterin" diye bağıran Berlusconi'nin, yeni Bunga Bunga partisi arkadaşı Salvini, politik şöhretini olanca faşistliğiyle Afrikalı göçmenleri Akdeniz'de açlığa ve ölüme terk etmesine borçlu. Ne kadar da özgürlükçü ve ne kadar da demokratik değil mi?

Avrupa Komisyonu Başkanı'nın sözlerini değerlendiren AB'nin diğer otokrasi ile yönetilen ülkesi olan Polonya'nın Adalet Bakan Yardımcısı Sebastian Kaleta, "Komisyon Başkanı, İtalyanların Brüksel'in hoşuna gitmeyen bir hükümet seçmeleri durumunda, finansmanını engelleyebileceklerini ima ediyor" dedi. O da hoşlanmamış anlaşılan von der Leyen'in sözlerinden, otokrasi aşığı ve demokrasi düşmanı bir politikacı olarak. 

İtalya AB ile çatışma zeminine girebilir

Yarınki seçimde ipi Meloni'nin göğüslemesi durumunda İtalya'nın AB ile Macaristan ve Polonya benzeri bir çatışma zeminine girebileceğini söylemek yanlış olmaz. 

Tüm bunların yanı sıra kaotik seçim sistemi nedeniyle 2 yılda bir başbakan değiştiren İtalya'da, seçmenlerin geleneksel partileri cezalandırmak için Meloni'ye yöneldiğini belirten siyaset uzmanlarının sayısı da hayli fazla. İtalyanlar, Akdenizli genlerinden gelen heyecanlı yapılarıyla duygularını önde tutan bir halk olarak her gelene "kurtarıcı" olarak sarıldıkları için Meloni'nin yaratacağı ilk hayal kırıklığında dibi görmesi oldukça olağan bir durum olacaktır. Halen Forza İtalia ile politik sahnede boy gösteren iş insanı olup başka da bir özelliği olmayan 85 yaşındaki Silvio Berlusconi de 1990'lardaki iktidarını İtalyanların hızlı duygusal değişimlerine borçlu değil mi?

Tabii bir de 2 yılda bir sandığa giden İtalyanların bıkkınlığını da hesaba katmak gerekiyor. Sırf bu bıkkınlık nedeniyle sandığa gitmeyecek yüzbinlerce merkez siyaset seçmeni olacağından bahsediliyor. Faşist partinin sadık seçmenlerinin tam kadro sandık başında olacağı, manipüle olmuş diğer seçmenlerin de Neonazileri destekleyeceği düşünüldüğünde mesele berraklaşıyor. 

Bugünlerde, Meloni'nin henüz genç bir Neonazi'yken 1996 yılında katıldığı programda Mussolini için kullandığı, "Bence İtalya için bir şeyler yaptı ve bu en önemli şey" dediği görüntüler sosyal medya platformlarında yoğun olarak paylaşılıyor. Kendisini, "İtalya'nın yeni demokrasi havarisi" olarak servis etmeye çalışan Meloni gerçek yüzünü, "Ben İtalyan, Hristiyan bir anneyim" sözleriyle ortaya koyuyor. Hep savunduğumuz üzere, yeni faşistlerin geleneksel faşist matrisle göbek bağları olduğu gibi duruyor. Yani soy-sop faşizmi halen başat bakış açısı bu karanlık ideolojide. Aksi halde Meloni faşistinin üzerine basa basa "İtalyanım" demesini nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Görünen o ki anti-entelektüel, medeni ya da insani bakış açısı sınırlı olan faşist ideolojinin, "siz düşünmeyin, biz düşünürüz" minvalinde yürüttüğü "kafa konforu ve beyin tasarrufu" sağlayan sosyal içerikli çalışmaları Avrupalılara giderek daha fazla çekici geliyor. Seküler bir eğitim anlayışı ve entelektüel bir devlet yapısı içerisinde doğup büyüyen Avrupalıların bir kesimi yeniden "klan" düzenine dönmek için yanıp tutuşuyor adeta. İnsanlığın ilk uygarlık biçiminin geliştirdiği ilişki ve yönetim biçimini 21. yüzyılda uygulamaya kalkmak… Asıl tehlikeli olan bu hem de çok tehlikeli.