Aşırı sağcılar sosyal demokratların kalesini fethe çıkıyor

Özgür Çoban

İsveçliler bugün yeni parlamentoyu seçiyor. Aşırı sağcı İsveç Demokratları Partisi, anketlerde en güçlü ikinci politik hareket olarak görünüyor. 

Navus Araştırma Şirketi'nin en son yayımladığı ankete göre, Sosyal Demokrat Parti yüzde 27,8 oy oranıyla birinciliğini korurken, göçmen karşıtlığı söylemleriyle öne çıkan aşırı sağcı İsveç Demokratlar Partisi (SD) yüzde 20,6 ile ikinci sırada görünüyor. Ana muhalefetteki Ilımlı Muhafazakâr Parti ise yüzde 17,3 oy oranı ile 3. sıraya geriledi.

Aşırı sağcı İsveç Demokratları, hiçbir zaman şimdiki kadar güçlü olmadı. Anketler, oy kullanacak her 5 vatandaştan birinin bu partiye oy vereceğini gösteriyor. Bu görüntü onları ülke siyasetinin geleneksel hakimi sosyal demokratların ardından en güçlü ikinci politik akım haline getiriyor. 

İsveç için aşırı sağcıların güçlenmesi sıkıntılı bir durum esasında. Birincisi, bundan sonraki süreçte "yüksek standartları olan bir demokrasiye sahip olmakla övünemeyeceklerini" söyleyebiliriz. Parlamentosundaki ikinci büyük güç faşistler olan bir ülkenin o yüksek demokratik standartlarının yerinde bir süre yeller estiğini göreceğiz. Bana göre asıl sıkıntılı olan muhafazakârlar gibi merkez sağ burjuva partilerinin köklerinde İsveçli Nazilerin izlerini taşıyan aşırı sağcılarla iş birliğini kategorik olarak reddetmemeleri. 

Ilımlı Muhafazakâr Parti Lideri Ulf Kristersson, neonazilerle iş birliği konusunda birçok soruya muhatap oluyor bugünlerde. Kristersson, katıldığı bir radyo programında İsveç Demokratları'nın Nazi geçmişine atıfta bulunarak, "İsveç Demokratları'nın korkunç bir geçmişi var. Tıpkı Sol Parti gibi rahatsız kökleri var. Onların da hâlâ kendilerine komünist diyen üyeleri var" dedi ama yine de neonazilerle parlamentoda birlikte çalışabileceklerinin üstü kapalı sinyalini verdi. Sağcılar her ülkede aynı maalesef. Kalplerini kaptırdıkları neonazileri, "Ama ülkede komünistler de var" diyerek legalize edip, gönüllerini rahatlatmaya çalışıyorlar. 

Sağ ve sol olmak üzere iki kamp halinde seçime giren İsveç siyasetinde her iki kampın da oy oranlarının neredeyse eşit olduğu görülüyor. 

Ülkede çok fazla huzursuzluk var. "Yabancıları ülkeden kovalım"dan başka hiçbir politik önermesi, yaşanan huzursuzluklara ilişkin hiçbir çözümü olmayan neonaziler, buradan besleniyor. Onlara göre aslında ülkede yaşanan tüm huzursuzlukların nedeni, "ötekiler"... İnsanların korkularını, kaygılarını yağmalayarak siyasete tutunuyorlar. Geçenlerde Almanya'daki neonazi partisi Almanya için Alternatif'in (AfD) bir yöneticisinin, önündeki mikrofonun açık olduğunu unutup yanındaki nazi yoldaşına, "Umarım bu kış Almanya perişan olur ve her şey kötü gider" demesi bu durumun tipik bir örneğiydi. Faşistler, sadece ülkelerinin çökmesini ve kendilerinin de enkaz üzerinde sörf yapacak olmalarını hayâl ediyorlar. Hepsi bu. 

İsveç büyük sorunlarla karşı karşıya demiştik. Sağlık sisteminin reforma ihtiyacı var. Ülkede, çeteler savaşı yaşanıyor. Her hafta en az bir kişi vurularak öldürülüyor ve bu artık sadece büyük şehirlerin kötü şöhretli varoşlarında değil her yerde yaşanıyor. Partilerin hepsi kucaklarındaki mavi boncukları halka saçıyor ve ellerinde birer sihirli değnek varmış gibi davranıyor ama gerçekler her zaman olduğu gibi soğuk yüzünü gösteriyor. Bugünün sonunda yani sandıkları açıldığında tüm dünya, daha sağa kaymış ve vatandaşları yüksek standartları olan demokrasiden vazgeçmiş bir İsveç ile karşılaşabilir. Avrupa demokrasisine hayırlı olsun.