Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Şefika Kutluer Festivali 24 Kasım'da başlıyor
Dünyanın en pahalı muzu
Dünyanın en pahalı muzu
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Mehmet Ali Erbil hakkındaki iddianame
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
Uğur Dündar'a açılan babalık davası
123456789

TEİS Genel Başkanı Saydan: "Bazı ilaçların eşdeğeri bile yok"

Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Genel Başkanı Nurten Saydan, ülke genelinde tüm eczacıların bazı ilaçların temininde sıkıntı yaşadığını belirterek, "Bu durumdan hastalar da eczacılar da mağdur oluyor. Hatta bazı ilaçların eşdeğeri dahi yok” dedi.

Burcu Yıldırım

ANKARA- İlaç yokluğu, hem hastaları hem eczacıları zor durumda bırakıyor. Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Genel Başkanı Nurten Saydan, bulunmayan ilaçlara ve eczacıların yaşadıkları sıkıntılara dikkat çekerek, “Ülke genelindeki eczacılar, bazı ilaçların temininde sıkıntı yaşıyor. Bu durumdan hastalar da eczacılar da mağdur. Özellikle, diyabet, ateş düşürücü, tansiyon, antidepresan, tüp bebek, epilepsi gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlarda ciddi anlamda sıkıntı var. Hatta bazı ilaçların eşdeğeri dahi yok” diye konuştu.

“Hastalar da eczacılar da mağdur”

TEİS Genel Başkanı Saydan, GAZETE DURUM'a yaptığı açıklamada, hastaların ve eczacıların yaşadığı ilaç sıkıntısını değerlendirdi. Birçok ilacın piyasada bulunamama nedeninin, uygulanmakta olan yanlış ilaç fiyat politikasından kaynaklandığını söyleyen Saydan, “Bu sorunun çözülebilmesi için, ekonominin reel gerçeklerine uygun fiyatlandırma yapılmalı ve ilaçta euro kuru güncel hale getirilmelidir” dedi.

Ülke genelinde tüm eczacıların bazı ilaçların temininde sıkıntı çektiğini ifade eden Saydan, “Ne yazık ki bu durumdan hastalar da eczacılar da mağdur oluyor. Özellikle, diyabet, ateş düşürücü, tansiyon, antidepresan, tüp bebek, epilepsi gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlarda ciddi anlamda sıkıntı var. Hatta bazı ilaçların eşdeğeri dahi yok. Böyle olunca da hastalar ilaçlarını temin etmekte güçlük çekiyor. Son yıllarda bu sorunun daha da yoğunlaşmasının nedeni, döviz kurundaki büyük artışa rağmen ilaç fiyatının belirlenmesinde kullanılan kurun, güncel seviyeye yaklaşmaması oldu" ifadelerini kullandı.

“Hastaların tedavisi aksıyor”

Saydan, ilaçlarda yaşanan sorunların çözülmesi için şu adımların atılması gerektiğini söyledi:

“İlaç fiyatlarında uygulanan euro kurunun güncel hale getirilerek ilaç sanayiinin tekrar ilaç üretebilir ve ithal edebilir duruma gelmesi gerekiyor. Bugün euro kuru 18 TL sınırını aşmışken ilaç fiyatlandırmasında kullanılan euro kurunun 7,86 TL olarak belirlenmesi ilaca ulaşmayı zorlaştırıyor. Bu durumdan dolayı birçok ilaç bulunmamaya, ‘yok’a girmeye, ithal edilen ürünler ithal edilmemeye, yeni çıkan, tedaviye yeni verilen ilaçlar da ülkemize getirilmemeye başlanıyor. Dolayısıyla hastalarımızın tedavisinin aksamasına, tedavi olamamalarına, hatta doktorların tedaviyi değiştirmek zorunda kalmasına neden oluyor. Vatandaşlarımız ilaçlarını bulabilmek için zaman kaybediyor ve tedavileri aksıyor. İlaç ertelenemez, özel bir ürün olduğu için yetkililerin bir an önce ilaç kurunu ekonomik gerçeklere uygun hale getirmeleri gerekiyor.”


“Türkiye'nin ithal ilaca ödediği para giderek artıyor”

Türkiye’nin yerli üretimde katma değerli yeni teknoloji ilaçların ağırlığının yükseltilmesi, araştırma ve geliştirme (AR-GE) yatırımlarının büyütülmesi gerektiğini belirten Saydan, “Ayrıca ilaç reçetelerinin ticari isimle değil etken madde ile yazılarak eşdeğer ilaç kullanımının artırılmasını çok önemli. İlaç sektöründe gelişmek için de bazı eczacılık fakültelerinin sadece AR-GE’ye ayrılması gerekiyor. Devletin yerli ilaç sanayini desteklemesi hem dışa bağımlılığı azaltacak hem ilaçta fiyat avantajı sağlayacak hem de ilacın bulunabilir olmasını sağlayacaktır” dedi.

Saydan, eşdeğer ilacın orijinal ilaçla aynı şey olduğunun da hastalara çok iyi anlatılması gerektiğini ifade ederek, “Ülke ekonomisi için yerli ilaç seçilmesi gerektiği anlatılmalıdır. Böylece bilinçli bir ulusal ilaç politikası oluşturabiliriz. Avrupa Birliği (AB) ülkelerini incelediğimizde, her ülkede jenerik ilacın ve yerli üretimin desteklendiğini görüyoruz. AB ülkelerinde reçetesini alıp eczaneye gelen hastalar, eczacıya bir istekte bulunmazlarsa eczacı, kendisine en uygun eşdeğer ilacı verir. Tedavi ve ilaç parasının bütçeye vereceği yükün azaltılması ancak yerli ilaç desteklenerek mümkündür. Bu bağlamda eşdeğer ilacı yaygınlaştırmak için reçetelerde bir an önce etken madde yazılımına geçilmelidir” diye konuştu.

“Eczacılar ekonomik darboğazda”

Saydan, eczacıların içinde bulunduğu ekonomik bunalımın boyutunu şöyle özetledi:

“Eczanelerin yaklaşık yüzde 70'inin Yardımlaşma Sandığı'na başvurmuş olmasının yanı sıra, eczacıların Yardımlaşma Sandığı dışında borçlarını ödeyebilmek ve faaliyetlerini sürdürebilmek için bankalardan da kredi kullanıyor. Diğer taraftan birikimlerini eczanelerine sermaye olarak katmasına, krediler kullanmasına rağmen ülke genelinde birçok eczanenin Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan alacaklarına icra yoluyla el konuluyor.”

Ekonomik darboğaz içine girmiş eczanelerin ilaç ve eczacılık hizmetini sürdürebilmesi için gerekli adımların atılmasını beklediklerini vurgulayan Saydan, eczacıların artık personel ve kira giderleri gibi kalemleri dahi karşılayamaz hale geldiğini söyledi. Saydan, “Dünya Sağlık Örgütü, eczacılık mesleği için 'Ticari kaygıdan uzak olmalıdır' demektedir. Mesleğimizi icra ederken sadece ticari düşünmememiz gerekirken neden ülkemizde eczanelerimiz ekonomik zorlukla boğuşmaktadır? Yaşanan sorunların azaltılması ve ortadan kaldırılmasının sağlanmalıdır. Ekonomik darboğaza girmiş olan eczanelerin ilaç ve eczacılık hizmetinin sürdürebilmesi için beşerî ürünlerin fiyatlandırılmasında kullanılan kademe oranlarının mevcut piyasa koşullarına uygun olacak şekilde güncellenmesi bir zorunluluk haline geldi” diye konuştu.

“9 bin fazla eczacı olacağı öngörülüyor”

Plansız bir şekilde açılan ve her geçen gün artan eczacılık fakültelerinin gençlere bir gelecek sunmadığına dikkat çeken Saydan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Açılan bu kadar fakülte ancak işsizliği biraz geciktirebilir.  2023 yılında, 9 bin fazla eczacı olacağı öngörülüyor. 1997 yılına kadar 7 eczacılık fakültesi bulunurken, yıllar içinde bu sayı 57'ye yükseldi. Eğitim veren 49 eczacılık fakültesinden sadece 15’i akredite eczacılık eğitimi veriyor. Uluslararası standartlarda kaliteli eczacılık eğitiminin sağlanması ve toplum sağlığının etkin şekilde korunması ve geliştirilmesi adına bu kontrolsüz gidişata 'dur' denilmesi gerekiyor. Altyapıdan ve akademik kadrodan yoksun eczacılık fakültelerinin öğrenci alımına izin verilmemeli. Eczacılık fakültelerine giriş için başarı sıralaması 50 bin ile sınırlı tutulmalıdır. TEİS olarak eczacılık mesleğinin kesintisiz hizmet verebilmesi için yetkililerin taleplerimizi bir an önce hayata geçirmesini istiyoruz.”