Sağlıkta "sindemi" uyarısı!

Burcu Yıldırım

ANKARA- Sonbahar aylarının gelmesiyle artan COVID-19 vakalarını ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Vedat Bulut, insanların grip ve COVID-19 ile karşılaşmaları durumunda sağlık sorunlarının daha da artacağı uyarısında bulundu. Bulut, “Sezonal gribin geldiği bir dönem. İnsanların sindemi dediğimiz ikili bir enfeksiyon geçirmeleri yani grip ve COVID-19 ile karşılaşmaları durumunda sağlık sorunları daha da artacak. Resmi rakamlara göre 13 milyon vatandaşımız COVID-19 geçirdi ve 100 bin civarında ölüm var. Ama bunun karşısında en az 250 bin fazladan açıklanamayan ölüm var. Bu yüzden de TÜİK 2020-2021 ölüm istatistiklerini yayınlamadı” diye konuştu.

“250 bin fazladan açıklanamayan ölüm var”

TTB Genel Sekreteri Bulut, kış yaklaşırken COVID-19 ve grip vakalarına karşı alınması gereken önlemleri GAZETE DURUM'a değerlendirdi. Sağlık Bakanlığı tarafından koronavirüse ilişkin en son verilerin 12-18 Eylül tarihleri arasında yayınlandığını belirten Bulut, “Yayınlanan verilerde günlük 3 bin üzerinde vaka var ama 10 yurttaşımızı kaybediyoruz. Ancak bunlar resmi rakamlar, gerçek rakamlar ise bunun çok daha üzerinde. Asemptomatik vakaların tespit edilememesi ve bu yıl filyasyonun tamamen sıfırlanmış olması nedeniyle olguların çoğu tespit edilemiyor” dedi.

Sonbaharda kapalı alanlara geçişle birlikte vakaların artacağının çok belli olduğuna işaret eden Bulut, şöyle devam etti: “Aynı zamanda sonbahar, sezonal gribin geldiği bir dönem. İnsanların sindemi dediğimiz ikili bir enfeksiyon geçirmeleri yani grip ve COVID-19 ile karşılaşmaları durumunda sağlık sorunları daha da artacak. Örneğin 65 yaş üzeri, sağlık çalışanları ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler için riskler başladı. Öncelikle böyle bir dönemde grip aşısının yaygınlaştırılması ve COVID-19 aşıları ile ilgili de güncel verilerin güncel paylaşılması gerekiyor. Aynı zamanda haftalık verilerin paylaşılması sorunu çözmüyor. Yine Sağlık Bakanlığı'nın elinde olan günlük verilerin şeffaf bir şekilde paylaşılması gerekiyor.” 

Böyle bir dönemde Post COVID olgularının da çok iyi takip edilmesi gerektiğine dikkat çeken Bulut, “COVID-19 sonrası işitme ve görme kaybından akciğer kapasitesinin azalması gibi bazı sağlık sorunları yaşanabiliyor. Resmi rakamlara göre 13 milyon vatandaşımız COVID-19 geçirdi ve 100 bin civarında ölüm var. Ama bunun karşısında en az 250 bin fazladan açıklanamayan ölüm var. Bu yüzden de TÜİK 2020-2021 ölüm istatistiklerini yayınlamadı. Bunlar son derece yanlış çünkü geleceğe yönelik olarak gerçek veriler üzerinden sağlık planlaması yapılabilir. Böyle veriler olmayınca da planlama yapma ihtimali olmuyor” bilgisini verdi.

“Ankara pandemiyi daha zayıf karşılayacak”

Türkiye'de artık Bilim Kurulu ile ilgili açıklamaların da yapılmadığını vurgulayan Bulut, şunları aktardı: “Dünya Sağlık Örgütü, 'Pandemi devam ediyor' demesine rağmen Sağlık Bakanlığı pandemi bitmiş gibi davranıyor. Filyasyonun sonlandırılması gerek bazı COVID-19 kalemlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ödemesinden çıkarılması, aşılarda duyarlılığın olması ve kapalı mekanlarda bir önlem alınmaması gibi.” 

Etlik Şehir Hastanesi'ne değinen Bulut, “Burası da kapılı bir mekan ve kapalı bir klima ünite sistemi. Pencereleri açılmayan sistemler. Bu hastanelere bağlı olarak başka hastaneler de kapatılıyor. Yani Ankara, bu halde pandemiyi daha zayıf bir şekilde karşılayacak. Türkiye genelinde de büyük sorunlar bekliyor” ifadelerini kullandı.

“Aşıda eşitsizlik ve erişimsizlik var”

COVID-19 pandemisine küresel ölçekte bir çözüm getirilmesi gerektiğinin altını çizen Bulut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yurt dışından gelen yeni varyantlar, yeni mutasyonlar Türkiye'de görülecek. Omikron'un BA.4, BA.5 varyantıyla bu iş bitmeyecek. Çünkü dünyada aşıda bir eşitsizlik ve erişimsizlik var. Örneğin Gana'da aşılanma oranları yüzde 2, Bangladeş'te yüzde 35. bu nedenle aşılanma oranı düşük olan bölgelerden yeni varyantlar ortaya çıkacaktır. Virüs ne kadar bulaştırıcılık imkanı yakalıyorsa o kadar da değişme şansı yakalıyor ve kendini değiştiriyor. Küresel ölçekte bir çözüm getirilmedi buna ve aşı şirketleri özellikle yoksul ülkelere aşıyı sağlayamadı. Dünya nüfusunun ancak yüzde 50 kadarı aşılanmış durumda. Böyle bir durumda yeni varyantlar Türkiye'yi de tehdit edecek. Bu, tüm dünya ülkelerinin bir sorunu. Aşı patentinin anonimleştirilmesi gerekir. Bu konuyla ilgili Dünya Ticaret Örgütü de bir karar aldı ancak yaptırım yok ve pek çok şirket bunu kapitalist çıkarlarla kendi ekonomik kârlılıkları için kullanıyor. Halbuki dünya hepimizin, tüm insanlığın dünyası. Dünya çapında ölen insanların sorumluluğu hem şirketlerin hem de devletlerin sorumluluğudur. Türkiye'de de böyle bir sorun yaşıyoruz. Devlet yeterince önlem almıyor ve bunu sonucunda da ileride büyük sağlık sorunları bizi bekliyor.”