Kesici: "Doğanın değil insanın felaketi"

Deniz Dalgıç

ANKARA- Tüm dünyayı etkisi altına alan küresel ısınma, Türkiye'de de derinden hissediliyor. Hidrobiyolog Dr. Erol Kesici, Türkiye'de göller başta olmak üzere sulak alanlar, nehir ve derelerin büyük bir kısmının kuruduğunu, geri kalanının kuruma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Kuruma periyoduna giren bölgeler arasında Türkiye'nin en büyük tatlı suları olan Beyşehir ve Eğirdir göllerinin bulunduğunu belirten Kesici, “Eğirdir, stratejik öneme sahip bir göl. Su seviyesinde ve yüzey alanında yüzde 70'e varan su kaybı mevcut. Biyolojik çeşitliliğinde de kayıplar var. İznik, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Gölbaşı, Eymir, Van, Bafa Gölleri de büyük tehlike altında. Bu göller tarım ve diğer amaçlarla kullandığı için doğal göl özelliğini kaybedip günden güne küçülüyor” dedi. Kesici, kuruyan göllerin doğanın değil, insanın felaketi olduğunu dile getirdi.

Kesici, GAZETE DURUM'a Türkiye'de giderek büyüyen kuraklığa ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Kuraklığın nedenlerinden birinin, "günümüz teknolojisine uygun tarım yapılmaması" olduğunu söyleyen Kesici, “Suyun olmadığı yerde 'sulak' tarım yaparsanız doğanın dengesi bozulur. Kuruyan göllerin yerinde otlukların oluşması ve zeminde göçmelerin meydana gelmesi doğanın değil, insanın felaketi... Beyşehir Gölü, yüzde 70 oranında su kaybetti. Akşehir Gölü coğrafyadan silindi. Bunun nedeni suyun dengesini iyi bir şekilde ayarlayamamak” diye konuştu. Havadaki nemin yok olmasına dikkat çeken Kesici, “Göller, dereler, çaylar nemin, yağmurun kaynağıdır. İnsanoğlu, suyun döngüsüne çomak sokuyor. Dere ve göl yataklarını bozuyor. Gölleri besleyen derelere, çaylara barajlar yapıyor. Bu yüzden göller, sadece yağmura mahkum oluyor" ifadelerini kullandı.

Göller, hastalıklarla mücadele ediyor

Kesici, göllerin teker teker yok olduğunu, Burdur ve Van Gölü'nün çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu kaydetti. Sapanca, İznik gibi göllerin hastalıklarla mücadele ettiğini vurgulayan Kesici, "Göllerin sorunu sadece kuruma değil, susuz kalmak ve kirliliktir. Bu göllerde kirlilik çok fazla. Biyolojik çeşitlilik kayıpları ön planda. Su kuşları yaşamın göstergesidir, tarımın, toprağın en önemli koruyucularından biridir. Su kuşlarının sayısı azalıyor” dedi. Kesici, doğal göllerin "canlı varlık" olduğunu belirterek, "Bu gölleri insan vücuduna benzetiyorum. Vücudumuzun yüzde 70'i sudur, akciğer, kalp, gözlerimiz vardır. Gölde de bu organlarımızın yerine geçen algler, balıklar, yosunlar, su bitkileri, böcekleri, kabuklu su canlıları bulunuyor. Ülkemizde, tatlı su gölleri arasında ne yazık ki doğal göl kalmadı” diye konuştu.

"İğneden ipliğe tüketimi azaltmalıyız"

Kesici, suyun planlı harcanması gerektiğini vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti:

“Biz, vahşi tarım ve sulama yapıyoruz. Tarımımızı, sanayimizi, iklimimize ve suyumuza göre yapmalıyız. Tarımda kullanılan suyu yüzde 40'ın altına düşürmeliyiz. Susuz tarıma, damla sistemlerine geçmeliyiz. Tekstil, gıda, plastik kullanımında tonlarca su kullanılıyor. İğneden ipliğe tüketimi azaltmalıyız. Suyun döngüsüne engel olmamalıyız. Kirliliğin önüne geçmeliyiz. Ekonomik ve bilimsel yatırımlar yapmamız gerekiyor. İşi konunun uzmanlarına bırakmalıyız. Yaban hayatını korumalıyız. Atık suları arındırarak iyi değerlendirmeliyiz. Gri su kullanımını teşvik etmemiz gerekiyor"